EBEVEYNLER İNTERNETİ ÇOCUKLARINDAN KURTULMAK İÇİN KULLANIYOR
Pedagog Adem Güneş de ailelerin internet ve televizyonu çocuklarından kurtulmak için kullandığını belirtiyor. Adem Bey, internet bağımlısı danışanlarından yola çıkarak bir ‘ana problem’ bir de ‘yansıyan problem’ bulunduğunu anlatıyor. Buna göre, internet bağımlılığı, yansıyan problem kategorisinde değerlendiriliyor. Yani, çocukları sanal âlemin kucağına iten, görünen ya da görünmeyen sebepler bulunuyor. Hiçbir çocuk durup dururken mutluluğu sahte bir dünyada arama çabası içine girmiyor. Ana problemlerin başında ise ebeveynlerden birinin ya da ikisinin kaybedilmesi, aile içi iletişimsizlik, sevgisizlik, ilgisizlik, yalnızlık, ergenlik sorunları, okul ya da sosyal hayatta yaşanan sıkıntılar gösteriliyor. Anne-babalar ‘acaba evladımın içinde neyi kaybettim ki o boşluğu internetle dolduruyor’ diye kendine sorması, buna kafa yorması gerekiyor.
Anne-babaların ‘Ama bizim çocuk böyle değil ki!’ deyip içini rahatlatmamasında fayda var. Çocuğunuz ağır bağımlı olmasa da bu yolda hızla ilerliyor olabilir. Henüz önemli sorunlar yaşamadığınız için de kafanız rahattır. Fatih Üniversitesi öğretim görevlisi Adem Güneş, bağımlılık tanımını şöyle yapıyor: “Çocuk ve gençler günde en az dört saatini internette geçiriyor ya da sosyal çevre içinde (kendi akraba ve arkadaşlarının yanında) 4 saat iletişimsiz kalabiliyorsa bu kişilere bağımlı diyebiliriz.”
İnternet bağımlısı çocuk ve gençlerde gözlenebilir değişikliklere gelince… Uzun süre oyun ya da sohbet sitelerinde vakit geçirenler, normal hayatında kendini ifade etmekte zorlanıyor ya da yakın ilişki kurmakta güçlük çekiyor. Hatta evlerine gelen misafirlere ‘hoş geldiniz, nasılsınız’ dahi diyemiyor, onlardan köşe bucak saklanıyor. Yaşanan bu tip sıkıntılar sanal dünyaya daha çok bağlanmasını da tetikliyor. Sırlarını aile fertlerine, okul arkadaşlarına anlatmak yerine ‘sanal arkadaş’larıyla paylaşıyor. Gözler bozuluyor, kamburluk başlıyor, dikkat dağınıklığı baş gösteriyor. Sürekli internette gezinmekten arkadaşlarıyla ne konuşacağını, kendini nasıl ifade edeceğini bilemiyor. Ayrıca bağımlıların bakışları, konuşma şekli, vücut dili değişiyor. Çünkü makineyle iletişime geçiyor sürekli. Bilgisayarın duygu dünyası olmadığı için de aralarındaki iletişim alışkanlık yapıyor, bu ruh hâli yavaş yavaş gerçek hayata aktarılıyor. Bağımlılar, internetten uzak kaldığı sürede tırnak yeme, elbise düğmeleriyle oynama, parmaklarını kıvırma-bükme, sürekli yerinde duramama, bir içeri bir dışarı çıkma gibi sıkıntılı bir ruh hâli sergiliyor. Ya agresif ya da depresifleşiyorlar. Basitçe çözümlenebilecek bir sorun karşısında duvarları yumrukluyor, etrafındakilere bağırıp anne babasına karşı gelebiliyor.
Çocuk ve gençlerin yaşadığı internet takıntısının sonuçları tabii ki bunlarla da sınırlı değil. Çünkü uyuşturucu satışı, illegal ilişkiler, taciz için de kullanılıyor sanal âlem. Bundan dolayı da karşılaşılan tehlikeler daha da artıyor. 17 yaşındaki Ahmet, uyuşturucu bataklığına girecekken kurtulanlardan. Babası, oğlundaki değişiklikleri son anda fark etmiş. Eğer internet başında 9 saat geçirdikten sonra tuvaletini altına yapmasaymış gözü gibi baktığı yavrusu uyuşturucu satıcılarıyla buluşacak ve o karanlık âlemin bir bireyi hâline gelecekmiş. Ahmet’in internet bağımlılığını tetikleyen olay ise annesini kaybetmesidir. Hayatındaki bu büyük boşluğu internetle doldurmaya, orada bir daha üzülmeyeceği yeni bir hayat kurmaya çalışır. Yaşıtlarından ziyade kendinden büyüklerle konuşup dertleşir. Babasının gayretleriyle psikolog koltuğuna oturmayı kabul eder. Şimdilerde hem bilgisayarla kurduğu iletişimden kurtulmaya hem de annesinin yokluğunu doldurmaya çalışıyor Ahmet. Yaşadıklarını da şöyle özetliyor: “Her geçen gün biraz daha insanlığımı kaybediyormuşum. Gerçek hayatımda hiç gülümsemezken sanal âlemde kahkaha efektleri kullanıyor, gülücük işaretleri yapıyordum sık sık. Orada güldüğüm, konuştuğum, dertlerimi paylaştığım için gerçek hayatta bunları arkadaşlarımla, ailemle yapma ihtiyacı hissetmiyordum.”
PORNOGRAFİK SİTE ARAMA SIKLIĞI GÜNDE 68 MİLYON
Kız çocuklarının farklı şekilde sanal ortamdan etkilendiğini söylüyor Belkıs Ertürk: “Oradan arkadaşlar, sevgililer bulunuyor. Bazen yaşı büyük erkekler küçük kızlara farklı yaklaşımlarda bulunuyor. ‘Abi’ diye başlıyor ilişki. Sonra ‘arkadaş’ ve ‘sevgili’ diye devam ediyor. Dışarıda buluşup bir araya geliyorlar. Çocuk evden kaçınca polis devreye giriyor, küçük kızın hangi sitelere girdiği kontrol ediliyor. Aileler acı gerçekleri ancak o zaman öğreniyor. Öncesinde sanal arkadaşlıkların çocuklarına zarar verebileceği gerçeğini akıllarından bile geçirmiyorlar.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Sosyal Pediatri Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Figen Şahin de sanal dünyadaki çarpık ilişkilere dikkat çekiyor: “Küçükleri cinsel istismar peşindeki erişkinler, onların sık kullandığı sohbet odalarına giriyor ve onlara erotik fotoğraflar göndererek gerçek ortamda da buluşma teklifi yapabiliyor. ‘Küçük çocuklardan cinsel ilgi duyma, haz alma ve cinsel ilişkiye girme’ diye tanımlanan pedofili üzerine 7 bin 650 adet sansürlenmiş site var hâlihazırda. Dünyada pornografik web sitesi sayısı 4,2 milyon. Arama motorlarından pornografik site arama sıklığı günde 68 milyon. Yasa dışı çocuk pornografisi site sayısı ise 106 bin 417.”
ONLİNE OYUNLARIN ZARARINI AİLELER BİLMİYOR
Kız ve erkek çocuklar, internet vasıtasıyla kendi yaşından büyüklerle tanışıyor. Özellikle gününün büyük bir çoğunluğunu internet kafede geçiren işsiz bir kesim gerçek hayatta yapamayacağı aşırılıkları bu çocuklara sanal yolla da olsa yapıyor. Belkıs Ertürk, karşılaştığı vakalardan da yola çıkarak her çocuğun cinsel istismar karşısında farklı tepki verdiğini söylüyor: “Çocuklar henüz hazır değilken sanal âlemde cinsellikle tanışıyor. Gördükleri karşısında korkup içine kapananlar da var, merak edip müptela olanlar da. Bu çocuklarda uyarı sistemi devreye giriyor. ‘Erken ergenlik’ başlıyor. İnternet ortamında taciz yaşıyorsa kendisi de başkalarına zarar veriyor, öğrendiklerini arkadaşlarına anlatıyor, onlara dokunmak istiyor. Cinselliği zamansız ve yanlış şekilde öğrenen çocuklar eğer kontrol edilmezlerse ileriki yıllarda daha farklı toplumsal sorunlara vesile oluyor.”
Çocukların hayatında eğlence ortamıyla diğer etkinlikler arasında sağlıklı bir denge kurabilmek her zaman zor olmuştur. İnternetin de günümüzde bu sıkıntıyı artırdığı kesin. Uzmanların ‘en tehlikeli’ diye tanımladığı unsurlardan biri de online oyunlar (çevrim içi oyunlar). İşi daha da içinden çıkılmaz hâle sokan ise ebeveynlerin yanlış yaklaşımları. Çünkü anne-baba işin içinde ‘oyun’ olunca çocuklarının saatlerce bilgisayarın başından kalkmamasını önemsemiyor, bunu bir sorun kategorisinde değerlendirmiyor. Oysa sanal oyunlar ne bilindiği kadar masum ne de etkisiz. Mecra, herkesin ortak kullandığı bir zeminde. Her bir figür birini temsil ediyor. Oyuna yeni girenler o figürlerle tanışıp duygusal bir bütünlük kuruyor. Sohbet ediliyor, gerçek hayatta buluşuluyor, hatta çeteleşiliyor bile.
Sanal oyuna ilk dâhil olduğunuzda itibarınız ayaklar altında iken oynadıkça statü elde ediyorsunuz. Daha iyi şeyler yapmak, oyunda söz sahibi olmak istiyorsanız bu sefer de pamuk elleri cebe atmanız şart. Sizin ya da herhangi bir aile ferdinin kredi kartıyla kendinize savaşmak için ekstra donanımlar satın alıyorsunuz. Gücünüz arttıkça diğer oyuncular etrafınızda toplanmaya, size yakınlaşmaya, deneyimlerinizden istifade etmeye çalışıyor. Gerçek hayatta içine kapanık, kendini ifade etme acziyeti yaşayanlar burada kral muamelesi görüyor. Bu da çevrim içi oyunları çocuk ve gençler için cazibe merkezi hâline getiriyor. Bileğinin kuvvetiyle yüksek statülere gelenler oyundaki figürlerini satılığa çıkarıyor. Genellikle zengin aile çocukları dolar üzerinden kahramanları satın alıyor. Oyunların kimileri için bir kazanç kapısı hâline gelmesi de sanal dünyaya yeni girenleri hayli etkiliyor. Uzmanlar, online oyunların çocuklara hiçbir bilgi, beceri kazandırmadığını, 13’ünden önce bu dünya ile hiçbir çocuğun tanıştırılmaması gerektiğini belirtiyor.
Çevrim içi oyunların hepsinin formatı birbirinin benzeri. Futbol, savaş ve şiddet, en çok kullanılan konular. Sabahtan akşama kadar tek gündemi oyun olanların bu ortamdan etkilenmemesi mümkün değil. Online oyunların vahametine Pedagog Adem Güneş dikkat çekiyor: “Bilgisayar önceden sadece bir makineydi. Ama oyunlar sayesinde artık yarı canlı biri. Bu da işin tehlike arz eden kısmı. Online oyunlar dendiğinde anne-babaların çok tedirgin olması lazım. Çocuğum hangi oyunu oynuyor, kimlerle konuşuyor diye araştırmalılar. Canlı bir dünya var. Böylesi bir ortamdan çocuğu koparabilmek çok zor. Oyundaki savaşta herkes bir sorumluluk paylaşıyor, bunu hayatının her alanında hissediyor kişi. Çocukların bedeni buradayken ruhu hep orada kalıyor. Oyundaki üyelerden biri uyuşturucu satanlarla irtibatlıysa çocuğunuz onunla arkadaşlık kuruyor, dışarıda buluşuyor.”
Türkiye’de sanal oyun pazarında uzun zaman ‘Knight Online’ oyunu popülerliğini korusa da son zamanların favorisi Metin2. Her iki oyun da fantezi rol tarzında. Savaş ve şiddet ön planda. Bu oyunlar kişiye kendini ifade etme hakkı, belirli bir listede yükselme ve oyuncunun motivasyonunu diğer oyuncuları kullanarak arttırma gibi özellikler sunuyor.
devamı alttadır .
Yer imleri