Tarihsel açıdan ikinci önemli nokta, Gaziler Hastanesi’nin, kararlarına destek sağlayacak geniş bir araştırma literatürü bulunmamasına rağmen, klinik psikologlar için eğitim dereceleri kararlaştırmalarıdır. Psikoterapinin sonucu ve kalitesi üzerinde, uygulayıcının derecesi ve eğitiminin etkisi ile ilgili verilerin bulunmaması ve Gaziler Hastanesi’ndeki klinik psikoloji bizi şu noktaya getirmiştir: Klinik tedavi bir doktora derecesi gerektirmektedir. Klinik psikoloji alanındaki doktora derecesi ve psikoterapi arasındaki ilişki, kutsal bir ilişki değil, elli yıl önce konmuş siyasi bir karardır ve bu kararın geçerli verileri yoktur. Gelecekte de bu karara bağlı kalmak insan refahı için harcanacak olan potansiyelimizi geliştirmemize engel olabilir. Bizim alanımızın psikoterapi deneyimi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Gaziler Hastanesi’nin psikologları bu işin içine itmesi ile başlamış, bu tarihten sonra da kaynakları ve toplum içindeki yeri giderek yükselmeye, değer kazanmaya başlamıştır. Federal hükümet çok sayıdaki meslek elemanına ücret ödemiş ve meslek, hükümetin bu kaynak ve uygulamalarından anlamlı düzeyde etkilenmiştir.
Psikiyatri ve Psikoloji İçin Yeni Düzenin Sonuçları
Askerler Birliği’nin programları ve diğer federal programlar 1946 yılında Ulusal Ruh Sağlığı Örgütü tarafından onaylanmıştır. Bu durum hem psikiyatrinin hem de psikolojinin kişiliklerini geliştirmeleri açısından yararlı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesinde psikiyatri, tıbbın diğer dallarına oranla daha az ilgi görmekteydi. Fakat savaş sonrasındaki yıllarda hem ücreti hem de prestiji arttı ve çok sayıda başarılı tıp öğrencisi psikiyatri eğitimini tercih etti. Bu değişiklikten klinik psikoloji de yararlandı. 1946′da Gaziler Hastanesi’nin klinik psikolojideki ilk eğitim programları 200 kişiye ulaştı. On bir yıl sonra bu kurumlar 733 klinik psikoloğu çalıştırdı ve 775 kişiyi eğitti. Gaziler Hastanesi İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze dek en çok psikolog istihdam eden kurumlardan biridir.
Her ne kadar psikoterapi yalnızca klinik psikolojinin ilgi alanı olmadıysa da, klinik psikolojiyi yaşama geçiren temel bir aktivite haline geldi. APA’nın 1960 ve 1986 yılları arasında üyeleri ile gerçekleştirdiği bir tarama çalışması sonucuna göre, klinik psikologların en sık gerçekleştirdikleri profesyonel aktivite psikoterapidir. 1991 yılında yapılan tarama çalışmasında ise psikoterapi klinik psikologların en sık gerçekleştirdikleri ikinci profesyonel aktivitedir. Bu durum, psikoterapiye olan ilginin hala yüksek düzeyde olduğunu gösterir.
APA, büyüme ve etki konusunda, klinik psikolojinin psikoterapinin yaygınlaştırılması konusundaki artan rolünden yararlandı. APA, bu yüzyılın ilk çeyreğinde yavaş yavaş büyüdü, ancak üye sayısının hızla artması büyük ölçüde İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki yıllarda oldu. Bu büyümenin lokomotifi ise klinik psikologlardı.
Yukarıda profesyonel kurumların tarihçeleri ile ilgili olarak aktarılanlardan da anlaşılacağı gibi, bu profesyonel kurumların psikoterapiyi teşvik etmiş olmaları klinik psikologlar ve APA için yararlı olmuş; psikoterapi psikolojinin topluma yararlı olmasının en iyi yolu olarak görülmüştür. Fakat klinik psikologlar zamanlarının ve enerjilerinin büyük bir bölümünü bu işe harcamaya, diğer aktiviteler için zaman ayırmamaya başlamışlardır. Darley ve Wolfle (1946), federal hükümetten ruh sağlığı hizmetlerine ayrılan finansal kaynaklar ile ilgili olarak yerinde bir uyarıda bulunmuşlar ve bu durumun uygulamalı psikolojinin yalnızca klinik ve terapötik aktiviteler ile tanımlanması yolunda bir eğilime neden olabileceğini; bunun da psikologların gerçekleştirmeleri gereken diğer araştırma ve uygulama aktivitelerine zarar verebileceğini belirtmişlerdir.
Psikoterapinin toplumun yalnızca küçük bir bölümüne ulaşabildiğine şüphe yoktur. Klinik psikologların psikoterapiyi merkezi uğraşları olarak ele almaları, toplumun yalnızca küçük bir bölümüne yardım edebilmeleri anlamına gelir. Fakat farklı alanlara odaklanmak, psikoloji bilgilerimizi insan problemleri ile ilgili olarak kullanabileceğimiz daha etkili yolları bulmamıza yardımcı olabilir.
Eğer psikoterapi, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ya da sonrasında, klinik psikologların diğer bazı yan aktivitelerinden biri olarak ele alınıp öyle kabul görseydi, bu durumda klinik psikologların topluma katkısının ne olabileceği konusunda spekülasyon yapmak ilginç olabilirdi. Bu durumda klinik psikologların merkezi aktiviteleri neler olabilirdi? Adli Psikoloji mi? Rehabilitasyon Psikolojisi mi? Önleyici program geliştirme ve değerlendirme mi? Fiziksel sağlığı koruma mı?. Sayılan bu aktivitelerin hiçbiri değersiz aktiviteler değildir. Bu noktada, klinik psikolojinin psikoterapiye bağlanma nedenini tekrar gözden geçirmek önemlidir. Daha önce tarihsel gelişim anlatılırken de değinildiği gibi, para, iş imkanı ve prestij bu noktada önemlidir.
İnsan refahını sağlama açısından en iyi yolumuzun psikoterapiyi çekirdek aktivite olarak kabul etmek olduğunu varsayarsak, şüphesiz ki bu durumun alanımıza olan etkilerinin pozitif olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Sarason (1981) ise, psikoterapi uğraşının psikoloji üzerindeki negatif etkilerinin ihmal edilmiş olduğunu belirtmektedir. Sarason’un sık sık belirttiği gözlemlerine göre klinik psikologların dikkati güçlü bir şekilde psikoterapiye odaklanmıştır. Kişilerin problemlerine diğer yöntemlerle müdahale yolları daha az dikkat çekmektedir. Psikoterapi bireysel psikoloji içerisinde aşırı derecede önem verilen cezbedici bir alan ve hastalıklar için de bireysel tedavi en iyi yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Önleyici müdahaleler ve insan davranışının toplumsal düzeyi yeterince önemsenmemektedir.
Fox (1994) ise, klinik psikologların ruh sağlığı problemlerinin çözümü için bireysel psikoterapi üzerinde odaklanmalarının bedelini, politikacıların ve halkın kendilerini, sosyal politikalar ile ilgilenmeyen, görüşlerini belirtmeyen, toplumsal düzeydeki insan problemleri ile ilgilenmeyen kişiler olarak görmeleri ile ödediklerini belirtmektedir.
Sarason ve Fox’un, klinik psikologların psikoterapideki rollerinin azaltılması ile ilgili görüşü, onların bahçeden dağa sürülmeleri anlamına gelmemelidir. Eğer doktora düzeyindeki klinik psikologlar temel aktiviteleri olarak psikoterapi yapmaya itilmezlerse, odaklanmak istedikleri alana oryantasyonları konusunda yardımlar yapılabilir.
devamı alttadır.
Yer imleri