Tamamiyle hazırlıksız girilen bu dönemde bir çok hurafe, bir çok takıntılı davranış oluşur. Çogu, bu küçük bünyenin cinsel hayatını tamamiyle baştan yazacak derecede büyük etkiler yaratır. Bazıları ise 5-10 sene sonra geriye dönüp bakıldığında gülümsetir. Kız ve erkeklerde farklı farklı olan bu sanrılar, genellikle "Ben biliyorum" diyen puşt arkadaşlar yüzünden oluşur. O "Ben biliyorum" arkadaşları öyle ağzımız açık dinleriz ki, sanki Haydar Dümen konferans veriyor. İnanır güveniriz ona, "Çok yaparsan, düşermiş", "Bisiklete binersen delinirmiş", "Bu yaşlarda gelmiyosa ilerde de hiç gelmezmiş"...

Bu sanrıların oluşup, gerçekliğe doğru adım atması çoğu zaman başka bilene, büyüğümüze soramamamız yüzünden olur. Bedendeki o büyük değişikliklerin utancı ile "Nooldu yavrum nen var" sorusuna "Okulda kavga ettik ondan moralim bozuk" gibi geçiştirici cevaplar verilir. Ebeveynler de bu konuda çocuklarını karşılarına alıp bir bir anlatma, bilgilendirme konusunda aynı çocukları gibi cesaretsiz ve yeteneksiz olunca işler sarpa sarar.

• Erkeklerde ilk sanrı o puşt arkadaşlarının "Bakın olm bakın" diye diye çükünü göstermesiyle başlar. Eve gidip, kilerde kendisininkini kontrol eder ve hayıflanmaya başlar. İlk düşündüğü şey, "Hep böyle kalacak, ühüü"dür. Daha sonra yine aynı arkadaşın "Olm ben bi osbir çekiyom, var ya 2 metre attırıyorum" beyanatıyla, çükü ile oynamaya, hareketlendirmeye çalışır. Nafile olmuyordur. Üzülür. Bilmez ki daha erkek olmayı zamana bırakması gerektiğini. Oynar, oynar, oynar, çişi gelince "Aha! bişiler oluyo galiba" diyerekten "İşte ben de yaptım, sonunda" hissine kapılır. Sonra anne gelir; "Bu ne? sidik kokusu mu bu?... Ahmet?"

Daha sonra yine aynı arkadaş vasıtasıyla, Show Tv'deki kırmızı noktalı filmlerle ve arkasında pozisyonlar olan 52 kağıtları ile tanışır. O sıralar hiç bi işe yaramasa da, "Tabi olm ben de yaptım, çok zevkliydi" deyip, kendini arkadaşları arasında kayda değer bir mevkiye koyma niyetindedir. Zaten diğerleri de, o puşt arkadaş dahil, bu konularda atıp, savuruyorlardır. Yaptıklarını ve attıkları palavraları "erkek olma" zannederler.

Seslerinin en çatallı döneminde konuşmaya küserler. "Öritmenim!" gibi 2 saniyelik bi ses çıkarma hadisesinde bile en az üç lambdalık bir iniş çıkış sağlayabildikleri için hayatlarının geri kalan dönemlerinde de bu şekilde bir cırtlaklıkla dolaşacaklarını zannederler.

Bu dönemde ilk kez tıraş bıçakları ve taraklar ilgi çekici gelmeye başlar. Bazıları beyaz ten üzerine, siyah tüyleri bıyık ya da sakal zannedip yarattığı iğrenç görüntüden, bıyık terlemesinden habersiz bunun böbürlenecek bir şey olduğunu zanneder. Bazıları da, pürüzsüz ve tüysüz suratında sakal, bıyık görmek için, anne babadan gizli gizli "Annee ben banyoya giriyorum, kimse gelmesin arkamdan" şeklinde bir beyanat verir ki bu "Anne ben ya osbir çekcem, ya da bi boklar karıştırıyorum işte..." anlamına gelen eleverici bir cümledir. Pek tabi genç adam verdiği bu açığın farkında değildir. Anne de daha önce banyoya girerken hiç böyle bir beyanat bulunmayan çocuğunu görmezden gelir, çünkü nasıl konuşulacağını, nasıl tepki verilebileceği konusunda bilgili değildir malesef. Sabahları ayna karşısında, dil dışarda saç taramalar, okula giderken babanın eşşek ölüsü kadar ağır parfümlerini sıkmak gibi karşı cinsi etkileyeceğini sandığı gereksiz eylemlere girişir. İlk kez "anneeeaaa ayakkabı boyası nerdeeaa" diye bağırılır o dönemde.

Aynı zamanda hayıflanma zamanıdır. İlkokul 3'te 4'te salak salak kızların arkasından koşturup, okul bahçesinde çimlerin üzerine yatırdığında, kızların saçını şeçmekten başka aktivite yapmadığı için pişman olur ve bir daha o pozisyonu yakalayamayacağı konusunda yenilgiyi kabullenmiştir. Kızları o zamanlar kafanıza vurup sizi sinir etmeye çalışan varlıklar olduğunu zannettiğiniz için yerleri döversiniz.

• Halbuki kızlar erkeklerden daha çabuk geliştiği için amaçları farklıdır. Ama kapasitesi gelişmemiş erkek çocuğu bunu kavrayabilecek durumda değildir. Zaten kızların bu salak, anlayışsız yaşıtlarıyla ilgilenmesi çok kısa sürecektir. Daha sonra hedefleri liseli erkekler, popüler şarkıcılardır. Adlarını defterlerinin üzerine yazarlar. Fakat birisi geldiğinde hemen defteri saklar, bişi olmamış gibi yamaya çalışıp, "Kesin bişi var" izlenimi verirler.

Kızlardaki bedensel değişimler erkeklere oranla daha belirgin olduğu için, belirtileri gizleme zorunluluğu gibi bir göreve sahip olduklarını sanırlar. Göğüslerini göstermemek için, kambur taklidi yaparken, sütyenle tanışmaları ve daha 15'lik bile olmamış göğüslerine 70'lik sütyen takarak, böğürlerinde sağa sola kayan bi külte ile dolaşırlar.

Adet görmeleri en ilginç tecrübeleridir. İlk anda "Anneeeaaa ölüyoruuuum" diye bağıranlar bile vardır. Daha sonra babaanne ya da anne tarafından gülüşmeler içinde tokatlanması da, cinselliğe ilk adımı attığının işaretinden çok, "Sus bakiim tebiyesiz, bi daha olu orta öyle şeyler konuşmucaksın" mesajı verir. Bu yüzdendir ki, kızlar bu kanamaları hiçbir zaman normal karşılamazlar. Sanki erkekler böyle bir şeyi hiç bilmiyormuş da tüm dünyadaki kızlar olarak bu gizli sırrı saklama görevi onlara verilmiş gibi düşünürler. Her zaman kırmızı renk arar dururlar. Sandalyede, sırada, halıda, koltukda...

Kızlardaki ses değişimi de erkeklerdeki gibi kalınlaşma yönünde olduğu için ilk anda kızlar "Anam! Erkek oluyorum galiba" diye düşünürler. Bu dönemdeki kızlara "Erkek Fatma" denir. Yeni tanıştığı cinselliğini gizleme görevini yerine getirmek için, erkek gibi davranır, "Ne be! Ben de oynucam futbol" gibi gubik istekleri vardır. Erkek arkadaşlarıyla arasında herhangi bir fark yokmuş gibi bir etki bırakmaya çalışır. Bu dönemde bir çok erkek kovalanır, pataklanır, yüzü tırmalanır.

Daha sonra erkeklerin kovalamanmayacağını anladığı dönemler gelir. Daha ziyade büyük erkeklere ağzının suyunu akıtırlar. İllaki "Hey girl" tarzındaki dergiler alınır, içindeki gubik testler çözülür, Tarkan'a ne kadar yakın olduğunu, nasıl bi erkek aradığını bu testlerden öğrenir. (bkz: Kadın dergileri testlerindeki sorular)

Velhasıl her iki cins te birçok sanrı ile o küçük beyinlerini doldururlar. Eğitim süreci ve yeni arkadaşlarla bu gerçek dışı sanrıların çogu atılır. Fakat bazen tüm hayatını küçük bi köyde tamalamakdan başka şansı olmayan bireyler, "Sıcak patlıcanın üzerine oturunca gebe kalınır", "Bele alabalık sarılınca adet ağrısı azalır", "Çok yaparsan boyun kısa kalır", "Öpüşünce hamile olunur", "Bana bişi olmaz" gibi inanışlarla yaşamaya devam ederler ne yazık ki...

http://www.anafikir.com