7 sonuçtan 1 ile 7 arası

Konu: Mizaç Bozukluğu

  1. #1
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart Mizaç Bozukluğu

    "Yineleyen mizaç bozukluğu", "major duygulanım bozukluğu", "major depresyon", "manik-depresif hastalık", "Bipolar ya da Unipolar Mizaç Bozukluğu", "İki Uçlu ya da tek uçlu Mizaç Bozukluğu", "PMD = Periyodik Manik Depresyon" ciddi psikiyatrik durumların en yaygın grubunu tanımlamak için kullanılan ve aynı ya da benzer hastalıkların değişik terimleridir. Bu durumlar mizaçta, konsantrasyonda, uykuda, aktivitede ve sosyal davranışta periyodik (aralıkla, yineleyici) bozuklukları içerir.
    Ülkemizde milyonlarca insan yaşamları boyunca mizaç bozukluğuna yakalanmaktadır. Bazı vakalar, ne yazık ki tanınamaz ve tedavi edilemez. Bu hastalıkların en yaygın tipleri:
    - - Major depresyon (iki uçlu olmayan ya da tek uçlu) ve
    - - İki uçlu bozukluk (manik-depresif)'dur.
    Geçen 10 yılda, tıbbi araştırmalar yoluyla bu hastalıkları daha iyi anlamak ve daha etkili tedavi yollarını bulmak için çok fazla zaman ve emek harcanmıştır. Modern tedaviler, etkili ve güvenlidir ve yineleyici mizaç bozukluğu olan kişilere faydalı ve üretken yaşam için izin vericidir.

    "Duygulanım Bozukluğu Nedir?"
    "Duygulanım" terimi, kişinin mizaç ya da moralini tanımlar. "Duygulanım bozukluğu" bir hastalık atağı boyunca ortaya çıkan, kendini aşırı üzüntü (depresyon), aşırı coşku (mani) ya da her ikisye birlikte gösteren mizaç değişiklikleri olarak tanımlanır. "Mani" anormal mutluluk ve artmış aktivite süreci olarak, "depresyon" ise anormal derecede üzüntü ve karamsarlık olarak tanımlanır. Aynı kişi de mani ve depresyon süreçleri bulunabilir. Nadiren, hastalık kendini manik ve depresif belirtilerin birleşimi şeklinde gösterebilir. Eğer tedavi edilmezse, bu süreçler yaşam boyu tekrarlama ya da kesintisiz devam etme (ktronik seyir) eğilimindedir.

    Belirtiler Nelerdir?
    En yaygın belirtiler uyku düzeninde, günlük aktivite ve enerji seviyesinde, iştahda, mizaçda, özsaygıda, düşünmede, konuşmada, cinsel ilgide ve kişiler arası ilişkilerde görülen değişikliklerdir.
    Coşku sürecinlde (hipomani), abartılı bir kendini iyi hissetme duygusu (öfori) ya da öfkelenme gözlenebilir. Bu dönemde düşünme hızı belirgin olarak artmıştır.
    Bir depresyon süreci boyunca, görünür bir neden ya da kızgınlık ve başkalarına düşmanlık sözkonusu değilken, kendini üzgün ve değersiz, suçlu ve ağlamaklı hissetme olabilir. Zihinsel hız ve aktivite genellikle azalmıştır; düşünce miktarı ve hızı normale göre daha azdır. Yani düşünce fakirliği vardır ve çevreye verilen cevaplar belirgin derecede azalmıştır. Aile üyeleri, son dönemdeki yaşam olaylarıyla belirgin ilişkisini kuramadıkları bu dramatik mizaç değişiklikleri nedeniyle şaşırabilirler. Hemen herkeste, zaman zaman kendini iyi hissetme sürecinin yanısıra üzüntü süreci de yaşanmasına rağmen, duygulanım bozukluklu kişilerde hastalık atağı boyunca bu duygular aşırı derecededir.
    Atağın 2 temel tipi vardır: depresyon süreci ve mani süreci.
    Depresyen süreci şunlarla karakterizedir:
    - - İştah azalması ve kilo kaybı ya da tam tersine iştah artışı ve kilo alma.
    - - Enerji kaybı, aşırı halsizlik ya da yorgunluk,
    - - Aktivite seviyesinde artma ya da azalma şeklinde değişiklik
    - - Alışılmış aktivitelerde ilgi yşa da zevk kaybı
    - - Azalmış cinsel ilgi, istek
    - - Azalmış düşünme ya da konsanhtrasyon yeteneği
    - - Gerçekle ilişkisi olmayacak şekilde kendini değersiz ya da suçlu hissetme (kunutu)
    - - Tekrarlayıcı ölüm ya da kendine zarar verme düşüncleeri, ölme isteği ya da tasarıları ya da intihar girişimi.
    Hipomani süreci ya da daha şiddetli durum olan mani şunlarla karakterizedir:
    - - Devamlı yüksek (öforik) ya da öfkeli mizaç durumu
    - - İştah bozukluğu
    - - Azalmış uyku ihtiyacı
    - - Artmış aktivite
    - - Artmış cinsel ilgili
    - - Basınçlı konuşma (çok miktarda ve hızlı konuşma)
    - - Kendini kontrol ve muhakeme kaybı
    Duygudurum bozukluğunun iki uçlu ya da manik-depresif formunda, depresif ve manik atakların (nöbetlerin) her ikisi de bulunur. Genellikle bir depresyon süresi bir hipomani ya da mani sürecini takip eder ya da tersi olur. Bazen bunlar normal ya da normale yakın fonksiyon dönemleriyle ayrılmıştır; yani, ataklar arasında kişi hastalık öncesi işlevselsiliğinin tamamına yakın düzeyini gösterebilir (ataklar arası tam veya tama yakın iyileşme dönemleri).

    Hastalık Nasıl Seyreder?
    Duygulanım bozukluğunun ilk atağının başlaması, belirgin olmayabilir. Bazı kişilerde sık olmayarak kısa sürelidir; orta şiddetteki ataklar tedai görmez; hatta hasta olanlar tanınamaz. Tipik olarak, hastalık atağı zamanla sınırlıdır. Birkaç günden birkaç aya kadar sürüp geçer ve bunu, mizacın göreceli olarak normal olduğu süreç takip eder. Tedavi olmazsa, yıllar geçtikçe, belirtilerin şiddetinin yanısıra hastalık sıklığı da artma eğilimi gösterir. Daha az sıklıkla görülse de, bazı kişiler ömür boyu sadece bir tek hastalık atağı geçirebilirler. Manik ve depresif ataklar farklı kişilerde farklı görünür; hatta, bir kişide bir epizoddan (ataktan) diğerine farklılıklar olabilir.

    Depresyondaki bir kişinin kendi hakkında hissettikleri değişir mi?
    Duygudurumun, insanın düşünce içeriğine olan etkisi çok güçlüdür. Depresyon dönemindeki bir kişi, sıklıkla kendini zayıf hissettiği ya da başarısızlığa uğradığı anılarını abartılı bir biçimde öne çıkarır. "Çok değersizim", "kimsenin umurumda değilim", "dünya berbat" ya da "ailem benden nefret ediyor" gibi olumsuz düşünceleri kafasından atamaz.
    Bu dönemde, kişi, kendisine hiç kimsenin ve hiçbir şeyin yardımı olamayacağını, hayattan hiç bir beklentisi kalmadığını, yolun sonuna geldiğini, kimseye ve kendine hiçbir faydası olamayacağını düşünebilir. Sadece bu yetersizlik hiçlik ve çaresizlik duyguları ile değil, suçluluk ve cezalandırılma düşünceleri ile de bocalamaktadır; hatta kendini o derece suçlu hisseder ki, ölüm kadar ağır bir cezaya layık olduğunu düşüncesi ile intihar girişiminde bulunabilir.
    Bu ataklar birkaç ay ya da daha fazla sürebilir; kişinin morali ya da özsaygısı ciddi olarak bozulmuş olabilir. Uzamış depresyon atağı, ölme isteğine hatta kendini öldürme düşüncelerine neden olur. Bu dönemde kişi ya çaresizlik duyguları ile kendisi doktora başvurabilir, yada tam tersi hiç kimsenin kendisine yardım edemeyeceğine yönelik yanlış ve yoğun düşünce nedeniyle tedaviyi reddettiği için ailesinin zoruyla veya intihar girişiminden sonra zorunlu olarak tedaviyi kabul edebilir.

    devamı alttadır.
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  2. #2
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart

    Manik dönemler geçiren bir kişinin kendi hakkındaki düşünceleri ve hissettikleri değişir mi?
    Manik-depresif hastalığın yüksek dönemini yaşayan bazı bireyler, kendilerini o anda yaşamlarının diğer zamanlarından daha iyi hissettiklerini tanımlar. Heyecanlıdırlar, aşırı enerjiye sahiptirler, kendilerini daha yaratıcı, daha aktif, daha zeki, daha seksi hissederler, yetenekleri dışında ve hiçbir zaman mümkün olmayacak şeyler düşünürler. Uyku gereksiz görünür. Her zamankinden çok daha az uykuyla kendilerini çok enerjik hissettiklerini ve yemek yemeye fırsat bulamadıklarını söylerler. Yaşam planları ve kararları, sıklıkla bireylerin gerçek yetenekleri ve güçleriyle orantısızdır. Yani, manik dönemdeki bir kişi kendini olduğundan çok daha güçlü, enerjik, her şeyi yapabilecek kudrette hissedebilir ya da en önemli insan olduğuna, herkesin kendini tanıdığına,sevdiğine, aşık olduğuna, büyük işler başarabileceğine inanır. Söyledikleri kişinin entellektüel kapasitesine, eğitim düzeyine, gelişme ve çevresel faktörlerine uymayacak düzeyde abartılı olabilir. Bu yüksek duygu-durum döneminden sonra kişi, bir keder içine düşebilir.
    Manik süreç boyunca kararlar, tipik olarak içten geldiği anda ve kayıtsızca verilir. Seksüel aşırılık, alkol kullanımında ve para harcamada aşırılık sıktır. Bu büyük heyecan, kendini önemli ve güçlü hissetme periyodları, şaşkınlığa ve gerçekle bağlantının kopmasına neden olur.
    Bu gerçek dışı kendini iyi hissetme hali, tavsiye edilen tedaviye uymamanın görülen en yaygın nedenidir. Hasta kendini her zamankinden o kadar fazla iyi ve güçlü hissetmektedir ki, tedaviye ihtiyacı olduğunu kabul etmez ve ilaç reddi başgösterir; hatta, iyilik döneminde tedaviyi kabul etmiş ve nispeten düzenli tedavi sürdüren bir hasta, manik döneme girince tamamen iyileştiğini düşünerek tedavisini kendisi aniden kesebilir ve yeni tedavi girişimini de reddedebilir. Bu yanılgı, ne yazık ki hastalığın tekrarlamasına ve kişiyi zayıflatıp birşey yapamaz hale getirmesine neden olur

    Mizaç bozukluğunun alışılmış sonlanışı nedir?
    Hastalıklı bireylerin %75'inden fazlası, tıbbi tedaviye iyi yanıt verir. Hastaların tamamına yakını, en azından kısmen cevap verir. Tedavi gören ve doktorlarının tavsiyelerini takip eden çoğu birey üretken, faydalı ve oldukça dengeli ve mutlu yaşayabilir. Uygun tıbbi tedavinin sürdürülmediği bireylerde tekrarlayan hastalık süreçleri, hastaneye yatışlar ve üretim kaybı belirgin oranda yaşanır.
    Bu nedenle hem aile fertlerine hem de özellikle hasta bireylere ataklar arası tam iyileşme dönemlerinde hastalığın tabiatı, gidişi ve tedavisi hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi ve hastalığa karşı içgörü ve kabullenme sağlanması çok önemlidir. Ancak bu durumda atakların tedavisinde ve ataklararası önleyici tedavide başarı oranı arttırılabilir. Bu tedavi başarısı ne derecede yüksek olursa, hastalığın gidişi ve sonlanışı da o düzeyde yüz güldürücü olacaktır.

    Mizaç bozuklukları için tedaviler nelerdir?
    Mizaç bozuklukları, duygusal belirtilere neden olan tıbbi hastalıklardır. Genel anlayışa göre, kişinin kendisi tarafından hastalık şeklinin nasıl tanınacağının öğretilmesi ve onlarla başetme yollarının geliştirilmesinin yanısıra, tıbbi belirtilerin tedavisi tedavi planının temelini oluşturmaktadır.
    Tedavi atağın süresi ve yoğunluğunu azaltma ve tekrarlamayı önleme şeklinde yönlendirilir. Geçmiş atakların yoğunluk ve sürelerinin tam kayıtları, şimdiki tedavi girişimi için karşılaştırma olanağı sunmada ve düzenli mevsimsel hastalanma olup olmadığını saptamada yararlıdır.
    Mevsimsel hastalanma kavramı, bu hastalık için çok önemlidir. Bu hastalığı olan bazı bireyler, özellikle aynı mevsimlerde atak geçirebilmektedir. Örneğin kış aylarında depresyon,bahar ve yaz aylarında mani ataklarını geçirdiği belirlenen kişilerde,bu dönemlere yakın kontroller daha ciddi yapılarak yeni bir atağın önlenmesi sağlanabilir.

    devamı alttadır.
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  3. #3
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart

    İki uçlu bozukluk tedavisinde ne kullanılır?
    Lityum karbonat ilacı, mani ve iki uçlu mizaç bozukluğu tedavisi için 1950'lerden önce üretilmiştir. Güçlü mizaç düzenleyici etkiye sahiptir ve güvenli bir şekilde kullanılabilir. Yatıştırıcı değildir. Yükselme ya da alçalma şeklindeki mizaç aşırılığını önler. Lityumun asıl faydası, bir atağı önlemede ve bir atak başladıktan sonra tedavi etmede görülür. Lityum, düzenli olarak alındığında manik ve depresif ataklar daha az sıklıkta ve daha az şiddetde görülür. Tekrarlayıcı manik-depresif (iki uçlu) bireyler ve tekrarlayıcı depresyon (tek uçlu) hastalığın bazı formları, sıklıkla lityum ile tedavi edilebilmektedir. Düzenli ve uygun dozda alındığında, yatıştırıcı ya da zihinsel fonksiyonlar üzerinde başka etkileri yoktur.

    İlk kez lityum kullanmaya başlamadan önce hangi tıbbi testleri yapmak gereklidir?
    Tıbbi bir değerlendirme hastalığın hikayesi, fizik muayene, kan ve idrarın basit laboratuar incelemelerini içerir. Lityum tuzu, böbrekler yoluyla neredeyse tamamen vücuttan atıldığı için, lityum tedavisi başlamadan önce ve başladıktan sonra da düzenli aralıklarla böbrek fonksiyon testleri yapılmalıdır. Tiroid fonksiyon testleri de tavsiye edilir. Çünkü lityum, nadiren hipertrofi (zararsız ve tedavi edilebilir tiroid bezi büyümesi) ya da tiroid fonksiyonlarında orta derecede düşmeye (hipotiroidizm) neden olabilir. Tiroid hormonlarının kan seviyelerinin ölçüldüğü kan testleri, genellikle düzenli aralıklarla yapılır.
    Bu nedenle uzun süreli lityum tedavisi sırasında, aşırı idrara çıkma ya da benzeri idrar ile ilgili yakınmalar olduğunda rutin aralıklarla yapılmakta olan böbrek fonksiyon testlerinin tekrarlanmasında fayda vardır. Aynı şekilde Lityum tedavisi sürdürülmekteyken kişide günlük rutin işlere harcanan zamanda artma, genel hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, halsizlik hissi vb. gibi yakınmalar eklendiğinde hemen klinisyene başvurulmalıdır. Bu tür yakınmalar bir depresyon atağının başlangıç belirtileri olabileceği gibi, Lityumun tiroid bezi üzerindeki etkisi nedeniyle olan tiroid hormon azlığına, yani hipotiroidizm denilen geçici rahatsızlığa bağlı da olabilir. Bu durumda tiroid fonksiyon testlerinin tekrarlanması uygun olacaktır.

    Lityum dozu nasıl saptanır?
    Kanda lityum seviyesini ölçen basit, ucuz testler vardır. Öyle ki, her hasta için doğru doz tam olarak saptanabilir. Başlangıçta, lityum seviyesi her birkaç günde bir kontrol edilir (en son akşam dozundan yaklaşık 12 saat sonra kan örneği alınır). Uygun kan lityum seviyesine ulaşıldığında, lityum seviyeleri aylık olarak ya da daha az sıklıkla ölçülür. Kan testi yapılacak günlerde test sonrasına kadar lityum alınmaz. Yani en son akşam alınmış olan Lityum ilacından 12 saat sonrası, sabah aç karnına ve yeni Lityum ilacını almadan kan verilmeli, sonrasında yemek yenip önerilen sabah Lityum ilacı alınmalıdır.

    Ne kadar süre lityum kullanmak gerekir?
    Bir kişinin atak sonlandıktan sonra uzun süre tedavi altında kalıp kalmayacağı, bazı bireysel faktörlere bağlıdır. Bu kararın verilmesi doktor, hasta ve aile arasında ilişki kurulmasını ve tartışılmasını gerektirir. Bazı bireyler, uzun dönem lityum tedavisine ihtiyaç duymaz. Eğer orta derecede hastalığı için tedavi gören birisi ya da birkaç yıl içinde tekrarlanma olasılığı olmayan birisi ise, uzamış ilaç kullanımıyla gelen potansiyel risklere ve masrafa maruz kalacaksa gerekli değildir. Ne yazık ki, bu daha uygun gruba girebilecek kişileri güvenli bir şekilde tahmin etmek nadiren mümkün olabilmektedir.
    Bazı bireyler, duygudurum hastalığının tek atağını geçirebilirler. Tek mani ya da hipomani atağını takiben ne kadar süre lityum kullanılacağı, dikkatli bir bireysel kararı gerektiri. Genellikle bu karar hastada önceki hastalığının şiddeti, süresi ve hastalığın tekrarlama modeline dayandırılır. Eğer atak hafifse ya da tekrarlama aralığı genişse, uzun dönem tedavisi gerekli olmayabilir. Genellikle en iyisi, akut bir mani atağının iyileşmesini takiben en azından birkaç ay tedavinin devam ettirilmesidir; (özellikle de hastanede yatmayı gerektirecek kadar şiddetli geçmişse). Bazı bireyler hayatlarının bir döneminde tek bir mani ya da depresyon atağı geçirip, ömür boyu bir daha başka atak geçirnmeyebilmektedir. Bu durum gözönüne alınarak, ilk atak sonrası hemen Lityum koruyucu tedavisi başlatılması gerekmeyebilir. Ancak 2. bir atak olduktan sonra belirli süre Lityum sürdürüm ve koruyucu (profilaksi) tedavisi önerilir. Daha şiddetli hastalığı olanlar ve daha sık atak geçirenler, muhtemelen sürekli lityum kullanmak zorunda olacaklardır. Burada hastanın Lityum tedavisine verdiği yanıt önemlidir ve bu, Lityum tedavisinin süresini de belirleyebilir. Bazı görüşlere göre, Lityum tedavisi başlandıktan sonra en az 3 yıl süreyle hiç atak geçirmeyenlerde tedavi sonlandırılabilir. Bazılarına göre de en az 5 yıl süreyle aralıksız Lityum tedavisi önerilmektedir. Fakat lityum tedavisinin yararı, süresi, sonlandırılıp sonlandırılmayacağı, sonuçta tamamen bireysel farklılıklar gösterdiğinden, hastaya ve hastayı takip eden doktor ile uyumuna bağlıdır. Bazı hastalarda ömür boyu Lityum vb. mizaç düzenleyici ilaçların kullanılması kesinlikle şart olmaktadır.

    Lityum preparatları nelerdir?
    Lityumun çeşitli preparatları (ilaç olarak kullanılabilir biçimleri) piyasada bulunur. En basiti, 300 mg'lık lityum karbonat tablet ya da kapsülleridir. Türkiye'de bulunmayan yavaş salınan şekli ve lityum sitratlı sıvı formları da bazen kullanılan diğer Lityum preparatlarıdır. Fakat bu son sözünü ettiğimiz iki form henüz ülkemizde kullanım alanına girmemiştir. Lityum içeren ilacın seçimi, bireysel tercih ve bütçeye dayandırılır. Bazen tabletler hoş olmayan lezzete sahip olabileceğinden kapsüller tercih edilir. Ülkemizde en fazla Lityum karbonat tuzu içeren kapsül formları kullanılmaktadır.
    Lityum için bireysel gereksinimler oldukça değişkendir. Bazı hastalar, sıkıntıya girmeksizin lityum karbonatın 900 mg ya da 1200 mg'ı tek dozda alırken, diğerleri bu toplam miktarı gün içinde 150 mg'dan 300 mg'a kadar küçük dozlara bölünmüş olarak alırlar.

    devamı alttadır.
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  4. #4
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart

    Lityumun yan etkileri nelerdir? Bu yan etkiler nasıl önlenebilir?
    Lityum sakinleştirici değildir ve yan etkileri nadirdir. Bağımlılık yapmaz. Uygun dozlarda güvenlidir. Buna rağmen, aşırı miktarda alındığında zehirlenmeye ve tehlikeli yan etkilere neden olabilir.
    Genel olarak çoğu yan etki zararsızdır ve kolaylıkla ortadan kaldırılabilir. Tedaviyi durdurmak nadiren gereklidir.
    Hem Lityumun kişiye tedavi edici etkinliğini belirlemek hem de zehirli doza ulaşıp ulaşmadığını kontrol edebilmek amacıyla, daha önce de sözü edildiği gibi, belirli aralıklarla lityum kan düzeyine bakılmalıdır. Etkin Lityum kan düzeni 0.6-1.2 mEq/Lit. olarak kabul edilmekte olup, bu aralıktan daha düşük kan düzeyi, Lityum tedavisinin yeterli etki göstermediğini belirtirken, 1,2 mEq/Lit.'den yüksek kan düzeyi ise yan etki riski ve zehirlenme tablosunun ortaya çıkabileceği konusunda hekimi, hastayı ve ailesini uyarır.

    Aşağıdaki erken dönem yan etkiler sıktır ve genellikle birkaç günde hafifler:
    - Gastro-intestinal (Mide-barsak=sindirim sistemi) belirtiler: bulantı, kusma, ishal, mide ağrısı (Bu gibi yan etkiler ilacın dozunun ve veriliş zamanının ayarlanmasıyla hafifletilebilir),
    - El titremesi: İstirahat sırasında ellerde ince titreme (herhangi bir zamanda görülebilmesine rağmen, genellikle tedavinin erken dönemlerinde başlar; değişken olabilir; zaman içinde devam edebilir/etmeyebilir),
    - Susama ve sık idrar yapma (Sıklıkla böbreklerden Lityum atılımına ek su atılımının da artmasına bağlı doğal etki),
    - Yorgunluk, şaşkınlık hissi, kas zayıflığı (Lityumun nörolojik geçici yan ekileri).

    Geç dönemde görülen yan etkiler şunlardır:
    - El titremesi (Tedavinin 1. haftasından sonra da sürekli titremenin devam ettiği hastalar, tedavilerini kesintiye uğratmadan yani, Lityum tedavisinin kendiliklerinden kesmeden, durumu rahatlatma yolu aramalıdır). Doktorla görüşerek etkili daha düşük doz denenmesi faydalı olabilir; eğer bu mümkün değilse, düşük doz propranolol (Dideral) eklenmesi sıklıkla faydalı olur.
    - Şiddetli susama ve sık idrar yapma (Bu belirtiler birkaç hafta beklemekle, lityum dozunu azaltmakla ya da doktor gözetimi altında tiazid diüretiği (idrar sökücü)'nin dikkatli kullanımıyla geri dönüşlü olabilir.
    - İdrar kaçırma (bu, bazı kadınlarda görülebilir. Doktor tavsiyesi altında lityum dozunun azaltılması ya da antikolinerjik etkili başka bir ilacın eklenmesi genellikle yardımcı olur).
    Lityum tedavinin bu yaygın yan etkileri belki de bu ilacı kullananların ancak %40'ında görülür. Belirtiler genellikle, tedavinin erken döneminde başlamasına rağmen, aylar hatta yıllar sonra bile görülebilir. Genelde büyük bir önem arzetmemesine karşın, yine de önceden söz edildiği gibi, kan lityum seviyesinde değişikliğe işaret edebileceği için derhal hekime bildirilmelidir.

    Fazla miktarda lityum alımının tehlikeleri nelerdir?
    Bir seferde aşırı doz alımı hariç tutulursa, lityum zehirlenmesi genellikle yavaş başlangıçlıdır. Lityum zehirlenmesinin başlangıç bulguları iştah kaybı, kusma ve ishal, halsizlik, güçsüzlük, konuşma bozukluğu, kas seyirmesi, şiddetli titremeyi içerir. Herşeye rağmen, dikkatli tıbbi denetlemeyle zehirlenme nadirdir; bu belirtilerin farkında olmak ve onları tanımak önemlidir. Şiddetli zehirlenme sara nöbetine (epileptik nöbet), şaşkınlığa (konfüzyon), komaya ve belki de ölüme neden olabilir. Açıkçası, günlük lityum alımı doktora danışılmadan arttırılmamalıdır. Herhangi bir yan etki olduğunda da mutlaka doktor ile irtibat kurulmalıdır.

    Lityum başka ilaçlarla birlikte alınırsa neler olabilir?
    Lityum alımı sırasında -özellikle uzun dönem kullanımında- bazen başka ilaçların da kullanımı gerekli olabilir. Bu ilaçlar, mizaç bozukluğu tedavisinde lityumu destekleyici olarak ya da ilgisiz başka bir tıbbi durumun tedavisi lityumla eş zamanlı olarak kullanılıyor olabilirler. Aşağıda bu tür ilaçlarla ilgili örnekler verilmiştir:

    Lityum ve Diüretikler (idrar sökücüoler, tansiyon düşürücüler)
    Lityumun vücuttan atılımı, sodyum tuzunun böbrekler yoluyla uzaklaştırılmasıyla bağlantılıdır. Çoğu diüretik (idrar sökücü) sodyum ve lityumun her ikisinin de atılım şeklini değiştirir. Dietle (yemeklerle) sodyum alımında azalma, kanda lityum seviyesinde tehlikeli artış potansiyeline sahiptir. Lityum tedavisi sırasında dietle aşırı sodyum (yemek tuzu) alımından kaçınılmalıdır. Düşük tuz dieti (az tuzlu yemek yeme) özellikle de diüretiklerle (idrar sökücü) birlikte olduğunda vücutta zehirlenmeye işaret eden lityum birikimine neden olabilir. Çoğu diüretik vücuttan sodyumu uzaklaştırır ve lityum birikimine neden olabilir. Bu ilaçlar, doktorlar tarafından sık reçete edildiği için, hastalar ve doktorların bu karşılıklı etkileşimin farkında olmaları önemlidir. Diretik ilaç kullanıldığında, lityum kullanımının sonlandırılması gerekmez; fakat lityum dozu, tedavi edici ama aynı zamanda da güvenli sınırlarda olacak şekilde azaltılmalıdır. Sonuç olarak Lityum tedavisi altında olan bir hasta başka bir sebeple, örneğin yüksek tansiyon sebebiyle, psikiyatri dışında başka branştan bir hekime başvurduğunda,o hekime Lityum tedavisi altında olduğunu mutlaka belirtmeli ve aynı zamanda o hekimin yazdığı reçeteyi de mutlaka Lityum tedavisini öneren ve kontrolunu sürdüren ruh ruh hekimine de göstermelidir. Bu durumda her iki hekimin birbirleriyle bilgi alışverişi, hastanın ilaca bağlı yan etkiye maruz kalma riskini ortadan kaldıracaktır.

    Lityum ve Anti-psikotikler
    Lityum bazen, özellikle de akut mani tedavisinin başlangıç fazında, major trankilizanlar diye bilinen Melleril (Tiyoridazin), Largactil (Klorpromazin), Norodol (Haloperidol) vb. ilaçlarla ya da uzun etkili depo nöroleptikler diye adlandırılan Prolixin, Clopixol Fluanxol gibi ilaçlarla ya da benzodiazepinler -Valium Diazem, Nervium, Ativan gibi benzeri ilaçlar- ile birlikte kullanılır. Bu her iki sınıf ilaç, binlerce hastada, yıllardır güvenli bir şekilde birlikte kullanılmıştır.
    Bu tür ilaçlar, zaten sıklıkla sadece Lityum tedavisini öneren ruh hekimi tarafından reçete edildiğinden, güvenle kullanılabilir. Fakat yine de, başka bir branş hekimi ya da eş dost önerisi olduğunda, mutlaka ruh hekimine danışılmalıdır.

    Hangi durumlarda lityum kullanılmaz?
    Lityum, gelişmekte olan fötüse (cenin=ana rahmindeki bebek) zararlı olabilir. Erken gebelik süresince (gebeliğin ilk 3 ayı içinde), lityum alımından kaçınmak için her türlü çaba sarfedilmelidir. Çocuk sahibi olmayı planlayan ya da lityum kullanırken hamile kalan kadınlar bunu doktorlarına derhal söylemeliler ki, lityum kullanımı sonlandırılabilsin. Benzer şekilde, bir anne eğer lityum kullanıyorsa, bebeğini emzirmemelidir. Eğer doktor hamilelik süresince lityumun sonlandırılmasını güvenli bulmadığını söylerse doz, mümkün olan en küçük fakat tedavi edici seviyeyi sağlayan miktara indirilmelidir. Tabii ki bu doz düzenlemesi sadece kendisini takip eden ruh hekiminin, kadın doğum uzmanı ya da çocuk hastalıkları uzmanı ile ortak kararını gerektirir. Hasta kendiliğinden ilaç dozunda değişiklik yapmamalıdır. Gebelik boyunca ve doumda lityum seviyesi, sık aralarla kontrol edilmelidir.
    Annenin kan lityum yoğunluğundaki geniş dalgalanmalarda en iyi şekilde, tekrarlanan küçük dozların kullanımıyla ve sık kan kontrolleriyle kaçınılır.
    Bazı hastalar yan etkileri ya da tıbbi kontrendikasyonlardan dolayı lityum alamayabilir. Bazıları için lityum etkisiz olabilir ya da yetersiz bir etki sağlayabilir. Bu bireyler için alternatifler vardır. Geçtiğimiz birkaç yıl da Japonya ve A.B.D.'de tamamlanan çalışmalar epilepsi tedavisi için üretilmiş 2 ilacın -Karbamazepin (Tegretol, Temparol, Karbalex vb.) ve Valproik asit = Valproat Sodyum (Depakin, Convulex gibi) - akut mani içi etkili olabileceğini, belki bir anti-depresan özelliğe sahip olabileceklerini ve bir sonraki atağı önlemede kullanılabileceklerini gösteriyor. Sadece Karbamazepin kullanımına cevap vermeyen bazı hastalar, Lityum ve Karbamazepin'in birlikte kullanımına iyi cevap vermiştir. Benzer şekilde Lityum ve Valproat birlikte kullanımı ya da Lityum + Karbamazepin + Valproat şeklinde üçlü birliktelik de olabilmektedir. Diğer Lityuma alternatif tedaviler arasında Kalsiyum kanal blokerleri diye bilinen Vepapamil Hidroklorid (İsoptin, İsopamil, Veroptin vb.) beta blokerlerden Propranolol (Dideral) gibi bir takım ilaçlar da gerektiğinde aynı amaçla kullanılabilmektedir.
    Fakat sözü edilen bu alternatif tedavilerin de, gebelikte ve emzirme döneminde kullanılması ile ilgili sakıncaların bulunduğu unutulmamalıdır. Ayrıca ağır böbrek yetmezliği olan hastalarda, Lityum kullanımından özellikle kaçınılmalıdır.

    devamı alttadır.
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  5. #5
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart

    Major depresyon nasıl tedavi edilir?
    Sadece depresyon atakları olan (seyrek ya da yineleyen) bireylerde, tek başına anti-depreson (depresyon giderici tedavi) tedavisi etkilidir. Araştırmalar, destekleyici öğütlerle birleştirilmiş ilaç tedavisinin diğer bir deyişle destekleyici ve bilişsel psikoterapi ile ilaç tedavisinin birlikte sürdürülmesinin en etkili tedavi olduğunu göstermiştir. Bazı deprese hastalar, sadece bir büyük depresyon atağı geçirir ve asla tekrarlama olmaz. Bazı durumlarda, uzun dönem anti-depresan kullanımı gerekli olmayabilir. Kimlerin sürekli olarak ilaç tedavisi görmesinin gerekli olduğu tam olarak tanımlanmamıştır. Depresif atakların sayısı ve şiddeti, yarar ve rikslere karar vermeye yardımcıdır. Bazı tek uçlu hastalarda, tekrarlayıcı depresyonun nükslerini önlemede lityum kullanılabilir.
    Elektrokonvülzif tedavi (şok tedavisi), diğer tedavilere dirençli ciddi vakalarda ve özellikle yemeyen, sıvı almayan ileri derecede çevreyle iletişimini kesmiş, ilaç reddi olan ve intihar girişiminde bulunmuş ya da ağır intihar riski olan hastalarda etkili olabilir. Son zamanlardaki klinik deneyler, depresyonları boyunca Trisiklik antidepresan ya da Monoaminooksidaz inhibitörlerini kullanan iki uçlu hastalarda gözden kaçırılmaması gereken bir duruma işaret etmektedir: Bazı hastalar için bu tür ilaçların kullanımı hipomani ya da maninin ortaya çıkmasına neden olabilir ve atakların geliş sıklığını arttırabilir.
    Akut ya da tekrarlayıcı depresyonların tedavisinde çeşitli tipte antidepresanlar kullanılır. Bunların, yan etkileri ve etki düzeyleri birbirinden farklıdır.
    Tipik antidepresanlar için,yani imipramin, (Tofranil) gibi trisiklik grubunu antidepresanlar için alışılmış günlük oral (ağızdan alım) doz 150-300 mg civarındadır. Çoğu yaş grubu için antidepresanlar tek dozda ve genellikle yatma zamanında güvenli bir şekilde alınabilir. Antidepresanlardan yanıt, tipik olarak yavaş alınır. Depresyonun bazı belirtilerinin rahatlaması (özellikle enerji azlığı ve çökkün ya da öfkeli duygudurumu) 3-4 hafta ya da daha uzun zaman alırken, uykusuzluk birkaç gün içinde iyiye gidebilir. Bazı hastalar, kendilerini derhal daha iyi hissetmezlerse, ilaçların yardımcı olmadığını düşünürler; fakat onlar, yeterli kan seviyesinde en azından birkaç hafta ilaç alımını sürdürmelidirler. Çünkü sözü edilen bu tür Antidepresan ilaçların yararlı etkileri ancak uygun tedavi edici dozda en az 2-3 hafta düzenli kullanımdan sonra ortaya çıkabilmektedir.
    Ülkemizdeki Anti-depresanların en yaygın tiplerinin yani en sık olarak reçete edilenlerin bazıları şunlardır:
    - Amitriptyline (Amitriptilin, Laroxyl)
    - Imipramine (Toframil)
    - Klomipramine (Anafranil)
    - Maprotiline (Maprotil, Ludiomil)
    - Fluvoxamin (Faverin)
    - Fluoxetin (Prozac)
    - Sertralin (Lustral)

    Antidepresanların yan etkileri nelerdir?
    Antidepresan tedavisine başlamadan önce doktor reçete edilen antidepresanın yan etkilerini açıklamalıdır. Eğer açıklamadıysa hasta onlar hakkında hekime soru sormalıdır.
    Yukarıda örnekleri verilen trisiklik ve diğer heterosiklik antidepresanların en çok görülen yan etkileri:
    - Ağız kuruluğu,
    - Görme bulanıklığı,
    - Terleme,
    - Oturur durumdan ayağa kalkarken baş dönmesi (ortostatik hipotansiyon),
    - Uyuklama, aşıkı uyku ya da aşırı uyanıklık durumu, uykusuzluk,
    - İdrar yapma güçlüü, kabızlık,
    - Nabız hızlanması ya da yavaşlaması, düzensiz kalp ritmi (aritmiler), Elektrokardiyografi de (EKG) zararsız geçici değişiklikler,
    - Titreme (özellikle ellerde hafif ince tremor),
    - Kilo alma, nadiren kilo kaybı,
    - Dikkat ve konsantrasyonda bozukluk (özellikle araba sürmek gibi yoğun dikkat gerektiren işlerde sorun yaratabilir).
    Bu yan etkiler sıklıkla zaman geçtikçe azalır ya da doz azaltılması veya yerine başka bir antidepresan verilmesiyle azaltılabilir. Genelde bu yan etkiler ilaca başlanmasının ilk 1-2 haftasında görülür. Bu nedenle ruh hekimi genellikle etki depresyon tedavi dozuna tedricen arttırarak ulaşmayı, böylece rahatsız edici yan etkilerin daha hafif düzeylerde hissedilerek ilaca uyumu sağlamayı tercih eder. Bu dönemde doktor hastasını muhtemel yan etkiler açısından ve uygun tedavi dozuna ulaşılana kadar düşük tedavi yanıtı açısından bilgilendirir. Bu nedenle bu tür antidepresan ilaç kullanımına başlayan hastalar rahatsız oldukları yan etkiler ya da ilaçtan bekledikleri mucizevi faydayı görememekten ötürü kendiliklerinden ilacı bırakma yoluna gitmemeli, böyle bir durumda mutlaka doktorlarına danışmalıdırlar.
    Bu tür ilaçların intihar vb. sebeplerle aşırı dozda alımını önemli ve bazen ölümcül zehirlenme tablolarına neden olduğundan, bu gibi durumlarda hiç vakit kaybetmeden doktor ile temasa geçilmeli ve derhal en yakın acil tedavi ünitesine başvurulmalıdır.

    Özel bir antidepresan çeşitli olarak serotonin geri alım önleyicileri
    Yakın zamanda geliştirilen antidepresanlar arasında bulunan "serotonin geri alım önleyicileri" (Seretonin Reuptake Inhibitörleri=SSRİ) bir özel nörotransmitter (sinir hücresinin verdiği mesajı diğer bir sinir hücresine iletilmesini sağlayan beyindeki bir takım Seretonin, Noradrenalin gibi maddeler) sisteminde seçici etki gösterir. Citalopram 5cipram), Fluoxetine (Prozac, Depreks gibi), Sertraline (Lustral, Seralin, Serdep gibi), Paroxetine (Seroxat) ve Fluvoksamin (Faverin) serotonerjik sistemde direkt olarak etki gösterir; göreceli olarak daha az yan etkiye sahiptir ve bu nedenle yaygın olarak reçete edilmektedir. Antidepresan etki için genellikle 3-5 hafta kadar zaman gereklidir. Ama yine de bilinen tipik trisiklik antidepresanlara göre daha hızlı, fakat biraz daha az etkinlik ortaya çıkardıkları bilinmektedir.
    Ülkemizde bulunan ve özellikle son 5 yıl içinde yaygın kullanıma giren diğer antidepresanlardan, Serotonin geri alınımını arttırarak etki gösteren Tianeptin (Stablon) hem Noradrenalin hem de Seretonin geri alınımını önleyen (=SNRİ) Venlafaxine (Efexor), Noradrenalin ve Seratonin seçici serbestleştirici (=NaSSA) Mirtazepin (Remeron) Nefazodon (Serzone) vb. sayılabilir. Bu tür ilaçların muhtemel yan etkileri baş ağrısı, bulantı-kusma, ellerde ve bazen vücutta titreme, iştahsızlık ve kilo kaybı, nadiren iştah artışı, uykusuzluk ve nadiren uyuklama hissi gibi gelip geçici, kalıcı sorun yaratmayan ve aşırı rahatsızlık vermeyen etkilerdir. Bazen cinsel fonksiyonlarda ve istekte azalma görülebilirse de, bu yan etki de tedavinin sonlandırılmasından sonra kendiliğinden geçeceği için hiçbir tetkike ve üdahaleye ihtiyaç göstermez.
    Değişik ilaç gruplarından (Trisiklik, SSRİ, SNRİ vb. gibi) bir diğerine geçiş gerektiğinde eğer doktor değişikliği söz konusu ise, bazı ilaç etkileşimleri olabileceğinden, mutlaka yeni hekim, bir önceki hekimin tedavi şekli açısından hasta, hasta yakınları ya da önceki hekim tarafından bilgilendirilmelidir.
    Sıklıkla Seretonin üzerinden etkili olan ilaçların aşırı doz alınımında (zehirlenmelerde), trisiklik antidepresanlara göre daha güvenli olduğu, yani ölümcül tablolara sebep olamayabileceği bilinmektedir. Fakat tüm ilaçlarla olduğu gibi, bunlarla da bireysel farklılıklar olabileceğinden, böyle zehirlenme durumlarında acil tedaviye mutlaka başvurulmalıdır
    Monoamin Oksidaz İnhibitörleri (MAOİ)
    Monoamin oksidaz inhibitörelri sıklıkla sıkıntı, aşırı uyuma ve yeme ile görülen atipik depresyonlu bireylerde ve zihni sürekli sağlığıyla meşgul olanlar (hipokondriyazis), sinirlilik, agorafobi (açık ya da kalabalık yerlerden korkma), sosyal fobi ya da enerji kaybında etkilidir.

    devamı alttadır.
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  6. #6
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart

    MAO inhibitörlerinin olası yan etkileri nelerdir?
    Aşağıda sözü edeceğimiz yan etkiler, Monoaminooksidaz enzim engelleyici ilaçların, bu emzirme kalıcı bağlanarak etki eden, bu nedenle kullanımında belirgin risk taşıyan ilaçlara bağlı gelişen yan etkilerdir. Her ne kadar bu ilaçların (Fenelzin gibi) ülkemizde satışı yasaklanmışsa da, abzı hekimlerin ülke dışından getirtilebilmesi ya da ülke dışında bir süre yaşamış ve orada bu tür tedaviye başlanmış olan hastalarımız için bilgilendirme gereği duyulduğundan dolayı anlatılmıştır.
    - Postural hipotansiyon (oturur durumdan ayağa kalkıldığında baş dönmesi)
    - Baş ağrısı
    - Yüz kızarması
    - Uyuklama
    - Şiddetli yüksek kan basıncı (hipertansif kriz) (Tiramin içeren yiyecek (peynir, şarap) ya da ilaçlar alındığında).

    MAO inhibitörleri kullanırken ne zaman diet ve ilaç kısıtlaması gerekir?
    - Bazı yiyecek ve ilaçlarla MAO inhibitörleri arasında potansiyel olarak tehlikeli yüksek kan basıncına neden olan etkileşimler olabilir.
    Bu yiyecekler:
    o Bayat peynir (köy peyniri ve krem peynir güvenlidir)
    o Bira ve şarap
    o Karaciğer ezmesi
    o Salamura ringa balığı
    o Mayalı ürünler
    o Ekşimiş krema ve yoğurt
    o Çikolata
    o MAO inhibitörleri ile birlikte kullanıldığında hipertansif krize neden olabilen ilaçlar (uyarıcılar ve anti-astma ilaçlar dahil)
    Bu yiyecek ve ilaçlardan kaçınılmalıdır. Sayılan ilaçlarla karşılaşıldığında (uyku hapları ve soğuk algınlığı tabletleri dahil) ya da reçete edilen herhangi bir ilaçla karşılaşıldığında psikiyatrist ya da aile doktoruna kontrol ettirilmeden kullanılmamalıdır.
    Günümüzde MAO engelleyici ilaçların enzime kalıcı değil de geçici olarak bağlanan ve yukarda sözü edilen yiyecek ve ilaçlarla birlikte alınımında oluşan yan etkilere tedavi doz aralığında neden olmadığı bilinen, daha seçici (MAO-A enzimine özgün) olarak enzimi engelleyen formları bulunmuştur. Bunlardan sadece MAO-A enzimini geçici olarak bağlayan RİMA (Reversible Inhibitör MAO-A) grubu ilaç olan Moklobemid (Aurorix) ülkemizde bulunmakta ve son derece güvenle kullanılmaktadır. Aşırı doz alınımında da nispeten daha güvenlidir.
    Mizaç bozuklukları ile ilgili unutulmaması gereken noktalar:
    1- Mizaç bozuklukları, tedavisi mümkün olan ruh hastalıklarıdır.
    2- Tekrarlayıcı niteliği olduğundan,
    3- Ailesinde mizaç bozukluğu hastası olan kişiler, hastalık hakkında ayrıntılı bilgi almalı ve tedaviye destek olmalıdırlar.
    4- Ataklar arasında kişi iş, aile ve çevre ilişkilerinde ve performansında normal düzeyde işlevsellik gösterebileceğinden, bu iyilik dönemlerini uzatabilmek için doktoruyla tam bir uyum içinde olmalı ve önerilen tedavi şartlarına tamamen önem göstermelidir.
    5- Lityum vb. ilaç tedavisinin dozunu ve süresini sadece hastayı takip eden doktor belirler.
    6- Sık doktor ve tedavi değişiklikleri hastalığı olumsuz etkiler. Doktor değişikliği şart olduğu durumlarda, yeni hekim önceki tedavi şekli hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmelidir.
    7- Lityum ve Karbamazepin, Valproat gibi ilaçların kullanımı sırasında doktor önerisi dışında hiçbir ani karar alınmamalı ve mutlaka düzenli kan kontrolleri yapılmalıdır.
    8- Kullanılan ilaç ile ilgili herhangi bir yan etki görüldüğünde hızla doktora danışılmalıdır.
    9- Aşırı ilaç alımlarında, doktorla hemen temasa geçip, acil tedavi ünitesine vakit kaybetmeden başvurulmalıdır.
    10- Mevsimsel hastalığı olduğu bilinen bireylerin hem kendisi hem de ailesi, belirli aylarda doktor kontrollerinin sıklaştırılması ya da ihmal edilmemesi gerektiğini unutmamalıdır.
    11- Uyku bozukluğu, iştah değişikliği, tutum ve davranışlarda öncekine göre (duygu ve hareket azlığı veya fazlalığı açısından) abartı ya da ilaç reddi görüldüğünde yeni bir atak başlangıcı olabileceğinden hasta hemen kontrole getirilmelidir.
    12- Ölüm düşüncesi; İntihar veya ölümden bahsetme, vedalaşma, teşekkür etmelerde artış, hediyeler verme, eşyalarını dağıtma vb. muhtemel bir intihar girişimi habercileri olabilir. Unutmayınız, sevdiklerinizin her çeşit ölüm veya intihar hakkındaki sözleri ya da sözettiğimiz ipuçları çok ciddiye alınmalı ve hemen doktor ile temasa geçilmelidir.
    13- Mizaç bozuklukları, hastaları, unutmayınız!
    Hastalığınız, tıpkı kalp, şeker, böbrek vb. hastalıklar gibi ciddi bir hastalıktır. Fakat tedavisi mümkündür. Nasıl bir şeker (Diabet) hastası ömür boyu diyet yapmak ya da ilaç kullanmak zorundaysa, sizin de uzun süre, belki ömür boyu ilaç kullanmanız ve doktor kontrolünde olmanız gerekebilir. Bunu kabul edip, uygulayanlar, şanslı gruptan olanlardır.
    14- Hastalığınızdan utanmak, önemsememek, kabul etmemek, hastalık gerçeğinden kaçmak ya da ilaç reddi öncelikle kendinize, sonra da yakın çevrenize verebileceğiniz en büyük zarar olacaktır.
    15- Evlilik çağındaki bayan hastalak gebelik ve emzirme dönemlerinde doktorlarının önerileri dışına hiçbir şekilde çıkmamalı ve doktor kontrollerini arttırmalıdırlar.
    16- Mizaç bozukluğu tedavisinde olanlar, başka nedenlerle değişik branş doktorlarına muayene olduklarında önerilen tedavileri mutlaka kendi ruh doktorlarına bildirmelidirler.

    Herşeyden önce:
    Hasta - doktor - aile üçgeninde gerçek ve uyumli bir ilişki sürdürülebildiği ölçüde hastalığın seyri yüzgüldürücü olacaktır.

    http://www.crsm.net
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  7. #7
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Ankara
    Mesajlar
    149

    Standart Manik depresif-bipolarım

    Bilgilendirme için Teşekkürederim..Okumak çok farklı,yaşamak başka bir boyuta geçmek demek.Hastalığımı kabullendim,ataklar gelince içşel konuşmalarımı geçecek,biraz zaman diyerek arttırıyorum ve hayata son gaz devam ediyorum.Görüşmek üzere......

Benzer Konular

  1. mrhb.iki uçlu mizaç bozukluğu tedavisi görüyorum
    By yalan_hayat in forum Bipolar Bozukluk ( Manik Depresif - İki uçlu duygu durumu bozukluğu )
    Cevaplar: 9
    Son Mesaj: 13-11-2009, 03:06 AM
  2. Depersonalizasyon Bozukluğu:
    By 9 ŞUBAT in forum Depresonalizasyon Bozukluğu
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 26-08-2009, 10:52 AM
  3. slm site yönetimi.ben iki uçlu mizaç bozukluğu hastasıyım
    By yalan_hayat in forum Bipolar Bozukluk ( Manik Depresif - İki uçlu duygu durumu bozukluğu )
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 17-08-2009, 03:50 PM
  4. Somatizasyon Bozukluğu
    By 9 ŞUBAT in forum Somatizasyon Bozukluğu
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 13-03-2008, 02:22 PM
  5. Ağrı Bozukluğu
    By 9 ŞUBAT in forum Ağrı Bozukluğu
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28-10-2007, 05:41 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •