4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Takıntılarınız Hastalık Olmasın!

  1. #1
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart Takıntılarınız Hastalık Olmasın!

    Ya sevdiklerime bir şey olursa”, “Ocağı veya kapıyı açık unutmuş olabilir miyim?” gibi düşünceler aklınıza geliyor ve saçma olduğunu bildiğiniz halde sürekli tekrarlıyorsanız, “takıntı” hastalığının kıskacında olabilirsiniz...
    Her sağlıklı bireyin çeşitli takıntıları olabileceğini ifade eden Dr. Yasemen Işık Taner, takıntıların hastalık olarak tanımlanabilmesi için bunların çok yoğun olarak yapılması ya da takıntılara günde en az 1 saatin ayrılması gerektiğini kaydetti.Taner, yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de kaygı bozukluğunun görülme sıklığının ergenlerde ve çocuklarda 8-16 yaş arasında yüzde 10 olduğunu, ortalama yaşam boyu yaygınlığının ise yüzde 2-3 arasında değiştiğini söyledi.

    Erişkin hastaların üçte biri ile yarısında hastalığın çocukluk döneminde başladığının tespit edildiğini belirten Taner, “Tedavi edilmediğinde başka bir hastalığa dönüşmez ama kişinin işlevselliğini o kadar etkiler ki, kişinin arkadaş, iş, aile ilişkileri zarar görür. Bu nedenle, erken dönemde tedavi edilmesi lazım” diye konuştu.

    “ÇEVRESEL FAKTÖRLER ETKİLİ”
    Takıntı hastalığının, beyin kimyasındaki bir bozukluktan kaynaklandığını anlatan Taner, sorumluluk duygusu yüksek olan, çabuk endişeye kapılan, gergin, karamsar, içe dönük, mükemmeliyetçi, ayrıntıcı kişilik yapısına sahip insanların hastalığına daha yatkın olduklarını vurguladı.

    Taner, çevresel faktörlerin de hastalıkta rolü olduğuna dikkati çekerek, “Çocuklarını çok sık eleştiren, suçlayan, onlardan kusursuz olmalarını isteyen, ayıp ve günah gibi kavramları abartılı biçimde aşılayan ailelerde takıntı hastalığına sık rastlanmaktadır” dedi.

    Hastalığın, aile ve okulda sorun yaşanması durumunda, ergenlik döneminde, kız-erkek ilişkisinde daha yoğun olarak görüldüğünü belirten Taner, uygulanan tedavi yöntemleri kadar, aile bireylerinin de sorunu nasıl ele aldığının çok önemli olduğunu söyledi. Taner, “Örneğin, anne, her tuvalete girdiğinde iç çamaşırını çöpe atan ve yenisini giyen çocuğa karşı çıkmıyor ve isteğini yapmasına izin veriyorsa hastalığa ortak oluyor demektir. Bu gibi durumlarda bir uzmana danışmalı” diye konuştu.

    OBSESYONLAR... KOMPULSİYONLAR
    Taner, kişinin isteği dışında aklına gelen, sıkıntı ve rahatsızlık veren, saçma olduğunu bildiği halde akıldan atılamayan ve yinelenerek sürekli hale gelen düşüncelerin “obsesyonlar”, bu düşünceleri yok etme çabasıyla gerçekleştirilen davranışların ise “Kompulsiyonlar” olarak adlandırıldığını söyledi. Obsesyonların çok çeşitli olduğunu ifade eden Taner, en fazla temizlik, kontrol etme, sayma ve din ile ilgili takıntıların görüldüğüne dikkati çekti.

    Taner, kirlenme ile ilgili takıntılarda, kişinin bulunduğu ortamdaki kan, idrar, tükürük, ter, meni ya da mikrop bulaşacağı şüphesi içine girerek, “Elimi buraya sürdüm ben hasta olur muyum”, “Kapıya dokundum bana bir mikrop geçmiş midir”, “Birinin girdiği tuvalete girdim bir şey olur mu?” gibi sorularla zihnini meşgul ettiğini söyledi.

    Dinsel ya da ahlaksal takıntılarda ise “Ben Allah’a küfreder miyim?”, “Ben şeytanın adamı mıyım?”, “Şöyle davranmazsam anne ve babama bir şey olur mu?”, “Şu kadar dua etmezsem biri ölür mü?” gibi düşüncelerin akla geldiğini belirten Taner, şüphe-emin olamama ile ilgili takıntılarda ise kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey geleceği, bir şeyi eksik ya da yanlış yaptığından şüphe etme gibi durumların söz konusu olduğunu söyledi. Taner, “Odadan çıkarken elektriği kapattım mı?”, “Evden çıkarken kapıyı kilitledim mi?” sorularının kişinin zihnini sürekli meşgul ettiğini ve kontrol etmeye zorladığını dile getirdi.

    Cinsel konularda ise “karşısındaki ile konuşurken onun cinsel organına bakmaktan endişe etme, karşısındakilerle konuşurken uyarılmaktan korkma, homoseksüel olduğundan endişe etme” gibi takıntılar olabildiğini anlatan Taner, sayma ile ilgili takıntılarda da her şey belli bir sayıda yapılmadığında kötü bir şey olacağına inanıldığını, kimi zaman da her şeyin belli bir düzen ve simetri içinde durması gerektiğine yönelik takıntıların olabildiğini kaydetti.

    “DAVRANIŞLAR, KAYGIYI GEÇİCİ BİR SÜRE YATIŞTIRIR”
    Taner, kompulsiyonların kaygıyı geçici bir süre yatıştırdığını ifade ederek, “Kompulsif davranışlar, kaygıyı geçici bir süre yatıştırır. Bazen günün büyük bölümünü kaplayarak hastanın işlerini gerçekleştirmesini engeller, iş ya da okul başarısını düşürür, sosyal ilişkilerini bozar” dedi.

    Temizlik konusunda “çok uzun zaman tekrar tekrar el yıkama, banyo yapma, her yeri oturulmayacak derecede ıslanacak şekilde temizleme gibi davranışlar” görülebildiğini anlatan Taner, takıntıda hırsız girebileceği, yangın çıkabileceği gibi düşüncelerle tekrar tekrar kapının ve ocağının kontrol edilebildiğini belirtti. Taner, araba plakalarını okuma, kaldırım taşlarını sayma ya da başkasının kullandığı eşyayı belli sayıda yıkama gibi sayma ile ilgili takıntıların da davranışa dönüşebildiğini kaydetti. Taner, belli soruları sürekli sorma gibi davranışların da takıntı olarak kabul edilebileceğini sözlerine ekledi.

    “TEDAVİDE İLAÇ VE DAVRANIŞ TERAPİLERİ UYGULANIYOR”
    Teşhisin, hasta ile yapılan psikiyatrik görüşme sonucu konulabileceğini ifade eden Taner, herhangi bir laboratuvar araştırması ya da radyolojik tetkik yapmanın hastalığın teşhisini koymaya katkısı olmadığını söyledi.

    Taner, hastalığının tedavisinde ilaç ve çeşitli davranış terapileri uygulandığını belirterek, takıntıya neden olan düşünceden uzaklaşılmayıp, düşüncenin davranışa dönüşmesine izin verildiği sürece takıntıdan kurtulmanın mümkün olmadığını kaydetti.

    Davranış tedavilerinde, kademeli olarak kişinin takıntısının üstüne gidildiğini anlatan Taner, “Örneğin, elinin kirlendiğine yönelik takıntısı olan birine, önce elini kirli masaya dokundurtuyor ve 2-3 dakika o şekilde beklemesini sonra yıkamasını sağlıyoruz. Daha sonra bu süreyi uzatıyor, ardından masa dışında daha pis yerlere dokundurtuyor, örneğin bazı hastaların ellerini çöpün içine sokmasını ve bekletmesini sağlıyoruz. Bu korkuyla baş başa kaldığında, hastaların başlarda kaygısı yükselse de zaman içinde hastalık yok oluyor” diye konuştu.

    KAYNAK:MTVMSNBC.COM
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

  2. #2
    kırmızıpabuçlar
    Guest

    Standart

    çöpün içine elimi sokmak mı?

    soktuktan sonra 100 kere elimi yıkarım herhalde.

  3. #3
    Çıraklık Dönemi atomcekirdegi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    1.463

    Standart

    Ya arkadaşlar benim sanırım böyle bir sorunum var.Çok ileri düzeyde yani yaşamımı engelleyecek düzeyde değil henüz ama benim de saçma olduğunu bildiğim halde kafamdan atamadığım bazı düşünceler mevcut..Bu herkeste görülen bir durum mu?Yani bir insanın obsessif olduğu nasıl anlaşılıyor?Takıntı sayısının etkisi var mı?
    ARININ KUYRUĞUNA ZEHİR AĞZINA BAL VERİLMİŞTİR;NEYE TALİPSEN ONU ALIRSIN...

  4. #4
    Süper Moderatör 9 ŞUBAT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    9.135

    Standart Takıntılarınızı Sakın Ola Takmayın

    Zamanında fark edilen takıntıların üzerine gidilmeli. Aksi halde takıntı, takı olmaktan çıkıp döğmeye dönüşüyor.

    Başlangıçta masum gibi görünen takıntılar, zaman içinde ciddi kaygılara ve psikolojik rahatsızlıklara neden oluyor. Zamanında fark edilen takıntıların üzerine gidilmeli. Aksi halde takıntı, takı olmaktan çıkıp döğmeye dönüşüyor.

    ''Ya sevdiklerime bir şey olursa'', ''Ocağı veya kapıyı açık unutmuş olabilir miyim?'', ''Bu hareketi 100 kere yapmazsam işlerim ters gider'' gibi düşünceler aklınıza geliyor ve saçma olduğunu bildiğiniz halde sürekli tekrarlıyorsanız, ''takıntı'' hastalığının kıskacında olabilirsiniz...

    Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesi'nde Uzman Psikiyatrist Dr. Yasemen Işık Taner, halk arasında ''takıntı'' olarak bilinen ''Obsesif Kompulsif'' hastalığının erken dönemde tedavi edilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu hastalık tedavi edilmediğinde kişinin yaşam biçimini ve işlevselliğini etkilediğini söyledi.

    Her sağlıklı bireyin çeşitli takıntıları olabileceğini ifade eden Taner, takıntıların hastalık olarak tanımlanabilmesi için bunların çok yoğun olarak yapılması ya da takıntılara günde en az 1 saatin ayrılması gerektiğini kaydetti.Taner, yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye'de kaygı bozukluğunun görülme sıklığının ergenlerde ve çocuklarda 8-16 yaş arasında yüzde 10 olduğunu, ortalama yaşam boyu yaygınlığının ise yüzde 2-3 arasında değiştiğini söyledi. Erişkin hastaların üçte biri ile yarısında hastalığın çocukluk döneminde başladığının tespit edildiğini belirten Taner,

    ''Tedavi edilmediğinde başka bir hastalığa dönüşmez ama kişinin işlevselliğini o kadar etkiler ki, kişinin arkadaş, iş, aile ilişkileri zarar görür. Bu nedenle, erken dönemde tedavi edilmesi lazım'' diye konuştu.

    -''ÇEVRESEL FAKTÖRLER ETKİLİ''-

    Takıntı hastalığının, beyin kimyasındaki bir bozukluktan kaynaklandığını anlatan Taner, sorumluluk duygusu yüksek olan, çabuk endişeye kapılan, gergin, karamsar, içe dönük, mükemmeliyetçi, ayrıntıcı kişilik yapısına sahip insanların hastalığına daha yatkın olduklarını vurguladı. Taner, çevresel faktörlerin de hastalıkta rolü olduğuna dikkati çekerek, ''Çocuklarını çok sık eleştiren, suçlayan, onlardan kusursuz olmalarını isteyen, ayıp ve günah gibi kavramları abartılı biçimde aşılayan ailelerde takıntı hastalığına sık rastlanmaktadır'' dedi.

    Hastalığın, aile ve okulda sorun yaşanması durumunda, ergenlik döneminde, kız-erkek ilişkisinde daha yoğun olarak görüldüğünü belirten Taner, uygulanan tedavi yöntemleri kadar, aile bireylerinin de sorunu nasıl ele aldığının çok önemli olduğunu söyledi. Taner, ''Örneğin, anne, her tuvalete girdiğinde iç çamaşırını çöpe atan ve yenisini giyen çocuğa karşı çıkmıyor ve isteğini yapmasına izin veriyorsa hastalığa ortak oluyor demektir. Bu gibi durumlarda bir uzmana danışmalı'' diye konuştu.

    -OBSESYONLAR... KOMPULSİYONLAR...-

    Taner, kişinin isteği dışında aklına gelen, sıkıntı ve rahatsızlık veren, saçma olduğunu bildiği halde akıldan atılamayan ve yinelenerek sürekli hale gelen düşüncelerin ''obsesyonlar'', bu düşünceleri yok etme çabasıyla gerçekleştirilen davranışların ise ''Kompulsiyonlar'' olarak adlandırıldığını söyledi.

    Obsesyonların çok çeşitli olduğunu ifade eden Taner, en fazla temizlik, kontrol etme, sayma ve din ile ilgili takıntıların görüldüğüne dikkati çekti. Taner, kirlenme ile ilgili takıntılarda, kişinin bulunduğu ortamdaki kan, idrar, tükürük, ter, meni ya da mikrop bulaşacağı şüphesi içine girerek, ''Elimi buraya sürdüm ben hasta olur muyum'', ''Kapıya dokundum bana bir mikrop geçmiş midir'', ''Birinin girdiği tuvalete girdim bir şey olur mu?'' gibi sorularla zihnini meşgul ettiğini söyledi. Dinsel ya da ahlaksal takıntılarda ise ''Ben Allah'a küfreder miyim?'', ''Ben şeytanın adamı mıyım?'', ''Şöyle davranmazsam anne ve babama bir şey olur mu?'', ''Şu kadar dua etmezsem biri ölür mü?'' gibi düşüncelerin akla geldiğini belirten Taner, şüphe-emin olamama ile ilgili takıntılarda ise kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey geleceği, bir şeyi eksik ya da yanlış yaptığından şüphe etme gibi durumların söz konusu olduğunu söyledi.

    Taner, ''Odadan çıkarken elektriği kapattım mı?'', ''Evden çıkarken kapıyı kilitledim mi?'' sorularının kişinin zihnini sürekli meşgul ettiğini ve kontrol etmeye zorladığını dile getirdi. Cinsel konularda ise ''karşısındaki ile konuşurken onun cinsel organına bakmaktan endişe etme, karşısındakilerle konuşurken uyarılmaktan korkma, homoseksüel olduğundan endişe etme'' gibi takıntılar olabildiğini anlatan Taner, sayma ile ilgili takıntılarda da her şey belli bir sayıda yapılmadığında kötü bir şey olacağına inanıldığını, kimi zaman da her şeyin belli bir düzen ve simetri içinde durması gerektiğine yönelik takıntıların olabildiğini kaydetti.

    -''DAVRANIŞLAR, KAYGIYI GEÇİCİ BİR SÜRE YATIŞTIRIR''-

    Taner, kompulsiyonların kaygıyı geçici bir süre yatıştırdığını ifade ederek, ''Kompulsif davranışlar, kaygıyı geçici bir süre yatıştırır. Bazen günün büyük bölümünü kaplayarak hastanın işlerini gerçekleştirmesini engeller, iş ya da okul başarısını düşürür, sosyal ilişkilerini bozar'' dedi. Temizlik konusunda ''çok uzun zaman tekrar tekrar el yıkama, banyo yapma, her yeri oturulmayacak derecede ıslanacak şekilde temizleme gibi davranışlar'' görülebildiğini anlatan Taner, takıntıda hırsız girebileceği, yangın çıkabileceği gibi düşüncelerle tekrar tekrar kapının ve ocağının kontrol edilebildiğini belirtti. Taner, araba plakalarını okuma, kaldırım taşlarını sayma ya da başkasının kullandığı eşyayı belli sayıda yıkama gibi sayma ile ilgili takıntıların da davranışa dönüşebildiğini kaydetti.

    Taner, belli soruları sürekli sorma gibi davranışların da takıntı olarak kabul edilebileceğini sözlerine ekledi.

    -''TEDAVİDE İLAÇ VE DAVRANIŞ TERAPİLERİ UYGULANIYOR''-

    Teşhisin, hasta ile yapılan psikiyatrik görüşme sonucu konulabileceğini ifade eden Taner, herhangi bir laboratuvar araştırması ya da radyolojik tetkik yapmanın hastalığın teşhisini koymaya katkısı olmadığını söyledi. Taner, hastalığının tedavisinde ilaç ve çeşitli davranış terapileri uygulandığını belirterek, takıntıya neden olan düşünceden uzaklaşılmayıp, düşüncenin davranışa dönüşmesine izin verildiği sürece takıntıdan kurtulmanın mümkün olmadığını kaydetti.

    Davranış tedavilerinde, kademeli olarak kişinin takıntısının üstüne gidildiğini anlatan Taner, ''Örneğin, elinin kirlendiğine yönelik takıntısı olan birine, önce elini kirli masaya dokundurtuyor ve 2-3 dakika o şekilde beklemesini sonra yıkamasını sağlıyoruz. Daha sonra bu süreyi uzatıyor, ardından masa dışında daha pis yerlere dokundurtuyor, örneğin bazı hastaların ellerini çöpün içine sokmasını ve bekletmesini sağlıyoruz. Bu korkuyla baş başa kaldığında, hastaların başlarda kaygısı yükselse de zaman içinde hastalık yok oluyor'' diye konuştu

    KAYNAK:AA
    YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ

    Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
    Benim ayakkabılarımı giy
    ve benim geçtiğim yollardan,
    sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
    Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
    Benim geçtiğim senelerden geç,
    benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
    ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!

    Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN

Benzer Konular

  1. (okb ) bu hastalık yenilebilir.
    By isa84 in forum Obsesif- Kompulsif Bozukluk OKB ( Saplantı - Zorlantı )
    Cevaplar: 29
    Son Mesaj: 20-05-2011, 03:26 AM
  2. Âşk, Hastalık Mıdır?
    By masiyas in forum Sosyal Çevreyle İlgili Problemler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 14-02-2011, 06:41 PM
  3. İnternet çocuğunuzu kullanıyor olmasın!
    By 9 ŞUBAT in forum İnternet Bağımlılığı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02-02-2009, 02:38 PM
  4. Övünmek Gibi Olmasın....
    By butterfly in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 19
    Son Mesaj: 29-09-2008, 09:14 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •