“Psikosomatik hastalıklar, çatışmaların kişinin içinde düşünsel ve duygusal düzeyde yeterince işlenip çözülmediği durumlarda ortaya çıkar. Bedensel belirtiler, kişinin erken çocukluk yıllarlındaki gelişimi sırasında duyguların algı ve anlatımının bedensel düzeyden ruhsal düzeye geçmesindeki yetersizliğin işaretidir.

Yeni doğan çocuk ilkin her şeyi bedeni üzerinden algılar. Kendi dışındaki nesnelerle , yani dış dünya ile ilişkisini ve iletişimini bu yoldan sağlar. ... Daha sonra... Eskiden beden üzerinden yaşanan kavramlar ve duygular, artık ruhsal imgeler halinde ruhsal alanda temsil edilirler. Bu süreç yaşantıların ve ilişkilerin simgeleştirilmesidir. (sembolizasyon) ”..

(Prof. Dr. Günsel Koptagel İlal- Psikiyatri Temel Kitabı)

Bedensel şikayetlerle dahiliye aciline veya doktora giden bir hasta psikiyatriye sevk edildiğinde, şaşkınlık , bocalama, gerçeğin ne olduğu konusunda tereddüt etme, psikiyatriye gitme konusunda isteksizlik gibi çeşitli duygu, düşünce ve tutumlar sergileyebilir.

Eğer rahatsızlık bedensel kaynaklı değilse yakınları ve hatta bazen profesyoneller hastaya numaracı veya yalancı gözüyle bakabilirler.

Aile veya yakınları kandırıldıkları duygusuna kapılabilirler. Çünkü hasta ile yakınları sorun çözücü bir pozisyona giremiyorlardır. Bu durum için ne yakınları ne de hastayı suçlamak yanlış olur. Zaten iki taraf da bazı duyguları şiddetli yaşadıkları için birbirlerini yıpratırlar. İki kişi arasında veya bir aile içinde tartışan tarafların içinden bir kişi bu yıpranma sürecinde geçici olarak iflas eder. Bu kişi psikiyatri aciline geldiğinde, konversiyon (ifade edilemeyen yoğun kaygılar yüzünden bedensel belirtiler), panik atak, yoğunlaşmış bedensel (somatik) bir kaygı (anksiyete) geçiriyor olabilir. Kalp krizi geçirdiğini, midesinin bulandığını, başına ağrılar girdiğini söyleyebilir.

Eğer acil görüşmede hastanın, kaygısını oluşturan durumları veya kişileri işbirliği içinde araştırıp bulup, bu kaygı durumlarını veya kaygı verici kişileri hasta ile konuşmayı başarırsanız, hastanın kaygısının düştüğünü göreceksiniz .

Bu tür bir hastalık durumu hepimizin başına gelebilir. Bunun psikiyatr veya psikolog ların başına gelmeyeceğini, bazı insanların bundan muaf olacağını varsayamazsınız.

Bu anlamda hepimiz uygun stres koşulları oluştuğunda bu şekilde bir “hasta” olmaya adayızdır.

Ama burada bahsettiğimiz bedensel hastalık durumu daha çok fonksiyonel, geçici bir durumdur (psikovejetatif).

Bazen psikolojik bedensel belirtiler daha kararlı olur. Kişi bir organının hasta olduğuna, örneğin kendisinde kalp hastalığı olduğuna inanmıştır ve görünürde bir sıkıntı kaynağı olmaksızın acil polikliniğe gelebilir.

Bu durum (psikosomatik organ hastalıkları) yukarıdakinden daha ağır bir durum olup, ortadan kaldırılması da nispeten daha zordur.

Psikosomatik hasta olmak utanılacak bir şeydir. Çünkü diğer insanların yaptığı gibi siz kendi ruhunuzu “kontrol” edemiyorsunuz, “yönetemiyorsunuz ”dur.

Dolayısıyla artık çevrenizdeki insanlar size böyle bakacağı, az önce belirttiğim gibi hatta sizi yalancı olarak göreceği için, şimdi bir başka gerginlikle de karşı karşıyasınızdır.

Bu “damgalanma” durumunun dışında kendi içinizde de bir hesaplaşma yaşayacaksınız.

Sevdiğiniz insanlara iyi davranmaya çalışan, yakınlarınıza karşı öfkenizi kontrol eden, bir sürü fedakarlıkta bulunan bir insan olarak görüyorsunuz kendinizi, şimdi karşılaştığınız durumda aslında bütün bunları yaparak biraz da kendinize zarar verdiğinizi kavramaya başladınız. Üstelik içinizde kurduğunuz psikolojik dengenin zayıfladığını görüyorsunuz.

İnsanlardan taktir edilmeyi, işlerin yolunda gitmesini, onlara karşı iyilikler yapmayı düşündüğünüz bir ortamda, birden nerdeyse suçlu durumuna getiriverdiler sizi...

Bedensel psikolojik belirtilerle gelen kişi ile terapisti aralarında iyi bir ilişki kurmayı başarırlarsa, terapinin ilerleyişi ve genel çerçeveye uyum göstermek açısından sorunsuz bir çalışma ortamı oluşuyor.

Kişi ile terapisti arasındaki ilişkide güven, merak, araştırma duyguları güçlendikçe ve yeni bir psikolojik denge oluşturacağı dış koşulların baskısı azaldıkça, terapi alan kişi, daha fazla dinamik, derin duygularla ilgili araştırmacı- analitik bir tutumla terapiye gelmeye başlıyor.

Terapi ortamında karanlık bir gecede çakan şimşek gibi bir anda her şey aydınlık oluyor, ama sonra kişide terapist te eski pozisyonlarına çekiliyorlar.

Bu iki adım ileri bir adım geri şeklinde sabır gerektiren bir çalışma oluyor.

Dr.Kubilay Boğoçlu
Psikiyatr Uzmanı