NLP Varsayımları

Aşağıda belirtilen 13 varsayım NLP’nin temel ilkeleri, yol gösteren felsefesi ve inançlarıdır.

Bu ilkelerin doğru veya evrensel olduğu iddaa edilemez. Onların doğruluğuna inanmak zorunda değilsiniz. Onlara “varsayımlar” denir, çünkü onların doğruluğunu varsayarak ona göre davranırız. Aslında onlar yaşam konusunda bir etik ilkeler dizisi oluşturur.

1) İletişimin anlamı aldığınız tepkidir. İletişimde genellikle bir kimsenin bir başkasına bilgi aktardığı varsayılır. Taraflardan biri kendisi için “anlamlı” bir bilgiye sahiptir ve karşı tarafın aktarmak istenilen şeyi anlamasını ister. Genellikle kişi “söylemek istediğini söylediği” zaman, iletişim sorumluluğunun sona erdiğini varsayar. Etkili iletişimciler konuşmayı bitirdikleri zaman sorumluluklarının sona ermediğini bilirler. Pratik açıdan bakıldığında aktardıkları mesajın anlatmak istedikleri değil, karşı taraf tarafından anlaşılan şey olduğunu bilirler. Genellikle bu ikisi birbirlerinden çok farklıdır. İletişimde karşı tarafın ne anladığı ve nasıl karşılık verdiği çok önemlidir. Kişinin alınan karşılığa dikkat etmesi gerekir. Eğer iletişimci istediği karşılığı alamıyorsa, alana kadar iletişimini değiştirmelidir.

İletişimde “yanlış anlamanın” birkaç nedeni vardır. Birincisi, her birey, dildeki her sözcük ile ilgili farklı bir yaşam deneyimine sahiptir. Genellikle, bir kişinin bir sözcükle (kişinin o sözcük için kendi karmaşık eşitliği) anlatmak istediği bir başkasının aynı sözcükle anlatmak istediğinden çok farklı olabilir. İkinci neden, kişinin ses tonu ve yüz ifadesinin de bilgiyi ilettiği ve karşı tarafın söylenenler kadar bunlara da karşılık verebileceğini bilmemekten kaynaklanır. Eski bir atasözünde de söylendiği gibi “eylemler sözcüklerden daha yüksek sesle konuşur” ve Nöro Linguistik Programlama, kişileri, bu ikisi arasında bir uyumsuzluk olduğunda eylemlere daha fazla dikkat etmeleri gerektiği konusunda eğitir.

2) Harita temsil ettiği arazinin kendisi değildir. Başarılı iletişimciler dünya ile ilgili deneyimlerini düzenlerken kullandıkları temsillerin gerçek dünyadan farklı olduklarını bilirler. Bazı semantik düzeyler arasında ayırım yapmak önemlidir. Birincisi dünyadır. İkincisi kişinin dünya ile ilgili deneyimidir. Bu deneyim bireyin dünya “haritası” veya “modeli”dir ve kişiden kişiye değişir. Her birey kendine has bir dünya modeli yaratır ve başkalarından farklı bir gerçeklik içerisinde yaşar. Kişi direkt olarak dünyaya dayalı eylemlerde bulunmaz, dünya hakkında yaşadığı deneyimlere göre eylemlerde bulunur. Bu deneyimler doğru veya yanlış olabilir. Kişinin deneyimi dünya ile benzer bir yapıda olması ölçüsünde doğrudur ve yararlı olup olmadığı da buna bağlıdır. Kişinin deneyimi ya da dünya haritası, modeli veya temsili, dünyayı nasıl algıladığını ve önündeki seçenekleri belirler. Nöro Linguistik Programlama tekniklerinin çoğu, bireyin dünya temsilini daha yararlı ve gerçek dünyaya daha uygun kılmak üzere değiştirmeyi içerir.

3) Dil, deneyimin ikincil temsilidir. Dil ayrıca üçüncü anlam düzeydir. Birincisi dış dünyadan gelen uyarıdır. İkincisi kişinin o uyarı ile ilgili temsili veya deneyimidir. Üçüncüsü de kişinin o deneyimi dil aracılıyla tanımlamasıdır. Dil kendi başına bir deneyim değil, deneyimin temsilidir. Sözcükler sadece, bireyin gördüğü, duyduğu veya hissettiği şeyleri temsil ederken kullanılan tesadüfi işaretlerdir. Farklı diller konuşan insanlar aynı şeyleri temsil eden farklı sözcükler kullanırlar. Ayrıca, her birey kendi yaşamında gördüğü, duyduğu veya hissettiği şeylerle ilgili diğerlerinden farklı deneyim kümelerine sahip olduğu için kullandığı sözcükler de kişiden kişiye farklı anlamlar taşır. İnsanlar bu anlamların benzerlik taşımaları ölçüsünde birbirleriyle etkili iletişim kurabilirler. Benzerliklerin çok az olması durumunda ise iletişim sorunları ortaya çıkmaya başlar.

4) Zihin ve beden aynı sibernetik sistemin ayrılmaz parçalarıdır ve birbirlerini etkilerler. “Zihin” ve “beden” birbirlerinden bağımsız değildir. Her iki sözcük de aynı “bütün” veya “gestalt” ile ilgili parçalara işaret eder. Bir bütün olarak hareket ederler ve birbirlerine bağımlı olarak karşılıklı etkileşimde bulunurlar. Tıpkı bir insan gibi, bir sibernetik sistemin parçasında oluşan her şey sistemin geri kalanını da etkiler. Yani, bedenin fiziksel durumu düşünceleri ve düşünceler de hisleri etkiler. Kişinin algısal girdileri, içsel düşünce süreci, duygusal süreci, fizyolojik tepki ve davranış şeklinde çıktıların hepsi aynı anda gerçekleşirler. Pratik açıdan bu şu anlama gelir; kişi, doğrudan düşünme şeklini değiştirerek yada fizyolojisini veya hislerini değiştirerek düşüncelerini değiştirebilir. Aynı şekilde, düşünme şekli değiştirilerek fizyoloji veya hisler değiştirilebilinir. Daha sonra ele alacağımız gibi bunun şöyle bir doğal sonucu vardır: bir eylemin daha iyi yapılmasını sağlamak için görselleştirme ve zihinsel prova çok önemlidir.

5) Zorunlu çeşitlilik yasası, insanoğlu da dahil olmak üzere her türlü sibernetik sistemde en geniş davranış seçeneğine veya çeşidine sahip eleman veya insanın bütün sistemi kontrol edebileceğini söylemektedir. İnsani sistemlerde kontrol sözcüğü, bireyin kendisine veya başkalarına ait deneyimlerin kalitesini belirli bir anda veya zaman içerisinde etkileyebilme yeteneğini anlamına gelir. En geniş davranış esnekliğine, yani etkileşim çeşitliliğine sahip olan kişi sistemi kontrol eder. Seçeneğe sahip olmak her zaman seçeneksizliğe göre daha iyidir, daha çok seçeneğe sahip olmak da daha az seçeneğe sahip olmaktan daha iyidir. Bu durum ayrıca Nöro Linguistik Programlama’nın daha önce belirtilmiş olan üçüncü ilkesiyle ilgilidir. Bu ilkeye göre arzulanan sonuç alınıncaya kadar davranışları değiştirmeye devam etmek gerekir. Eğer yapılan işlem başarılı değilse, davranış değiştirilmeli ve başka bir şey yapılmalıdır. Herşey başarısız bir işlemden daha iyidir. Kişi başarılı oluncaya kadar davranışını değiştirmeye devam etmelidir.

6) Davranışlar adaptasyondan başka bir şey değildir. Davranışlarımız yapıldıkları ortama ve duruma göre değerlendirilir. Kişinin gerçekliği dünyayı algılama şekline göre tanımlanır. Dolayısıyla sergilenen bir davranış bireyin kendi gerçekliğine göre uygundur. İyi ya da kötü bütün davranışlar bir tür adaptasyondur, belli bağlamlarda faydalıdır. Öğrenildiği ortama göre bütün davranışlar, birey tarafından bugün veya geçmişte adapte edilmişlerdir. Bir bağlamda uygun olan davranış, başka bir bağlamda uygun olmayabilir. İnsanların bunu anlamaları ve gerektiğinde davranışlarını değiştirmeleri gerekir.

7) Bireyin şimdiki bir davranışı kendisi açısından mevcut en iyi seçeneği yansıtır. Her davranışın ardında olumlu bir niyet yatar. Birey, kim olduğuna, yaşam deneyimlerine ve farkında olduğu seçeneklere bağlı olarak belirli bir anda kendisi için en iyi seçeneği tercih eder. Eğer daha iyi bir seçenek sunulursa mutlaka onu kabul eder. Birinin uygun olmayan bir davranışını değiştirmek için kendisine başka seçenekler sunmak gerekir. Bu yapıldıktan sonra doğru davranmaya başlar. Nöro Linguistik Programlama bu yeni seçenekleri sunma teknikleri içerir. Aynı zamanda, NLP’de seçenekler asla azltılmaz; daha fazla seçenek sağlanır ve mevcut seçenekler belli bir bağlama dayandırılır.

8) Davranışlar mevcut duruma göre değerlendirilir, anlaşılır veya değiştirilir. Birey ne olmak istediğine göre kendi davranışlarını değerlendirmelidir. Elinden gelenin en iyisi olma yönünde çaba göstermelidir.

9) İnsanlar istedikleri değişiklikleri gerçekleştirmek için gereken bütün kaynaklara sahiptir. Yapılması gereken, bu kaynakların yerini bulmak veya bunlara erişmek ve doğru bağlamda ortaya çıkmalarını sağlamaktır. Nöro Linguistik Programlama bu görevin başarılmasını sağlayan teknikler sunar. Bu pratikte şu anlama gelmektedir; insanların, kendi sorunlarını kavramaya çalışmak veya bunların üstesinden gelecek araçlar geliştirmek için zaman kaybetmeleri gerekmiyor. Sorunları çözmek için gereken bütün kaynaklara zaten sahipler. Yapmaları gereken tek şey bu kaynaklara erişmek ve bunları şimdiki zaman çerçevesine aktarmaktır.

10) Dünyada mümkün olan her şey benim için de mümkündür; sadece nasıl yapılacağını bilmek gerekir. Eğer bir insan belli bir davranış sergileyebiliyorsa, o zaman benim için de bunu yapmak mümkündür. Bunun “nasıl” yapıldığını saptama işlemine “modelleme” denir. Nöro Linguistik Programlama ilk olarak bu işleme dayanarak ortaya çıkmıştır.

11) Başkaları hakkında en yararlı bilgiler davranışlardan elde edilir. İnsanların söyledikleri şeylere kulak verin ama davranışlarına daha fazla önem verin. Bu ikisi arasında tutarsızlık olduğu zaman davranışları dikkate alın. Değişikliğin kanıtını davranışlarda arayın ve sadece sözlere güvenmeyin.

12) Davranışlar ile kişilik arasında ayırım yapın. Bir başka deyişle, kişinin bir konuda başarısız olması her zaman başarısız olacağı anlamına gelmez. Davranış bir insanın her hangi bir anda söylediği, yaptığı veya hissettiği bir şeydir. Ama kişiliği bu değildir. Kişilik davranışlardan çok daha geniş kapsamlıdır.

13) Başarısızlık diye bir şey yoktur, sadece geri bildirim vardır. Deneyimleri başarısızlık çerçevesi yerine öğrenme çerçevesi açısından değerlendirmek daha doğru olur. Eğer kişi her hangi bir konuda başarılı olmuyorsa, bu başarısız olduğu anlamına gelmez. Sadece söz konusu şeyi yapmamanın bir yolunu keşfettiği anlamına gelir. O zaman kişi başarmanın yolunu buluncaya kadar davranışını değiştirmelidir. (Alıntıdır.)