Sayfa 44/46 İlkİlk ... 3440414243444546 SonSon
455 sonuçtan 431 ile 440 arası

Konu: Gül dili...

  1. #431
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Birisi, Mevlânâ söz söylemiyor dedi. Dedim ki:

    Sonucu o adamı yanıma benim hayalim çekti-getirdi. Şu hayalim, ona nasılsın, nicesin diye bir söz söylemedi. Sözsüz hayal, onu çekti buraya; hakıykatim onu sözsüz çeker de bir başka yere götürürse şaşılmaz bu işe.

    Söz, gerçeğin gölgesidir, parça-buçuğudur. Gölge çekerse gerçek haydi-haydiye çeker. Söz bahanedir; insanı insana çeken can bağdaşmasıdır, söz değil. Birisi yüz binlerce mucize görse, söz duysa, kerametler seyretse kendisinde o peygamberle, yahut o erenle bir can bağdaşması yoksa fayda etmez. İnsanı coşturan, kararsız bir hale getiren can bağdaşmasıdır. Saman çopünde kehlibarla birazcık can bağdaşması olmasa hiç mi hiç kehlibara gitmez. Herşeydeki cinsin cinsiyle bağdaşması gizlidir, gözle görünmez. Herşeyin hayali, insanı o şeye çeker. Bağ-bahçe hayali, insanı bağa-bahçeye çeker, dükkân hayali dükkâna. Fakat bu hayallerde düzenler de gizlidir. Görmüyor musun ki filân yere gidersin, pişman olursun, hayır sanmıştım amma dersin, değilmiş. Bu hayaller, örtüdür, âdeta; örtü ardında birisi gizli. Hayaller ortadan kalktı da gerçekler hayal örtüsü olmadan yüz gösterdi mi kıyamet kopar orda. Hal böyle olunca da pişmanlık kalmaz. Seni çeken her gerçek odur, başka şey de ondan başka değildir, seni çeken gerçeğin ta kendisidir. "O gün, gizli şeyler meydana vurulur."

    Bu sözün de yeri mi ki söylüyoruz. Gerçekte çeken birdir, fakat sayılı görünür. Görmez misin ki bir adam yüz şey ister, çeşit-çeşit dileklerde bulunur. Tutmaç isterim, börek isterim, helva isterim, kalya isterim, meyva isterim, hurma isterim der. Bu istek, sayı gösterir, sayıyı dile getirir amma temeli birdir, temeli açlıktır, o da birdir. Görmez misin? Bir şey yer de doyarsa bunların hiçbiri gerekmez der. Şu halde belli oldu ki on değilmiş, yüz değilmiş, birmiş "Sayılarını, ancak sınamak için yaptık". Halkın bu birdir, onlar yüz diye sayması, bir sınamadır. Yâni erene bir derler, şu çokluk halkaysa yüz derler, bin derler. Bu, pek büyük bir sınanmadır. Bu görüş, bu düştüğünüz düşünce, yâni halkı çok, onu bir görüşünüz, pek büyük bir sınamadır. “Sayılarını, ancak sınamak için yaptık" Hangi yüz, hangi elli, hangi altmış? Elsiz-ayaksız, akılsız-cansız bir bölük halk, tılsım gibi, cıva gibi oynayıp durmada. Şimdi onlara altmış, yahut yüz, yahut da bin dersin, bunaysa bir. Halbuki onlar hiçtir, buysa bindir, yüz bindir, milyondur. "Sayılınca azdır onlar, saldırdılar mı çok."

    Padişahın biri, birisine yüz kişinin geçineceği kadar dünyalık vermişti. Ordudakiler bu işin aleyhinde bulunuyorlardı. Padişah kendî kendine, bir gün dedi, size gösteririm, neden bu işi yaptım, anlarsınız. Savaş oldu, savaşta herkes kaçtı, yalnız oydu kılıç vuran. Padişah, işte dedi, o işi bunun için yaptım ben.

    İnsanın, ayırdetme kabiliyetini garezlerden arıtması, bir din dostu araması gerek. Din, dostunu tanır amma siz ömrünüzü ayırdetme kabiliyetinden mahrum bir halde geçirdiniz de onun da ayırdetme kabiliyeti arıklaştı, din dostunu tanıyamıyor. Sen, ayırdetme kabiliyetinden mahrum olan şu bedeni besledin. Ayırdetme, bir huydan ibarettir. Görmüyor musun? Delinin de bedeni var, eli-ayağı var, fakat ayırdetmesi yok. Her pis şeye el atıyor, tutuyor, yiyor. Ayırdetme, şu görünen bedende olsaydı pisi tutmazdı. Hâsılı bildik ki ayırdetme, lâtif bir anlamdır, o da sendedir. Sense gece-gündüz, şu ayırdetme kabiliyetinden mahrum olan bedeni beslemeye koyulmuşsun; bu, ancak bununla olur diyorsun; halbuki bu da onunla olur. Nasıl oluyor da sen, hep şu bedeni geliştirmedesin, onuysa tamamiyle bir yana atmışsın. Bu beden, ayırdetme kabiliyetiyle durur, o kabiliyet bedenle durmaz. O ışık, şu söz, kulak ve bunlardan başka pencerelerden dışarıya vurur; bu pencereler olmasa başka pencerelerden baş çıkarır. Tıpkı şunun gibi hani: Bir ışık getirmişsin, güneşin önüne koymuşsun; güneşi bu ışıkla, bu rnumla görüyorum diyorsun. Hâşâ; mum getirmesen de güneş kendini gösterir. Muma ne ihtiyaç var?

    Tanrıdan umut kesmemek gerek. "Gerçekten de kâfirlerden başkası Tanrı rahmetinden umut kesmez" umut, eminlik yolunun başıdır. Yola gitmiyorsan bari yol başını gözle. Eğrilikler yaptım deme, doğruluğu tut sen, hiçbir eğrilik kalmaz. Doğruluk, Musa'nın sopasına benzer, o eğriliklerse büyüler gibidir. Doğruluk geldi mi hepsini yer-gider. Kötülük ettiysen kendine ettin, senin cefan, nerden ona erişecek?
    *

    Ş i i r

    Bir kuş o dağa kondu, sonra uçtu-gitti;

    Bak da gör, o dağda ne birşey fazlalaştı, ne birşey eksildi dağdan.
    *

    Doğru oldun mu bütün onlar kalmaz. Sakın umut kesme.

    Hz.Mevlana(k.s)-Fihi Ma Fih-2.bölüm

    Kaynak;www.semazen.net

  2. #432
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Padişahlarla düşüp kalkmada şu bakımdan tehlike yok: Gidecek baş zâti gider; ha bugün, ha yarın. Fakat şu yüzden tehlike var ki onlar o makama geçtiler mi nefisleri kuvvetlenir, ejderha kesilirler. Onlarla görüşüp konuşan, onlarla dostluk dâvasına girişen, onların malını kabul eden bu adam da çaresiz onların isteklerine uygun söz söyler; onların kötü düşüncelerini, hoşlansınlar diye kabul eder; aykırı bir söz söyleyemez; bu yüzden tehlikelidir; çünkü dine ziyandır. Onların yanını yaptın mı temel olan öbür yan, sana yabancı olur. O yana ne kadar gidersen sevgilinin bulunduğu bu yan, o kadar yüz çevirir senden. Dünya ehliyle ne kadar uzlaşırsan o, o kadar kızar sana. "Kim, bir zalime yardım ederse Allah o zalimi, yardım eden kişiye musallat eder."

    Yazıktır denize varıp da bir parçacık su içmeyi, yahut bir testi su almayı yeter bulmak. Denizden inciler, mücevherler, kuvvet veren yüz binlerce şeyler elde ederlerken denizden su alıp götürmenin ne değeri vardır ki? Aklı olanlar bununla övünür mü hiç, ne yapmıştır ki bu işi yapan? Hattâ dünya, bir köpüğüdür bu denizin; denizse erenlerin bilgileridir. İnci de nerede? Bu dünya, çer-cöple dolu bir köpüktür amma o dalgaların çıkıp batması, yürüyüp dönmesi, denizin coşup kabarması, köpürüp kükremesi yüzünden o köpük, bir güzellik elde eder. "Kadınları, oğulları, yüklerle altınları-gümüşleri, damgalanmış cins atları, davarları, ekinleri isteyip Özleyiş sevgisi, bunlara ait sevgi, insanlar için bezenmiş, süslenmiştir." Bezenmiş, süslenmiştir buyurdu ya, demek ki o güzel değildir. "Güzellik, eğretidir onda, başka bir yerdendir. O, altın suyuna batırılmış, yaldızlanmış kalp paradır; yâni bir köprücükten ibaret olan şu dünya kalptır, kadri, değeri yoktur; fakat biz onu altınla kaplamışız; çünkü "insanlar için bezenmiştir, süslenmiştir."

    İnsan Tanrı usturlabıdır, fakat usturlabı bilmek için müneccim gerek. Tere satanda, yahut bakkalda da usturlap bulunabilir, fakat ondan ne fayda görür usturlupla göklerin hallerini, dönüşlerini, burçları, tesirlerini, inkılâpları, bunlardan başka daha birçok şeyleri ne bilir ki? Şu halde usturlap münecime fayda verir. "Kendini bilen rabbini bilir." Usturlap, nasıl göklerin hallerini gösteren bir aynaysa "And olsun ki Âdemoğullarını ululadık" diye anılan insanın varlığı da Tanrı usturlabıdır. Ulu Tanrı, onu, kendisini bilen, anlayan bir yaratık olarak yarattığından insan, kendi varlığının usrurlabından Tanrı tecellisini, neliksiz- niteliksiz güzelliği, soluktan- soluğa, bakıştan-bakışa görür, seyreder; o güzellik bu aynadan hiç mi hiç ayrılmaz.

    Üstün ve yüce Tanrının öylesine kulları vardır ki onlar, hikmet, bilgi ve anlayış, ululuklar elbiselerini giyinirler. Halkta onları görecek görüş yoktur amma onlar, pek kıskanç olduklarından bu elbiseleri giyerler de kendilerini gizlerler. Hani Mütenebbî,

    Kadınlar ipekli elbiseleri süslenmek için değil,

    Güzelliklerini korumak için giyindiler

    der ya, tıpkı onun gibi işte.

    Hz.Mevlana(k.s)-Fihi Ma Fih-2.bölüm

    Kaynak;www.semazen.net

  3. #433
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    CİNSLERİN BİRBİRİNİ ÇEKMESİ

    Cinsiyetin acayip bir çekiciliği vardır...

    Nerede bir şeyi arayan varsa onu aratan ve çeken, aynı cinsten biridir.

    İsa ve İdris (a.s.), meleklerle aynı cinstendiler; onun için gökyüzüne çıktılar.

    Kâfirler ise, şeytanlarla aynı cinsten oldukları için ruhları, onların talebesi olmuştur.

    Peygamberlerin cinsinden olan ruhlar, gölgeler gibi çekile çekile onların yanlarına giderler.

    Haman’a meylin varsa Haman’dansın; Musa’ya meylin varsa Sübhan’dan!

    Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. “Temizler, temizler içindir” âyetini oku!

    Âlemde her şey, bir şeyi cezbeder. Sıcak sıcağı çeker, soğuk soğuğu.

    Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir; bâkiler de bâkilerden sarhoş olmakta.

    Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder.

    Nûra mensup olanlar, ancak nûra mensup olanları ister.

    Koku satanların tablalarına bak.

    Her cinsi, kendi cinsinin yanına koyarlar.

    Cinsleri kendi cinsleriyle karıştırır; bu uygunluktan bir güzellik, bir süs meydana getirirler.

    İki kişi birbiriyle bağdaşıp uzlaştı mı, hiç şüphe yok, aralarında birleştikleri bir şey vardır.

    Kuş (bile) ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar.

    (Hâsılı) kendi cinsinden olmayanla sohbet etmek âdeta mezara girmektir.

    (IV/2671, 2672, 2674, 2702, 2717, II/81-84, 280, 281, 2101, 2102)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak;www.semazen.net

  4. #434
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    İBADETLER

    “Ben, insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” âyeti, âlemin yaratılmasındaki maksadın, ibadetten başka bir şey olmadığını (göstermektedir).

    Bil ki tanıklar için tezkiye lâzımdır!

    Senin dâvanı kabul etmek, tanığı tezkiyeye bağlıdır.

    Bu namaz, oruç ve cihad inanışa şahitlik etmektedir.

    Kul, günde beş kere “namaza gel, feryat et!” diye davet edilir.

    Müezzinin “Haydi felâha” demesi yok mu?

    O felâh, bu ağlayış, bu sızlayıştır.

    Hakk’ın huzurunda, gözyaşı dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.

    Allah “Secde et de yaklaş” buyurdu.

    Bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın O’na yaklaşmasına sebeptir.

    Namaz yumurtasından civcivi çıkar; yerden tane toplayan yordamsız kuş gibi yere baş koyup durma!

    Allah mülk ve saltanat sahibidir.

    Kendisine baş eğene, bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.

    Melek gibi Allah’ı tespih etmeyi kendine gıda yap da onlar gibi ezadan kurtul!

    Oruca sarıl, sabret; orucu terk etme, her an Hak’tan rızkını bekle!

    Açlık sıkıntısı, hem lâtiflik, hem hafif bir hale gelme, hem de Allah’a yalvarıp ibadette bulunma bakımından diğer illetlerden elbette daha iyidir.

    Cihad ve oruç güçtür, çetindir.

    Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendinden uzaklaştırmasından daha iyidir.

    Mal, sadakayla kat’iyen azalmaz.

    Hayırlarda bulunmak malı yok etmez, kaybolmaktan kurtarır.

    Altın, zekât vermekle coşar, fazlalaşır.

    İnsanı kötülükten, fenalıktan kurtaran da namazdır.

    Zekât verilmeyince yağmur (yüklü) bulut gelmez, zinadan dolayı da etrafa veba yayılır.

    Yoksullara bağışta bulundun, zekât verdin, elinle bir hayır yaptın mı, bu iyilikler öbür dünyada ağaçlık, çayırlık, çimenlik olur.

    Hac, Allah evini ziyarettir, ev sahibini ziyaretse erlik damarıdır.

    Kâbe O’nun lütuf ve ihsan evidir; benim vücudum ise onun sır evi.

    İhsan ve lütuflar sahibi Allah, bir gün; “ey benim hastam, ey benim mihnetime uğrayan kul, nasılsın?” derse hiç zahmet ve eziyet kalır mı?

    Peygamber buyurdu ki: “Bu yol için amelden daha vefalı bir arkadaş, bir yoldaş yoktur.”

    Kör gibi elini at, Hakk’ın ipine yapış.

    Onun emrinden ve yasaklarından başka bir şeyin etrafından dönüp dolaşma!

    İbadet edenlerdeki doğruluk, takvâ ve yakîn rengi, ebediyen bâkidir.

    İbadetlerin netice vermesi için zevk; tohumun ağaç olması için iç gerek!

    (III/2988, V/0252, 183, 1599, 1600, III/2148, IV/0011, III/2175, VI/0664, V/0298, 1749, 2830, VI/1769, 3573, 3574, I/88, III/3460, IV/0015, II/2245, VI/1770, V/1051, VI/3492, 4712, II/3396)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak;www.semazen.net

    Hayırlı cumalar...
    Konu Denge tarafından (05-01-2022 Saat 07:48 PM ) değiştirilmiştir.

  5. #435
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    KENDİNDE ARA

    Boşuna dolaşma budala gönül
    Her ne arar isen kendinde ara
    Meramın girmekse bu yola gönül
    Her ne arar isen kendinde ara

    Koskoca bir evren dürülü sende
    Yaradanın ruhu saklı bedende
    Bilmez misin şah damarının içinde
    Her ne arar isen kendinde ara

    Seninle beraber bu canı veren
    Evrende değilsin içinde evren
    Her türlü derdine dermanın senden
    Her ne arar isen kendinde ara

    El alem seninle birlikte kalmaz
    Kendinde olmazsa o hak bulunmaz
    Sana dışarının faydası olmaz
    Her ne arar isen kendinde ara

    Harflerin içinde gizli kitapsın
    Şifresi bilinmez büyük hesapsın
    Yaradanla birsin birlikte haksın
    Her ne arar isen kendinde ara

    İlahi güçlerle donatılan sen
    Meleklerden üstün yaratılan sen
    Hakk’ı başka yerde araman neden
    Her ne arar isen kendinde ara

    Görünür görünmez ikidir yüzü
    Birlikte olanın açık kalp gözü
    Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin sözü
    Her ne arar isen kendinde ara

    Gönül hazinende saklıdır yeri
    Hacı Bektaş Veli bunun rehberi
    Bunu bilir, bunu söyler Ekberi
    Her ne arar isen kendinde ara

    AŞIK EKBERİ


    https://youtu.be/x1dWvV5ryrw

    Seval Eroğlu-Kendinde Ara

    Söz:Aşık Ekberî

    ***

    https://www.youtube.com/watch?v=PJIiTkYLDCs

    Ender Doğan-Ey gönül kılsan tefekkür...

    Söz:Erzurumlu Abdülgani Efendi (k.s)

    ***


    *Can içre can aramak ne demektir?

    Anladığım kadarıyla Allah(c.c) emaneti ruha can denildiği kadar ruh-nefs-akıl-kalb ve diğer cevherlerin hepsine birdende can deniyor.

    Can içre can aramak ikinci bahsettiğim anlamıyla olan can içinde allah emaneti ruhu-canı aramak olsa gerek.

    *Can olmak ne demektir?

    Yine anladığım kadarıyla kısaca can-ten-ben üçlüsünde ben aradan çıkıp,ten-nefsde kamil bir hâl aldığında,geriye can-ruh kalır."Ben" aradan kalkar.

    Sen çıkarsan aradan,geriye kalır yaradan.
    Konu Denge tarafından (09-01-2022 Saat 01:30 PM ) değiştirilmiştir.

  6. #436
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    ACELECİLİK VE YAVAŞLIK

    Şüphe yok ki, yavaş iş Rahman’dan, acele iş de melûn Şeytandandır.

    Köpek bile önüne bir lokma atılınca önce koklar, sonra yer;

    O, burnu ile, biz ise aklımız ile koklarız...

    Allah, insanı yavaş yavaş tam kırk yılda kemâl sahibi yapar, olgunlaştırır.

    (Senin de) istediğin şeyi yavaş yavaş, fakat sağlam bir şekilde yapman lâzım!

    İşte bu yavaşlık, sana o işi iyice öğretmek içindir.

    Yavaşlık, Allah ışığıdır; çabukluk ise Şeytanın dürtmesinden meydana gelir.

    Hilâl, gerçekte noksanlık kabul etmez; görünüşteki bu noksanlık, yavaş yavaş dolunay haline gelmek, olgunluk kazanmak içindir.

    Ay, geceye, yavaş olma konusunda ders verir; sıkıntının yavaş yavaş aşılacağını işaret eder ve şöyle der:

    "Ey ham, aceleci kişi! Dama dayanan merdivenden basamak basamak çıkılır.

    Ey tencere yavaş yavaş, ustaca kayna!

    Delice kaynayan yemek, lezzetli olmaz.”

    Allah, âlemi bir kere “kün” (ol!) demekle yaratmaya gücü yetmez miydi?

    Bundan şüphen mi var?

    Peki bu yaratma niçin altı gün sürdü?

    Her gün de tam bin yıl kadardı.

    Niçin çocuk, dokuz ayda yaratılmakta?

    Çünkü Allah’ın adeti bir şeyi yavaşlıkla yapmaktır.

    Neden Adem’in yaratılması* kırk sabah sürdü; o balçığı niçin yavaş yavaş insan haline getirdi (düşün)?


    (III/3497-3499, 3502, 3506, V/59, VI/1209-1216)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak;www.semazen.net

  7. #437
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    BENLİKTEN GEÇMEK VE TESLİMİYET

    (Allah’ın) varlığına karşı yok olmak gerektir; O’nun huzurunda varlık nedir?

    Kör ve yaslı bir hiç.

    Yok olmanın yolu bambaşkadır; zira kendinde olmak da başka bir günahtır.

    Gündüz gibi şûlelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlığını yak!

    Varlık, yoklukta görülebilir. Zenginler, yoksula cömertlik edebilir.

    Noksanlar, kemal vasfının aynasıdır. O horluk, yücelik ve ululuğa aynadır.

    Kötülerin kötülüklerine acıyın.

    Benliğin, kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.

    Gözünde bir tek kıl olsa hayâlinde inci, yeşim taşı gibi görünür.

    Hayâlinden tamamıyla geçersen o vakit yeşim taşını, inciden ayırt edebilirsin.

    İnsan yokluk gülistanında kendinden geçer.

    O âlemdeki sarhoşluk, Hakk’ın lütfunun büyük kadehindendir.

    Allah’ın sanat yurdu da yokluktandır, hazinesi de.

    Sen, varlığa aldanmış kalmışsın; yokluk nedir, ne bileceksin?

    Nefsi aşağılama gölgesi, yatılacak güzel bir yerdir.

    O, temizliğe ulaşmaya istidadı olana hoş bir uyku yeridir.

    Bu gölgeyi bırakır da benlik tarafına gidersen, çabucak âsi olur azarsın, yolunu kaybedip gidersin.

    Ben, varlığını o ihsan ve cömertlik sahibinden başkasına satmayana kul, köle olurum.

    Bir adam, yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammed (a.s.) gibi gölgesi olmaz.

    Çünkü varlık, insanı adamakıllı sarhoş eder; aklını başından, utancını da gönlünden alır götürür.

    Yok olmadıkça hiç kimsenin huzûra varmasına yol yoktur.

    Yıldızlarımız gizlenmedikçe, bil ki can güneşi de gizlidir.

    Topuzu kendine vur da benliğini darmadağın et!

    Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

    Beşeriyet vasıflarından ölürsen hakikat sırları denizi, seni başının üstünde taşır.

    Kendini, kendi vasıflarından arıt ki, asıl kendi sâf, pâk zatını göresin.

    Allah’ı candan gönülden istiyorsan varlıktan yokluğa dön!

    Kendisini kâmil sanan kişi, ululuk sahibi Allah’ın yolunda uçamaz.

    Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul; doğrusunu Allah, daha iyi bilir.

    Allah’tan başka her şey fânidir.

    Mademki onun zatında fâni değilsin, varlık arama!

    Âfetsiz, felâketsiz hiçbir köşe yoktur.

    Allah’ın halvet yerinden başka hiçbir yerde dinlenmek, rahata kavuşmak mümkün değildir.

    Oğul kılıcı bırak da can siperini ele al!

    Bu padişahtan, ancak başsız olan başını kurtarır.

    Sen yerden-yurttan, alımdan-satımdan geri durdun mu O, mekân âleminde de seninle beraberdir, Lâmekân âleminde de.

    Allah, mülk ve saltanat sahibidir.

    Kendisine baş eğene, bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.

    İki deme, iki bilme, iki çağırma.

    Kulu, efendisinde yok olmuş bil!

    (I/518, 2200, 3010, 3202, 3210, 3416, II/109, 110, III/2942, 4516, IV/3346, 3347, V/490, 672, 1920, VI/0232, 731, 732, I/1843, 3460, II/0688, I/3213, IV/3218, I/3052, II/0591, 3170, III/0346, VI/0664, 3215)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak;www.semazen.net

  8. #438
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    KENDİ AYIBINI GÖRMEK

    Ey başkasının yüzünde kötü bir ben gören!

    Gördüğün, kendi beninin aksidir, ondan nefret etme!

    “Müminler birbirinin aynasıdır.”

    Bu hadisi peygamberden rivayet etmediler mi?

    Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil!

    Kendine kötü de, başkasına deme!

    Eğer karga kendi çirkinliğini anlasaydı, derdinden kar gibi erirdi.

    Herkes, önce kendi kusurunu görseydi, halini ıslah etmekten gaflet eder miydi?

    Halk kendisinden gafildir babam, gafil!

    Onun için birbirinin kusurlarını görürler.

    Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür.

    Kim birisinin ayıbını söylerse, onu kendisine almış olur.

    Be hey kaltaban!

    Çukura düşmüşsün, kuyudasın sen.

    Başkalarını bırak, kendine bak!

    Tavus kuşu gibi kanadına bakma; ayağını gör ki kötü göz sana bir pusu kurmasın.

    Ey saman çöpünden bile değersiz olan adam!*

    O dağ gibi (Peygamber’e) bakıp ibret al da hünerini göstermeye kalkışma.

    Asıl boğazımızdaki çözülmez düğüm şudur:

    Sen kendini bil, bakalım, aşağılık bir adam mısın, yoksa bahtı yaver bir adam mı?

    Hiçbir kâfiri dahi hor görmeyin.

    Müslüman olarak ölebilir, olur ya!

    Ört ki, senin de ayıbını* da örtsünler.

    Kendinden emin olmadıkça kimseye gülme!

    (I/1327, 1328, 1330, 2332, II/881, 882, 3034, III/2235, V/498, 505, 562, VI/2451, 4526)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak:www.semazen.net

  9. #439
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    TEFEKKÜR

    Kardeş, sen ancak o düşünceden ibâretsin.

    Geri kalan varlığın ise kemik ve deriden başka bir şey değildir.

    Düşüncen mânevî, varlığın gülse, gül bahçesisin; dikense, külhana lâyıksın.

    Şu sayısız halka bak, hepsi de yeryüzünde bir düşüncenin (peşinde) sel gibi akmada.

    Halk, o düşünceyi küçük ve ehemmiyetsiz görür ama, sel gibi cihanı suya boğar, alıp götürür.

    Evlerin, köşklerin, şehirlerin, dağların, sahraların, nehirlerin hep ondan meydana geldiğini;

    Denizdeki balığın denizin vücûduyla yaşadığı gibi, karanın, denizin, güneşin, göğün fikirle diri bulunduğunu görüyorsun da,
    Neden körleşip ahmaklık ediyorsun?

    Neden sence, ten Süleyman gibi oluyor da fikir karınca gibi?

    Neden gözüne dağ büyük görünüyor da fikri fare gibi küçük, dağı kurt gibi büyük sanıyorsun.

    Fikir ona derler ki bir yol açsın; yol ona derler ki önüne bir padişah çıkagelsin.

    Kötü düşünceyi de zehirli tırnak bil. Bu tırnak, derinleştikçe can yüzünü tırmalar.

    Gönülden de fikirler biter, gönlün nebatatı da fikirlerdir. Bu fikirler de gönüldeki sırları gösterir.

    Zikir, fikri titretir, harekete getirir. Zikri bu donmuş fikre güneş yap!

    II/277, 278, 1032, 1033, 1035-1038, 3207, V/0558, IV/1318, VI/1476)

    Hz,Mevlana(k.s)

    Kaynak;www.semazen.net

  10. #440
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    BİLGİ VE İNSANIN HAKİKATİ

    Toprağa mensup insan Hak’tan ilim öğrenmiş ve o bilgi ile yedinci kat göğe kadar bütün âlemi aydınlatmıştır.

    Bilgi, Süleyman mülkünün hâtemidir; bütün âlem cesettir, ilim candır.

    Soru da bilgiden doğar, cevap da; diken de toprakla sudan biter, gül de.

    Sapıklık da bilgiden olur, doğru yolu buluş da; acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da.
    (Sahibini) gönül ehli yapan ilim, insana fayda verir.

    Yalnız tene tesir eden, insana mal olmayan ilim, yükten ibarettir.

    Hevâ ve heves uğrunda o bilgi yükünü taşıma ki, kendi içindeki ilim ambarını göresin.

    Bu doğru, şu yanlış; bunları biliyorsun da kendin eğri misin, doğru musun? (Ona) bir bak!

    Bütün bilimlerin özü şudur:

    “Mahşer günü ben kimim, ne hale geleceğim?” sorusunu bilebilmek.

    Din usûlünü öğrenmişsin, bilmişsin; ama bir de kendi mayana bak, onu tanı!

    Kitaptan maksat içindeki bilgilerdir; ama dilersen sen onu yastık yapıp başının altına da koyabilirsin.

    Bu, kılıcı çivi yerine kullanıp, zafer yerine mağlubiyeti kabul etmek, demektir.

    Bazı âlimler, bilgilerin yüz binlerce türünü bilir de kendisini bilmez.

    Nice âlimler vardır ki hakiki ilimden, hakiki irfandan nasipleri yoktur.

    Bu tür âlim* ilim hâfızıdır, ama ilim sevgilisi değil.

    Ey emin kişi, bilgide ne kadar ileri gidersen git onunla gaybı gören gözlerin açılmaz.

    Kendine, aşkı ve bakışı öğret! (İşte) bu bilgi,* taşa kazılan nakış gibidir.

    Tutulmadan, kekelemeden yüzlerce kitap okusan, Allah takdir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz.

    Fakat Allah’a lâyıkıyla* kulluk edersen bir kitap bile okumadan, yeninden-yakandan duyulmadık bilgiler bulursun.

    Bilgili adamın uykusu ibadetten üstündür.

    Hele insanı gafletten uyandıran bilgi olursa…

    Bilgi, uçsuz, bucaksız ve kıyısız bir denizdir.

    Onu dileyense, denizlerde dalgıçlık edene benzer.

    Bilgi isteyen kişinin ömrü, binlerce yıl olsa dahi yine araştırmaktan vazgeçmez; bir türlü doymaz.

    Bilgi, Mü’minin kayıp malıdır; bu sebeple* Mü’min kendi yitiğini bilir, anlar.

    Topraktan biten güller yok olur gider; gönülde biten güller ise devamlıdır.(…)

    Bizim öğrendiğimiz bu tatlı bilgiler, bil ki o gül bahçesinden bir-iki, bilemedin üç demetten ibarettir.

    Gül bahçesinin kapısını kendimize kapatmışızdır da, onun için bu iki üç demete tutulup, kalmışız.

    Yazıklar olsun ki, böyle bir bahçenin anahtarları ekmek-boğaz yüzünden elimizden düşüp gidiyor.

    (I/1012, 1030, IV/3009, 3010, I/3447, 3451, III/2651, 2654, 2655, 2989, 2991, 2648, 3038, VI/261, 3194, 1931, 1932, 3878, 3881, 3882, 4507, 4650-4653)

    Hz.Mevlana(k.s)

    Kaynak:www.semazen.net

Sayfa 44/46 İlkİlk ... 3440414243444546 SonSon

Benzer Konular

  1. bükçe (kadın dili)
    By malahit in forum Kişisel Gelişim & Kariyer Planlama
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 17-08-2010, 02:24 AM
  2. Beden dili
    By Nefertiti in forum Kişisel Gelişim & Kariyer Planlama
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 13-04-2009, 03:12 PM
  3. Kadınların dili
    By Nefertiti in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21-05-2008, 10:54 PM
  4. Kedi Dili.....
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 04-05-2008, 03:26 PM
  5. Beden Dili
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Paylaşım Köşesi
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 27-03-2008, 10:46 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •