Ara ara uğrarım derken ne sıklıkla yani? Ayda bir mi, haftada bir kaç kez mi? Daha sık uğramanı ve paylaşımlarda bulunmanı beklerim. Konuların güzel mesajlar veriyor.
İnsan ruhunu,kalbini ve nefsini temizledikçe kalbinin vicdan toprağında bir gül bitermiş.
Önce tomurcuklanır,sonra nefes alır,en sonunda da açılırmış bayıltan rayihalarla dolu kokusu ve neşesi bol renkleriyle.
Eskiler gülden terazi tutar,gülü de GÜL'le tartarlarmış.
Hal diliyle halleşip,gül diliyle söyleşelim,ehli aşkın bülbüllerinden nağmeler dinleyelim diye açtım bu başlığı.
Kimbilir belki bizim kalbimizde de tomurcuklanır mütevazi bir gül,belki bizimde açılır görmeyen gözümüz,duymayan kulağımız.
Ara ara uğrarım inşallah.
Sizinde katılmanız dileğiyle;
Şimdilik eyvallah...
Ara ara uğrarım derken ne sıklıkla yani? Ayda bir mi, haftada bir kaç kez mi? Daha sık uğramanı ve paylaşımlarda bulunmanı beklerim. Konuların güzel mesajlar veriyor.
Çok uzatmam inşallah dreamer hakkını helal et.
İltifatın içinde çok teşekkürler.
GÖNÜL EHLİ
Gönül ehlinin ilimleri, kendilerini taşır.Ten ehlinin ilimleriyse kendilerine yüktür.
Gönüllerini cilâlamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır.
Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler.
Onlar, ilmin kabuğundaki nakşı bırakmışar, ayne’l-yakîn bayrağınıkaldırmışlardır.
Lütuf ve merhamet sahibi olan Hakk’ın kulları, işleri düzeltmekte (ve yoluna koymakta) O’nun huyuna sahiptirler.
Onlar hiddet zamanı sıkıntı vakti, mahlûkata acırlar; rüşvet almaksızın yardımda bulunurlar.
Herkes, gönlünün aydınlığıve cilâsı nispetinde gaybı idrâk eder.
Kim, gönlünü daha fazla cilâladıysa daha ziyâde görür. Ona daha fazla sûretler görünür!
Gönlü uyanık olanın, baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır; Allah altı cihette o aynadan nazar eder durur.
Yüce Allah: “Ben yere, göğe; hatta arşa bile sığmam. Ey aziz, bundan emin ol!
Fakat şaşılacak şeydir ki, inanan kişinin kalbine sığarım. Beni ararsan inanan gönüllerde ara” buyurdu.
Müminin kalbi, adalet sahibi olan ve kendisinden yardım dilenen Hakk’ın elindedir, O’nun iki parmağı arasındadır.
Yüce Allah, “Biz gönle bakarız, su ve topraktan ibaret olan sûrete değil buyuruyor.
(I/3446, 3492, 3493, III/2222, 2230, IV/2909, 2910, III/1223, V/0874, I/2654, 2655, III/4259, 2244)
Hz.Mevlana
GÖNÜL
Gözünün nurunun nuru, gönül nurudur. Göz nuru, gönüllerin nurundan meydana gelir.
Gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan, onlardan ayrı bulunan Hak nurudur.
Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince (onda) sudan, topraktan hariç suretler görürsün.
Nakşı da müşahede edersin, nakkaşıda; devlet yaygısını da, onu döşeyeni de.
Senin aynan niçin sır vermiyor biliyor musun? Üzerindeki pas duruyor da ondan.
Demir cilâlanır, yüzünü güzelleştirir; bu şekilde sûretler onda görülebilir.
O gönül güzelliği, baki güzelliktir. O güzellik devleti, âb-ı hayata sâkidir.
Gönül olmasa ten, konuşmayı ne bilir? Gönül aramasa ten araştırmadan ne anlar?
Ey dostlar! Gönül, eminliktir, huzur yeridir. Pınar ve gül bahçeleri içinde gül bahçeleri vardır.
Mala, mevkiye aşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
Bağlar, bahçeler, yeşillikler gönüldedir... Dışardakiyse akarsuya vuran akislere benzer.
Topraktan yaratılan beden kabadır, karadır; ama cilâ kabul eder, onu cilâla!
Topraktan biten güller, mahvolur gider. Gönülden biten güller ise kalıcıdır ve ne hoştur!
(I/1126, 1127, II/72, 73, I/34, IV/2472, II/716, 837, III/0515, 2267, IV/1363, 2473, VI/4650)
Hz.Mevlana
Allah emaneti Ruh-Can boyası ile boyanmış kalbe gönül denir.
* Beden ruh vasıtasıyla hareket eder, fakat siz ruhu göremezsiniz: Ruhu bedenin hareketleriyle bil.
Mesnevi IV-155
* Yoksul beden, ruh hareket edinceye kadar hareket etmez: Atlar ileri atılıncaya kadar heybe olduğu yerde durur.
Divan 14355
* Bil ki ruhlar okyanus, bedenler köpüklerdir.
Divan 33178
* Can, doğan kuşuna benzer, ten ona uzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır.
Mesnevi V- 2280
* Bedenin yüzüne bakma, o bozulup yok olur. Ruhun yüzüne bak ki o hoş ve sevimlidir!
Divan 1893
* Beden yumurtası içinde harika bir kuşsun sen -yumurtanın içinde kaldığın sürece uçamazsın.
Eğer beden kabuğunu kırarsan kanatlarını çırpacak ve ruhu kazanacaksın.
Divan 33567-68
* Ruh kuşum ne zaman kafesinden bahçeye uçacak?
Divan 33887
* Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.
Mesnevi I-1541
* Gökten, yerden nice sular çektin de vücudun böyle semirdi.
Fakat bu iğretidir.
Az az sıkıştırmak gerek. Çünkü elde edilenin bırakılması lazım.
Yalnız, Allah'ın "Adem'e ruhumdan ruh üfürdüm" dediği varlık yok mu? O kalır işte, Sen de ruha bak, başkaları beyhudedir.
Fakat bu beyhude sözünü, cana, ruha nispetle söylüyorum, her şeyi sağlam bir surette yapan sanatkara, Allah'a nispetle değil ha!
Mesnevi VI-3592-3595
* Veliler şu sözü ciddiye almadan söylemediler:
Arınmış kişilerin bedenleri tıpkı ruh gibi tamamen lekesizdir.
Onların sözleri, psişeleri, dış görünümleri -hepsi lekesiz mutlak ruh olmuştur.
Mesnevi I-2000-2001
*Gönüllerini Allah'ı anarak, iyi işler yaparak cilalamış, parlatmış olanlar renkten ve kokudan kurtulmuşlardır.
Onlar, her an, işlerinde bir hoşluk, bir güzellik hissederler. Onlar bilginin şeklini, dış yüzünü, kabuğunu bırakmışlar da mánásını ve özünü almışlar ve ayne'l-yakin bayrağını yüceltmişlerdir.
Düşüncelerden, duyguların yükü altından kurtulmuşlar da aydınlığa kavuşmuşlardır.
Benliklerini Hakk uğruna kurban etmişler, irfan denizi kesilmişlerdir. Herkesin korktuğu, ürktüğü, kaçtığı ölüme karşı, Hakk aşıkları, acı acı gülümser.
Kimsecikler onların gönüllerine bir zarar veremez, zira zarar sedefe gelir, içindeki inciye gelmez
Gönül aynası dünya sevgisi tozundan, nefsani arzulardan temizlenir, pak ve saf bir hale getirilirse, orada su ve toprak nakışlardan başka şeyler görürsün.
Gönül aynasında hem resmi, nakşı görürsün; hem de resmi ve nakşı yapanı; hem devlet, saadet yaygısı seyr edersin; hem de onu yayanı ve döşeyeni.
* * *
Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
Mevlana Celaleddin Rumi
* * *
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
Peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
Habire 'Usul boylu birlik çam ağacı' de,
Sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
İnsanlara katıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.
Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
Yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
Hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.
Dünyada nice diller var, nice diller,
Ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
Sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
Mevlana Celaleddin Rumi
Konu Denge tarafından (22-03-2017 Saat 11:30 AM ) değiştirilmiştir.
Kişinin kendine ettiğini
Edemez kişiye hiçbir fani
Bu kahpe hırsı. ne kıskanç kini, ne şarap
Ne de haşhaş edemez..
Kişinin kendine ettiğini tayfun, boran
Dağ, taş edemez.
Kişinin kendine ettiğini
Edemez Kişiye hiçbir fani
tutmazsa gerçek dost elini
kendi kendiyle baş edemez.
Kişinin kendine ettiğini
Sarhoş edemez, ayyaş edemez
Mezar soyan nebbaş edemez...
Mevlana Celaleddin Rumi
42/ŞÛRÂ-30: Başınıza gelen her musibet, sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah, kusurlarınızın pek çoğunu da affeder.
39/ZUMER-53: De ki:Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
https://www.youtube.com/watch?v=W7SkWcW_ZFM
celal-cemal...
bu da geçer...
Insanın değeri sevecenliğiyle,kalbinin temizliğiyle,hüsnü zan etmesiyle,celali vasıflarını yerli yerine kullanıp,insanların eşrefi mahlukat olmasından kaynaklanan insanlık gururuna ve hak-hukukuna ne kadar riayet ettiğiyle ölçülür.
Hasenatı seyyiatından fazla olduğu oranda cennetteki konumuda o kadar yükselir.
Bunun içinse esfelissafilinden alaiyiyyine tüm katlardaki insanlara karşı GÜLCE davranmak,GÜLCE konuşmak,anlayış ve hoşgörü sahibi olmak şart.
Yoksa iletişim problemlerimiz,ruhsal sorunlarımız gangren olur.
Anlayış ve hikmet sahibi insanları okuyup,onlarla düşüp kalkıp,gözlerimizle gördüğümüzü gönlümüze yazalım.
Böylece ruhu karanlık ve darlık içindeki insanlara bir pencere açmaya vesile olalım inşallah.
Konu Denge tarafından (28-03-2017 Saat 08:03 PM ) değiştirilmiştir.
Allah maksimum ölçüde hoşgörüyü öngörür.
Fussilet süresinde allah başımıza bir kötülük geldiği zaman iyilikle savmamızı emretmiş,belki öfke duyduğumuz insanın gün gelip yakın bir dost olabileceğini,bu affetme olgunluğa ise ancak hayırdan büyük pay sahiplerinin ulaşabileceğini belirtmiştir.
Sabretmenin,hoşgörmenin ,affetmenin ödülü büyüktür.
Nefis katlarında yükselmenin,gönlümüzdeki nuru artırmanın,rabbimize yakın yüzlerimizin ışığını artırıp,alt bilinçdışındaki,nefsi emmare katındaki karanlık yanlarımıza da bir şifa sunmanın ve onları bir üst konuma taşımanın en emin yoludur hilm,hikmet,hoşgörü,merhamet ve sevgi sahibi bir insana evrilmek.
Konu Denge tarafından (28-03-2017 Saat 08:24 PM ) değiştirilmiştir.
Yer imleri