7 sonuçtan 1 ile 7 arası

Konu: OKB Hakkında Yaşadıklarım

  1. #1
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Apr 2017
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    13

    Standart OKB Hakkında Yaşadıklarım

    Merhaba arkadaşlar,
    Bu yazıyı yazmaktaki amacım hem sıkıntılarımı paylaşarak azaltmak hem de yazıyı okuyan ve benimle aynı veya benzer sorunları yaşayan arkadaşlara yalnız olmadıklarını hatırlatmaktır. Size kısaca bu konuyla ilgili kendimden bahsedeyim. OKB ile ilgili bir çok yazı okudum. Bu konuda tedavi de gördüm. Büyük oranda işe de yaradı. Aslında ne yapmam gerektiğini biliyorum. Davranışçı bilişsel terapi dedikleri olayı biliyorum. Ama belki de bunu yapacak gücü bulamıyorum kendimde. Yani kısaca üzerine gitmeyi. Zorlantı veya nötralizasyon dedikleri şeyi yapmamam gerektiğini. OKB nin bana dayattığı şeylere direnip, yeterince acı çekip bir şey yokmuş gibi davranmayı. Bunlar alışkanlık haline gelene kadar, artık beynim bana “tehlike altındasın” sinyali vermeyene kadar. Bunu bazı takıntılarımda başarmış olsam da özellikle temizlik takıntılarımla ilgili çok da başardığım söylenemez. Kimseyi ümitsizliğe sevk etmek istemem. Aksine çok ağır olanları yendim. Hem de düşündüğümden daha kolay oldu. OKB bütünüyle aşılabilir bir durumdur kanımca. Fakat dediğim gibi benim aştıklarım da oldu aşamadıklarımda. Kısmen hallettiğim sorunlarım da oldu. Bunları sizlerle başlıklar altında paylaşmak istiyorum.

    UMUMİ TUVALETLER
    Zaman zaman halletmişim gibi hissetsem de genelde sıkıntı yaşadığım durumlardan birisidir umumi wc kullanma olayı. Tuvalete girerken kapının kolunu tuttun normal olarak. Pantolununu kemerini çıkardın. İşin bitti. Sonra kapının içerideki kolunu tuttun , çıktın. Ellerini yıkarken üzerine sıçratmamaya özen gösterdin. Ellerini yıkarken lavaboya değdirmeden yıkadın. Sonra musluğun üzerini de sabunladın. Ona da su döktün ve wc’den çıktın. Aslında sıkıntı yok gibi görünüyor ama öyle değil işte. Bir kere wc ye girerken kapının kolunu tutuysam sonrasında dokunduğum ne varsa kirleniyor benim zannımca. Ondan sonra kemeri de yıkamak gerekiyor pantolunu da kazağı da artık nereye dokunduysam. O yüzden ben bir peçete yardımıyla kapıyı açıyorum. İçeride hiçbir yere değmemek için özen gösteriyorum. Sonra çıkarken normal bir şekilde kapıyı tekrar açıp ellerimi yıkamaya yöneliyorum. Bu kısım da sıkntılı. Ellerimi normal bir şekilde yıkayamıyorum umumi lavaboda. Lavaboya değecek diye tedirgin bir şekilde. Kollarım zaten sıvanmış bir vaziyette. Ben bunları yaparken yandaki vatandaşın montunun kolları hep lavaboya değiyor ve bu adamın umurunda bile değil. Normal bir şekilde hayatına devam ediyor. Belki de olması gereken bu. Ben ise daha sonra bu adamla tokalaşmak zorunda kaldığımda montunun koluna da elim değdiğinde sanki elim direkt olarak lavaboya değmiş gibi sıkıntı yaşıyorum.
    Büyük abdest yapılacağı zaman mekanda alaturka hela taşı yoksa daha fena. Hadi bu durumu bir şekilde atlatıyorum peçeteyle kapı açarak ,ıslak mendil kullanarak falan ama eğer tuvaletlerin hepsi klozet ise kötü. Daha önce denedim birkaç kere oturacağım yere tuvalet kağıdı sererek falan ama olacak gibi değil. Anlayacağınız benim için evim veya temiz olduğunu düşündüğüm bir yakınımın evinin dışında tuvalete gitmek zulüm.



    KAN
    Kan benim için Hiv demek. Aids demek. O yüzden parada, toplu taşıma araçlarında, sağlık hizmeti veren kurumların kapı kollarında vs. bir çok yerde bu konuyla ilgili tedirginlik yaşıyorum halen. Her ne kadar sağlık yetkilileri hiv virüsünün dış ortama dayanıksız ve kolayca ölebilen bir virüs olduğunu belirtiyorlarsa da bendeki sıkıntı tamamen bitmiş değil. Dokunduğun eşyada kan olmasa bile kana benzeyen bir şey varsa sanki kanmışçasına önlem almak gereği hissediyorum. Dokunmamış olsam da “ya değdiyse” endişesiyle yıkadığım zamanlar olmuştur. Sırf bu yüzden hastanelere, sağlık ocaklarına,iş yeri revirlerine zaruret olmadıkça yaklaşmıyorum.
    EL SIKIŞMA
    İnsanlar karşılaşınca tokalaşırlar normal olarak. O sırada karşıdakinin seninle tokalaşmadan önce nereye dokunduğunu bilemezsin. Zaten normal insanlar da bunu düşünmezler. Tokalaşarak geçen ölümcül bir hastalık da yok bildiğim kadarıyla. Ama ya elinde kesik varsa. Ya bir yeri kanıyorsa ve farketmemişse. Wcden çıkıp ellerini yıkamadıysa vs. Bunlar düşünülecek şeyler değil aslında ama maalesef durumum bu. Bazen karşıdaki elini uzatmasa diye dua edesim geliyor. Tokalaşmayınca da insanların gözünde soğuk ve yol yordam bilmeyen biri oluveriyorsun. Üzüldüm şimdi. Neyse.

    YERE DÜŞEN EŞYAYI ALAMAMA
    İnanın bazen yere param düşüyor da 1tl alamıyorum. Ne kadar üzülüp bunalıyorum bilemezsiniz. Kimliğim, telefonum vs. gibi şeyler düştüğünde alıyorum elbette ama düştüğü yere bağlı olarak ya sadece ıslak mendiller yada çamaşır suyu damlatılmış ıslak mendile silmem gerekiyor. Yerler her zaman temiz olmuyor. Bir sürü insanın tükürüğü,balgamı vs.. Ayrıca düşürdüğüm yer umumi wc ye yakın falansa yerlerin komple pis olduğunu düşünüyorum. O yüzden de yere düşen her neyse alınıp yıkanmalı ya da silinmeli. Yoksa? Yoksa bir şey olacağından değil aslında. Yıkamazsam yere düşen o eşyama dokunan her şey de o şekilde kirlenmiş olur ve ben yıkayacağım yada sileceğim eşyaların sayısını arttırmış olurum.

  2. #2
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Apr 2017
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    13

    Standart

    PANTOLON PAÇALARI VE AYAKKABI BAĞCIĞI
    Pantolon paçalarının yere değmemesine azami derecede dikkat ediyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi yerde tükürük , balgam, kanlı peçete veya sargı bezi vs. gördüğüm için sıkıntıya giriyorum. Belki de benim gözlerim hep onları görüyor algıda seçicilik dedikleri durum gereği. Umum wc kullandıysam ve paçalarım yere değiyorsa. Yada ayakkabımın bağcığı çözülmüşse. O bağcığı çıkarıp atmam falan gerekiyor. Çok sıkıntı yaşadım bu ayakkabı bağcığı yüzünden. Yolda giderken bir bakmışım bağcığım çözülmüş ve yere değiyor. “Kim bilir ne zaman çözüldü de nerelere, nelere değdi “ diye geçiyor içimden. Hele bir de İstiklal Caddesi gibi kalabalık ve her meşrepten insanın yürüdüğü bir caddede yere değdiyse daha da fena.


    ELİNİ YALAYAN SATICI
    Yahu bari ekmek alırken yapmayın arkadaş! Adam elini güzelce yalıyor, poşeti açıyor sonra o tükürüğüyle ıslattığı eliyle ekmeği alıp poşete koyuyor. Sonra da afiyet olsun. Poşet zaten tükürüklü tutman gerekiyor, ekmek de tükürüklü. Ye bakalım. Poşet açması gerekmiyorken bile elini yalamaktan yalama olmuş satıcılar tanıdım. Adam sigara vermeden önce elini yalıyor Şafak Sezer’in İtmen’de telefon etmeden yaladığı gibi. Bu durumdan da son derece rahatsızım.



    VİRÜSLERİN EŞYADAN EŞYAYA BULAŞMA DURUMU
    Örneğin travesti, hayat kadını, eşcinsel olduğunu düşündüğüm birisi, yada zenciler vs.. ( Burada kimseyi hor görme veya yadırgama söz konusu değil. Sadece onların daha çok korunmasız veya çok partnerli cinsel hayata sahip olduklarını düşündüğümden ve Hiv veya bulaşıcı hastalık taşıma ihtimallerinin fazla olduğunu düşündüğümden dolayı) ile bir şekilde tokalaşmak yada temasta bulunmak zorunda kaldığım zamanlarda elimi veya temas eden eşyamı, elbisemi yıkayıp yıkamamak konusunda büyük tereddüt yaşıyorum. Bir şey olmayacağını biliyorum fakat bir türlü içim rahat etmiyor. Bir kere yıkarsam beynimin bana aynı durumlara maruz kaldığımda sürekli yıkamam gerektiği mesajı vereceğini biliyorum.” Dayanmalıyım! Yıkamamalıyım!” diyorum kendi kendime. Çoğu zaman başarsam da. Bazen zayıflık gösterdiğim oluyor. Aslında asıl sebep şu ; Ben o anda elimi yıkamazsam oradan telefonuma geçecek, kimlik kartıma,cüzdanıma,gözlüğüme, kemerime vs… Dolayısıla silmem yada yıkamam gereken şeylerin sayısı ve benim sıkıntım artacak. Bu durumlarda şunu düşünüyorum. Toplu taşıma araçlarında koltuklar, tutacaklar, kapı kolları herkesin ortak kullanımına ve temasına açık. “Takma kafanı” diyorum “Bir şey olsaydı bir sürü insana olurdu” . Bu da bir rahatlatma tekniği işte. Bir de bazı kafama taktığım ve ciddi risk gördüğüm durumlarda ( Bana göre ciddi risk oluşturan bir durumun normal birine göre ne kadar ciddiye alınması gereken bir durum olduğu tartışılır tabi) çamaşır suyu katkılı suyla siliyorum bulaşı olduğunu düşündüğüm eşyaları.. Bir sürü telefonum bozuldu bu yüzden. Ama anlayamadığım bir şekilde bazı durumlarda sadece ıslak mendille silmek yetiyor. Mesela bir keresinde dolmuşta travesti olduğunu düşündüğüm şahıs kafama hapşırdı. Ciddi bir durum gibi algılayıp o şekilde işlem yaptığımı hatırlıyorum. Çünkü ense,saçlar, mont, kapşon vs. hepsi ciddi risk altındaydı zannımca.

  3. #3
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Apr 2017
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    13

    Standart

    SU VEYA SIVI SIÇRAMASI
    Hepinizin başına gelmiştir kaldırımda yürürken başınıza, kolunuza, elinize, yüzünüze su damlaması durumu. Bu bazen klima suyudur, bazen asılmış ıslak bir çamaşırdan damlayan sudur, bazen yeni sulanmış olan saksıdan damlayan sudur. Ama ben her seferinde kafama birinin tükürdüğünü düşünüyorum. Yada bilerek, idrar veya kendi vücut sıvılarından birini damlattığını. İkincisi çok zayıf bir ihtimal tabii. Paranoyak bir durum. Ama ilki ,yani birinin tükürmesi durumu bir kere başıma geldi. Bir okulun önünden geçerken çocuklar tükürdü. Tükürdüğünü biliyorum çünkü yanımda bir arkadaşım vardı ve tükürüğü teşhis etmişti  . Bazen su damladığında bakıyorum damlama ihtimali olan bir yerde yok. Sonra bir bakıyorum yağmur yağmaya başlıyor. Meğer kafama veya düşen o damla yağmurun ilk damlalarından biriymiş. Sonra içimde büyük bir mutluluk. Kafama biri tükürmemiş, yaşasın! 


    Bunun haricinde geçen araçların su sıçratmasından korkma durumum var. Bir de ben araçla giderken camdan su sıçraması durumu. Mesela yolda bir vidanjör çalışıyor. Oradan kanalizasyon suları sıçrayabilir veya orada vidanjör varsa rögar taşmıştır, yerler lağım sularıyla doludur. Oradan geçen gamsız araçlar eğer benim camım açık olursa üzerime su sıçratabilirler. Sıçratmasalar bile bana sıçratmışlar gibi geleceğine eminim. Öyle gelmese bile her ihtimale karşı yıkanıp paklanmakta fayda var diye düşünürüm . Eğer cam kapalıysa ve sadece araca su sıçradığını düşünürsem aracı yıkamaya çekerim ve dışarı çıkmam. Çünkü çıkarsam kapı kolunu tutmak durumunda kalırım tekrar araca binmek için. Yada yıkamacı çocuk kapıya veya aracın pislik sıçradığını düşündüğüm herhangi bir yeriyle temas ettikten sonra aracı yıkamak için ileri geri alacak ve herşeyi mahvedecektir. Bu sefer aracın içini de dezenfekte etmek zorunda bırakacak beni.
    Çöp kutularından da uzak yürümeye çalışıyorum elimden geldiğince. Onun haricinde bir de AVM otoparklarındaki pis su toplamalarının altından geçmemeye çalışıyorum. Otoparkta yerde bir ıslaklık varsa yukarıya bakıyorum aracı park etmeden önce acaba su damlayan tesisat pis su tesisatı mı , yangın falan mı? Pis su tesisatının altına çekmiyorum arabayı.
    Tamam, bunların bazıları zan, bazıları kuruntu, bazıları gerçekten uzak bazıları gerçeğe yakın. Ama gerçek olan şeyler de oluyor tabii hayatımda. İş yerinin bodrum katında firmaların depoları vardı. Bir gün orayı bildiğiniz bok bastı. Rögardan kanalizasyon suları geri geldi ve bodrum kat pisliğe battı. Bizim de aşağıda eşyalarımız vardı. Ben aşağıya inemediğim gibi inenlerden de uzak durdum. İş yerine gidemedim bir süre.Aradan 4 yıl geçti. Bodrum kata halen inmiyorum. Temizlediler ,tesisat tamir edildi falan ama ben inmiyorum. Unutamıyorum. Benim için artık orası pis. Oraya girersem ve bir yere değersem yandım gitti. Peki ya o insanlar ne yapsın? Eşyaları aldılar temizlediler, oraları çamaşır sularıyla temizlediler falan filan. Peki ben neden inemedim? Benim sorunum ölüm korkusu değil. Sonradan çekeceğimi bildiğim sıkıntıların korkusu.

    GENEL SIKINTILAR
    Film izlerken bile aklımda bunlar. Polisler cinayet mahaline giderler, her yer kan. Ayakkabılarına paçalarına değebilir diyorum. Eldiven giyip maktule dokunuyorlar ama montları yada kolları da başka yerlere değiyor. Ya diyorum maktül hivli yada hepatitliyse. Neden önemsemiyorlar? Ben gördüğüm her kırmızlığın kan olma ihtimali üzerinde düşünürken aslında onların bu kadar rahat hareket etmelerini kıskanıyorum. Özeniyorum.” Ben de böyle rahat olabilsem keşke” diyorum.
    Ben avm tuvaletlerinde ellerimi yıkarken kabinden yeni çıkan birinin üzerime dokunmadan geçip gitmesi için dikkat ederken, yada kabine girip çıkarken hiçbir yerimin kapıya, duvarlara değmemesine özen gösterirken filmlerde tuvaletlere yatıyor insanlar. Kavga sahneleri çekiliyor tuvaletlerde. Acaba diyorum “Bu sahneyi dekor olarak yaptıkları ve hiç kullanılmamış bir tuvalette mi çekiyorlar yoksa heryeri çamaşır suyuyla silip yıkadıktan sonra mı çektiler bu sahneleri”

    Gerekmedikçe bir yere dokunmak istemiyorum. Merdiven korkulukları, kapı kolları, bir başkasının telefonu. İnsanlarla da mecbur kalmadıkça tokalaşmıyorum. Bunun eksikliğini hep yaşıyorum hayatımda. Bazı insanlar kendini beğenmiş ,soğuk biri olduğumu düşünüyorlar belki de. Onlara bunu nasıl anlatabilirim ki? Berberimle tokalaşmak istemiyorum. Her seferinde elini uzatıyor ben de tokalaşıyorum tabii ama sonrası sıkıntı.Neden? Çünkü berberler traş ederken kanla temas edebiliyorlar . Yada kanla veya insanların vücutlarıyla temas etmiş olan berber araç-gereçleriyle sürekli temas halindeler. Daha önce de belirttiğim gibi mesele ölüm korkusu değil. Verdiği büyük ızdırap. Elimden eşyalarıma geçmesi ve onların da yıkanacaklar veya silinecekler listesine eklenmesi endişesi. Hele bir de kanla gerçekten temas ettiğini düşündüğüm bir eşya olursa onu ıslak mendille değil çamaşır suyu katkılı deterjanla silmek durumunda kalıyorum. Kafamdan atamıyorum bazen. Belki de yeterince beklemiyorumdur. Yeterince bekleyip sıkıntıya katlansam azalıp geçecek belki de. Bazen azalıyor ama zor bir zamanımda, depresif bir anımda yakalayınca işler daha da zorlaşıyor.
    Pantolon denemek de benim için çok büyük sıkıntı. Düşünsenize o pantolonu sizden önce kimler kimler giyip çıkardı. İç çamaşırına değdi. İdrar artığı, sperm artığı, bok artığı bile olması çok ama çok muhtemel pantolonun benim iç çamaşırıma değen kısmında. Bunlardan hastalık bulaşır mı? Bilmiyorum ve sanmıyorum ama müthiş derecede rahatsız oluyorum. Ne mi yapıyorum? Hiçbir şey. Mecburen deniyorum. Eve gidince de kırklanıyorum banyoda.Sonra da o pantolonu yıkamadan giymiyorum o kadar.
    Metro turnikelerinden geçerken de benzer sıkıntılarım var. İnsanların önlerinde kan veya sperm kalıntısı olabilir turnikeden geçerken. Ben de geçtiğim zaman bana bulaşır diye düşünüyorum. Neden kan ve sperm? Çünkü virüslerin en yoğun olarak bulunduğu vücut sıvıları bunlar diye biliyorum, o yüzden.
    Aslında benim bu temizlik takıntımın temelinde çok eskiden yaptığım ve pişman olduğum bir olay yatıyor. Bu el yıkamalar, onu silmeler vs. bu pişmanlığın bir dışa vurumu. Macbeth misali. Yıkadığımda, sildiğimde sanki yaşadığım pişmanlıkları da hayatımdan silip uzaklaştırıyormuşum gibi geliyor sanırım. Bu üzüntüyü, pişmanlığı uzaklaştırmak için beynimin bulduğu bir hile sanırım bu.
    Dini konularda da takıntılarım var. Eskiden çok çok fazlaydı fakat hem dinimi hem de bu okb’nin yapısını öğrendikçe büyük ölçüde aştım bu konuları. Ama yine kadere isyan, kadere küfür, Allah’a isyan şeklindeki şarkılardan büyük rahatsızlık duyuyorum. Şarkının melodisi, tınısı güzel olsa da şarkını çaldığı radyo frekansını değiştirmezsem sanki ben de öyle düşünüyormuşum ve “ Bir şarkı için Allah’ a olan inancımı zedeliyormuşum” gibi geliyor.
    Sevdiklerimin başına bir şey gelmesinden korkmakta sıkıntılarımdan birisi. Özellikle çocuklarımın. Evdeki elektrik prizleri, kaynayan tencere, açık unutulan bir cam vs. Bin türlü şey geliyor insanın aklına. Ya yolda yürürlerken araba çarparsa. Ya onlar evde cam önüne yakın bir yerde oynarlarken dışarından bir maganda ateş eder de onlara isabet ederse. Bunların hiç birisi olmamış şeyler değil. Ama bunlar için endişelenmek bunları engeller mi bilmiyorum. Ama yine de prizler konusu mühim bence.

    Bir de eskiden “ Ya birini yanlış yönlendirirsem” diye bir endişe taşırdım. Ya benim dikkatsizce kullandığım bir cümleden ötürü birisinin başına kötü bir şey gelirse. O yüzden anlattıklarıma hiç yalan ve abartı katmamalıyım. Her şey dosdoğru bir şekilde anlatmalı ve izah etmeliyim. Çok dikkatli davransam da yine de endişem geçmiyordu. Hastalığı tanıdıkça bu konudaki endişelerim de azaldı. Ama iyi hikayeler abartıyı hakeder dimi 

    Zor bir hayat yaşıyoruz. Bizler. OKB’liler. Uzun süre hastalığın pençesinde kalınca hayat öyle sanıyor insan. “Benim de kaderim buymuş” diyor. Çabasını azaltıyor. Çünkü okb’nin yap dediklerini yapmamak o kadar büyük anksiyete ve sıkıntıya yol açıyor ki insan acıdan öleceğini sanıyor. Ama ölmüyor işte. Belki de olayın kilit noktası orasıdır.

  4. #4
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Apr 2017
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    13

    Standart

    Bu yazıyı yaklaşık 1 yıl önce paylaşmışım. Fakat o zamandan beri sadece bir kişi cevap yazmış. Allah razı olsun. Bunları yaşayan, böyle düşünen,böyle hisseden kimse yok muydu acaba başka?

  5. #5
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    May 2013
    Mesajlar
    21

    Standart

    Yazinizi yeni gordum, varmi bir gelisme ?bendede kan gorsem yada benzetsem hiv geliyor direkt aklima . Okb disinda anksiyete bozuklugumda var herseyi en kotusune yoruyorum. Asiri dikkat daginikligi ve bikkinlikta cabasi

  6. #6
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Apr 2017
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    13

    Standart

    O kadar emek verip tek tek her sıkıntımı yazdığım bir yazının nasıl karşılık bulacağını, bunu yaşayan insanların olup olmadığını merak etmeyip 1 yıl sonra girip baktığımı düşünmen garip ve üzücü. Belki birileri buradan cevap vermek istememiştir de özel mesaj yazmıştır diye de mesajlarıma defalarca baktım. Keşke başkaları da yaşadıklarını benim gibi tüm detayıyla yazsa. Hem onlar bir nebze de olsa rahatlarlar hem de okuyan benzerlerini yaşıyorsa yalnız olmadığının farkına bir kez daha varır.Senden de bekliyorum mümkünse sıkıntılarını paylaştığın bir yazı Hybridtheory.

  7. #7
    Cahillik Dönemi
    Üyelik tarihi
    Jul 2016
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    985

    Standart

    -Konuyla alakasız-
    Hybridtheory, bana mesaj atar mısın? Ben sana gönderemiyorum mesaj almayı kapatmışsın.
    ''Genelde öyle olur dostum. Hayat, mutsuzluk fonunun üzerine mutluluk kırıntıları dökülmüş bir resim gibidir. Normal olan mutsuz olman zaten. Mutlu olman anormaldi.''
    dreamer8

Benzer Konular

  1. Bu yaşadıklarım ne?
    By pladsh in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13-04-2015, 02:21 AM
  2. Okb hakkında
    By antras in forum Obsesif- Kompulsif Bozukluk OKB ( Saplantı - Zorlantı )
    Cevaplar: 12
    Son Mesaj: 01-12-2014, 01:04 PM
  3. Yaşadıklarım Nedir?
    By MuAmMa in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 18
    Son Mesaj: 06-03-2013, 11:28 AM
  4. Yaşadıklarım düşüncelerimi yönlendiriyor.
    By yorum in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 36
    Son Mesaj: 04-03-2013, 01:37 AM
  5. yaşadıklarım hangi tanıya giriyor- başka ne yapabilirim
    By vurguni in forum Depresif Duygudurum ile Giden
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 01-11-2008, 10:19 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •