arkadaşlar bu konuda olan şeyler sürekli vede heryerde bir çok kez olan şeylerdir,arkadaş,sevgili,apartman komşu,iş yeri,nereye giderseniz gidin olmassa olmaz olan şeylerden biridir dedikodu ve sonrasında ise insanların arası açılır vede küslük ve gerekirse o ortamdan taşınma uzaklaşma olur,buraya bir çalışma yaptım bildiklerimi anlatıp biçimi haline getirdim,örneklemeler vede olayları bu yazılanlara uyarlarsanız içinden çoğu şeyin başınıza geldiğini ve herzamanda geleceğini anlarsınız,dedıkodu nedır bunun calısması ardınada benım calısmamı buraya ekleyeyım dedım,sanırım kelıme sayısı sayfaya fazla geldıgı ıcın bu sayfaya sıgmadı o yuzden calısmayı 2 sayfada yazıcam,ılk sayfaya 1 deyıp 2 sayfaya ıse 2 dıcem,o yuzden bolumde ıkı sayfa acmam gerekıyor

Dedikodu nedir? Ne değildir?

Hiç bir insanoğlu tanımam ki dedikodu yapmamış olsun ya da başka kişilerin dedikodularına mevzu olmamış olsun. Ve hangimiz dünyamızın dedikodu ve söylentilerden arındırılmasını istemez?
Aslına bakarsanız dedikodu, bazen gerçeklere dayanan, bazen ise gerçeklerle alakası olmayan bir bilgi alışverişidir bana göre. Ve dedikodu çoğunlukla insanların özel yaşamını konu alır kendine. Kadınlara has bir özellikmiş gibi tanımlanan dedikodu erkekler tarafından yapıldığında sohbet ya da muhabbet olarak adlandırılır. Gerçekte dedikodu yapmak tek bir cinse özgü bir durum değildir. Duygusal durum, kişilik özellikleri, toplumsal ve moral değerler dedikodu yapmanın nedenlerini açıklayabilir belki.
Söylenti ise söylentiye karışmış kişiler için çok büyük önemi olan olaylarla ve konularla ilgilidir. Ve bunların doğruluğu da yanlışlığı da ispat edilmiş durumda değildir. Söylentiler çoğunlukla belirsiz durumlara açıklık getirme çabası izlenimini verir, oysa dedikodu yapmak daha çok kişisel nedenlere dayanır. Belki de söylentiler hayatın getirdiği belirsizliklerin üstesinden gelmenin bir yoludur.
İnsanlar genelde tam bilgi sahibi olmadıkları ama merak da ettikleri şeylerin dedikodusunu yaparlar. Ya da varolan bir durumun normal kabul edilen standartların dışında yer almasından dolayı ilgilenirler. Bunların dışında bir sebep de negatif yansıtma olarak nitelendirdiğim ( kıskançlık ) durum gerçekleşmektedir. Haydi bir tane sebep daha uydurayım. Paylaşılan ortak alan küçüldükçe, uğraşılan konular ve yaşanılan hayatlar sığlaştıkça ortak payda dedikodu objesi olmaktadır. Bu çerçeveden baktığımda dedikodu daha az zararlı bazen de tamamen zararsız bir nitelik kazanmaktadır.
Oysa ki söylenti daha grupsal bir içerik taşır bana göre. Yaşadığınız mahallede, çalıştığınız iş yerinde ortaya çıkan bir söylentiye zamanında müdahale edilmezse oluşabilecek hasarları düşünmek bile istemem. Dedikodu çoğu zaman yapıldığı ortamda kalmasına karşılık söylenti bazen sınırları da aşar şekillerde görülmüştür. (Atatürk'ün sirozdan değil de planlı ve kasıtlı şekilde öldürüldüğü söylentisi hala daha devam eder.)
İnsanlar ne zaman ki kendi hayatlarına eleştirel anlamda bakabilecekler ve ne zaman kendi hayatları hakkında karar alma mekanizmalarını düzgün olarak çalıştırabilecekler belki o zaman dedikodunun da anlamı ve fonksiyonu ortadan kalkacaktır. Zaten herkes kendi hayatını insan olmanın doğasından kaynaklanan şekilde kendine özgü yaşasa başkasının hayatı ile ilgilenmeye ne vakit ne de fırsat bulacaktır.

Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma

Dedikodu, başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalardır. Dedikodu bazen gerçek olaylar ve konular hakkında olsa da genellikle kişiler arasında konuşulduğundan, kişilerin birbirlerine olayı veya haberi iletimi sırasında yanlışlıklar ve çarpıklıklar içermektedir. Bazı gazetelerde dedikodu köşeleri içermektei bu sayfalarda ünlü ve toplumun gözü önünde olan kişilerin dedikoduları yapılır veya skandallardan bahsedilir. Günümüzde dedikodu üniversitelerde insanlar arasındaki ilişki çerçevesinde üzerinde çalışılan bir konudur

Dedikoducular laf taşır, burdan oraya, oradan da buraya.
Bilinmeli ki, bize başkasından laf taşıyan kişi,
şüphemiz olmasın ki bizim laflarımız da bir başkasına taşıyordur.
Bu tür kişlerden uzak durmakta yarar var

başkaları hakkında özel denilebilecek kişisel konuları bir başkası ile paylaşmak...dedikodu kültürü tek bildikleri kültür alanı olması hasebiyle en büyük zevkleri de yakaladığı bir sırrı özenle ifşâ etmek olan kişiler ile dostluk kurmaktan sakınmalı, sır paylaşmaktan imtinâ etmeli der beste...

Küçük köylerde çok fazla benlik ve dedikodu vardır. Köyler büyüyüp şehir oldukça dedikoduyu ve benliği hazmeder. İnsanlar da manen büyüdükçe gururlarını, benliklerini ve dedikoduyu hazmederler; yani hem dedikodu etmezler, hem de edileni hazmederler

ağzında bakla ıslanmayan insan güruhunun eylemidir..bazıları baldan tatlı olduğunu söyler..bazen cidden de ilginizi çeker..meraklıysanız en azından dinleyici olmuş bulursunuz kendinizi..kadınların işi olduğu söylense de iftiradır.erkekler bu işin kralını yapar..

bunu o kadar hafife almayın.
.
laf olsun diye söylenmiyor o laflar.
.
sadece bir kıskançlık deği.
.
çamur at izi kalsın diye yapılıyor.
.
Sonra.
.
Gelsin paralar.
.
dostlar biribirine düşürülüyor yalanlarla.
.
hatta kardeşler bile.
.
aileler parçalanıyor.
.
hafifsemeyin.
.
o dedikoducular laftan da korkmuyor allahtan da.
.
korkacak kadar kafaları çalışmıyor çünkü.
.
cehaletin verdiği cesaretle.
.
çamur atıyorlar.
.
masum yalanlar değil bunlar.
.
aldanmayın.
.
hoş görmeyin.

Resul-i Ekrem (s.a.a) gıybeti şöyle açıklamaktadır: 'Gıybet, mu'min kardeşleri hakkında hoşlanmadığı bir şeyi söylemektir.'

Resul-i Ekrem (s.a.a) : 'Kim bir Müslüman erkeğin ve kadının gıybetini ederse, kırk gün ve gece Allah onun namaz ve orucunu kabul etmez. Gıybet ettiği kişi affederse o başka.'

Resul-i Ekrem (s.a.a) : 'Kıyamet günü birisini Allah'ın huzuruna getirip durdururlar ve amel kitabı kendisine verilir. Baktığında görür ki yaptığı iyilikler orada yoktur. Der ki: 'Ya İlahi bu benim kitabım değildir; ben yaptığım itaatları onda göremiyorum? ' Ona şöyle cevap verilir: 'Senin Rabbin, ne hata yapar nede unutur; senin amelin halkın gıybetini yaptığın için yoktur.' Sonra bir başkasını getirirler ona da amel kitabını verdiklerinde yapmadığı bir çok iyilikleri görür; arz eder: 'Ya İlahi, bu benim kitabım değildir; zira ben bu amelleri yapmamışımdır.' Şöyle denir cevabında: 'Filan adam senin gıybetini yaptığı için, sana onun iyilikleri verildi.'
Hak Teala Hucurat suresinin 12. Ayetinde şöyle buyuruyor: 'Ey İman edenler bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, gıybet etmesin; sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah'tan korkun...'

Bu ayeti kerimede Allah-u Teala bir mu'minin arkasından gıybet etmeyi onun ölü olduğu halde etini yemesine benzetmektedir.

dedikokodu deel durum deyerlendirmesi.

Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

bugün kendimde değilim ben
birilerinin ağzındayım
çiğnesinler!
iyidir çiğnenmek
ve
çiğnendiğini bile bile sükut ile arkadaşlığa devam etmek..

mahalle karısı uğraşı....

bana göre başkısının arkasında sinsice konuşması

bir insan düşünün ki susuyor...etrafındakiler onun hakkında konuşurlar...

bir başka insan düşünün yine..az konuşan....etrafındaki insanlar yine onun hakkında konuşurlar..

ve son misâl...çok konuşan insan modeli...onun da etrafındaki insanlar onu konuşur...

her halükârda insan hakkında konuşuluyor...dedikodusu yapılıyor...

dedikodu; bir insan hakkında,doğru olan,ama konuşulmasından hoşlanmayacağı şeyleri,o kişinin o anda haberi olmayacak şekilde,bir başkasıyla konuşmandır.yani,hakkında konuşulan insan o anda bilmeyecek,duysa üzülecek,konuşulan doğru olacak.bu şartlardan biri yoksa,yapılan iş,dedikodu değil,başka birşeydir.mesela,hep öne sürülen mazeret,'ama bizim söylediklerimiz doğru,yalan konuşmuyoruz ki,dedikodu yapmıyoruz' lafıdır,bununla çok karşılaşıyorum.zaten,konuşulan doğru olunca,'dedikodu' olur.doğru değilse,o konuşma 'iftira' adını alır ki,dedikodudan çok daha ağır bir günahtır...dedikodu hakkında Allah (c.c.) ,'birbirinizi gıybet-dedikodu- etmeyin.sizden biriniz,ölü kardeşinin etini yemek ister mi? ..bundan tiksindiniz,değil mi? ' demiştir.yani dedikodu yapmak,ölü kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir

bütün kadınları bir araya toplayın kendi kendine çıkan sözcüklerdir

MUTLAKA Bİ DOĞRULUK PAYI VARDIR AMA ABARTILAR DOĞRUYU KAPATIR

Herkesin şikayet ettiği ve yine herkesin yapmaktan utanmadığı şey

bizim toplumun, kadınıyla-erkeğiyle, bilfiil icra ettiği, gündelik yaşamın en eğlenceli meşgalesi... biz, dedikoducuların da dedikodusunu yaparak, dedikoduduculuğu günbegün üretme ve yeniden üretme sürecine katkıda bulunabilme özelliğini de taşıyoruz... kimse de dedikoducuları sevmiyor hee! ve bu işler böyle devam edip gidiyor

genel ilgi alanımız milletçe severiz aslında hepimiz nefret ederiz ama gizlidende yaparız klasik söylem bak aramızda kalsın başkasına söylersen canın çıksın
şu ana kadar bu yönde bulgu edinilememiştir

bazi cahil insanlarin dedigi gibi ben olani soluyorum yalan solemiyorumki demek degildir,zaten olani dedikodu olmayani iftiradir....
tam olarak ise arkasindan konustugun kisinin olu etini yemektir...
arkasindan konusulan kisinin avantaji ise konustugu kisi butun gunahlarini almistir

sorsanız kimse dedikodudan hoşlanmaz...
ama bir şekilde herkez dedikodu yapar...