5 sonuçtan 1 ile 5 arası

Konu: Ölüm Hakkında

  1. #1
    Çıraklık Dönemi osmangazi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2012
    Mesajlar
    1.360

    Standart Ölüm Hakkında

    2 sene önce geçirdiğim karma atakta hem OKB hem panik atak hem de psikoz vardı. Panik atak geçirmemiş biri veya ölümle burun buruna gelmemiş biri için ben ölümden korkmuyorum veya ölmek istiyorum demek çok anlamlı değil bence. Her ezan bittiğinde öleceğime inanıyordum. Günde 5 kere ölüm korkusu yaşadım. Önce kelime şahadet sonra kelime tevhid sonra da ezan biter bitmez var gücümle Allah diye bağırıyordum.

    Yine bir akraba bize geldi panik atak geçiriyor. Yerinde duramıyor. Bizden helallik istiyor. Allah'a yalvarıyor o an öleceğine o kadar inanmış. Onu çok iyi anlıyorum. Düzelince eski hayatına dönüyor.

    Şartlı cümleleri sevmiyorum. Mesela hastalandığımda 1000 kere Allah diye bağırmassam öleceğim gibi. Eksik veya fazla ya da durursam yine öleceğim gibi.
    Küçükken çocuklarınıza şunu yapmazsan annen ölür baban ölür sakın demeyin diyor uzmanlar. Çocuk o yaşta annesini babasını öldürme gücünü bulduğunu sanıyor diyor. Bu da psikolojileri için zararlı diyor.

    İlk heyezanlarım doktorlar tarafından dısarıda takip edilmeydi. Hastaneye yattığımda hasta numarası yapan doktorların olduğuydu.
    Yıllar sonra gecenin 5 inde Allah diye avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Eğer 1000 kere Allah diye bağırmassam, rakamı eksik veya fazla söylersem ya da durursam öleceğime inanıyordum.
    Yine yıllar sonra günde beş kere ezan bittiğinde öleceğime inanıyor, önce içimden kelime şahadet sonra kelime tevhid ve ezan tamamen bittiğinde Allah diye bağırıyordum avazım çıktığı kadar cehenneme son anda gitmemek için.

    Şu an bana sorsanız şu an ben de ölümden korkmuyorum derim çok basit dimi. O an öleceğinizi inandığınızda gerçekten, öyle olmuyor afedersiniz. O moda girmeyen bilemez. Ancak herkes ölecek bir gün ve ölmeden önce benim yaşadıklarımı yaşayacaksınız malesef.

    İlkokula giderken öğretmenimiz anlatırdı; şeytan ölüm anında yanına en sevdiğin kişi kılığında gelir bir bardak soğuk su ile. En çok suya ihtiyacın olduğu anda ve karşılığında imanını ister. Eğer suyu içersen dışkı ve irine dönüşür. İmanının gider.
    Bir gece göğsüm sıkıştırdı. Babam yatağa yatırdı. Ozaman daha bekardım. Öleceğimi düşünmeye başladım. Babam bana şu içermeyen çalışıyordu. İlk paragrafa dönelim. Ben bu durumdan dolayı babamın şeytan olup imanımı çalmaya çalıştığını düşünmem ne kadar anormal olur?
    "İnanırsan Hayaller Gerçek Olur" Aynur Meydan'ın şiirinden. Çok doğru bir söz ama hiç tavsiye etmem...

  2. #2
    Çıraklık Dönemi osmangazi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2012
    Mesajlar
    1.360

    Standart

    bir bilgi ya da bir his aklımıza geldiği zaman bu şimdi gerçek mi değil mi doğru mu değil mi faydalı mı değil mi uygun mu değil mi güvenilir mi değil mi şeklindeki soruları kişi kendine soracak zihnimizde zihinsel jüri oluşturacağız bu zihinsel jüriye soruları soracağız ve zihnimiz de bir yargıç olacak o yargıç diyecek ki evet bu iyi bunu yap diyecek.

    Şeytanın bir çok vesvesesi var. Kendimizden yola çıkarak peygamberler bipolar veya şizofren olabilir kitapları kendileri yazmış. Hastalandıklarında vahiy geldi sanmışlar. Mucizeleri de aslında psikoz diyebilir şeytan. İnanın ilk defa size söylemiyor bu vesveseleri. Dedemiz ninelerimiz bunları düşünmeden iman ettiler belki de sonuçta bir sınav var. Hayatın bir anlamı var benim inancıma göre. Yok olsak ölünce bu anlamlı değil. Çektiğimiz sıkıntılar diğer insanlardan bizi önde başlatacak ahirette.

    Son 30 yılda dini olan ve olmayan bir çok psikoz yaşadım ve OKB ve mani depresyon anksiyete da eşlik etti. Evet psikoz da bunlarla başetmek imkansız ama iyi duruma geldiğimizde stabil durumdayken bunları çözmemiz bizim yararımıza olacaktır. 12 ay emdr tedavisi aldım çok şükür stabilim. Geçen sene Haziran'da biraz sallandım ama hafif atlattım normalde ataklarım 2 civarı sürüyordu.

    2 ay civarı sürüyordu sonrasında iaçların azaltılması 6 ayı geçiyor 6 ay da zombi gibi geziyordum.

    24 senedir ilaç kullanıyorum. Keşke daha önce ilaç verselerdi. Bir kere ilaç bıraktım, bir hafta ilaç kullanmadım. 67 gün hastanede yattım. O zamandan sonra hiç ilaçlarımı bırakmadım. Diğer ataklar ilaç kullanırken oldu ama ilaç kullanmadan hiç iyi olma dururum olmayacağını biliyorum.

    Evet ilaçlar aglıları yavaşlatıyor, bazen en basit okuma faaliyetini bile yapamıyorum ama hastalık sonunda çok daha ağır ilaçlara başlanıyor ve şu an çok düşük dozda kullanıyorum ve çok şükür iyiyim. Algılarım yine eskisine göre zayıf ama kar zarar hesabı yapan biri için ilaç benim için ömür boyu şart
    "İnanırsan Hayaller Gerçek Olur" Aynur Meydan'ın şiirinden. Çok doğru bir söz ama hiç tavsiye etmem...

  3. #3
    Çıraklık Dönemi osmangazi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2012
    Mesajlar
    1.360

    Standart

    İnsanın hastalık anında bir musibet anında kullanabileceği iki tane güç var. Bu güçleri iyi kullanabilirse kişi yaşadığı hayat olayını musibeti o kişi kendi hayatında kazanıma dönüştürme ihtimali ortaya çıkıyor. Buna psikolojide geliştiren travma deniliyor. İnsan bir acı yaşar bir sıkıntı yaşar , bir çile üzüntü yaşar, yaşantıyı değiştiremesse bakışını değiştirir. Bakışını değiştirdiği zaman o üzüntü onun için kazanım haline dönüşüyor. İnsanın taşıyamayacağı yükü kader vermemiş. Hayatın gerçekleri değil de kuruntunun yönetmemesi lazım. Sen hasta oldun, çok kötü bir hastalık, hastalığın iyileşmeyecek diyor kuruntu. Burada gerçek değil korku tarafından yönetilme söz konusu. Hastalıkla ilgili kuruntuların baskısıyla. İkincisi kişinin gafletiyle , kuruntulara karşı doğru pozisyon almamasıyla. Üçüncüsü ise yaşadığı hayatı sınırlı bir hayat değil de hiç ölmeyecekmiş gibi hayal ediyorsa bu da musibete karşı yanlış tavır almasına sebep oluyor. O kişinin dayanma gücünü zayıflatıyor. Sabır kelimesinin anlamı bir kenara çekilip beklemek değil, sabır demek kişinin belli bir hayat olayı karşısında pozisyon alabilmesi dayanabilecek şekilde tavır alabilmesi. Sabır demek katlanmak değil doğanın hız ve ritmine uymak diye geçiyor. Nerede hızlanacağını bilmek ,nerede yavaşlayacağını bilmek. Sabır kuvvetini iyi kullanan bir kimse mesela fırtına var, fırtına anında mağaraya girer dinlenir, korur kendini fırtına geçince yoluna devam eder. Sabır kuvvetini yanlış kullanan biri bana bir şey olmaz diye yürüyebilir. Sabır kuvvetini doğru kullanan kimse geçmiş ve geleceği daha iyi kontrol edebiliyor. Sabır kuvvetini doğru kullanamayan bir kimse dayanma gücü tahammül gücü dayanıklılık gücü olarak da söylenebilir. Olay karşısında dayanan kişi güçlü olarak çıkıyor. Uludağa bakın ,en uzun yaşayan ağaçlar hangi ağaçlardır. Rüzgara fırtınaya soğuğa dayanan ağaçlardır. Bu ağaçlar nasıl dayanmışlar, sabır kuvveti gibi bir kuvvetle pes etmemişler. Hepimizin içinde bir sabır kuvveti var. Hepimizin içerisine dayanma gücü olark konulmuş. Kişinin sabır kuvveti aynı zamanda entelektüel enerjisi bir insanın o gününü kurtarır. Kişi bu niye başıma geldi ben bunu haketmiyorum, maziye dağıtıyor enerjisini ya da geleceğe dağıtıyor. Ben bununla ne yapacağım 2 sene sonra ne yapacağım diye dağıtıyor. Olması gereken geçmişten öğren , geleceğe hazırlan , bugünü yaşa. Bu insanın sabır kuvvetini kazandıran bir slogandır ama halinden şikayete başlarsa , niye bu başıma geldi,niye oldu diye şikayete başlarsa dayanıklılık gücü o güne yetmiyor. O gününü eritiyor yutuyor kişinin. Etrafımızda vardır böyle her şeyden şikayet ederler, hiç birşeyin kıymetini bilmezler. Niye böyle yapıyor , çünkü kendisini en iyiye layık zannediyor. Hiç ölmeyecek gibi zannediyor. Kendini mükemmel zannediyor bir de başkaları da mükemmel olmalı diyor. Herkesi mükemmel yapmaya çalışıyor. Hatta Allahı insanlara şikayet eder. Sabır kuvvetini kişiye kazandırmak için doyum erteleme becerisi öğretiliyor. Bir haz veriliyor kişiye, bu hazzı sen 1 sene sonra kullanabilir misin diyor. Bir musibet geliyor , eski psikoloji ekolleri bunu düşman gibi görüyordu, onlarla savaş yen diyordu ama insanın yenebileceği şey var yenemeyeceği şey var. Sabır kuvvei böyle şeylerde gücünün yetmediği şeylerde, divanelik yapıp neden bu başıma geldi yerine bunu yaşamam gerekiyormuş, bunun bir hikmeti varmış diye düşünebilmek çok önemli. Mevlana halıyı niye döverler diyo, halıya eziyet etmek değil amaç tozunu kirini çıkarmaktır diyor. Pırlantayı kesmek şekil vermek ona eziyet etmek mi , içindekini ortaya çıkarmak mı. Hastalıklar musibetler , insanın içindeki güzellikleri ortaya çıkarmak için bir fırsat ama bunu doğru pozisyon alana veriyor kader. Hepimizin içinde bir kötü parça var. Kötü parça kafana göre yaşa diyor. Yakının hasta olduğu zaman bana ne diyor. Kendi hayatını yaşa diyor. modernizm bencil bir hayat öneriyor. Şu anki medeniyet bizi açgözlü yapmış doyumsuz yapmış. Bazı insanlar parasız kalacağım diye oturup para biriktirirler sonra o biriktirdikleri para onlara yaramadığı gibi mirasçılarına sevindirir en çok. Dayanıklılık eğitimini almayan kişilerde olur. Tasarruf etmek güzel bir şeydir. Biriktirip akıllaca harcamak güzel bir şeydir ama bir kimsenin hesabını verebilirse bu önemli, hesabını veremeyeceği bir birikim yaparsa onun da bir muhakkak bedeli var. Bir kimsenin fazla açgözlü dayanması insanların güvenini de zayıflatıyor.
    "İnanırsan Hayaller Gerçek Olur" Aynur Meydan'ın şiirinden. Çok doğru bir söz ama hiç tavsiye etmem...

  4. #4
    Çıraklık Dönemi osmangazi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2012
    Mesajlar
    1.360

    Standart

    Keşke Şu olmasaydı gelecekle ilgili bir insanın merkez kuvvetini bugününü zayıflatıyor. Enerjisi geçmiş ve geleceği dağıldığı için bugünü götüremiyor. Musibetin öyle bir özelliği vardır ki, musibetin yüzüne karşı gülersen musibette sana karşı gülüyor. Bir hayat olayına karşı gülersen o da gülüyor. Sen ona karşı neden geldin dersen kırık kolla savaşmak gibidir. Daha çok acı çekiyorsun. Hayat olaylarında da sabır kuvvetini doğru bir şekilde kullanırsa , bunu yaşamam gerekiyormuş diyebilirse , bu sihirli kavramlardan birisidir, geleceğe bakabilmek. Bu nedenle elhamdülillah deyip hastalık 10 iken 1 e inebilir. Bir hastalığımızı şikayet etmek onu 10 ‘a çıkarıyor ama olan hastalığı kabullenip onu yönetmeye çalışmak 10’dan 1’e indiriyor.

    İmamı hanbeli hazretlerinin çocuğu vefat ediyor. Senin bugün çocuğun vefat etti , bugünkü dersi yapmayalım diyorlar. İmamı hanbeli hazretleri, bir günde iki musibeti kaldıramam diyor. bin hanbel gibi yüksek ruhlu olmak kolay değil , onları örnek almamız lazım. Hayat olayları karşısında dini musibetler dini olmayan musibetlere göre insanın görmesini engeller. Bunun farkına varabilmek önemli.

    İslamiyet’in bir özelliği de musibetleri ceza olarak göstermez. Hristiyan kültüründe hayat olayları musibetleri ceza olarak sen bunu yaptın bunun cezası bu diyor. Yaşadığın hayat olayları daha büyük olay yaşamaman için ikazdır, ihtardır. Mevlana da örnek veriyor. İnsan bir acı bir sıkıntı yaşadığı zaman iki özelliği vardır. Biri günahlarına kefaret olurmuş. Diğeri de kişinin manevi makamını arttırırmış. Bunu yapabilmesi için sabırdan sonra şükrün gelmesi lazım, sabırdan sonra şükür edince onun manevi makamını arttırıcı , ermiş ağacı silkeleyince nasıl meyvaları düşüyor, günahlar öyle dökülüyor diyor. Şükrettiği zaman kazanıma dönüşüyor.

    Dini musibet , insanın ibadetini yapamayacağı kadar hastalanması, kulluk vazifesini yapamayacak kadar hasta olması. Kişinin musibet karşısında dayanabilmesi müsbet ibadet oluyor. Menfi ibadette yaşadığı bu olay karşısında şikayet etmemesi. Hastalığa karşı itiraz etmemesi. Bunu yaparken kulluk vazifesini yapamıyor ama kader ona veriyor, yapamadığı ibadetin yerine geçmiş oluyor. İbadetimi yapamadım diye şikayet etmesi yerine bunun da bir ibadet olduğunu bilmesi önemli.

    Maddi musibetleri büyük gördükçe büyür küçük gördükçe küçülür. İnsanların bir hayal ilişir, ehemmiyet verirse şişer vermesse kaybolur. Bir kimse başıma bir şey geldiği zaman bu başıma niye geldi. Ben bunu hak etmedim niye var niye var diye maddi musibeti düşününce, musibet kişinin hayatında merkeze geçiyor. Merkeze geçince de birisi yan baksa onun hasta uzvuna bakıyor gibi her şeyden alıngan haline geliyor kişi , musibet 1 den 5 e geçiyor. Belanın yüzüne gülmek belanın küçülmesine sebep olur. Belanın özelliği kendisiyle ilgilendirtmek istiyor zaten. Onunla besleniyor, beni düşün diyor, düşündükçe bela hedefine ulaşmış oluyor. O zaman oyunu bozmanın yolu tam tersini yapmaktır. O belanın yüzüne gülmek ve küçük görmek gerekiyor. Kişinin geçmişinde bununla ilgili bir tecrübe sahibi olması gerekiyor. Etrafındakilerin destek olması gerekiyor. Yaşadığı belanın hikmetini bilmesiyle yakından alakalı. Böyle durumlarda bela onu olgunlaştırmak için gelmiş. Bu bela da imtihan için bizi sınıyor. Kirimizi pasımızı atmak için gelmiş. Bize yardım etmek için gelmiş olan bir şeye kızılır mı. Bu hikmeti manayı keşif edebilmek kolay değil tabi. Cennet ucuz değil. Cehennem de lüzumsuz değil.

    Akıllı insan uzun vadeli stratejik düşünen insandır. Kısa vadeli düşünen insan, gelişmemiş insandır. Gelişmiş insan orta uzun vadeli düşünür. Ölümü , ölümden sonrasını düşünür. Hastalıklar da ölüm ve ölümden sonrasını düşündürerek bizim olgunlaşmamıza sebep oluyor ve ebedi hayata faydası dokunuyor. Bir nevi ibadet hükmüne geçiyor. Sıhhat bulsa gençlik sarhoşluğuyla ve zamanın safaatiyle eğlencesiyle hastalık anını muhafaza edemeyecek, belki gaflete düşecek. Bazı durumlarda gerçekten , musibet istenmez ama geldiği zaman da hastalığa karşı onun orta ve uzun vadeli sonuçlarını düşünmek lazım. Psikolojide sonuç bilinci diyoruz. İnsan yaşadığı acının sonuç bilincine sahipse sonuç bilincini düşünür. Ben şu an çile çekiyorum ama bana orta ve uzun vadede şu kazanımları olacak. Üniversite sınavını kazanmak kolay mı. Kolay değil. İlk okuldan orta okuldan başlıyorsun. O çileli yola giriyorsun. O emeğe o yatırımı yapmadan da o olmuyor. Ebedi hayat da aynı şekilde bu dünyada hayat olayına dayanıp doğru pozisyon alabilenler ancak ebedi hayata geçişle alakalı diplomayı hak edebiliyorlar.
    "İnanırsan Hayaller Gerçek Olur" Aynur Meydan'ın şiirinden. Çok doğru bir söz ama hiç tavsiye etmem...

  5. #5
    Çıraklık Dönemi osmangazi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2012
    Mesajlar
    1.360

    Standart

    Dini başa çıkma yöntemi özellikle tedavide kullanılan bir yöntemdir. Hepimizin içinde manevi bir potansiyel var. İyi parça var kötü parça var. İyi parçada manevi bir cevher var hepimizin içinde. Bu cevhere halk arasında moral gücü de deniliyor. Bu cevheri kullanabilen bir kişi büyük bir anlamın parcası olduğunu hisseden bir kişi her şeyi kontrol eden bir güç var, evrende hiç birşey tesadüfi değil. Her şeyin bir anlamı var diye düşünen bir kimse herşeyi yerli yerine oturttuğu için belirsizliği gideriyor. Korkusunu gideriyor. Ortaya çıkan hastalıklarla ilgili bir güven oluşuyor. Gelecekle ilgili bir güven oluşuyor. Bu güven dini başa çıkma manevi başa çıkma olarak tedavi değeri çok fazla
    "İnanırsan Hayaller Gerçek Olur" Aynur Meydan'ın şiirinden. Çok doğru bir söz ama hiç tavsiye etmem...

Benzer Konular

  1. İlahi Aşk ve Ölüm
    By Tyler Durden in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 18-02-2016, 12:39 PM
  2. ölüm
    By mslmu in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 28
    Son Mesaj: 23-05-2012, 05:30 PM
  3. ÖLÜM.
    By bekirecr in forum Tanışma Köşesi
    Cevaplar: 9
    Son Mesaj: 21-07-2011, 02:45 PM
  4. ölüm Psikolojisi
    By psk_kagan in forum Yaşlılık Dönemi
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 26-05-2008, 07:10 PM
  5. ölüm ne acı...
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 31
    Son Mesaj: 22-05-2008, 03:27 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •