Ekonomik krizler sonucu borç batağına düşen, tüm düzeni bir anda bozulan ve emekleri boşa giden insanlar büyük bir üzüntü yaşıyor. Bu durum bir süre sonra tolere edilemeyecek hale gelebilir...

Bütün krizler, kalp krizi üzerinde olumsuz etki yapıyor. Ekonomik kriz dönemlerinde öncelikle kişide bir endişe oluşuyor. Bunu gelecek korkusu takip ediyor, yarınından emin olamayan insanlar büyük bir sorun ile karşı karşıya olduklarını düşünüyor ve içine kapanıyor.

Güven bunalımı, insanların olaylara ve hayata karşı direncini kırmaktadır. Psikolojik bir varlık olan insanın olumsuz olaylardan en çok etkilenen organı da kalbidir. Ekonomik kriz ve bunun getirdiği endişe, korku kalbi olumsuz etkilemektedir.

Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, ekonomik krizin kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri hakkında bilgi verdi.

Ekonomik krizler mevcut olan kalp hastalıklarını tetikleyerek seyrini kötüleştirebilir. Belirtileri daha da alevlendirerek hastanın ağırlaşmasına neden olabilir. Hasta sonunda hastaneye yatırılmak zorunda da kalabilir. Gizli olan ya da o güne kadar gün yüzüne çıkmamış, belirti vermemiş ancak aslında var olan kalp hastalıklarının belirti verir hale gelmesi ve ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca kalp hastası olmayan ya da kalbinde hiçbir sorun bulunmayan kişiler de böyle yoğun zamanlarda kendilerini rahatsız ve huzursuz hissettiklerinde de kalpn hastası olduklarını düşünerek kardiyoloji kliniklerine başvurmaktadırlar.

Kalbe indiriyor

Ekonomik kriz, kişiye ağır bir kalp krizi yaşatarak hayatını kaybetmesine neden olabilir. Özellikle kalp sorunu olan kişilerin, düzenli ilaç kullanan kalp hastalarının ekonomik haberlerin çok fazla izlememelerini öneriyoruz. Televizyon karşısında bu tür ekonomik kriz haberlerini izlemek bir anda kalbin ritminin kötüleşmesine hatta ölümlere yol açabiliyor. ‘Kalbe inmek’ tabiri bu durum için çok doğru bir ifade. Çünkü bu tür durumlarda aşırı üzüntü ve gerginlik nedeniyle ortaya çıkan inmeler, özellikle kalbi etkiliyor. Tabi ekonomik kriz ile ilgili öyle haberler yapılıyor ki, insanlar umutsuzluğa sürükleniyor. İnsanlara ümitsizlik veren bu haberler nedeniyle basına da çok büyük görevler düşüyor.

Ümit aşılayıcı ya da çıkış yolu gösterici haberler yapılması gerekiyor. ‘Eyvah kriz geliyor!’, ‘Mahvolduk, bittik’ edebiyatının yapılması çok yanlış. Çünkü herhangi bir çıkış yolu göstermeyen bu tür haberlerin insanlara hiçbir faydası yok. Bunun yerine gerek basının, gerekse ekonomik anlamda adı olan sivil toplum kuruluşlarının tüm dünyada bir kriz olduğunu, bu krizin Türkiye’yi de etkileyeceğini, global ekonomiden tüm dünya ülkelerinin zarar görebileceğini anlatmaları ve girişimcilere yol gösterici alternatifler sunmaları daha doğru olacaktır.

En çok iş adamlarının kalbi etkileniyor!

Ekonomik sıkıntının kişinin kalbine inmemesi mümkün değil. Örneğin; ev sahibiniz size bu ayın sonunda ‘evi boşalt’ diyor. Ne kadar zorlanacağınızı düşünün. Yeni bir ev, daha pahalı ve çok masraflı. Gerçekten ödemekte çok zorlandığınız borçlarınız var tam da o ay ekonomik kriz nedeniyle patron maaşınızdan büyük bir miktar kesileceğini söyledi. Büyük bir ekonomik sıkıntının içine girmek çok normal. Aynı şekilde patronlar için de sıkıntılı bir durum. Çünkü onlar da çalıştırdığı elemanlarını işten çıkarmaktan mutlu olmuyor. Çünkü ekonomik sıkıntılar yüzünden bünyesinde çalıştırdığı işçi sayısını azaltacak, işlerini küçültecek ve yatırımlarını durduracaktır. Bu da özellikle iş adamları için çok sıkıntılı bir süreçtir. Krizler, iş adamlarının kalbine indiriyor. Çünkü yük daha ağır ve onlar bu durumdan daha çok etkileniyorlar.

Mutsuzluk hastalıkları getiriyor

Birçok hastalığın kaynağı mutsuzluktur. Bir insan mutlu ise sağlıklı olur çünkü organizma kendini tamir, telafi eder. Hastalık tolere edilebilir, kabul edilebilir, sürdürülebilir bir biçime gelir. Ama eğer organizmanın düzeni bozulur, direnci kırılırsa mevcut hastalık artık taşınamaz hale gelecektir. Hasta gecenin bir saatinde acil servise düşecektir. Ekonomik krizler sonucu borç batağına düşen, tüm düzeni bir anda bozulan ve emekleri boşa giden insanlar büyük bir üzüntü yaşıyor. Bu durum bir süre sonra tolere edilemeyecek hale gelince, hastalıklar, özellikle kalp hastalıkları beraberinde geliyor.

Güzel bir arkadaş çevresi kalp krizini önlüyor

Öncelikle kriz dönemlerinde bu ortamdan en az zararla çıkabilmek için savurganlığı önlemek “ayağını yorganına göre uzatmak” çok önemlidir. Giderleri azaltmak suretiyle verimliliği artırmak da kişinin ve şirketin, kurumun daha az zararla krizi atlatmasını sağlayabilir. Kişinin kendini güçlendirmesi, inancını koruması, geleceğe olan güvenini koruması, psikolojisini bozmaması, yarına umutla bakması sağlığı açısından çok önemlidir. Tersi bir davranış biçiminin hiçbir getirisi yoktur. Mümkün olduğu kadar insanın kendini toparlayarak, yeni alternatifler üretmesi de onu rahatlatacaktır. Özellikle böyle sıkıntılı ortamlarda insanın iyi bir çevresinin, iyi bir arkadaş grubunun olması çok önemlidir. Danışabileceği dostlarının olması, ziyaretler yapması, mümkün olduğu kadar yalnız kalmaması, kendisini destekleyenlerin olduğunu bilmesi onu büyük ölçüde rahatlatacaktır. Vücut direncinin artırılması için insanın kendi yaptığı işin dışında bir uğraş edinmesi çok önemlidir. İş stresinden uzaklaşmak için özellikle hafta sonlarını iyi bir arkadaş çevresi ile geçirmek, örneğin birlikte gidip ağaç dikmeleri, spor yapmaları onların üzerlerindeki negatif enerjiyi atmalarına yardımcı olacaktır. Eğer insan yalnız kalırsa, içine kapanırsa ve hep yalnız olduğunu sanırsa o zaman kalbi bu ağır yükü taşıyamayacak hale gelecektir. Medyada felaket edebiyatı haberleri yerine çözüm önerileri ya da çıkış yolları sunulması da bu tür ortamlarda rahatlatıcı bir etki yapacaktır.

http://www.aktuelpsikoloji.com