Yaklaşık 2,5 milyon ruhsal ve zihinsel engellinin bulunduğu ülkemizde hastaların yüzde 70'i toplumsal destek alamadığı için hastanelere dönüyor.
2006'da "Akıl ve Ruh Sağlığı Alanında İnsan Hakları Türkiye Raporu"nu yayınlayan ve Türkiye'de ruh sağlığı yerinde olmayanların hakları üzerine çalışan Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi (RUSİHAK), yeni bir projeyi hayata geçirecek. Dernek, AB ve İsveç Uluslararası İşbirliği Geliştirme Ajansı SİDA'dan aldığı 155 bin Euro'luk destekle, İstanbul-Beyoğlu ve Manisa'da kurulan ARA (Akıl ve Ruh Sağlığı Alanında) Dayanışma Merkezleri'nde hasta ve yakınlarına yardımcı olacak.

Dernek üyelerin yüzde 70'i, bizzat bu sorunu yaşayan, şizofreni teşhisi konulan kişiler. Proje Koordinatörü-Psikolojik Danışman Fatma Zengin Dağıdır, "Derneğimizde zihinsel engeli bulunan kişiler de var; ben dahil, ailelerinde sorunlar yaşayan kişiler de" diyor.

Dağıdır, Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki hizmetlerin başarısızlığını şu sözlerle açıklıyor: "Türkiye’de hizmetler de tedaviler de çok etkili olamıyor. Çünkü hastanelerde iki-üç hafta ilaç ağırlıklı tedavi uygulanıyor, sonra kişi aynı ortamına yeniden dönüyor. O yüzden yüzde 70’e varan oranlarda ruh sağlığı hastanelerine geri dönüşler var. Aynı kişiler tekrar tekrar hastaneye gitmek zorunda kalıyor. Dışarıda onları destekleyebilecek, hizmet verebilecek kurumlar yok. Bu yüzden sağlık kurumlarına da çok fazla yüklenilmiş oluyor."

İRTİBAT BÜROSU
ARA projesi Koordinatörü Fatma Zengin Dağıdır, yeni başlattıkları proje ile ilgili olarak NTVMSNBC'nin sorularını yanıtladı:

ARA projesi ile nasıl bir hizmet sunacaksınız?
Dayanışma Merkezi’nde yapmayı düşündüğümüz şey şu: Zihinsel engeli bulunan ya da ruhsal sorun yaşayan kişiler veya yakınları, Türkiye’deki kurumları, verilen hizmet türlerini çok iyi bilmiyorlar. Haklarını bilmiyorlar. İlk adresleri, irtibat büroları olmak istiyoruz.

Sizi telefonla arayıp, "Tedavi olmak istiyoruz, nereye gidelim?" diye mi soracaklar?
Hedef kitlemiz, zihinsel engeli bulunan veya psikiyatrik sorunlar yaşanan kişiler ve yakınları. Maddi destek ve terapi hizmeti sağlayamayacağız ama onlara ulaşmaları için neler yapabileceklerini söyleyip, bağlantı kurmaya çalışacağız.

Neden pilot bölge olarak İstanbul ve Manisa'yı seçtiniz?
Projenin maddi bir sınırı var. Projemiz bir büyükşehir bir de küçük şehirde nasıl işler, bunu görmek için Manisa ve İstanbul’u seçtik. İstanbul’da ağırlıklı olarak Beyoğlu'nu seçtik ama gücümüzü çok aşmazsa dışarıdan gelenlere de yönlendirme yaparız diye düşünüyoruz.

Zaten terapi hizmeti vermeyeceğiz. Sadece kurumlarla hastaları buluşturmak, hastalara yasal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerdeki haklarını anlatmak amacını taşıyoruz. Ekibimizde tecrübeli uzman dediğimiz, sorunu bizzat yaşamış kişiler de var. Yani bir zihinsel engelli yakını var, şizofreni teşhisi almış arkadaşlarımız da var. Onları da uzman olarak adlandırıyoruz. Verilen hizmetlerin her aşamasında onların olmasını istiyoruz. Arayan kişi, kendisiyle aynı sorunu yaşamış, büyük oranda da çözüm önerileri bulmuş biri ile de karşılaşırsa umudu artar.

Akıl ve ruh sağlığı alanında "toplum temelli" çalışmadan ne anlamamız gerekiyor?
Türkiye’de akıl ve ruh sağlığı alanında kurum temelli bir yapılanma var şu anda. Araştırmalarımız ve bilgilerimiz sonucunda biliyoruz ki, yurtdışında özellikle Avrupa’da 20-30 yıldır kökleşmiş toplum temelli ruh sağlığı hizmetleri var. Toplum temelli demek; kişinin olduğu yerde hem bilgisine hem hizmete kolaylıkla erişebileceği ve onun ihtiyaçlarına cevap verebilen hizmetlerin olması, demek. Kurum temelli hizmet ise; insanların -bizdeki gibi- sadece Sağlık Bakanlığı’na veya Sosyal Hizmetler’e bağlı kurumlara mecbur olması. Mesela Türkiye'de sadece altı büyük ruh sağlığı hastanesi var.

YASEMİN ARPA

ntvmsnbc