alışmakla karıştırılmamalıdır. karıştırılır, hatta eş tutulur. ama dillerdeki anlamı, "hiç yaşanmamış gibi" ifadesini içermek zorundadır. hatırlamak, bir noktasından, insanın gerçeği yaşayış tarzına bağlı. yaşananlara umut etmenin itici kuvvetiyle bağlanan biri asla ve asla unutamayacak şekilde hatırlar. tam da bundan dolayı hiçbir şeye şaşmamak, hayata dair bilgeliklerin en üstünlerinden biri olur. hiçbir an parçasına, günü gelip çattığında unutulamayacak derecede önem verilmemeli, ancak bunun yanında her bir an parçası, dilendiğinde hatırlanacak kadar öneme sahip olmalıdır; yani olaylar olup bittikten sonra başlayan bir çabadan bahsetmiyorum. tam zamanında, orada, olurken, tutarken, dokunurken, öperken ya da izlerken. en kuvvetli şekilde hatırlayıp en çok unuttuğumuz çağ hangi çağ? tabii ki çocukluk çağı. şiirseldir çocuk, yaşananın bütün an parçalarından doyumsuz bir zevk almayı salık verir. ancak son ana kadar zevk almak, zevki veren şeyi hem unutmayı, hem de hatırlamayı olanaksız yapar. yok eğer geceler boyunca geniş bir cehennemi yek vücutla doldurmak daha geleneksel -ve dolayısıyla daha tatlı- geliyorsa, prometheus'u anmanın vakti gelmiş demektir.