şunu farkettim: galiba rahatsızlığımı kabullenmiyorum. rahatsızlık beni yoğun bir yalnızlığa hapsetti. gönüllü bir yalnızlık...ağır yüklere alışmış gibi yaşamak. insanlardan kaçmak. gizlenmek. hayallerle örülmüş bir örümcek ağı yaratmak. ve bu ağın ansızın bir süpürgeye takılıp kaybolmasıyla bilinmeyen yerlere savrulmak.

ne kullandığım ilaçlar, ne bozulan ilişkiler, ne yitip giden amaçlar rahatsızlığıma kanıt olamıyor benim için. herkesin yalnızlığı kendine özgü belki. benim yalnızlığım fazla çaresiz, fazla uçsuz bucaksız. ve anlamsızlık.

acaba yaşıyor muyum? kendimi anlayabiliyor muyum? kendim için bir değer miyim? yoksa hırpalanıp, itilmiş bir çocukluğun devamını kendi ellerimle bugüne taşıyan ben miyim? her şey hızlı, her iş araacele derken her yanım yara bere.