Eğitimde veya şirketlerin yönetilmesinde ceza yerine, hep ödül verme önerilir.

Ama ödül de ceza gibi etkisizdir ve insanları motive eden değil, manipüle eden bir mekanizmadır.

Ödül, kısa vadede işe yarar gibi görünse de uzun vadede başarısızlık getirir.

SERCAN’IN DURUMU

Sercan 8 yıllık eğitimini 5.00 ortalama ile bitirdi. İyi bir lise seçme zamanı gelmişti. Alternatifleri arasında çok prestijli bir Anadolu lisesi ile bir süper lise vardı. Anadolu lisesini giderse, daha iyi bir eğitim alacağı kesindi. Ama Sercan, seçimini yapmıştı. Süper liseye gidecekti.

Neden süper liseyi seçtiğini sordum. Sercan şöyle bir yanıt verdi: “Özgür Abi, Anadolu lisesine gidersem, birinciler arasında birinci olamam. Ama süper liseye gidersem, ikinciler arasında birinci olabilirim.”

Hayatı boyunca ödül (birincilik) ve övgü almış Sercan, öğrenmeyi ve iyiyi değil, daha çok ödül almayı seçiyor. Ne acı bir durum.
ÖZGÜR BOLAT YAZIYOR


Ödül öğrenmeyi değil, daha çok ödül almayı özendiren, dönüşü olmayan ve bağımlılık yaratan bir mekanizma.

ÖVGÜ BİR CEZADIR

Ödül aslında içinde cezayı da barındırıyor. Çünkü sürekli övgü alan bir çocuk, övgü almadığı zamanlar cezalandırılmış hissediyor.

Bu durumlarda çocukların tekrar ödül almak için ahlak dışı yollara başvurduğu zamanlar bile oluyor. Kopya çekmenin en büyük sebebi bu olsa gerek

Ödül çocuğu motive eder mi? Eder. Ama işi daha iyi yapmaya değil, daha çok ödül almaya.

ÖDÜL İLGİYİ AZALTIR

Sürekli övgü/ödül alan çocuklar bir süre sonra yapacaklarını sevdiği için değil, övgü almak için yapıyor. Yani içten gelen motivasyon ödül ile kayboluyor.

İlgi azaldığı gibi, risk alma da azalıyor. Çünkü risk alırsa, başarısız olabilir ve övgü almayabilir.

Övgü alan çocuk hatasını kabul etmekte de zorlanıyor. Eksikliklerini örtüyor. Hatasını tartışamayan, eksikliklerini belirtmeyen bir çocuk da öğrenemiyor. Daha da kötüsü ödül için yarışan çocuk, arkadaşlarından yardım almıyor, yardım da önermiyor.

ÖDÜL ÇOCUĞU MİMLER

Sürekli ödül/övgü alan çocuk, öyle görünmese de, çoğu zaman arkadaşları tarafından başarısız olarak mimleniyor.

Bir deneyde bir grup çocuğa kısa bir video izletiliyor. Videoda bir öğretmen, bazı çocukları övüyor, bazılarını övmüyor.

Videoyu izleyen çocuklara araştırmacı soruyor: sizce izlediğiniz videodaki hangi çocuklar daha başarısız?

Çocukların çoğu ‘övgü alan çocuklar’ daha başarısız diyor. Çocuklara göre, öğretmen başarısız çocukları özendirmek için daha çok övme gereği duyuyor. Çok övgü alan çocuk, mimleniyor.

Ayrıca şöyle bir düşünce de var. Bir iş için ödül veriliyorsa, aslında o iş özünde çekici ve güzel bir iş değildir. Ödül bir rüşvet oluyor.

ÖVGÜ ASIL SORUNU ÖRTER

Övgü ve ödül asıl sorunu da örter. Bir çocuğa bir işi yaptırmak için ödül verildiği zaman, aslında asıl sebep göz ardı edilir.

Örneğin, aile ödevini yapmayan çocuğa, “Ödevini yap dondurma alacağım”, dedi zaman, çocuğun ödev yapmama sebebini göz ardı etmiş olur.

Ayrıca, çocuğa yapıcı eleştiri yerine, övgü ya da ödül verdiği zaman çocuk kendisini daha nasıl geliştireceğini öğrenemiyor.

Belki da tavan etkisi yaratıyor. Yani çocuk övgü alınca yapabileceğinin en iyisini yaptığını zannediyor ve gelişim duruyor.

ÖDÜL VE ÖVGÜ ÇOCUĞA DEĞİL BİZE YARAR SAĞLAR

Aslında övgü çocuğa değil, bize yarar sağlıyor.

“Derslerin geç, bisiklet alacağım” diyen aile, aslında “Derslerini geç, bizi rezil etme,” diyor.

Ödül aslında aile ile çocuk arasında koşullu bir sevgi bağı kuruyor. İlişkide olabilecek en kötü şey.

Aileler, ödül ve övgü yoluyla, kendi değer yargılarını empoze ediyor. Ne iyi ne kötü, ne yapılmalı ne yapılmamalı onlar karar veriyor. Çocuklar bu durumlarda kendi değer yargılarını oluşturamıyor. Bireyin kendisi için düşünmesi engelleniyor.

Sonuç olarak övgü/ödül, çocuğa yarardan çok zarar getiriyor. Ödül mekanizması eğitim sisteminde ve çocuk yetiştirmede kullanılmamalıdır diye düşünüyorum.

Özgür Bolat