Sayfa 1/2 12 SonSon
11 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Şiir yazmaya çalışan adam

  1. #1
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart Şiir yazmaya çalışan adam

    Ah benim kendimi değersiz hissetmelerim. Tüketemedim sizi, Yapamadım.

    Bir demlik su doldurup tüpün üstüne koydu. Yalnızdı ama suyu bol koymak aileden gelen bir alışkanlıktı. Belki de birisinin gelmesini umut ediyordu. Kim gelebilirdi ki ? Ailesinden ayrılalı bu gün 5. yılını dolduruyordu. Dışarda soğuk bir ilkbahar akşamı ellerini üşütüyordu. Hayır, soba yakmak onun için zahmetli bir iş, üşümeyi yeğlerdi.

    ''Kalbim ağrıyor'' dedi. Sağ eliyle (biraz sertçe) göğsünü ovuşturdu. ''Allah kahretsin, bi bu eksikti!'' Aslında bu kalp ağrısı onda aylardan beri vardı. umursamıyordu.

    Yatağa uzandı. Bilgisayarını kucağına aldı.

    - Tembellik iliklerime kadar işlemiş. Yahut üşüyorum. Belki de her ikisi? Herneyse...

    Bilgisayarın fanı ''İmdat! Kurtarın beni! '' der gibi çalışıyordu. Arada bir ellerini fana tutup ısıtıyordu.

    - Yaşlı dostum. Biliyorum, çok eskidin. Ama seni değiştiremem. Aramızda kuvvetli bir bağ olduğunu biliyorsun. Eski sevgilim bile ısıtmadı ellerimi senin kadar!

    Eğer bilgisayar konuşabilseydi, ''Senin hiç sevgilin olmadı, hıyar!'' der miydi acaba?

    - Evet, şimdi şiir yazma vakti. Malum, ''Şiirsiz kalmış bir milletin, hayat damarlarından biri (şey yapmıştır)... Tıkanmıştır! Anjiyo yapmak lazım gelir. Bu kutsal görev gerçekten çok kutsaldır. ''

    Yalnızlık, onu ''Malımsı, Öküzümsü'' bir kıvama getirmişti. Yine de şiir yazmakta bir miktar yeteneği olduğu söylenebilirdi. Çıkardığı ilk şiir kitabı bir kaç bin adet sattığında, kendini ''Yüz yılın gelmiş geçmiş en büyük şairi'' olarak görmesi, çocuksu bir egoydu. Ikına tıkına yazdığı bir kaç kafiyeli şiirinin dışında diğer bütün şiirlerinin ''Tırt'' olduğu (Tırtinyo, Tırtlar ülkesinin Sezarı, Tırtıllı turta Şefi (öğğrençç)) gerçeğini ona birisinin çaktırmadan kulağına fısıldaması lazım gelirdi. Lakin insanlar, onun bu egosunun farkında değildi. (Yani onu tanımıyorlardı.)

    - Haydi bakalım yapıştır efsane bir dörtlük evlat. Cibili Cibili Şak Şak Şak. (Nidalarıyla şiir yazmaya başladı yavrucağımız.)

    Yarim, sesini özlerim ben her akşam.
    Kulaklarımda yankılanır gülüşün durmaksızın.
    Keşke, bir sabah, bana gelmeye karar versen
    Ve kapımı çalsan, ansızın..

    - Ya mektup gibi bişi oldu bu! Cık! Olmadı bu.

    Sensizliğin sessizliğinde serabınla sevişirken (?)

    - Ihm.. Ihm.. . Yetişkin film mi çeviriyon olum şiir yazcan yaa!

    Gülüşüne hapsolduğum , gözlerinde kaybolduğum. Kokusuna mest olduğum...

    - Koku? Bu koku ne lan? Hass.. !!!

    Çay suyunu tüpün üstünde unutmuştu. Su kaynamış, buharlaşmış, geriye sadece tüp ve demlik kalmıştı. Kahramanımız, şiir çalışmalarına evi havalandırdıktan sonra devam edecekti. (Bide ufak su döküncekti.)
    why so serious

  2. #2
    dreamer8
    Guest

    Standart

    Güzel yazıyorsun. Kendi kendinle sohbet tadında, hafif kırıklıklar ve sıradışılıklar içeren, ruh dünyandaki gel gitlerin tahliyesine yardımcı olacak biçimde ve içsel diyaloglar şeklinde ilerleyen bir yazı. Yazının argo içermesinden hareketle,
    yazdıklarını, Mustafa Görgüç diye bir yazar var ona benzettim. Bol küfürlü yazar. Bir kitabını okumuştum. Bu arada son cümleni tasvip etmesem de inanılmaz yakışmış yazının sonuna. "de" bağlaçlarını ayrı yaz.

  3. #3
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart

    Alıntı dreamer8 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Güzel yazıyorsun. Kendi kendinle sohbet tadında, hafif kırıklıklar ve sıradışılıklar içeren, ruh dünyandaki gel gitlerin tahliyesine yardımcı olacak biçimde ve içsel diyaloglar şeklinde ilerleyen bir yazı. Yazının argo içermesinden hareketle,
    yazdıklarını, Mustafa Görgüç diye bir yazar var ona benzettim. Bol küfürlü yazar. Bir kitabını okumuştum. Bu arada son cümleni tasvip etmesem de inanılmaz yakışmış yazının sonuna. "de" bağlaçlarını ayrı yaz.
    Tavsiyeler için ve yorumunuz için teşekkür ederim. Ben bile bile yazım hatası yapmayı da severim. burası benim dünyam ve ayrıntılarda boğulup konunun özünü kaybetmek istemiyorum. çok güzel yazmadığımı biliyorum çünkü bir şeyin güzel olması için emek ve zaman kavramları ister istemez işin içine giriyor. sıradan bir oyun oynarken bile zamanla seviye atlıyoruz ve iyi bir oyuncu ortaya çıkarmak için belki 6-7 ay yoğun bir emek ve zaman feda ediyoruz. Bu yazı sadece 5 dakikada yazılmış sıradan bir yazı. geçmişte okuduğum kitapların ve romanların bir nebze yansımasıyla belki akıcı olabilir ama kesinlikle ortaya güzel bir eser koymam için yoğun bir emek ve zaman fedası gerekli. Düşünün ki dünyanın gelmiş geçmiş en büyük heykeltraşı bile 5 dakikada hiç bir şey yapamaz. alt yapısı muhteşem olmasına rağmen sırf o eser için bile saatlerce emek ve ince detaylara önem gerekir. kimsenin elinde sihirli bir çubuk yoktur tek bir dokunuşla ortaya bir sanat eseri çıksın.

    Bu yüzdendir ki bu yazı sadece sıradan basit bir yazı. ama yazmayı seviyorum. beni heyecanlandırıyor. önemli olanda bu.
    why so serious

  4. #4
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2016
    Mesajlar
    47

    Standart

    beğendim yazınızı dostum, oblomovu hatırlattı bana...

  5. #5
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart

    Alıntı ibn-i sebil Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    beğendim yazınızı dostum, oblomovu hatırlattı bana...
    hiç okumamıştım ama internetten araştırdım ve ilk fırsatta tedarik edip okumayı düşünüyorum.
    why so serious

  6. #6
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart

    -Sıradan bir sabaha merhaba. Bugün de dünün aynısı. Yarın da bu günün aynısı olacak. Bir insan için en acı şey, yarınında bu günün aynısı olacağını bilmesi olmalı! Herneyse...

    Kahvaltı için çay suyunu tüpün üstüne koydu. Yumurta ve ekmek. Sıradan, basit, sade.. Tam ona göre bir kahvaltı. Hayatının özetini kahvaltı masasında görebilirdiniz.

    - Bu gün hayatımda bir değişiklik olsun. Kıyamette kopsa razıyım!

    Uzunca bir süre pencereden sokağı seyretti. Telaş içinde koşuşturan insanlar, arabaların egzozundan çıkan siyah dumanlar, okula giden öğrenciler... O hariç, dünyadaki herkes yer değiştiriyordu. Her şey hareket halindeydi. Hiç bir şey, olduğu yerden memnun değildi. Sürekli bir enerji üretimi ve tüketimi...

    - Bu insanlar gerçekten çılgın! dedi. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle.

    - Milyonlarca üniversite mezunu işsiz var. Ben bir işe sahip olmak için üniversite okumak zorundayım ama ben üniversite okuduğum için hiç kimse bana iş vermek zorunda değil! Birileri oturup zorunda olduğumuz şeyleri sorgulamalı ve basit bir soru sormalı. ''Neden zorunda olayım ki?''

    Çayından ard arda iki yudum aldı. Sokaktaki küçük çocuklara baktı ve şunu söyledi.

    - Siz büyümek istiyorsunuz. Büyükler çocuk olmak istiyor. Bana sorarsanız, insanların ne istediği hakkında en ufak bir fikri yok! İmkansızı isteyen insana, istediği şeyi birisi sunsaydı, acaba gerçekten kabul eder miydi?

    -Sıkıcı ve yorgun bir sabah! ( dedi. Yatağına doğru tekrar yönelirken.) Evrene gönderdiğim olumsuz enerjiyi, zat-ı alileri beğenmemiş olacak ki- geri iade ediyor. Kabul etmiyorum. Sıkıcı ve yorgun olan ben değilim, hayat!

    -Şiir yazmam lazım....

    Son cümlesi, dudaklarından bir temenni gibi çıkmıştı. Uzun zamandır güzel bir şiir çıkmamıştı kaleminden. O da biliyordu, güzel şeyler, özellikle şiir gibi, insanların beğenisine sunulan şeyler, ''emek ve zaman'' ister.

    - Evet farkındayım! Hatırlattığın için sağol gerizekalı yazar! ''EMEK VE ZAMAN'' mış! Vermiyorum! Vermicem!

    - Bu dünyada nefes alan herkese ve yaşayan herşeye muhalefetim! Boyun eğenlere inat, Baş kaldırmayanlara inat, İsyan etmeyenlere inat, Var olan herşeye isyan ediyorum! İsyan edilebilecek herşeye isyan ediyorum!

    -Onların düzenine dokunursanız, onların kaosu herşeyi yokeder, biliyorsunuz! Onların çizdiği yolların sınırlarını geçerseniz mayın tarlalarıyla dolu, Biliyorsunuz! Bu düzen dışındaki bütün düzenleri yokedip kaos tohumları ektiler. biliyorsunuz! Ben! Ben o kaos tarlalarını suladım, büyüttüm. Kaos fidanlarından kendime kocaman bir orman oluşturdum. Artık bu kaosta hayat var! Ve bu kaosa birisi dokunursa, var olan herşeyi yokedecektir! Bir daha hiçbir düzenin getirilemeyeceği bir düzensizlik vadediyorum size!

    - Benimle misiniz?!
    why so serious

  7. #7
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart

    Kendisini ve yeteneklerini ilk farkettiğinde henüz ortaokuldaydı. Bu hayattaki bir çok şey (örneğin insanların farkındalıksızlığı) ona oyun gibi geliyordu. Bu oyunda oynamak basitti. Kendine bir rol seçeceksin, inanacaksın ve öğreneceksin. Örneğin öğretmen olmak.. O insanların hiç birisi öğretmen olarak doğmamıştı. Doktor, Avukat, Poliste olabilirlerdi ama onlar öğretmenlik rolünü üstlendiler. Kendilerini bir öğretmen olduklarına inandırdılar ve bir öğretmenin yapması gereken şeyleri öğrendiler. Sonra birileri onlara ''Siz öğretmensiniz'' dedi. Onlarda ''Evet, biz öğretmeniz'' dediler. Sınıf adı verilen, içerisinde masa ve sandalyelerin bulunduğu odalara girdiler. orada bulunan öğrenci denilen çocuklara, öğretilmesini istenilen şeyleri öğrettiler. Bunun için onlara paralar verildi. Ve öğretmen denilen canlılar, hayatımıza küçük yaşlardan itibaren dahil oldular.

    Komik geliyordu ve bazen istemsizce gülüyordum. Kendilerini rollerine kaptırmış olanlar ''Öğretmen''di! Bunu kimse inkar edemezdi. Oysa tazecik öğretmen adaylarıda vardı aralarında. Nereye geldiğini sorgulayan, ürkek, rolüne henüz yabancı. Kulaklarına eğilip fısıldamak isterdim. ''Korkmayın, sizde öğretmensiniz!''

    Sistem basitti. Çalış, taktir topla, övgü al, başarılı ol. Çalışmak, sıradan insanların yapabileceği basit bir eylemdi, ama neden taktir edildiğimi bilmiyordum. Etrafında durmadan seni öven, kendisine öğretmen denilen adamlar. Kitapta yazan şeyi, bir gün önceden okuyup, ertesi gün sınıfta söyleyince ''Taktir'' edilmek bana aptalca geliyordu. Yinede şikayetçi değildim. Ego, okşandığında insanda güzel hisler uyandırır.

    Bu sıradan ve basit oyun, benim için fazla kolaydı. Çalış ve taktir topla! Ben bu dünyaya bunun için gelmedim. Kendine bir rol seç ve bütün hayatını para denilen yapay değerler için harca. Hayır! Ben bu dünyaya bunun içinde gelmedim. Beni asıl heyecanlandıran şey, bu oyunu oynayanlarla oyun oynamaktı. Onlarla karşılıklı oynamak değil! Onları benim piyonum yapmaktı. Beni asıl etkileyen şey, Patronların patronu olmaktı. Beni asıl heyecanlandıran şey, kusursuz işleyen bu sistemin ''tik tak'' larına yardım eden bir çark olmak değil, saat tamircisi olmaktı. Olabilir miydim bilmiyordum. Ama bunun hayali bile güzeldi...
    why so serious

  8. #8
    Karar Dönemi karamsar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2014
    Mesajlar
    403

    Standart

    İnsan: basit bir heterojen canlıdır. Bana soracak olursanız bu basitliğin temelinde sahip olma isteği yatar. Sahip olmak isteğinin sonucunda özentilik meydana gelir. Yıllarca zekayı öven yazılar, sözler, yeteneği öven insanları dinlediniz, dinlediniz ve kendinizin bir gerizekalı olduğuna karar verdiniz. Acı ama gerçek bir bilgi verme zamanı. Zeka ve yetenek diye bir şey hiç var olmadı. Bu insana doğuştan verildiği atfedilen kavramlar, insanların özentiliğini kontrol etme ve yanlış yönlendirmeden başka bir şey değildi. Bunun basit benzerini de esnafımız yapar, bilirsiniz. İşler nasıl gidiyor diye sorduğunuzda, dünyanın en çok borcu olan, en bedbaht esnafı bizim esnafımızdır. Hiç kimse harika kar yapıyorum demez. Dememesi de gerekiyor zaten değil mi?

    Peki neden zeka ve yetenek övüldü? Çünkü emek ve çaba övülseydi, çalışkanlık övülseydi, bu insanlar çalışırdı. einshtein in hep zekası övüldü. oysa mücadelesi ve bilgi birikimi övülseydi, bu insanlar mücadele ederdi, birikim yapardı. Bu insanları çalışkanlığa ve emeğe özendirmek, tepedekilerin işine hiç bir zaman gelmedi. Hiç bir işletmenin CEO 'su, kendisi gibi bir çalışanı o işyerinde istemez. Hiç bir fabrika, kendisi gibi bir fabrikanın varlığını istemez. Ve hiç bir başarılı, emek vermiş, mücadele etmiş adam, kendisi gibi birisinin varlığının sayısının artmasını istemez. Bu örneği bütün sektörlerde bütün işletmelerde bütün pozisyonlarda çoğaltabilirsiniz. Kısaca bizim özentiliğimizi kontrol ettiler. Bizi ''Zeka ve Yetenek'' denilen palavralara inandırdılar. Çalışmanın gücünü, mücadele etmenin gerekliliğini hiç bir zaman farkedemedik.

    Biz hiç bir zaman, o kitaplarda okuduğumuz ünlü adamların, çalışmasına ve birikimine özenemedik.

    Bir konser çıkışında ünlü kemancı Fritz Kreisler'in bir hayranı ona doğru koşarak coşkuyla: "Sizin kadar güzel çalabilmek için bütün hayatımı verirdim." der. Kreisler cevap verir: "Ben verdim."

    Bu tip hikayeleri çoğaltıp çocuklarımıza anlatmamız gerekli...
    why so serious

  9. #9
    dreamer8
    Guest

    Standart

    Bazıları, yazdıkça nefes alır, rahatlar, yaşadığını hisseder. Okumayı ve yazmayı seviyorsun. Sana terapi gibi geliyor yazmak. Yazdıklarını sağlam bir şekilde arşivlemeni öneririm. Bir gün bir kitapta toplayabilirsin ve bizler de hasta yatağımızda yazdıklarını okuruz.

  10. #10
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2016
    Mesajlar
    47

    Standart

    karamsar dostum, sen bir yazarsın ya! klavye eline yakışmış...

Sayfa 1/2 12 SonSon

Benzer Konular

  1. Şiir
    By Kubbe in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 07-06-2016, 10:51 PM
  2. Adam olacak adam...
    By farketmezki in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 21
    Son Mesaj: 04-08-2012, 05:16 PM
  3. Bir Şiir
    By BETÜLL in forum Paylaşım Köşesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21-07-2008, 11:36 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •