Uzun yıllar önce Türkiye’ye kredi kartı temalı bir Amerikan filmi gelmişti.
Filmin erkek kahramanı doktorundan iki aylık ömrünün kaldığını öğreniyor. Bunun üzerine eşiyle son iki ay için “şahane bir plan” yapıp dünyanın en pahalı turizm merkezlerini kapsayan bir tatile çıkıyorlar.

Bütün harcamaları kredi kartıyla yapıyorlar. Nasıl olsa kart müşterisi ölecek ya, kart sahibi banka da havasına alacaktır!
İki aylık kral-kraliçe tatili bitip de yaşadıkları kente döndüklerinde doktor, son kontrolde müjdeyi veriyor:
-Yanlış teşhis söz konusu, sizin ölümcül bir hastalığınız yok!
-Yani?..
-Yaşayacaksınız!
Karı koca mahfoluyorlar…

Film 1960’lı yılların sonuna denk geliyordu. Türkiye’de kredi kartı yoktu. O yüzden seyredenlerin büyük çoğunluğu filmi pek anlayamamıştı.
Çünkü Türkiyeli sinemaseverler o tarihte “kredi kartı borcu” gibi cehennem azabıyla tanışmamışlardı.

Şimdi tanıştık, artık gayet iyi biliyoruz, kredi kartı borcunun nasıl bir idam hükmü olup insanların boyunlarından geçirildiğini…
Evet, resmen geçiriliyor!

FİNANSAL İDAM HÜKMÜ

Tekirdağ Emniyet Müdürlüğünde görev yapan 16 yıllık polis memuru Gürkan Dümen, kredi kartı borçları yüzünden tartıştığı, eşi Lütfiye’yi kızının ve oğlunun gözleri öldürüp, intihar etti.

Aslında bu bir cinayet ve intihardan ziyade anaparacı sistemin “infaz” hükmüdür!

Paran olması bile tüket!
Borçlan, borçlanabildiğin kadar…
Biz onu senden almasını biliriz:
-Ya paranı, ya canını!

16 yıllık polis memuru da parası olmadığından kredi kartı borçlarını kendisinin ve eşinin canıyla ödedi!

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankaların 36 milyon müşterisi olduğunu söyledikten sonra şu bilgiyi de veriyor:
-Bunun 26 milyonu kredi kartı müşterisi.

Kredi kartı müşteri sayısı neredeyse ülkenin aktif nüfusunun iki katına eşit…
Bilgin konunun uzmanı ve en üst düzey yetkilisi olarak diyor ki:
-Bankalar çok fazla kredi kartı dağıttı!

Paraya dayalı sistemin kendini üretebilmesi için tüketiciye ihtiyacı var. Bunu ücret ve maaşlar yoluyla yapmayıp, borçlandırma yolunu seçiyor. Bu durum da kendi kuyruğunu yemeye başlayan büyük bir yılana benziyor!
Kendi kendisini yiyip bitirecek. Ama önce kuyruk bölgesini…

MÜŞTERİMİZ APTALDIR TEROSİ

Bankaların çalışma yöntemlerini biliyorsunuz. Cep telefonunuzdan sizi arıyorlar:
-Size bedava kredi vermek istiyoruz!

İnsanlarımızın bunu doğrudan “bedava para” olarak algılayıp, balıklama atlayabiliyorlar kredi dünyasının bulanık sığ sularına… Sonrası malum, boyun kırılması, omurilik felci ya da doğrudan ölüm!

Bazı bankalar ise müşterilerini tamamen “aptal” olarak telakki ediyorlar:
-Bir ay içinde 3000 liralık harcama yapın, 100 liralık puan kazanın!

Daha cazip teklif de var:
-Eğer 4500 lira harcarsanız 150 liralık puan kazanabilirsiniz!
Pazarlama yöntemi bu kadar ahlak dışı olunca, artık hiç kimse hiçbir şeyi sorgulamıyor. Genelevin içinde kim karşısındakine “ahlaksız” diyebilir ki?
Sermaye mi, müşteri mi?

Yaşadığımız döneme pek çok ad verilebilir. Bugünleri anlatacak en doğru tanımlama ise bankacılık sistemi üzerinden yapılabilir:
-Kredi kartı cehennemi!

Nazım ALPMAN
internethaber