38 yaşındaki Grace Mahoney'ın hayatına küçük yaştan itibaren korku hakim olmuş. Kendisi ilk panik atak deneyimini anaokulunda yaşadığını anımsıyor.


Kendi deyimiyle ondan sonra da gerisi gelmiş. Üstelik ataklar onu uykusundan uyandıracak kadar zamansızmış. Mahoney atak yaşamaktan o denli ürkmüş ki, kontrol edemediği durumlardan kaçınmaya başlamış. "Bir keresinde New York'ta 39. katta oturan amcamı ziyaret edecektik. Asansöre binemediğim için babam benimle birlikte 39 kat çıkmak zorunda kalmıştı."

Grace Mahoney yaşadığı bu sıkıntıdan hiç kimseye söz etmemiş. Çevresindekiler onun için sadece biraz utangaç deyip geçmişler. "Oysa ben hem korku içinde hem de depresiftim." En sonunda 18 yaşındayken kendisine ciddi bir anksiyete durumu olan, panik bozukluk teşhisi konmuş.

National Institute of Mental Health'e göre, anksiyete bozuklukları A.B.D.'de 19.1 milyon kişiyi etkilemekte ve yıkıcı etkilere yol açabilmekte. Kadınların taşıdığı risk erkeklerin neredeyse iki katı. Boston Üniversitesi Anksiyete ve İlişkili Bozukluklar Merkezi müdürü David H. Barlow'a göre "Bu bozukluklar pulmoner hastalık veya kardiyovasküler problemler gibi en şiddetli kronik fiziksel bozukluklar kadar işlevselliği olumsuz etkiliyor."

Çalışmalar bu bozuklukların yıllık tıbbi maliyetinin milyarlar tuttuğunu gösteriyor. Semptomlar kalp krizi benzeri hastalıkları taklit edebiliyor ve hastaların doktora başvurma olasılığı 3-5 kat ve hastaneye yatma olasılığı altı kat daha fazla.

Anksiyete bozuklukları yoğun korku epizotlarından oluşan panik bozukluğu; irrasyonel yer veya nesne korkularını içeren fobileri; jeneralize anksiyete bozukluğunu; travmatik olaylara bağlı post-travmatik stres bozukluğunu; ve obsesif-kompülsif bozukluğu içerir.

Pek çok bozukluk birbiriyle çakışır. Sözgelimi, panik atak yaşama korkusu fobilere yol açabilir. Panik atak sırasında organizma bizi tehlikelerden koruyan savaş veya kaç tepkisi gösterir. Otonom sinir sistemi adrenalin ve noradrenalin üretmesi için adrenal bezlerini aktive eder. Geniş kas gruplarına kan hücum eder, kalp atımı ve nefes hızlanır. Bu durum kişiye yırtıcı bir hayvanla savaşma veya kaçma imkanı verir. Bununla birlikte, korkulacak hiç bir şey olmadığında, tepkinin kendisi ürkütücü bir hale gelmektedir.

Bu bozukluklarda kadınlar neden daha fazla risk altında? Bu soruya tam bir yanıt verilemese de, uzmanlar genlerin ve çevresel faktörlerin bunda büyük rol oynadığı görüşünde. "Bizi anksiyeteye yatkın kılan genlere sahibiz."diyor Dr. Barlow. "Yine de bu genlere sahip pek çok kişi bunun olumsuz sonuçlarıyla hiç karşılaşmıyor. Öğrenme ve çevre arasında bir etkileşim olmalı. Genlerin aktifleşmesinde çevre rol oynuyor."

Barlow'a göre erken öğrenme deneyimleri bu genleri etkin kılıyor. "Kaydedilen ilerlemelere rağmen, yetkinlik kazanma noktasında kız çocukların sosyalizasyonu genelde erkek çocukların altında."

Peki ya hormonlar? Dr. Barlow bilindiği kadarıyla hormonların bozuklukların oluşumunda rol oynamadıklarını söylüyor.
Bununla birlikte New York-Presbyterian Hastanesinden Dr. Catherine Birndorf, hormonal dalgalanmaların anksiyöz semptomları şiddetlendirebileceğini belirtiyor. "Menstrüel siklüsteki iniş ve çıkışlar beyin kimyasının bozulmasına yol açabilir. Bu da kişiyi savunmasız kılabilir."

Bozukluklar adolesan çağı ile 30'lu yaşların ortalarına kadar görülebiliyor. Stresli bir olay çok defa katalizör oluyor. Ms. Mahoney'i tedavi eden, Anxiety Disorders Association of America'nın başkanı, psikoterapist Jerilyn Ross bu konuda şunları şöylüyor: "Bozukluk genellikle kişi majör bir stres yaşadıktan sonra altı ayla bir sene içerisinde ortaya çıkar. İnsanlar bunun üstesinden geliyorlar, fakat sonrasında beklenmedik bir tarzda panik atak yaşıyor veya obsesif olarak endişelenmeye başlıyorlar."

Umut verici haber ansiyete bozukluklarının çoğunun terapi ya da ilaç veya her ikisi aracılığıyla tedavi edilebilir olması. Bu konuda atılacak en önemli adım yardım almak. "Anksiyete bozuklukları dünyanızı küçülttükçe küçültecektir",diyor Ms. Ross. "Köprünün üzerinden geçmemek için yan yollara sapmaya başlarsanız, giderek tüm köprülerden kaçınmaya başlarsınız." Tedavi edilmediği takdirde, bu bozukluklar yaşamınızın tüm alanlarına sızacaktır."

http://www.hurriyet.com.tr/saglik