Hümanist (İnsancıl) Yaklaşım çağdaş bir psikoloji akımıdır. Bu ekol psikolojinin insan boyutu ve psikoloji teorisinin insan bağlamı ile ilgilidir.

Hümanistik psikoloji, davranışcı ve psikanalitik ekollerine reaksiyon olarak 1950’lerde ortaya çıkmıştır. Hümanistik yaklaşımın kökleri varoluşçu düşünceye dayanır (Kierkegaard, Nietzsche, Heidegger ve Sartre). Bazen de psikolojinin üç değişik ekolü içinde algılanır; davranışçılık, psikanaliz ve hümanizm. İlk ekol Ivan Pavlov’un şartlı reflex çalışması’ndan köklenerek Amerika’da Watson ve Skinner’in öncülük ettiği akademik psikolojinin kurulmasına neden olur. Abraham Maslow daha sonra davranışçılığa ‘Birinci Güç’ adını vermiştir. ‘İkinci Güç’ Freud’un psikanaliz araştırması ile başlayarak Alfred Adler, Erik Erikson, Carl Jung, Erich Fromm, Karen Horney, Otto Rank, Melanie Klein, Harry Stack Sullivan ile devam eden diğerlerinin ekolüdür.

Tüm bu teorisyenler içinde Hümanistik Psikolojinin temelini atanlar Abraham Maslow, Carl Rogers ve Rollo May’dir. Bu ekolün diğer temsilcilerinin arasında Roberto Assagioli, Medard Boss, R.D. Laing, Gritz Perls, Anthony Sutich, Erich Fromm, Kurt Godstein, Clark Moustakas, Lewis Mumford ve James Bugental sayılabilir.

Hümanistik Psikoloji’nin terapi yöntemleri şöyle özetlenebilir: (Aanstoos, Serlin & Greening, 2000 ve Rowan, 2001):
Danışma: Rollo May’in Varoluşçu Psikoloji’si, Danışan Odaklı Terapi (Carl Rogers tarafından geliştirilmiştir), Evlilik veya Aile Terapisi

Psikoterapi: Medard Boss’un Voroluşçu psikoterapisi, Gestalt Terapi (Fritz Perls tarafından geliştirilmiştir), Deneysel Psikoterapi, Vücut Çalışması, Psikodrama, Primal Entegrasyon, Psikosentez, Derinlemesine Terapi, Transpersonal Terapi

Grup Çalışması : Hümanistik-Varoluşçu Grup

Hümanistik terapinin amacı kişiye bütüncül bir tanım vermektir. Kişinin kendisini bir bütün olarak algılamasını sağlamayı hedefler, kendini gerçekleştirme (self-actualization) hedefindedir. Hümanistik düşünceye göre her birey,kendisini güçlü bir kişilik yapacak ve özalgısını sağlamlaştıracak bir takım beceriler ve kaynaklarla doğar. Bu ekolün ulaşmak istediği, kişinin bu beceri ve kaynaklarını kendisi için doğru olan alanlara yönelterek kullanmasıdır.

Hümatistik Psikolojiye göre, insan kendisinden, davranışlarından ve oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur. Hayatı kendisi için yaşamaya değer ve anlamlı bir hale getirmek kişinin kendisine düşer. Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir. İnsan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğe yer verilmelidir. İnsanı anlamak için onun iç yapısını bilmek gerekir. Bunun için terapist iç gözleme baş vurmak zorundadır. İnsan cansız bir nesne olmadığından, dıştan bakılarak davranışları yorumlanamaz. Bu akım insanı inceleme yöntemini getirmiştir. Psikolojiyi bir bakıma yeniden felsefeye yaklaştırmıştır.

Dr.phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı