Sayfa 13/46 İlkİlk ... 39101112131415161723 ... SonSon
455 sonuçtan 121 ile 130 arası

Konu: Gül dili...

  1. #121
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    *Hz. Mevlana Mesnevi’de şöyle der:


    “Mânâ ve sûret diyelim ki, su ile ağaca benzer.

    Su ve ağaç hakikatte birbirinden ayrı şeylerdir, aralarında bir benzerlik de yoktur.

    Fakat ne susuz ağaç olur, ne de su bir ağaca hulûl etmedikçe meyve haline gelir.

    Demek ki ağaç sûretse su da mânâdır.

    Mânâ hangi ağaca nüfuz ve hulûl ederse o ağaçta yeşermeler görülür ve meyveler belirir.

    Suyun ağaçta zuhuru meyve olduğu gibi, mânânın bir vücutta zuhuru da hayat olur, kudret olur, ilim irfan olur ve kişi büyük hakikate bu irfan yoluyla varır.”

  2. #122
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Kızsakta,bağırsakta bir şey değişmeyecek.

    İyisimi Gül dermeye devam edelim.

    Hayatın bir yere varacağı yok.

    Sonu ölüm değil mi?

    *****

    Yûsuf Hâs Hâcib’in ahlâk kitabı
    Kutadgu Bilig’te:

    “Sözüne dikkat et başın gitmesin, dilini tut dişin
    kırılmasın.

    Söz bilerek söylenirse bilgi sayılır; bilgisizin sözü kendi başını
    yer.

    Çok sözden fayda görmedim, ama söylemek de faydasız değildir.


    Dilini iyi gözet başın gözetilmiş olur; sözünü kısa kes ömrün uzun olur.

    İnsan iki şey ile kendisini ihtiyarlamaktan kurtarır.

    Biri iyi iş, diğeri iyi
    söz.

    Kendine ölümsüz bir hayat dilersen, ey hakîm, işin ve sözün iyi olsun.

    Söz deve burnu gibi yularlıdır.

    O dişi deve boynu gibi nereye çekilirse
    oraya gider.

    Sözü bilerek söyleyen çok kimse var.

    Benim için sözü
    anlayan adam azizdir.

    Akıl süsü dil, dil süsü söz; insanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür.

    Söz kara yere mavi gökten indi; insan kendisine sözü ile
    değer verdirdi.” gibi ifadeler görürüz.

    (Kutadgu Bilig, 1998: II/23,167;

    23,170; 23,171;24,176; 24,181; 24, 183; 26,206; 26,207; 26,210; 31,

    274)

    Kaşgarlı Mahmûd’un Türk Dili yadigârı Dîvânu Lügati’t
    Türk’ünde söz ve konuşma âdâbı ile alâkalı atasözü
    ve deyimler de kültürümüzde konuya verilen önemi
    pekiştirmektedir.

    “ Kuru kaşık ağıza
    yaraşmaz, kuru söz kulağa yaraşmaz.

    Dil ile sofraya erişilir.

    Dil ile
    bağlanan dişle çözülmez.

    Sözün tadına dalan kimse esir olur (Lafa dalan
    tutsak olur).

    Çok sözü anlamak olmaz, yalçın kaya yıkılmak olmaz.

    İnsan
    çok sözü anlayamaz, nasıl ki dağdan yalçın kayayı yıkamaz.”

    (Dîvânu
    Lügati’t-Türk, 1998: I/383; 429; II/20; 150-51; III/20)


    On ikinci yüzyılda yazılmış bir ahlâk kitabı olan Edib Ahmed’in Atebetü’l Hakâyık’ında da söz benzeri hususlarla ele alınarak konuşma ve söz âdâbı ile ilgili nasihatlere yer verilmiştir.

    Edîb Ahmed; “Edeplerin başı dili gözetmektir.

    Düşünerek konuşan adamın sözü, sözün iyisidir.

    Ağzın ve dilin ziyneti doğru sözdür.

    Doğru söz, bal ve yalan söz soğan
    gibidir, soğan yiyip ağzı acılandırma; bal ye.

    Yalan söz hastalık ve doğru
    söz şifâ gibidir.

    Sözü düşünerek söyle, acele etme; sözünü sakla ki, sonra başını saklamayasın.” derken, Kaşgarlı Mahmûd veya Yûsuf Has Hacib’den farklı şeyler söylemiyordu.

    (Atebetü’l- Hakâyık, 1992: 87/130;

    87/133;88/155;88/161-63; 95/357-58).

    Kezâ Mevlânâ ve Yûnus ve hattâ Rûşenî de hemen hemen aynı şeyleri söylüyordu.

    Amaçları aynıydı:

    İnsanları eğitmek, bilgilendirmek, yanlışlardan
    sakındırmak, doğruyu öğretmek ve iki dünyada da mutluluğa ulaşmaları için kılavuzluk etmekti.

    Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde de söz ve konuşma ile ilgili, atasözü
    mahiyetinde veciz ifadeleri sıkça görmek mümkündür.

    “Söze kulak
    verme yolundan gir.

    Ağızdan bir kere çıkan söz, bil ki yaydan fırlayan ok
    gibidir.

    Oğul ok gittiği yerden geri dönmez, seli baştan bağlamak gerek.


    Söz söylemek için önce dinlemek gerekir. Söz dinleyene göre söylenir,
    terzi kaftanı adamın boyuna göre keser.”

    (Mesnevî, 1995: I/1627; 1658-

    59; VI/1241) gibi ifadelerle Mevlânâ, konuşmak için
    önce dinlemeyi billme ve sonra da düşünerek
    konuşma gerekliliğine teşbihlerle işaret eder.

    Yûnus Emre de söz redifli manzumesinde sözün
    önemini şöyle ifade eder:


    Keleci bilen kişinün yüzini ag ide bir söz

    Sözi bişürüp diyenün işini sag ide bir söz

    Söz ola kese savaşı söz ola kestüre başı

    Söz ola agulı aşı bal ile yag ide bir söz
    Konu Denge tarafından (01-12-2018 Saat 12:18 AM ) değiştirilmiştir.

  3. #123
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    ÖLÜM

    İyiler gittiler, (onlardan geriye) güzel âdetler kaldı; kötülerden ise zulüm ve lânetler!

    Sonunda Müminler için kazanma vardır; münafığa da Ahirette mat olma.

    Herkes ölümden ürker, korkar. (Sufiler) ona bıyık altından gülmektedir.

    Ey âşık! Âşıkların hayatı ölümdedir. Gönlü gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın.

    Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ecel vaktine kadar iyi tohumlar ekmek gerek.

    Bu âlem oyun yeridir, ölüm de gece. Geri döner gidersin; fakat kese bomboş, sen de yorgun argın!

    Bil ki iyiler ölünce kaybolmaz, Allah geri gel diye ferman etti mi gelirler.

    (Allah’tan razı olan) ezelî emir, neyse ona uyar; hayatla ölüm, onun yanında bir olur.

    (Onlar) yaparsa Allah için yaşar, mal, mülk ve hazine için değil... Ölürse Allah için ölür, korkudan hastalıktan değil!

    İşte tıpkı bunun gibi ölürken de aynı çeşit ölürüz, ama yarımız ziyan içindedir, yarımız padişah (gibi).

    Ebedi akla can yoldaşı olmak için ölüm gününe hazırlan da şimdiden öl!

    Tatlı yaşayan, sonunda acı ölür; ten kaydında olan canını kurtaramaz.

    (I/0744, 287, 3495, 1751, II/387,* 2600, III/1762, 1909, 1910, 3516, 3760, I/2302)

    Bazen yaşama sevincim tükenir.

    Bende özlerim.

    İnşallah devam zorunluluğu olan bir okulda sınavlarda hocaların devamlı öğrenciye kolaylık sağlaması gibi,Allah'ta bize şu hayata sabrettiğimiz için kolaylık sağlar.

    Rabbim ruhumuzu cennetiyle teskin eyleyip,ödüllendirsin inşaallah.
    Konu Denge tarafından (01-12-2018 Saat 02:38 AM ) değiştirilmiştir.

  4. #124
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi
    Hele bana şöyle gelir, şol göz açıp yummuş gibi

    İşbu söze Hak tanıktır, bu can gövdeye konuktur
    Bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi

    Miskin adem oğlanını, benzetmişler ekinciğe
    Kimi biter, kimi yiter, yere tohum saçmış gibi

    Bu dünyada bir nesneye, yanar içim, göyner özüm
    Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi

    Bir hastaya vardın ise, bir içim su verdin ise
    Yarın anda karşı gele, hak şarabın içmiş gibi

    Bir miskini gördün ise, bir eskice verdin ise
    Yarın anda karşı gele, hulle donun biçmiş gibi

    Yunus Emre, bu dünyada, iki kişi kalır derler
    Meğer Hızır İlyas ola, ab-ı hayat içmiş gibi

    Yunus Emre
    Konu Denge tarafından (28-01-2020 Saat 01:19 PM ) değiştirilmiştir.

  5. #125
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Güllerle rû-be-rû açılır taze sineler,

    Her sine kendi üstüne güllerle iğneler.

    Cenab Şahabettin.

  6. #126
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Gönül gözünün açılmasına vesile olma,rehber olma görevi bizim ülkemizde genelde din adamlarına verilir.

    Kuran kurslarında,camilerde,ailede bu tür meselelerden anlayan biri varsa onların vasıtasıyla öğrenilir böyle şeyler.

    Benim gibi yıllarca haydut gibi kaçarsanız nasipsiz kalırsınız.


  7. #127
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Kuantum teorisini anlatanlar bir keman teli örneği verirler.

    Bunu biraz islama uyarlarsak keman telinin kemana ilk bağlantı yeri,aslında insanın ruhunun yaratılmasıyla eşdeğer.

    Sonraki aşama keman telinin,yani hayatımızın,zamansızlık aleminden çıkıp,mekana ve zamana bağlanmasıdır ki,keman teli kemanın ucuna doğru gitmesi hayatımızın çeşitli safhalarını anlatır.

    Kemanın düğümlendiği nokta ise ahirette,mizanda iyinin kötüden,haklının haksızdan ayırt edilip,kitabının eline verildiği zamandır.

    Geçmişteki yada gelecekteki herhangi bir olay şimdiki zamanı etkiler,titreştirir.

  8. #128
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    Buddha'yı duymuşsunuzdur.

    Ben o felsefelere çok aşina değilim ama;

    Yıllar önce Keanu Reeves'in oynadığı-Bu arada bu adamın filmleri efsanedir,örneğin matrix göründüğünden çok farklı şeyler anlatan bir filmdir- Küçük Buddha adlı bir filmini izlemiştim.

    Kitapta Buddha hak ve hakikati arama yolculuğuna çıkar,bu sırada çok ağır riyazetler uygular,yani sadece ayakta duracak kadar yemek yer.

    Bir gün denız kenarında kayıklarda arp çalan insanlara bakarken,arp çalan bir adamın teli kırılır.

    Buddha orda bazı şeylerin farkına varır ve der ki ''Bir teli çok gerersen kırarsın,germezsende ses çıkaramazsın''

    Dengeyi farkeder.

    O noktadan sonra ağır riyazetleri bırakır.

    Tasavvufta da amaç nefsi öldürmek değil,terbiye etmektir.
    Konu Denge tarafından (05-12-2018 Saat 08:24 AM ) değiştirilmiştir.

  9. #129
    Cahillik Dönemi
    Üyelik tarihi
    Jul 2016
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    985

    Standart

    Alıntı Denge Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Buddha'yı duymuşsunuzdur.

    Ben o felsefelere çok aşina değilim ama;

    Yıllar önce Keanu Reeves'in oynadığı-Bu arada bu adamın filmleri efsanedir,örneğin matrix göründüğünden çok farklı şeyler anlatan bir filmdir- Küçük Buddha adlı bir filmini izlemiştim.

    Kitapta Buddha hak ve hakikati arama yolculuğuna çıkar,bu sırada çok ağır riyazetler uygular,yani sadece ayakta duracak kadar yemek yer.

    Bir gün denız kenarında kayıklarda arp çalan insanlara bakarken,arp çalan adamın teli kırılır.

    Buddha orda bazı şeylerin farkına varır ve der ki ''Bir teli çok gerersen kırarsın,germezsende ses çıkaramazsın''

    Dengeyi farkeder.

    O noktadan sonra ağır riyazetleri bırakır.
    Güzel bir yazıymış Denge'yi her zaman desteklerim...
    ''Genelde öyle olur dostum. Hayat, mutsuzluk fonunun üzerine mutluluk kırıntıları dökülmüş bir resim gibidir. Normal olan mutsuz olman zaten. Mutlu olman anormaldi.''
    dreamer8

  10. #130
    Çıraklık Dönemi
    Üyelik tarihi
    Nov 2016
    Mesajlar
    1.319

    Standart

    BÜLBÜL

    Divan şiirinde en çok kullanılan fiğürlerden biridir.

    Bülbül kuşların aşığı, aşıkların sembolü, sevgiliye ulaşmak, goncanın açtığını görmek, güle olan aşkını ifade etmek için öten bir kuş olarak düşünülür.

    Sesi güzeldir.

    Hicranın kavuşmanın sembolüdür.

    Arapçası andelip, Farsçası, hezar, çoğulu Hezarandır.

    Türk şivelerinde “böberdek”, “bübürdek” “keleçek”“kujulak”, “ötlügen” şeklinde kullanılır.



    Bülbüller, bahar vakti havalar ısınmaya başlayınca çiftleşir,” dişisi yumurtadan kalkıncaya kadar erkek olan bülbül ekseriya akşam ötmeye başlayıp sabaha kadar hep öter.

    Yuvasını genellikle ağaç dallarına çokça da gül ocakları içine yapar.

    Böyle yerelere yılanlar çıkamazlar.

    ” Bu nedenlerle bülbül erkek aşığın sembolüdür. Divan şiirinde erkek aşığı temsil eder. Bütün çiçekler bülbüle aşık tır ama; bülbül ise yalnız güle aşıktır.

    Bülbülle gül hiçbir zaman bir araya gelemez.

    Çünkü gül, bülbüle karşılık vermez. “

    Gül nazlıdır, naz libası giyer ve naz uykusuna yatar.

    Vefasız ve zâlimdir.”

    Bülbül ise bu naza ve işveye sürekli şarkılar söyleyen bir aşıktır.

    O yüzden bülbül sazı, nağmeyi ve ağlamayı ifade eder.

    Eskilerin dediklerine göre “Bülbül kızgın iken ışığa koşar bazan da fenlere çarpar hatta ağaç dalı sanarak saza bile konarmış “

    Kondurur sazına sad bülbülü ma’nayı ne dem
    Olsa mızrab- zen –i tar –ı hayali yekta

    Sabri –i Şakir



    Eski şiirde bül bül ve gül hikayesi çok sık işlenmiştir.

    Bülbülün güle erişmek için çabasına dikenlerin engel olduğu gülün dikenin bülbülün göğsüne batarak bülbülü öldürdüğü hikayesiyse sık sık karşımıza çıkar.

    Gül su ihtiyacını bülbülün kanıyla karşılar.

    Bülbül nağmeleriyle kendinden geçerken gül de naz uykusundan uyanıp onun kanını içiverir.

    Bülbülün kanı, gülün dikenlerine sızıp goncaya ulaşır ve ona renk katar.

    Kırmızı gülün rengi bülbülün kanındandır.

    *****

    Bir internet sitesinden...
    Konu Denge tarafından (05-12-2018 Saat 09:41 AM ) değiştirilmiştir.

Sayfa 13/46 İlkİlk ... 39101112131415161723 ... SonSon

Benzer Konular

  1. bükçe (kadın dili)
    By malahit in forum Kişisel Gelişim & Kariyer Planlama
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 17-08-2010, 02:24 AM
  2. Beden dili
    By Nefertiti in forum Kişisel Gelişim & Kariyer Planlama
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 13-04-2009, 03:12 PM
  3. Kadınların dili
    By Nefertiti in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21-05-2008, 10:54 PM
  4. Kedi Dili.....
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 04-05-2008, 03:26 PM
  5. Beden Dili
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Paylaşım Köşesi
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 27-03-2008, 10:46 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •