Üzerinde düşünülmesi gereken, teferruatlar içeren, gizemi hiç bir zaman tam olarak çözülemeyecek olan özel bir konu. Her insanın uyku alışkanlıkları, uyku derinliği, süresi, konforu farklılıklar gösterir. Ben de uykuyla çok arası olan biri değilim, genelde sorunludur uykuya dalışlarım. Rüyaların yönlendirilebileceğine inanmamakla beraber, rüyalarımı yönlendiriyorum diyen bir insanla tartışmaya da girme taraftarı değilim. Ama anladığım kadarıyla senin uykun, bir miktar yarı şuur, karabasan ziyaretleri ve bilim kurgusal öğeler içeriyor. Yani parça parça, keskik, yorgun ve yoğun zihinle yatılan bir uyku bu tür sürprizlere açık olabilir. Yoğun bir rüya akışı, ara ara şuur ya da yarı şuur halinin gelmes ve uyanıp tekrar dalmalar, uyur gezerlik vs. içerebilir. Ya da benim de başıma bir kaç sefer geldiği gibi bir karabasan saldırısına uğrayabilirsin veyahut da çağımız insanının bu tür durumlara maruz kalma riski 50 sene önceki insanlardan çok daha yüksektir. Bol miktarda radyasyon alıyoruz, pc lere bağımlıyız, hayatı sanal ve soyut yaşıyoruz, zihin kapasitemiz eskisine nazaran çok daha yüksek. Bu tür etkilerden dolayı uyku ve rüyalarımız çok değişmiş olabilir....Bir yerde, insan rüyasında kendi öldüğünü göremez diye okumuştum, mantıklı da gelmişti ama şimdi neden mantıklı geldiğini hatırlayamadım...Uyku bir nevi bir genel anesteziye giriş anı gibi gelir bana. Yavaş yavaş uçuşa geçersin. Ölüm hali de buna benzer bir şey olabilir diye düşünüyorum. Bunu kimsenin tecrübe edip bize anlatması mümkün değil elbette. Herkesin bir kez tanık olduğu ve dönüp kimseye anlatma şansının olmadığı gizemli bir an....Rüyalar da benim için hep gizemini koruyacaktır. Aynen hayat kadar gerçek gelir bana rüyalar, ya da hayat bir rüya kadar yalan gelir. Bu da, bedenimizin uyurken, ruhumuzun aynı süratle, belki çok daha verimli yaşadığını gösterir.
Yer imleri