ŞİZOFRENİFORM BOZUKLUK

Sıklık

Şizofreniform bozukluğunun yaygınlığı tam olarak bilinmemektedir. Şizofreniden daha az olduğu sanılmaktadır. Kadın ve erkekte eşit oranda görüldüğü düşünülmektedir. Ergenlik döneminde daha sıktır.



Nedenleri

Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bu bozukluğun kısa psikotik bozukluğun bir biçimi olduğu ileri sürülebilir. Ataklar şeklinde seyir göstermesi ve bazı olguların lityumdan yararlanması duygudurum bozukluklarına benzetilmesine neden olmaktadır.

Bazı araştırmalar ise şizofreni ile ilişkisi olduğunu düşündürmektedir. Şizofreniform bozukluk olgularının birinci derece akrabalarında şizofreni olasılığı daha yüksek bulunmaktadır. Oysa affektif bozukluk olgularında böyle bir olasılık yoktur. Heterojen bir grup olduğu da ileri sürülmektedir.



Belirti ve bulgular

Bu kavram 1939 yılında Gabriel Langfeldt tarafından şizofreninin tüm belirtilerini gösteren, ancak süregen seyir göstermeyen olguları tanımlamak için kullanılmıştır. DSM IV’e göre şizofreniform bozukluk tanısı koymak için, şizofreni için yeterli bulguların varlığı, bir aydan uzun, altı aydan kısa sürmesi koşulu vardır. Hastalık öncesi kişiliğe ve işlevselliğe dönüş de tam olmalıdır. Bazı bilim adamları bu bozukluk için akut, iyi prognozlu, remisyona giren şizofreni deyimlerini kullanmışlardır. Genel olarak hastalık öncesi uyum iyidir. Ataklar çoğunlukla bir stres etkeni ile ilişkilidir. Altı ay içinde tanı konulacaksa bu tanının geçici şizofreniform bozukluk olarak nitelendirilmesi gerekir.

Şizofrenide, konuşmada ve içerikte fakirleşme, mantık dışılık, teğetsellik, perseverasyon ve çağrışımlarda çözülme şizofreniform bozukluğa göre daha sıktır. Bu farklılık ayırıcı tanıda kullanılabilir.



Ayırıcı tanı

Şizofreniden 6 aydan daha kısa süreli oluşu ile ayrılır. Süresi bir aydan da uzun olmalıdır.

Kısa psikotik bozukluk bir günden uzun ancak bir aydan kısa sürelidir. Bu olgularda affektif belirtiler olabilmekle birlikte tanı koymaya yetecek kadar değildir.

Şizoaffektif bozuklukta tam bir affektif sendrom vardır.

Psikolojik belirtili yapay bozukluk dışlanmalıdır. Bu bozuklukta belirtiler istemli kontrol altındadır.

Organik nedenler de ayırıcı tanıda dışlanmalıdır. Ruhsal durum muayenesi, fizik muayene ve laboratuvar bulguları ayırıcı tanıda yardımcı olur.



Seyir ve prognoz

Bu bozukluğun uzun süreli seyri değişkenlik gösterir. Bazı olgularda ataklar yinelemez. İlk atak genellikle geç ergenlik döneminde veya erken erişkinlik döneminde olur. Hastalık öncesi sosyal ve mesleki işlevselliğin iyi oluşu prognozu yakından etkiler. Uzun süreli izlemede bu olguların yaklaşık yarısında belirtiler düzelir veya tam iyileşme olur. Oysa şizofreniklerde ancak 1/3 olguda belirtilerde düzelme olur. Prognoz bu hastalığın süresi ile ilişkilidir. Süre altı aya yaklaştıkça tablo ve prognozu şizofreniye benzemektedir.

Ani başlama (sinsi başlamaya göre), akut dönemde konfüzyon ve yönelim bozukluğunun bulunuşu da prognoz açısından iyi göstergelerdir. Künt veya düz affekt prognoz açısından belirleyici değildir. Zaman içinde seyrin değişebileceği de unutulmamalıdır. Bazı olgularda sonraki ataklar tamamen affektif nitelik gösterebilir. Bazı olgularda ise şizofrenik bozukluk gelişebilir. Akut atak ve hastalık süresinin kısa oluşu iyi prognoz işaretidir.

Ailesel ve sosyal ilişkileri şizofreniden daha iyidir.



Tedavi

Akut dönemde antipsikotikler kullanılır. Az sayıda hasta ilaçsız olarak da düzelebilmektedir. Olasılıkla şizofreniform bozukluk kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Destekleyici hastane ortamı terapötik açıdan olumlu etki yapmaktadır. Bu nedenle başlangıç döneminde olguları ilaçsız olarak izlemek yararlı olabilir.

Antipsikotikleri başlama ve doz ayarlaması şizofreniye benzer. Uyku sorunu, ajitasyon, kuşkuculuk, dezorganize düşünce gibi belirtiler birkaç günde dramatik netice verir. Diğer psikotik belirtiler ise daha geç düzelir. 3-6 aylık tedavi genellikle yeterlidir.

Olguların % 30 kadarında lityum etkilidir. Bu olgular affektif psikozun atipik bir görünümü olabilir. Akut ajitasyon belirtilerinin lorazepam ve diğer benzodiazepinlerle kontrol edilebilmesi olanaklıdır. Gerekirse EKT uygulanabilir.

Yineleyen olgularda sürdürüm tedavisi düşünülebilir. Kalıntı belirtiler varsa tedavi şizofreni gibi olur. Hem lityum hem de nöroleptiğe yanıt veren olgularda lityum daha uygun bir seçenektir.