Şimdiki zamanda meydana gelen bir takım tetikleyici olaylar ya da durumlar, geçmişte olan ve kişi için halen bir sıkıntı kaynağı olan olumsuz düşünceleri, sahneleri, duyguları ve beden duyumsamalarını harekete geçirebilmektedir. Halbuki normal bir iyileşme sürecinde, geçmişteki olumsuz bir olayı hatırlasak bile o olayın duygusal içeriğini o olayın yaşandığı günkü kadar hissetmeyiz.
Sağlıklı bir süreçte beyin kişinin yaşadığı olumsuz yaşantının etkilerini zamanla işler. Beynin bu doğal bilgi işleme süreci sonucunda kişi eski tarvmatik olayı hatırlasa da bu olayla ilgili ya çok az rahatsızlık duyar ya da duymaz. Bazen bu doğal bilgi işleme süreci tıkanıklığa uğrar ve yaşanan olumsuz olay ya da olaylarla ilgili resim, düşünce ve duygular işlenmeden kalırlar. Bu tıkanmışlık kişide geçmişin etkisinden kurtulamama hissini yaratır. Mantık bu olayın geçmişte kaldığını söylese de kişi yaşadığı olumsuzluğun duygusal etkisinden kurtulamaz. Sekteye uğrayan işlemleme, travmatik anının, diğer anılar gibi doğal işlemlerden geçerek depolanmasını önlemektedir. Aşağıda bu sürecin nörofizyolojik çerçevede nasıl olduğuna dair bazı görüşler yer almaktadır.
EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing / Göz Hreketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme)’nin travmatik deneyimlerle ilişkili olduğu bilinen limbik sistem ve amigdalaya etki ettiği öne sürülmektedir (van der Kolk, 1996). EMDR’nin iki yönlü uyarımı içeren tedavi prosedüründe, nörobiyolojik mekanizmaları uyardığı, epizodik anıların harekete geçmesine katkıda bulunarak bu anıların kortikal semantik hafızaya entegre olmasını hızlandırdığı öne sürülmektedir (Stickgold, 2002). Buradan, beyinde farklı bellek sistemlerinin olduğu ve yaşantıların farklı yönlerinin bu alanlara depolandığı çıkarımını yapabiliriz. Stickgold (2002), konu ile ilgili yazısında bu doğrultuda fikir bildiren ve beyinde farklı bellek sistemlerinin olduğuna dair veriler sunan araştırmacıların görüşlerini bir araya getirmiştir Farklı şekillerde oluşan ve beynin farklı bölgelerinde yer alan üç temel bellek sistemi olduğu büyük çoğunluk tarafından kabul görmektedir. Bunlar algısal temsil sistemi, epizodik bellek sistemi ve anlamsal hafıza sistemidir. Travmatik etkinin, travmatik anıların uzun süreler boyunca belirli epizodik hafıza alanlarında sıkışması ile oluştuğu düşünülmektedir. Episodik hafızanın semantik hafıza sistemine dönüştürülememesi ve entegre edilememesinin böylece epizodik hafıza alanında depolanan anının ve bu anının güçlü duygulanım etkisinin sürmesinin travma ile ilgili stres bozukluklarına yol açtığı düşünülmektedir.
Adaptif bilgi işleme sürecinin travma sonucunda nasıl engellendiğini açıklamada nöro-görüntüleme çalışmalarının da önemli veriler sağladığını görüyoruz (van der Kolk, 1996). Araştırma sonuçları, travmatik anı kişinin zihninde canlandığında, beynin sağ yarım küresinde, özellikle duygusal canlanma ile ilişkili alanlarda (limbik sistemin özellikle amigdala ile ilişkili alanlarında) aktivite düzeyinin arttığını göstermektedir. Travmatik anı hatırlandığında, sol yarım kürede bulunan ve kişisel deneyimlerin sözelleştirilmesinden sorumlu Broca alanının işlevsel olmadığı görülmektedir. Travmatik deneyimler, somatik duyumlar ve duygulanım durumları olarak saklandıklarından, daha önceden geçerli olan semantik veya analitik işlemleme çabaları yetersiz kalmaktadır. Travmatik anılar, sağ hemisferde ve beynin limbik alanında saklanmakta olduğundan sadece sözel terapilerle işlemlemek zordur. EMDR, yetersiz kalan bilgi işlemleme sürecini harekete geçirerek travmatik anıların adaptif biçimde yeniden entegre edilmesini kolaylaştırmaktadır.
EMDR’nin amacı, kişinin olumsuz yaşantı ile ilgili bilgiyi hızlı bir şekilde işlemesini sağlamaktır. Psikolojik problemlerin birçoğunda sorun, olumsuz olayın olmasından ziyade bu olayla ilgili olumsuz duyguların işlenememesi ile ilgilidir. EMDR ile çift yönlü uyarma sırasında, danışandan sıkıntı veren sahne, düşünce, duygu ve beden duyumsamasına odaklanması istenir. Bu süreç sonucunda geçmişte daha önceden sözünü ettiğimiz nedenlerden dolayı harekete geçmekte yetersiz kalmış olan adaptif bilgi işleme süreci harekete geçer ve geçmişte yaşanan olumsuz olay ya da durumun yol açtığı duygusal sıkıntının kaldığı yerden işlenmesi sağlanır. Amaç sadece danışanın duyduğu sıkıntıyı azaltmak değil aynı zamanda geçmişteki olumsuz olay ya da durumla ilgili negatif inancının yeni bir pozitif inanç ile yer değiştirmesi ve danışanın davranışsal değişimlerle daha optimal seviyede işlevsellik göstermesini sağlamaktır. EMDR tedavisi tek bir travma söz konusu olduğunda 1 ila 4 seans arasında, sonuçlanabilmektedir. Daha zor problemler söz konusu olduğunda tedavinin süresi uzayabilmektedir.
EMDR’nin uygulanmasındaki iki yönlü uyarımın, tarvmatik yaşantının sekteye uğrattığı adaptif bilgi işleme sürecini aktive ettiği ve hızlandırdığı varsayılmaktadır. Bu iki yönlü uyarım, tekniğin adının da işaret ettiği gibi gözlerle yapılabildiği gibi, dokunsal ya da işitsel uyarımlar da kullanılabilmektedir. EMDR’deki göz hareketlerinin REM uykusundakine benzer bir etki yaptığı düşünülmektedir. Bu tekniklerin tamamının ortak noktası, REM uykusundakine benzer bir biçimde, travmatik anıların kortikal entegrasyonunu kolaylaştırmasıdır. REM uykusunda, REM uykusunda olunmadığı zamanlarla karşılaştırıldığında artan bir göz hareketi aktivasyonu vardır. Shaphiro (2001, 2002)) göz hareketleri ile bilgi işlemenin terapatik değişimi nasıl sağladığından bahsederken konu ile ilgili geçmişte yapılan çalışmalardan bahsetmiştir. Göz hareketlerinin bilişsel süreçler ve kortikal işlevsellikte artış sağladığı ve düşünce içeriğinde değişikliğe yol açtığı ileri sürülmüştür.
Travma ile ilgili psikolojik sıkıntıların tedavisinde EMDR birçok kurum tarafından kabul edilen bir psikoterapi yöntemidir. Amerikan Psikiyatri Derneği Akut Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu Uygulama Kılavuzu (American Psychiatric Association Practice Guideline for the Treatment of Patients with Acute Stress Disorder and Posttraumatic Stres Disorder, 2004) EMDR’nin akut ve kronik travma sonrası stres bozukluğu ile ilgili semptomların iyileştirmesindeki etkinliğini onaylamıştır. A.B.D. Savaş Gazileri Departmanı ve Savunma Departmanı (Clinical Practice Guidelines, 2004), Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Örgütü (International Society for Traumatic Stress Studies – ISTSS, bkz. Chemtob ve ark, 2000)), İngiltere Krallığı Sağlık Departmanı (2001) ve İsrail Ulusal Ruh Sağlığı Birimi (2002) EMDR’yi travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde etkili bir müdahale olarak kabul eden benzer kararlarlar almışlardır.
EMDR taciz, savaş stersi, doğal afetler, çocukluk döneminde yaşanan ciddi olumsuz olaylar (taciz, küçük yaşta yaşanan ameliyat deneyimleri, fiziksel ve psikolojik şiddet) gibi büyük travmalar olarak isimlendirdiğimiz sarsıcı yaşam deneyimlerinin neden olduğu psikolojik sıkıntıların (genel olaraka travma sonrası stres bozuklukları) yanı sıra panik bozukluk, fobi, performans kaygısı, yas (yakınların kaybı, ayrılık), madde bağımlılığı, kronik ağrı gibi diğer psikolojik sorunların tedavisinde de yaygın bir şekilde kullanılan, birçok vakada oldukça etkili ve kısa sürede sonuç verdiği görülen bir psikoterapi yöntemi olmuştur. Diğer taraftan psikolojik sıkıntı yaşamayan insanların da hayat kalitelerinin artırılmasında EMDR’nin etkinliği kendini göstermektedir. EMDR, yaptıkları işte ya da uğraşlarında çizgi ötesi performansı yakalamak isteyen kişilere de kendi potansiyellerini harekete geçirmelerinde yardımcı olmaktadır (Grand, 2003).
devamı alttadır.
Yer imleri