Çocuk sahibi olduktan sonra evliliğinizde ortaya çıkan en önemli sorulardan biri de eşinizle doya doya tartışmak istediğinizde çocuklara ne olacağıdır.
Bu konuyu, eski günlerdeki gibi dolu dolu bir tartışma yaşadıktan sonra, çocuğunuzun yatağın altına saklandığını farkettiğinizde düşünmeye başlamış olabilirsiniz. Bu noktadan sonra eşinizi ‘ bak çocuğa ne yaptığını gördün mü?’ “kac kere dedim sana cocugun önünde tartışmayalım diye’ şeklinde suçlayabilir ve tartışmanın daha incitici bir halde çocuk üzerinden devam etmesine izin verebilirsiniz. Ya da yazımızı okuyabilirsiniz.

Bir bebek büyütürken, kendimizi de büyütürüz. Dolaplarımızın en derinlerinde yaptığımız bahar temizlikleri gibi zihnimizdekileri de zaman zaman çıkarıp doğrularla yanlışların yerlerini sorgulayabilmeliyiz. Ve böyle hazırlanmalıyız bir çocuğun dünyaya gelişine… Bu nedenle yıkıcı, bir diğerini alt etmeye dönük, duyguların abartıldığı tartışmaların yerini, yapıcı olanların almasının zamanı gelmiştir.

Çocuğunuz, yıkıcı tartışma biçiminizin, çatışmaları çözmenin tek yolu olduğunu düşünebilir. Siz tartışırken, diğer bireyi incitmeyi ve bunun için bir sorumluluk hissetmemeyi, dürüstçe duygularını ve farklılığını ifade etmek yerine refleksif olarak öfkeyle tepki vermek gerektiğini öğrenir.

Eşinizle negatif duygularınızı ifade edişiniz rahatsız edici boyutlara varıyorsa, çocuğunuz olumsuz duyguların kötü şeyler olduğunu ve onlardan uzak durması gerektiğini öğrenir. Ne var ki, güçlü negatif duygulara sahip olmadan, güçlü pozitif duygulara sahip olamayız. Hepsi, sürekliliği olması gereken güçlü duygularımızdır. Eğer negatif duygular hissediyorsak, onları ifade etmemiz, nelerin yanlış gittiğini bulmak için önemlidir. Çocuğunuz, negatif duygularından uzaklaşması gerektiğini öğrenerek, onları takip edecek pozitif duyguları yakalama şansını da kaçıracaktır.

Yıkıcı tartışmalar, ebeveyn- çocuk ilişkilerini yıpratır. Anne-babasının, duygusal olarak birbiriyle çok meşgul olduklarını gören çocuklar o gün okulda yaşadığı olayları önemsiz bularak anlatmamayı seçebilir. Evde giderek sessizleşen çocuğunuz, bu sessizliği okula da taşıyabilir ve gittikçe içe kapanabilir.

Anne babasının yıkıcı tartışmalarının arasında kalan çocuk, kendini taraf tutmak zorunda hisseder. Bu, çocuğunuzun belirsiz bir durumu daha anlaşılabilir kılma çabasıdır. Taraf tutmak istemeyen çocuklar, o gün yeterince uslu olsaydı bunların olmayacağını düşünebilirler veya farkında olmadan depresif bir duygu durumuna geçerler.

Bazı evlerde, çocukların psikolojisinin bozulmaması için eşler çatışmaktan son derece korkarlar. Aynı evi ve bir hayatı paylaşmaktan dolayı zaman zaman gerilimin artması ve ufak çatışmalarla bu gerilimin boşaltılması sağlıklı olandır. Çocukların, birbirlerini çok seven insanların bile zaman zaman çatışmaya girebileceklerini öğrenmesi, arkadaş ilişiklerini sürdürmesi için hayatidir. Bir diğeriyle farklı şekilde düşünerek de arkadaş olunabileceğini öğrenemeyen çocuklar, arkadaş seçiminde mükemmeliyetçi bir tutum sergileyebilirler, bu da çocuğunuzun en yakın arkadaşının gelmediği bir partide, diğer çocukların arasına karışmak yerine, köşede tek başına oturmasıyla sonuçlanabilir...

Çocuklar, yapıcı tartışmalarınızdan, çatışmaları olumlu biçimde çözmeye yönelik yeni beceriler öğrenebilirler. Yapılan araştırmalar, ev içinde yapıcı tartışmalara şahit olan çocukların, yıkıcı tartışmalar arasında kalan çocuklara oranla daha özgüvenli olduklarını göstermektedir. Özgüven sahibi çocuklar, kendi arkadaşlarıyla bir fikir ayrılığına düştüklerinde bunu kişiliklerine bir saldırı olarak algılamazlar ve arkadaşına “haddini bildirmek yerine” iki tarafın da memnun kalabileceği çözümler üretebilirler. Duygusal stres altındayken, çözüm üretebilme becerisi bir duygusal zeka becerisidir ve etkin liderlik özelliklerinin başında gelir. Ne dersiniz ? Bu ülkenin etkili liderlere ihtiyacı var mıdır?

Yazar Psk. Hande Aydın