Son yıllarda tıp alanında önemli gelişmeler olmasına rağmen hala bazı hastalıklar ölümcül olmaya devam etmektedir. Ölümcül hastalıklar psikolojik ve fizyolojik olarak, hem hasta ve ailesi, hem de sağlık ekibi açısından zorlayıcı bir durumdur (Peykerli, 2003).

Terminal evredeki hasta, yaşamının son günlerini yaşayan, ölmek üzere olan hasta anlamına gelir. Terminal dönemde hastanın kendisinin ve ailesinin psikolojisinin hazırlanması ve onlara yardımcı olunması gerekir.

Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre terminal dönem 5 aşamadan oluşur. Her aşamada hasta ve ailesi desteklenirse bir sonraki aşamaya geçiş kolaylaşır. Bu aşamalar inkar, öfke,pazarlık, depresyon ve kabullenme olarak sıralanmıştır.

*İnkar: Bu dönemde hasta zihinsel olarak öleceğini anlasa da duygusal olarak bunu inkar etmektedir. Bunu eroin kullanan bir gencin ailesinin tepkisine benzete biliriz. Aileye gencin kan sonuçlarını eline almış olsa bile bunda bir yanlışlık olduğunu, kendi çocuklarının bağımlı olamayacağını savunur.

Aslında bu tamamen duygusal bir tepkidir. Terminal dönemdeki hasta ve yakınları umutlarını yitirmemek için duygusal olarak ölümü ret eder. Hiç kimse ölümü kendine yakıştırmaz bu nedenle sağlık hizmeti sunacak personellerin sözel olarak hastayı inkar noktasında desteklemesi çok önemlidir. Bu hem hastaya hemde ailesine inkarın atlatılması, durum normalleşmesi için zaman kazandırır.

*Kızgınlık-Öfke: Hasta inkar aşamasından sonra hem zihinsel hemde duygusal olarak durumun farkına varır ve içinde olduğu duruma kızgınlık ve öfke geliştirir. Bazen hastalığa neden olan etmeknlere öfke geliştirilirken bazende hasta yapmış olduğu bir davranışın ceza olarak görür durumunu. Işte bu durumda olan hasta öfkeyi kendine yönelttir. Sağlık personelleri öfkenin altında yatan nedeni ortaya çıkarmalı ve hastanın depresyona girmemesi için öfke nedenlerini çözmeli.

Örneğin hastalığın yanlış bir davranışın cezası olarak kendisine reva görülen bir durum olduğuna inana hastaya bilimsel olarak hastalığın anlatılması, hastanın kendisine dönük öfkenin azaltılmasına yardımcı olur.bu dönem ”Neden, ben” dönemidir. Hasta bu durum neden kendisini bulduğunu anlamak için arayış içindedir. Bu dönemde önemli olan hastanın kontrolü kaybetmemesi ve depresyona girmemesidir.

Bunun için öfkenin nedenleri ile ilgilenilmeli ve hastanın kendisine güven duyması sağlanmalıdır. Örneğin hastanın öz bakımını kendisinin yapması bile hastaya güven verir. Bu nedenle sağlık personelleri hasta yakınlarını bilgilendirmeli ve hastanın güveninin nasıl desteklenebileceğini anlatmalıdır.

*Pazarlık: Öfke ve kızgınlık evresinden sonra hasta nereye ne kadar öfkelense de durumu değiştiremeyeceğini anlar. Bu nedenle artık çaresizlik yaşamaktadır. Bu çaresizliğe karşı bir diğer taraftan hasta bir cesaret geliştirir. Senden korkmuyorum tarzında gelişen cesaret hastanın aslında yaşama umudu ile ilişkilidir.

Hasta yaşamak istemekte ancak hastalık karşısında çaresizdir. Bunu kabullenmemek için ise cesaretli davranmaktadır. Pazarlık durumu kabullenmemenin bir ertelenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu dönemde hasta ile yapılacak görüşmeler ve aile verilecek bilgiler hastanın konuşturulması odaklı olmalıdır.

Hastaların konuşturulması, onların desteklenmesi depresyon döneminin daha rahat atlatılması anlamına gelir. Zihinsel ve duygusal olarak hastanın rahatlatılması bu dönemde çok önemlidir çünkü depresyon döneminde hasta fiziksel yoksunluk yaşayacaktır ve yeni bir problem alanı oluşacaktır.

*Depresyon: Hasta sürece inkarla başlar, ardından zihinsel ve duygusal kabullenme ile öfke oluşur, öfkenin çözümlenmesi ile pazarlık evresi başlar. Hasta pazarlığın işe yaramadığını ve fiziksel gücünü de kaybettikçe depresyon dönemine girer. Bu dönemde depresyon iki türlü gelişir. Birinci yönü hastanın fiziksel kayba uğraması ve hastalığın getirdiği maddi kayıplardır.

Genelde hastalar bu dönemde özbakımlarını dahi yapamaz duruma gelmektedir. Hasta artık çevreye yük olduğunu iyiden iyiye düşünmektedir. Bunun yanı sıra hastalığın getirdiği maddi zorluklarda hastanın ve hatta hasta yakınlarının depresyona girmesine neden olmaktadır. Bu dönemde hastanın kayıpları ile ilgili yaşadığı duyguları anlatmasına izin verilmelidir.

Bir örnek verecek olursak, altı değiştirilen hasta utanmaktadır. Aile ise bu utancı hastaya kötü etkilememesi için konunun açılmasına izin vermemektedir. Oysa ki hasta duygularına dile getirirse artık kabullenme aşamasına geçmesi ve bu aşamayı rahat atlatılması sağlanır.

*Kabullenme: Bu aşamada hasta durumu kabullenip artık hayatta iken tamamlanmamış işlerini tamamlamaya çalışır. Belki birinden özür dilemek, belki helallik istemek gibi yapılmak istenen bir şey yapılacak. Örneğin bazı hastalar bu dönemde mal paylaşımı yapabilir. Sağlık personellerine düşen ise bu dönemde hastaların tedavileri için desteklenmesi gerekmektedir.

Çünkü bir insan yaşamının son anına kadar umudunu kaybetmemeli, bu konuda cesaretlendirilmelidir. Hastaların bu umudu hasta yakınlarını da motive etmekte, hasta ile birlikte ölümü kabullenme sürecini olumlu yaşamaktadır. Önemli olan hastanın kalan yaşamının kalitesini artırmaktır.

Yazımızda saydığımız aşamalar kimi hastalarda düzenli olurken, kimi hastalarda iç içe geçmiş şekilde yaşanır. Ülkemizdeki hastane sistemleri göz önüne alındığı zaman bu aşamalarda hasta ve hasta yakınları için en etkin model ve bilgi kaynağı hemşirelerimizdir. Sağlık personellerimiz bu konuda hasta ve hasta yakınlarını desteklemeli ve cesaretlendirmelidir.

Terminal evredeki hastayla çalışan hemşireler hastaların korkuları, hastanın bireyselliğinin ve aile bütünlüğünün korunması, ailenin duygusal ve fiziksel olarak güçlenmesi için planlama yapma ve aileyi yas sürecine hazırlama,semptomları kontrol ederek hastanın rahat ölümünü sağlama ile sorumludurlar(Terakye, 1995).

Ancak hastalara bu dönemlerinde yardımcı olacak sağlık personellerinin bu konuda eğitilmeleri, iç görü kazanmaları ve kendi duygularında enim olmaları gerekmektedir.

MEHMET MURAT ALTAN
psikolojiportali