Vukûf-u Kalbî
Sonra, kitaplarımızda söylenen şartlardan birisi vukùf-u kalbî'dir. Vukùf-i kalbî demek, insanın gönlüne sahib olması demek, gönlüne bakması demek, gönlüne hakim olması demek, gönlünü gözlemesi demek...
Gözler göremediğine göre, Allah nasıl bilinir, ma'rifetullaha nasıl erilir?.. Nasıl görülür?.. Gönülle bilinir. Ma'rifetullah'ın, Allah'ı bilmenin, idrakin uzvu, aracı, bizdeki aleti, duyusu kalbdir. Kalb, gönül demek... Gönülle bilinir Allah...
Kalb anlama, sezinleme, kavrama aracıymış; şu et parçası değil. Bunu açıkça yazar tasavvuf kitapları, alimlerin eserleri. İmam Gazâlî İhyau Ulûm'un başında da bunu kesin olarak belirtir.
Mâdem ki Allah kalble, gönülle tanınabiliyor, müşahedesi orada oluyor; o zaman insanın kalbine, iç alemine yönelmesi lâzım!
Hiç kalbine bakmıyor, hep kalbi dışarda... Kuşlar, ağaçlar, çiçekler, gelenler, geçenler, olanlar, olaylar... E mübarek biraz da içine bak, biraz da içini seyret!.. Seyretmezsen içerde olanları göremezsin. Bu da lâzım, vukuf-u kalbî...
http://www.iskenderpasa.com/B3D41F31...4BAE9DD0A.aspx
Yer imleri