Borderline yapıdaki bireyler, uzmanlarca çabuk fark edilir. İlişkilerini anlatmaya başladıklarında anlaşılır ruhsal yapıları. En çok tezatlıklar dikkat çeker. Mesela borderline bireyde güzellik-yakışıklılık, zarafet, bilgi, görgü her şey vardır. Partnerine bakarsınız, tam tersi bir karakter! Hem fiziksel hem duygusal açıdan karşısındakine zarar veren bir kişilik... Borderline’ ın böyle birisi ile ilişkisini sürdürmekteki ısrarı şaşırtır sizi. Bu birisi de genellikle narsisisttir. Bazıları, bu patolojik ilişki uğruna, duruma müdahale etmeye çalışan ailesini bile silme noktasına gelir.

“Teşbihte hata olmaz” şiarından hareketle örnekler vererek konuya açıklık getirmek gerekirse;
Borderline; doktora yapmış, belli çevrelerde yetişmiş, varlıklı bir ailenin çocuğu. Karşısındaki; ortaokul mezunu, işsiz, (hatta bazen evli)… Arada yirmi yaş fark var. Nasıl olacak bu iş? Tabi ki sosyal normlara saplanıp önyargılı olmayalım ama yani bunlar ne konuşacaklar? Ne paylaşacaklar? Hangi yemeği yiyip nereye gidecekler?... Bazen birbiriyle o kadar alakasız çiftlere rastlarsınız ki; kendi aralarında anlaşmalarını bir kenara bırakın, bu iki farklı karakterin çevreleri birbirleri ile nasıl anlaşıyor diye düşünürsünüz. Bunlar genellikle borderline-narsisist çiftlerdir.

Anlatmak istediğim şu ki ‘borderline’ seçmez. Onun için bunların çok da önemi yoktur. Peki o zaman, borderline bireylerin aradıkları şey nedir? ŞEKLİNİ ALABİLECEKLERİ BİR KAP ARARLAR. Narsisistik kişilikler tam da bu özelliktedir. Narsisistler “ben sana çok güzel ev sahipliği yaparım, gel şevkatli kollarıma” havasını çok güçlü verirler. Bu havadan başka bir özellikleri yoktur çoğu zaman. Narsisistin yaptığı tek şey görüntü ve poz vermektir. Bu görüntünün arkası boş olsa bile, borderline bunu fark etmek istemez.

Narsisist ise kendine uyumlanacak, arkasında dolancak kişilere ilgi duyar. Partnerinin, kendisi için sürekli kıskançlık krizine girmesi narsisisti cezbeder. Ancak en büyük cezbedici unsur borderline’ ın bir konteyner olma potansiyelidir. Borderline’ ın bu potansiyeli sayesinde narsisist, kötü duygusunu yükleyebilecektir. Çünkü normal bir birey o yükü kaldıramaz.

O yüzden borderline ve narsisistler birbirlerini hemen çekerler. Bir ortama girdiklerinde, savaş uçaklarının birbirine kilitlenmesi gibi borderline ve narsisist bireyler anında birbirlerine kilitlenir ve yakınlaşmaya başlarlar. Psikoterapi seanslarında sık duyarız: “hocam hep böyle problemli kişilerden hoşlanıyorum nedense?” cümlesini. Çünkü normal bireyler hem borderline’ı hem narsisisti kesmez, sıkıcı gelir onlara. Adrenalin ararlar. Kavga, gürültü, didişme, ve türlü atraksiyonlar her ikisini de diri tutar. Bazen ayrılıp kendilerine normal bir partner bulurlar ama çok kısa sürer normal partnerlerle olan ilişkileri. Sıkıcıdır çünkü normal ilişkiler. En büyük korkusu terkedilmek olan kimi borderline , olur da bir gün terk etmeyecek bir sevgili bulursa ilk terk eden kendisi olur…

Psikoterapiye gelişleri de kişilik özelliklerinin izlerini taşır. Borderline, genellikle terkedilme üzerine gelir. Saat başı arayarak, sürekli kendisi ile ilgilenmesini bekleyerek ve bu olmadığında didişerek boğmuştur narsisisti. Bazen bitmekte olan bir ilişki için son bir umutla narsisist partnerini de sürükler getirir terapiye. Ancak zorla koltuğa oturtulan narsisist olgun görünerek, mantıklı konuşmalar yapmaya çalışarak problemin kendinden olmadığını ispatlamaya çalışır. Çoğu acemi psikolog da alet olur bu oyuna. Sorunun sadece feryat figan halindeki borderline’ da olduğunu düşünür. Oysa ki sormak gerekir narsisiste, “anlattığı kadar problemli biriyle ilişkiyi neden sürdürüyor?” olduğunu!

Bu soruyu sorup da narsisistin dünyasına girmeyi başarırsanız, -ki bu genellikle çok zordur- aslında daha büyük bir trajedi ile karşılaşırsınız. Değersizlik duygusu o kadar derindedir ki ona temas etmemek için bir ömür mücadele eder. Bazıları, uyuşturucuyla bastırır o derinden gelen değersizlik kokusunu. Olgun olanı ise mal, mülk, kariyer peşinde koşturarak. Ama en olgun olanıyla bile biraz uzun vakit geçirirseniz üzerinize sindiğini hissedersiniz o değersizlik kokusunun. Hissetmeyen sadece kendisidir. Ve hissetmemek içindir tespih tanesi dizer gibi hayatına eklediği her sevgili. Ömrü boyunca verdiği bu mücadelenin boşa çıktığını gördüğünde depresyona girer. Ya da bir panik atak geçirerek gelir terapiye. Bu durumda bile yiğitliğe leke getirtmeme derdindedir. “Aslında bir problemi yoktur, kendini keşfetmek için gelmiştir, objektif bir insan olduğu için kendisine dışarıdan bakmaya ihtiyaç duymuştur”… “Benim şöyle bir derdim var doktor, senden yardım istiyorum” demek kadar ağır bir durum yoktur onun için dünyada. İşte biraz da bu yüzdendir narsisistin trajedisi.

Velhasıl zordur hem borderline’ ın hem narsisitin işi…

* Not: Borderline ve Narsisistik yapıların klinikte çok farklı görünümleri olabileceğinden yukarıdaki örnekleri tamamına genellemek doğru değildir.

Mustafa GÖDEŞ
Klinik Psikolog

http://www.psikoterapist.com.tr/blog...sist-aski.html