Modern yaşam tarzı ve güzellik algısının ürettiği hastalıklar saymakla bitmiyor. İnsanlar Anorexia Nervosa ve Bulimia nervosayı televizyonlardan duyarak epeyce tanıdılar ama daha sinsi ilerleyen bir yeme bozukluğu daha var ve diğer ikisiyle yakın akraba… “Ortorexia”, sağlıklı beslenme takıntısı denen bir yeme bozukluğu. Sinsi ilerlemesi ise “sağlık” takıntısının matah bir şey zannedilmesinden mütevellit maalesef.
Hastalığın tam adı Ortorexia Nervosa. ''Ortho'' Yunanca'da 'doğru' ve 'normal' anlamına geliyor. Yani doğru yemek de bir takıntıya dönüşebiliyor ve bu durum da psikolojik olarak bireylerde ciddi anlamda sorun yaratabiliyor.
Gerek güzellik kavramının ''zayıf kadın-atletik erkek'' kalıbına hapsedilmesi, gerekse diyet kavramının ''sağlıklı beslenme davranışı'' gibi algılanması insanlarda bu çeşit bir yeme bozukluğu yarattı. Yeme bozukluğu fazla yeme ve devamlı rejim yapma takıntısı şeklinde olduğu gibi kişinin her yediğinin sağlıklı olup olmadığını kontrol etme takıntısı şeklinde de kendini gösteriyor. Bu kişiler için yiyeceklerin saf, katkısız ve işlenmemiş olması oldukça önemli. Bu yüzden çoğu sebze ve meyveyi çiğ yerler. Çoğu da vejetaryendir. Kendi bildiklerinin tek doğru olduğuna inanıp kafalarının dikine giderler. Bir gün gelir yaşamları bir kısır döngünün içine girer: Bir sonraki öğünü planlamak, sağlıklı yiyecek satan marketleri dolaşmak, yemek hazırlamak ve yemek. Bu nedenle sağlıklı tercihlere yönelmeyi alışkanlık haline getirmeli ama hiçbir şeyde aşırıya kaçmalı.
Amerikan Diyetisyenler Derneği bu sorunun 10 yıl içinde yaygınlaşacağını belirtiyor. İngiltere'deki Beslenme Bozuklukları Derneği (EDA)'ne göre ise ortorexia gelecek yıllarda insanlığı tehdit edecek. Çünkü saplantı halinde sağlıklı gıdalara bağımlılık geliştiren kişilerin diyet yapan bir insandan farkı yok. Bu kişiler yediklerinin içinde zararlı bir madde bulma korkusundan çok seçici davranırlar. İlerlemiş vakalar tıpkı anorexia nervoza hastaları gibi hızla kilo kaybederler.
Ortorektik misiniz?
Bu sorulara ''evet'' cevabı veriyorsanız, Ortorexia belirtisi gösteriyorsunuz anlamına geliyor.
1- Yarının yemeğini bugünden planlıyor musunuz?
2- Yemeğin sağlıklı olması sizin için lezzetli olmasından daha mı önemli?
4 -Dün yaptığınız diyet bugün size yetersiz mi geliyor?
5- Sağlıklı beslenmeyenleri küçümsediğiniz oluyor mu?
Her besinin aşırı sağlıklı olması çabası insanı tek boyutlu beslenmeye kadar götürebiliyor. İşin bir de kişiyi anorexiaya itecek boyutu da var. Oysa aşırı derecede takıntı yapmak yerine dengeli beslenme konusunda bilinçli olmak gerekir. Çünkü beslenme, gıdalarla yapılan ve takıntı boyutuna varmadan, özenle ve zevkle yapılması gereken bir eylemdir.
Bu, özellikle büyük kentlerde yaşayan ''beden imgesi'' ağırlıklı düşünen, takıntılı kişilerin hastalığı . Beden imgesine takmış durumdalar çünkü hakim güzellik/sağlık algısı sürekli medya vasıtasıyla beyin yıkıyor. Artık uzmanları bir yana bırakın, uvertür şarkıcılar ve kadın programı yapanlar bile bu konuda ahkam kesiyor. Nasıl diyet yaptığını, çocuğunun mamasını hangi organik besinlerle hazırladığını, sağlıklı beslenme tüyolarını (!) -sanki uzmanmış gibi-bizimle cömertçe paylaşıyorlar. Böyle olunca ev sohbetlerinin konusu “leke çıkarma yolları, magazin haberleri ve çocuklardan şikayet” etrafında dönüp durmanın dışında yeni bir boyut kazanıyor. En sağlıklı, organik ve düşük kalorili yemekleri pişirmek ve yemek, çağın getirdiği hakim algılar yüzünden toplumsal bir histeriye dönüşüyor. Sağlıklı beslenmeye kimsenin itiraz ettiği yok. İtirazımız bunun bir cinnete dönüşmesinin arkasındaki çarpık paradigmaya…
“Sağlıklı olalım, ince olalım, güzel olalım, güçlü olalım vs. vs.” E sonra? Ölümsüz olmayı mı planlıyoruz farkında olmadan. Ya da kutsadığımız şeyin nihayet et-kemik-kas yığını olduğunu unuttuk mu? Osho’nun buyurduğu (!) gibi “bedenim mabedimdir” demeye doğru bir gidiş var bu seyirde. Evet kalıplarımız karargahlarımızdır, onlara iyi bakalım. Ama “kendine iyi bakmak”la bedene tapınmak arasında fark olsa gerek.

Rukiye Karaköse