Kasvetli bir yaz günüydü,üstümdeki manevi yük yine göğsümü zorluyordu,kalp kapakçıklarımın izdüşümünde şiddetli bir baskı hissi oluşmuş halde bir yandan arabamı sürüyor,bir yandan yine hayatı sorguluyordum.
Mânâ ırmaklarıyla bağlantımı kesince düzelirim sanmıştım.
Vicdanımı kendime yük olarak görmeye,hastalığımı maneviyatla aşırı ilgilenmeye bağlamaya çalışmıştım.
Daha herkesten biri olmak istiyordum o aralar,zihnimdeki saçma düşünceler manevi dünyalara dalıp aşırı hayal kurmaya bağlı gibi gelmişti.
Ama o an geldiğim noktada ciddi bir manevi kriz yaşıyor,hayatı gereksiz buluyor,kendi kendime ölmek istediğimi tekrar edip duruyordum.
İsyan dünyasına geri dönmüştüm ve diyordum ki mırıldanarak;
''Şu işkence bir bitse de biran önce toprak olup gitsek''
Bazen söylediğimiz sözlerin vebali kastımızdan büyüktür.
Bazen isyanın bir noktası olur ki gayretullaha dokunur,kişiye celal hak olur.
Birden bir kedi çıktı yoluma,çarpmamak için hemen yana kırdım,kaldırımlara vuruyordum ki zar-zor arabanın burnunu yola çevirip frene bastım.
Kalp ritmim taşikardiye döndü,ter içinde nefes nefese kaldım .
Ve o an önümde kırmızı ışıkta duran dolmuşun arkasındaki yazıyı ömrüm boyunca unutmayacağım;
''Öyle bakarsın işte''
Yer imleri