SINIRLILIKLARLA YÜZLEŞME VE SINIR KOYABİLME…

Psikoloji eğitimi görmek, birçoklarımız için kendini bilme merakıyla başlayan bir sürecin genişleyerek insanları anlama çabasına dönüşmesiydi. Bazılarımız içinde mesleki ünvanın cazibesiyle başladı. Üniversiteye girdiğimiz günden itibaren sorumluluk ağırlaştı. Yakınlarımız bizden onları dinleme anlama ve sorunlarına çözüm bulmamızı beklemeye başladı. İşte o noktada sınırlılıklarımız ile yüzleşme, fark etme ve bunlara göre sınır koyma sorunu ile karşılaşmaya başladık. Yapabilirliğimizin mesleki ve bireysel limitlerimizin kıyısından başladığını görmek bazılarımız için zordu, bazılarımız için de beklentiler karşısında sınırları koymak güçtü.

Yakınımızdakilerin bizleri bilen kişi olarak görmesi ile başlayan süreç mezuniyet sonrası daha da derinleşti, dürüst olmak gerekirse bir kısmımız da tanrısal güce sahip olmadıklarını görmeyi reddederek alana girdi. Bildiklerimizi anlatacak sayfalar dolusu şey yazarken bilmediklerimizi ifade edebilecek cesareti bulamayanlarımız oldu.

HER PSİKOLOJİ MEZUNUNUN TEPAPİST OLARAK GÖRÜLMESİ...

Meslek içerisinde etik tartışmalarının hala sürüyor olması, psikolojik hizmetlerin metalaştırılması ve imkânı olan kişilerin ulaşabildiği ayrıcalıklı bir hizmet haline gelmesi, destek ihtiyacı olan insanların ulaşabildiği her psikoloğa tutunmasına ve her psikoloji mezununu klinik çalışan terapistler olarak görülmesine neden olmaktadır. Zaman zaman arkadaşlarımız bile bizlerden onlara terapistlik yapmamızı talep edebilmekte ve bazen bunun yapılamayacağını belirttikten sonra hayatımızdan çıkanlar da olmaktadır. Komşularımız bile bizi bazen elinin altındaki psikolog olarak görmektedir. Örneğin, arkadaşım vefat ettikten sonra annesi, bir uzmana gitmeyi reddederek benden onunla çalışmamı talep etmişti. O çocuğunu bense yakın arkadaşımı kaybetmiştim, nasıl olabilirdi ki ortak kaybımız üzerinden onunla çalışabilirdim, dertleşmenin ötesinde yapılabilir bir şey olmadığını ifade etmek ise bu tür durumlarda güçleşmektedir. Nasıl ki aile için çocukları hangi yaşa gelirse gelsin aslında bizlerde yakınlarımız için ya onların küçük çocuğu, kardeşi, komşu çocuğu ya da arkadaşıyız, bu denli girift ilişkiler içinde profesyonel bilgi hükümsüzleşmektedir.

PSİKOLOGLARINDA DUYGULARI VE SORUNLARI VARDIR!

Psikologluğun gerçeğin ötesinde değerlendirilmesi, bizlerin de etten kemikten insanlar olduğumuz ve bizlerin de duyguları olduğu gerçeğinin gözden kaçırılmasının en önemli nedenlerinden biridir. Psikologların da duyguları vardır ve bizlerinde sorunları var. Bazen çevremizdeki insanların sıkıntılarını açıkça görmek bizlerin içini acıtabiliyor. Bilmek, görmek ve başka uzmanlara yönlendirmek (ekonomik durumumuz varsa) dışında bir şey yapamamanın acısını çekmek. Bir terzi çocuğuna kıyafet dikebilir ama bu meslekte bu söz konusu değildir. Sadece erken uyarı sistemi gibi hareket edebilir erkenden uyarıp, sorun var ise yönlendirme yapabiliriz. Diğer mesleklerden farklı olarak, mesleğin doğası ve etik değerler gereği arkadaşlarımız ya da hocalarımıza da yakınlarımızı yönlendiremeyiz.

MESLEKİ TATMİNSİZLİK YAŞAMA

Mesleki tatmin açısından baktığımızda, bizlerde mesleğe çok iyi yerlerden başlamıyoruz. Özel eğitim kurumları vb yerlerde maaşlarımız düzenli ödenmeden ve mesleğimize saygı duyulmadan çalışıyoruz. Bu saygısızlık Milli Eğitim bakanlığındaki sığ bürokratlar tarafından sürdürürmüş ve psikologların bireysel özel eğitim vermesi bu kurumlarda elimizden alınmıştır. Örneğin otistik bir çocuğa bir ilkokul öğretmeninin kısa süre aldığı eğitimle bireysel eğitim uygulaması herhalde dünyada bir tek bizde vardır. Medeni memleketlerde psikologlar ve psikolojik danışmanlar bu işi yapar. Bürokrat memleketlerde ise herkes her istediğini yapar bir tek uzmanları o işi yapmaz. Bunun dışında mesleki eğitimler için deneyimli meslektaşlara yüksek ücretler öderiz. Bilginin bu denli metalaştırıldığı başka hangi meslek vardır diye sormaktayım. Bu da yetmezmiş gibi danışanların, bizi sadece konuşan bunun dışında bir şey yapmayan kişiler olarak görmesi de cabası. Bizlerin, o bir saatlik zamanda verimli çalışabilmek için ne denli yüksek bedeller ödediğimiz gözden kaçırılmaktadır. Çok ücret talep ettiğinizde soyguncu, az ücret talep ettiğinizde ise yetersiz olmakla etiketlenmek bizleri incitmektedir. Bir danışan için süpervizyon alındığında seans ücretinin üzerinde bir miktarın süpervizöre ödendiği gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bunlar bizlerin iş motivasyonunu kırabilmekte ve mesleki tatminsizliğe neden olabilmektedir.

ÖZEL İLİŞKİLERİMİZ ÜZERİNDE KARA GÖLGE…

Özel ilişkiler açısından bakıldığında ise, bizlerle birlikte olanlar kadar bizler de mesleğin bir kara gölge gibi ilişkinin üzerinde dolaşmasından rahatsız olmaktayız. Siz hiç mesleğiniz yüzünden reddedildiniz mi? “Beni benden fazla bilme ihtimali olan biri ile ilişki yaşamak istemem” cümlesi duyulduğunda insanın içinden çok şey kopup gidiyor. Sevdiklerinize en ufak bir eleştiri yaptığınızda psikologluk yapmakla suçlanmak ve bu yüzden duyguları bile ifade etmekten imtina etmek hiç de kolay değil. Psikologluk öyle bir gömlek ki isteseniz de çıkartmanıza izin verilmemektedir. Her zaman her yerde ve her ilişkide terapistlik yapmanız bekleniyor ya da terapistlik yapıyor olmanızdan korkuluyor olabiliyor. Aslında her insan gibi bizler de aşkımızı dolu dolu yaşamak sevdiğimizin yanımızda olmasını istiyoruz. Her çift ne kadar bir birini anlama çabası içerisindeyse biz de o kadar hayatımızdaki kişiyi anlama çabası içerisindeyiz.

Bizler de âşık oluyor ve terk edilebiliyoruz. Fakat aşk acısı çektiğimiz dönemde “sen psikologsun bu kadar güçsüz olmamalısın” veya “psikologsun kolay atlatırsın” cümlelerini duymak sinir bozucu oluyor. Dostlar unutmayın, bizler de sizin kadar insanız ve duygularımız var. Kişisel gelişim sürecimde sadece insan olmayı öğrenmeye çalışıyoruz. Karşımdakini dinleyerek, onu anlamaya çalışarak ve sağlıklı yollar kullanmaya çalışarak iletişim kurmak. Fakat bu bizlerin de terk edilmesi ya da sorun yaşamasına engel değil. Sevdiğim ve bağlandığım insanın bir anda ilişkiyi bitirmesi benim de içimi çok acıtıyor. Mesleğim, özlem duymama ve derinlerden acı duymama engel değil!

FARKLILIKLARIMIZ VE DUYGULARIMIZ GÖZDEN KAÇIRILIYOR

Bazıları için inanmak zor gelse de bizlerin tanrısal bir gücü yok ve olamaz da. Bizler sadece kişilerin kendileri için bir şeyler yapmalarına yardımcı oluyoruz. Sizlerin yanında ki herhangi bir insanız, mesleğin ambalajı içerisinde kişisel farklılıklarımızın ve duygularımızın gözden kaçırılmasını istemiyoruz, an azından benim için öyle. İnsan ilişkilerinde bir gücüm var ise bu meslekten değil sevgiden gelen güçtür.

Psikologların da duyguları vardır, sadece mesleğimizin etiketi altında görünmez kılınmak istemiyoruz. Unutmayın bizler ne tanrı ne tanrıçayız sadece insanız. Bizlerin de duyguları var ve insana özgü ne varsa bizler için de geçerli.


Psk. Mustafa Çetinkaya