Bizler yuvamıza yeni bir bireyin katılışının; ardımızdan soyadımızın, ailemizin devamına vesile olacak birinin daha yeryüzüne gelişine sevinirken, önceden doğmuş çocuğumuzun dünyası ise bir çeşit his bombardımanına tutulmuş gibidir.

Psikolog Feyza Bağlan'a yeni kardeşe gelişini sorduk. Dünyaya gelen yeni bebeği karşılayan abi/ablanın tutumunu ve davranışlarını anlattı.

Bizler yuvamıza yeni bir bireyin katılışının; ardımızdan soyadımızın, ailemizin devamına vesile olacak birinin daha yeryüzüne gelişine sevinirken, önceden doğmuş çocuğumuzun dünyası ise bir çeşit his bombardımanına tutulmuş gibidir.

Acaba yine eskisi kadar sevilecek midir? Evin artık en küçüğü olmayacaktır. Peki ya yeni düzen nasıl olacaktır? Neden kendisi şimdi doğmuyordur? Neden kardeşi önceden doğmamıştır? Bu sıra nasıl belirleniyordur? Hem anne-babasını paylaşacaktır. Acaba gece uyurken sarıldığı ayıcığı da, anneannesinin her gidişinde verdiği çikolatayı da paylaşacak mıdır?

Bu ve benzeri soruları net bir şekilde soramasa da, kaç yaşında olursa olsun zihin dünyasında bu anlamda pek çok soru işareti oluşabilir… Hatta kendini yalnız bile hissedebilecektir.

Çocuk daha annesinin hamileliğinde başlayan bu his girdabındayken, annesinden-babasından daha çok ilgi ve sevgi beklemeye başlayabilir; sebepsiz yere huysuzlaşabilir, inatlaşabilir. İhtiyacı olmadığı hâlde onlardan sürekli bir şeyler istemeye başlayabilir.

Bazı çocuklarsa sürekli ilgi ve sevgiyi istemek yerine yalnız kalmayı, içe kapanmayı tercih eder, tepkilerini böyle yansıtırlar.

Yeni kardeş ile beraber çocukta emekleme, bebek gibi konuşma, biberonla beslenmek isteme, alt ıslatma, parmak emme gibi bebekleşme ve gerileme belirtileri görülebilir.

Okula giden veya okula yeni başlayacak çocuklarda okul korkusu görülebilir. Anne ile kardeşi evde baş başa bırakıp, okula gitmek istemeyebilir. Bunu net bir şekilde de ifade edebilir ya da baş ağrısı, mide bulantısı, karın ağrısı gibi bahaneler üretebilir.

Anne-babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorar, sevdiklerinden kesin emin olamayabilirler.

Bahsettiğimiz tabloların çoğuna evlerimizde pek çok kez şahit olmuşuzdur. Hatta bir kısmı bizim kardeşimiz olduğunda yaşadıklarımızla aynıdır. Peki yapılabilecekler nedir? Şimdi de beraber bazı önerileri gözden geçirmeye ne dersiniz?

· Çocuk psikolojik olarak kardeşin doğumuna hazırlanmalıdır. Aileye yeni bir

üyenin katılacağı ve o geldiğinde evde ne gibi değişikler olacağı çocuğa uygun bir dille anlatılmalıdır. Bebeğin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için annenin sürekli bebeğin yanında olması gerektiği, aynı durumun o bebekken de yaşandığı anlatılabilir. Kimi zaman sadece anlatmak yeterli olmayabilir. İşte denemiş ve işlevselliği görülmüş bir faaliyet: Anne-baba ve abla-ağabey olacak çocuk renkli bir kağıt alır. Anne-baba, renkli kalemlerle, çocukları doğduğunda, onu ilk kez gördüklerinde ya da kucaklarına aldıklarında ne hissettiklerini birkaç cümleyle yazarlar. Sonra da bunu herkesin görebileceği bir yere, buzdolabının kapağına veya çocuk odasının kapısına asarlar. Böylece eve gelen misafirler de ağabey-abla olacak çocuk ile ilgili anne-babanın hislerini okuma imkânı bulmuş olurken, çocuk da sevildiği, onun anlayacağı şekilde, herkese ilân edildiğinden kendini daha iyi ve güvende hissedebilecektir.

'Kızım/Oğlum, ilk gözağrım..Seni ilk kez gördüğüm zamanı hiç unutmuyorum..Pamuk gibi bembeyazdın..Kucağıma aldığımda ise cennet kokunu duydum..Seni verene sonsuz şükürler..Seni seviyorum sevgili kızım..Annen…'

'Kızım/Oğlum…Seninle ilk gözgöze geldiğimiz zaman, ilk adımların, ilk baba deyişin hep aklımda..hep de aklımda kalacak..Seni çok seven baban..'

Yukarıdaki gibi bir-iki cümle ve bu cümlelerin sergilenmesi inanın oldukça etkili…Biz bunu okullarda , kardeşi olacak veya yeni olmuş çocukları grup yapıyor, sonra da her birinin anne-babasının yazdıklarını grubun içinde yüksek sesle okuyor, sonra da bir süre sergiliyoruz.

· Hamilelik döneminde, özellikle doğum zamanı anne hastanedeyken çocuk

İhmâl edilmemelidir. Anne hastanedeyken evde, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayacak, bakımını üstlenecek aileden, yakın çevreden birinin olması çocuğa kendini iyi hissettirecektir. Bu kişinin, çocuğun birlikte olmak isteyeceği biri olması tercih edilir.

· Çocuğun arkadaş ortamlarına girmesi ve paylaşmayı öğrenmesi, kardeşini

de kabullenmesini ve onunla da paylaşımda bulunabilmesini kolaylaştırır.

· Paylaşmayı öğrenmesi ve biraz da rahat edebilmek J için çocuk genelde

yuvaya yazdırılır. Burada zamanlama oldukça önemlidir. Çocuk, bebeğin geleceği belli olduktan sonra, eğer yuva fikri netse, vakit kaybetmeden okula yazdırılmalıdır. Hatta mümkünse çocuk okula alıştıktan bir süre sonra yeni kardeş haberi verilmelidir.

· Çocuk çoğu zaman anne ve bebeği evde baş başa bırakmak istemeyecek,

çeşitli bahaneler üreterek evde kalmak isteyecektir. Burada dikkat edilmesi gereken, çocuk okuldan eve geldiğinde, o okuldayken geçen vaktin cazip şekilde anlatılmamasıdır. Fazla detaya girmeden, ev işi: ütü, temizlik, çamaşır vs. ile vaktin geçtiği- aslında tam da olduğu gibi kelimelere dökülerek, çocuk sormasa bile dile getirilmelidir.

· Çocuğa 'Kardeşini kıskanıyorsun.' gibi ifadeler kullanmak yerine 'Kardeşin

olduğu için seni eskisi kadar sevmediğimizi düşünebilirsin, ama ben seni çok seviyorum' demek çocuğu anne-babaya yakınlaştıracak, çocuğun kaygılarını azaltacaktır.

· Faydalı bir faaliyeti daha paylaşalım istiyorum. Anne-baba

kendi resimleri ve kardeşlerinin resimlerini, küçüklüklerini, mümkünse bebekliklerini ve büyümüş hâllerinin bir-iki resmini

bir kâğıda iliştirir. Böylece iki tema işlenmiş olur. Bunlardan ilki, anneye-babaya ihtiyaç duyulan bebeklik sürecinin geçici olduğu çocuğa somut bir şekilde gösterilmesidir. Hatta çocuğun kendi bebeklik resmi ve büyüdüğünü gösteren bir iki resim de kullanılarak, kendisinin de bu dönemden geçtiği anlatılabilir. İkinci tema ise, kardeşi olan ilk çocuğun kendisi olmadığının, başta kendi anne-babası ve yakınları da dâhil pek çok insanın kardeşinin olduğu ve beraber büyündüğüdür. Böylece çocuğun farkındalık düzeyinin arttırılmasına yardımcı olunur.

· Bebekle ilgili işlerin bitirilmesinde, çocuktan yardım alıp, onu da bebeğe

destek olma sürecine, çocuk da dahil edilebilir. Böylece, çocuğun aile içinde yeri olduğu farklı bir metotla daha hissettirilir.
· Anne bebekle meşgulken, baba da zaman zaman çocukla

ilgilenebilir. Anne-baba çocuğa onunla ilgilenildiğini hissettirmeli ve onun hâla sevildiğini ifade eden sözleri davranışlarla desteklemelidir.



· 5 yaşına kadar olan çocukların muhakeme yetenekleri tam olarak gelişmediğinden, bazı davranışlarının sonuçlarının tam olarak nelere sebebiyet vereceğini kestiremeyebilirler. Onun içindir ki 5 yaşından küçük çocukların kardeşleriyle yalnız bırakılmaması tavsiye edilir.

· Çocuklar kardeşlerine ağabeylik/ablalık yapmaları için zorlanmamalı,

kardeşlerinin bakımıyla ilgili bir takım sorumluluklar verilmelidir. Yalnız bu sorumlulukların çocukların yaş ve isteğine uygun oluşuna dikkat etmek gereklidir.

· Eve gelen misafirlere büyük çocuğu unutmamaları ve ona da ilgi ve sevgi

göstermeleri hatırlatılmalıdır.

· Çocuk kıskanmasın diye bebeği aslında

istemiyormuş gibi sözler söylemek, bebek çok yaramazmış ve sürekli sorun çıkartıyormuş gibi davranmak da doğru değildir.

· Kardeşler arası kıyaslama yapılmaması gerekir.

· Sahip olunacak çocuk sayısı belirlenirken, çocuğun kardeş istemelerinden

etkilenilmemelidir. Çocuğun yaş dönemi, gelişim özellikleri ve yaşam tecrübesinin kısıtlılığı göz önüne alındığında, zamanlama ve sayı konularında çocuğun isteklerinden etkilenilmesi sağlıklı olmaz.

Kardeşler ne olursa olsun birbirlerini severler, birbirlerini özler ve korurlar… Aralarında kuvvetli bir sevgi bağı vardır ki bu bağın kaynağı anne ve babalarıdır.


Dünya Bülteni/Feyza Bağlan/Psikolog