Filmleri Terapide Kullanmak

Hastalarımın sinemaya yönelik tepkilerini bir psikoterapi tekniği olarak ele aldığımdan bu yana, hastalarımın bir sinema salonundan veya televizyon ekranının başından hassas duygularla, aydınlanma ile ve ilhamla dolu olarak ayrıldıklarını sıklıkla işitmekteyim. Bireylerle, çiftlerle ve gruplarla olan çalışmalarımda, hastaların belirli filmleri bilinçli bir şekilde seyretmelerinin, kendi psikolojik durumlarını (başarılı oldukları durumlar kadar olumsuz durumlar üzerine de) düşünmelerinde onlara yardımcı olduğunu görmekteyim.

Sinema terapi ile bağlantım, duygularla ilgili konuları anlamak için filmlerdeki metaforun kullanılması üzerine bir seminer sırasında başladı. Böylece o seminerden sonra filmlerin, psikoloji üzerindeki etkisi ve terapötik süreci desteklemede kullanılması hakkında daha fazla şey öğrenmek için heveslendim. Sinema terapide hastalar aydınlanma, motive olma, duyguları derinlemesine ele alma veya duygusal rahatlama ve doğal değişim sağlama için sinem a filmi görüntülerinden, konularından, müziklerinden vs. faydalanırlar. Bu terapötik yöntem, geleneksel terapötik ilkelere ve 1930’lardan beri kullanılan bibliyoterapiye dayanan yenilikçi bir metottur. Bunu daha fazla açıklamadan önce,birkaç klinik örnekten bahsetmek istiyorum.

Vaka Örnekleri

Bir vakada, “Fran” diyeceğim bir bayan, çalışmamızda hayli ilerleme gösterdi. Depresyonu ortadan kalktı ve terapiyi sonlandırmaktan söz etmeye başladık. O dönemlerde, bire seansa çok perişan şekilde gelmişti. Beklenmedik biçimde işinden çıkarılmıştı; şirket küçültülüyordu.Fran aslında işini sevmiyordu ama iş arkadaşlarına çok bağlanmıştı.İş yerini altüst olmuş bir ruh hali içinde bırakarak,hafifçe yaralandığı bir araba kazasına neden olmuştu.Bu talihsiz olaylar birçok olumsuz öz eleştiriyi ve kederi beraberinde getirdi.

İlk olarak Fran’ın, bu olaylar tarafından yeniden harekete geçen,kendisine dair olumsuz inançlarını bilişsel olarak yeniden yapılandırdık.Keder sürecini açıkladığında Fran, “tünelin diğer ucundan çıkabileceğini” hayal bile edemiyordu.Frida filmini seyretmesini önerdim ve ona özel bir kılavuz verdim (bkz. www.cinematherapy.com) .Frida,Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun, yaşamı boyunca büyük zorlukları nasıl kuvvetle ve cesaretle karşıladığını göstermektedir.Ressam,üstün sanat eserlerini yaratmasına yol açan,acısının kendisini dönüştürmesine izin verebilmiştir ve bu da onun baş etmesine yardımcı olmuştur.Evde filmi seyrederken, Fran’ın kendisini Frida’nın yerine koymasını teşvik ettim.

Film, Fran’ı derinden etkiledi ve kendisi için yeni ufuklar açtı.Filmin yarattığı duygusal etkinin ve Frida karakteri tarafından sağlanan modelin yardımı ile Fran’a anlamanın ve bütünleştirmenin aşağıdaki dört aşaması boyunca yol gösterdim:

1)Kuvvetin ve umudun kaynağı, kendi sınırlılıkları kabul etmekte yarar;

2)Küçük cesaret eylemeleri hayatının kontrolünü tekrar elde etmesini destekleyebilir;

3)Mücadeledeki her öğeye kararlılıkla tepki vermek umudu besler;

4)Bütün bunlardan yeni bir kuvvet, yeni bir kendilik algısı, yeni bir sevecenlik ve yaşamında güçlü bir amaca dair yeni bir his doğmaktadır.

Fran bu çalışmanın bir sonucu olarak keder tünelinin içinde ilerledi, güvenini yeniden kazandı ve fotoğrafçılığa olan tutkusunu yeniden keşfetti. Bu alanda eğitim görmüştü ancak hiç uygulayamamıştı. Duygusal ve fiziksel yaraları iyileştiğinde, fotoğrafçılıktaki becerileriyle bütünleştirebileceği bir iş buldu.

İkinci vaka, “Terry” diyeceğim bir hastayla ilgilidir. Terry ilk seansa, temel sorun olarak düşük bir özgüvenle geldi. Son derece eleştirel bir çevrede yetiştirilmiş olması hakkında bilgi aldıktan sonra, “İçindeki Eleştirmen”in ve düşünce stilinde yaptığı çarpıtmaların üzerinde çalışmaya başladık. Terry’nin aklının derinliklerine işleyen olumsuz mesajlar o kadar katılaşmıştı ki, çarpıtmaları tam olarak görebilmesi zordu. Farklı bir bakış açısını düşünemiyordu. Bu noktada “Kalbinin Sesini Dinle (My Big Fat Grek Wedding)” adlı filmi seyretmesini önerdim. Bu komedide ana karakter Toula, kendisini çirkin bir ördek yavrusundan çekici ve başarılı bir kadına dönüştürüyordu.

Bir filmin bilinçli bir şekilde nasıl seyredileceğine dair genel kılavuzumun yanı sıra Terry’e filmi seyrettikten sonra cevaplaması için aşağıdaki soruları hazırladım:

1)Filme bilinçli bir şekilde odaklan;

2)Kendisi hakkında olumsuz düşünen Toula’nın bakış açısının çarpıtılmış olup olmadığını sorgula;

3)Bilişsel çarpıtmalardan birkaçını söyleyebilir misin?

4)Bu karakter, kendine dair şüphelerini nasıl bırakabildi?

5)Kendini, olumsuz inançlarını bırakmış Toula olarak hayal et;

6)Kendinle ilgili hangi düşünceler uzaklaşıyor? Bu sana kendini nasıl hissettiriyor? Şimdi kendini ve çevreni nasıl görüyorsun?

Terry bu süreci takip etikte ve sonraki seanslarımızda bu sorularla karşı karşıya kaldıkça, kendisi hakkında oluşturduğu imajı anlayabildi ve sonuç olarak bu imajla olan özdeşleşmesini kırabildi.

Kuramsal İçerik

Bu vaka örnekleri, filmleri psikoterapi çalışmalarına entegre ederken, birden çok kuramsal psikoterapötik yaklaşmalardan etkilendiğimi göstermektedir. Bir filmi bilinçli bir şekilde seyretmenin, terapi sırasında uygulanan, imajların değiştirilmesi teknikleri ile benzer tarafları olabilir. Bundan dolayı, her iki yöntemin terapötik etkisi ve kuramsal temeli yakından ilişkilidir. Aslında filmlerin terapötik etkisi, farklı kuramlar tarafından açıklanabilmektedir.

Filmler birer metafor olduğundan, derinlemesine çalışan psikologlar terapide, hikayeleri, efsaneleri, fablları veya rüyaları kullandıkları şekilde filmleri de kullanabilirler. Bir karakterle özdeşleşmek, unutulmuş öz kaynaklar hatırlandıkça hastanın ego gücünü geliştirilmesine yardımcı olabilir. Hastalar, bit film karakteriyle özdeşleştiklerinde kendi durumlarının ortaya çıktığını görürler. Daha önce kaçınmak istedikleri meseleler böylece tekrar ortaya çıkar.”Farklı” ve nahoş karakterlere yönelik tepkileri anlamak, hastaya kendi psikolojisi içinde yer alan “gölge”sinde gerçek benliğini ve potansiyelini keşfetme yolunda rehberlik edebilmektedir.

Bilişsel terapide filmler, bu alanın yerleşik yöntemleriyle birlikte kullanılmaktadır. Filmler kişinin uyumunu bozan temel inançlarını anlamada ve bilişsel yeniden yapılandırmada destekleyici bir araç rolünü üstlenebilir. Bilişsel etki, yakın geçmişteki öğrenme ve yaratıcılık kuramlarıyla açıklanabilir. Bu kuramlara göre, film seyrederken kullandığımız yedi tür “zeka”mız vardır: mantıksal(konu),sözel(diyaloglar),görsel-mekansal(resimler,renkler,semboller),müzikal(sesle r ve müzik),kişilerarası(hikaye anlatma),kinestetik(hareket etme) ve kişi içi (içsel rehberlik).

Davranış değiştirme tedavisi, güçlükler karşısında cesaret sergileyen bir karakterin yer aldığı filmlerin seyredilmesiyle desteklenebilir. Hasta, ekranda görülen davranışı kopyalamaya istekli hale gelir ve “tepkinin önlediği maruz bırakma” gibi tedavilerden başarılı biçimde geçmeye daha açık hale gelir.

Sistem yönelimli terapistler, aşina olmadıkları aile sistemleri kavramlarının, bunların dinamiklerinin ve aynı zamanda da iletişim örüntülerinin yer aldığı filmler seçerek kendi yaklaşımlarını destekleyebilir.

Yol Gösterici İlkeler

1)Hastanızın seyretmiş olduğu ve tedavide amacınızı destekleyen bir filmle başlayın. Eğer aklınıza uygun bir film gelmezse, belirli psikolojik sorunlar sorunlar için film önerileri sunan literatürden faydalanın.

2)Hastanın rol özdeşleşimini yanlış anlayabileceği bir filmi ödev olarak verirken niyetinizi netleştirin.

Filme yönelik olumlu ve olumsuz tepkileri tartışın. Kuramsal yöneliminize uygun materyalleri kullanın. Sorabileceğiniz sorular aşağıdaki gibidir:

1)Film sizi olumlu yönde mi yoksa olumsuz yönde mi etkiledi?

2)Eğer filmin sizin için özel bir mesajı varsa, bu nedir?

3)Film, yeni davranışlar için hangi yeni fikirleri sunmakta?

4)Film seyrettiğinizde, sizi daha sağlıklı, daha bütün hissettiren, bilgelik veya daha yüksek bir seviyeye taşıyan bir tecrübe yaşadınız mı?

5)Tartışmayı bir adım ileri götürebilecek başka hangi filmleri sayabilirsiniz?

Dr. Birgit Wolz

www.cinematherapy.com

Çeviri: Araş. Gör. Zümrüt Gedik

www.psinema.org/dergi