Üniversitedeki duygusal travmalarımdan bahsetmiştim.
Dersleri bırakıp sokak sokak dolaştığımdan da.
Babamla annem rahmetliler üniversiteye girerken bir walkman hediye etmişti.
Üniversite boyunca en yakın dostum olmuştu.
Psikiyatri hastası olmaya başlayıp sokak sokak gezdiğim bu yıllarda Sezen Aksunun Albüm kasetlerini alıp dinlemeye başlamıştım.
Duygularımı bazen alevlendiriyor bazense teskin ediyordu.
Bulduğum müzik markette ne kadar albümünü bulduysam dinlemiştim.
Adı Bende Saklı,Deli kızın Türküsü,Şarkı Söylemek Lâzım,Işık Doğudan Yükselir albümlerini çok seviyordum.
Özellikle Deli Kızın Türküsü beni bambaşka bir aleme götürmüştü.
''Yitirmeli ne varsa,
Başlamalı yeniden"
Bu albüm ve özellikle albümdeki bu sözler hayatımın orta yerine bir direk gibi dikilmişti.
Hiç düşünmediğim şeyleri düşünmeye,hiç konuşmadığım şeyleri konuşmaya başlamıştım.
Dünyaya,adalete,hakka-hukuka kafa yormak günlük şarkı arası rutinlerim olmuştu.
Manevi olarak hastaydım ve yaşadığım keskin bir dönemeçti.
Kendimi ciddi bir şekilde sorguluyordum.
Bulunduğum şehirde camiye namaza gitmeye başladım.
Kafamda bir sürü vesvese,paranoya,hastalık kol geziyordu ama,maneviyat ihtiyacı duyduğumu her zamankinden çok farkediyordum .
Tasavvuf üzerine,din üzerine kitaplar okumaya başladım.
Maneviyat ihtiyacım o boyuttaydı ve normal hayattan o kadar nefret etmiştim ki bu halden çıkmak istemiyordum.
Muhabbet baldan tatlıydı ve ben doyamıyordum.
Namazıma düzenli devam ettim ve hastalığımı farkedip gidene kadarda tüm vaktimi ibadetle geçirdim.
Delilikle karışık pek çok manevi hediye elde ettim.
Manevi hediye dediğim şeyler rahmani,insanı ferahlatan ve gevşeten hislerdir.
Biraz delice gelebilir ama rabbin üzerinize ok çektiğini hissedersiniz.
Necip Fazıl'ın ''Çile'' şiiri bu hisleri çok güzel anlatır.
Bunları insanlar ciddiye almıyor ama dine subjektiftir ve pratik akılla anlaşılır dememin sebebi budur zaten.
İtikaf meselesi bu yüzden çok önemli gelir bana.
Velhasıl;
İman ve namaz girdaptır, girdapsa mehtaptır.
Yer imleri