Sayfa 1/3 123 SonSon
27 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: başarılı öğrenci

  1. #1
    mavigece
    Guest

    Thumbs up başarılı öğrenci


  2. #2
    mavigece
    Guest

    Standart

    Çok Uyu İyi Öğren
    ________________________________________
    Başarılı öğrenmenin sırrı uykudan geçiyor. Eski bir inanışa göre yeni öğrenilen bilgiler, bir gecelik uykudan sonra daha kalıcı oluyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (ABD) bilim adamları, hayvan ve insanlarla yaptıkları deneylerle, bu inanışın doğru olduğunu kanıtladılar. Robert Stickgold, sınavdan önce iki gece ya da daha fazla uyumanın bilgileri hatırlamada son derece yararlı olduğunu söylerken git gide kısalan uyku saatlerinin zihinsel yetimizi zayıflatabileceği konusunda da uyardı.

    Araştırmacı, sınavlarda başarılı olmanın okul ya da aile içindeki eğitiminden çok, sınavdan önceki gecede iyi bir uykuya bağlı olduğu kanısında. Araştırmacılar, farklı uyku evrelerinin çeşitli öğrenme türlerinde etkili olduğunu bulmuşlar. Örneğin REM uykusu, özellikle de resimli bilgilerde etkili ve ev hayvanlarında izlenen bazı davranışlar diğer hayvanlarda da izlenmiş.

    Chicago Üniversitesi bilim adamlarından Daniel Margoliash, yavru kuşların ötüşlerini uykuda öğrenip, ezberlediklerini bulmuş. Yavru kuşlar uyuduklarında veya öttüklerinde beyinde aynı sinir hücreleri harekete geçiyor. Farelerin uyku sırasında koşmayı öğrendiklerini söyleyen diğer bir araştırmacı da farelerde de öğrenme ve uyku sırasında aynı beyin bölgesinin etkinleştiğini fark etmiş.

  3. #3
    mavigece
    Guest

    Standart


  4. #4
    mavigece
    Guest

    Standart


  5. #5
    mavigece
    Guest

    Standart


  6. #6
    mavigece
    Guest

    Arrow Başarının Onüç Kuralı: Öğrencilere Bir Mesaj

    Başarının Onüç Kuralı: Öğrencilere Bir Mesaj

    Çeviri: Psk. Benek Altaylı
    Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü

    Kural 1. Sadece Sonucu Değil, Süreci de Önemseyin

    Çok azımız birden bire başarılı olmuşuzdur. Çoğunlukla küçük parçalar tırtıklarız ve parçalar teker teker yerlerine yerleşirler. Becerilerin ve bilgilerin, beklenmedik şekillerde birleşmeleri gibi, küçük gibi görünen şeyler sonunda çok önemli olabilirler. Hangi davranışlarımızın, belirli bir zamanda kariyerimize ne gibi katkılar sağlayacağını yordamak mümkün değildir.

    Bu, bir sorun yaratır. Eğer başarı, bir sonuç olarak çok önemliyse, genellikle bizi o başarıya ulaştıracak olan süreci önemsemeyiz. Mesela bir hocanın, “ilgisiz” bir entellektüel alanla ilgili ilginç bir konu ortaya attığını düşünelim. Eğer öğrenci, daha çok elde edeceği sonuca odaklanan bir öğrenciyse, entellektüel olarak kendini konuya kapatma eğiliminde olacağı için, bu konuda daha sonra önemli olabilecek bazı şeyleri öğrenme fırsatını kaçırmış olacaktır.

    Başarılı öğrencilerde, bu gibi durumlara açık olmalarından ve genel olarak işi önemseme eğilimlerinin bir sonucu olarak, nitelikteki tutarlılıktan kaynaklanan bir zenginlik gözlenir. Başarılı profesyonellerin çoğu, alanla ilgili geniş bir yelpazedeki konuları önemserler ve görevin taşıdığı değeri vurgularlar. Her zaman sonuca doğru ilerlerler ama sürecin değerini unutmazlar.

    Bunun için tercih ettiğim bir kelime var: Oyun. Bu kelimeyi, görevi önemsiz göstermek için kullanmıyorum. Bunu, davranışı sürdüren ve kalitesinin yüksek tutulmasını sağlayan sonuçların kaynağına işaret etmek için kullanıyorum. Bir gazete tartışma grubuna gitmenin, bir toplantıya katılmanın ya da araştırma yapmanın en geçerli nedeni, oyunu profesyonel olarak oynamaktır. “En iyi” yol budur, çünkü kalite sürecine bir oyuncu gibi katılım genellikle hemen mümkün olabilir.

    Bu faaliyetlerin somut sonuçları (örneğin iş, para, prestij, övgü) elde edildiğinde, eğer elde edilirse, küçük, ince ve gecikmiş olabilir. Eğer faaliyetlerinizi sürdürmek için bu sonuçlara güvenecek olursanız, yaptıklarınızdan vazgeçmeniz işten bile değildir.

    Jay Gould, kişinin entellektüel oyunu ciddiye almasının sonucunda ne olacağına ilişkin iyi bir örnektir. Evet, o bir paleontolojisttir. Ama aynı zamanda kendisi, psikoloji, beyzbol, mimari ve aydınlanma çağının insanlar için anlamıyla ilgili çok güzel yazılar da yazmıştır. Onun akademik oyundan çok keyif aldığı açıktır. Bütün oyunlarda olduğu gibi, kurallara uyar; yani delillerini bilir. Çalıştığım en iyi öğrenciler, sabah 3’e kadar bir yerel grup için hazırladıkları sunumu düzeltmeye çalışan ya da benzeri şeyler yapan insanlardı. Olayı genel olarak değerlendirirseniz, aslında yaptıkları iş çok da önemli değildi ama onlar, o görevin kendisini önemli görüyorlardı. Asıl önemli olan nokta, aynı özeni komik bir şiir yazarken de, bilim felsefesinin pek de önemli olmayan bir konusunu tartışırken de göstermeleridir. Stephen Jay Gould’un da böyle bir öğrenci olduğunu tahmin ediyorum.

    Kural 2. Konuşun ve Yazın - Bunu Çokça Yapın
    Bilim, sözel bir iştir. Başarılı bilim adamları konuşmalı, yazmalı, ikna etmeli ve tartışmalıdır. Profesyonel sözel davranışta beceri kazanmanın tek yolu onu uygulamaktır. Sınıfta konuşun. Sohbetlerde konuşun. Koridorlarda konuşun. Dinleyin ve cevap verin. Varsayımlarda bulunun ve düşünün.

    Tartışın. Düşünceleri paylaşın. Eğer söyleyecek bir şeyiniz olduğunu düşünüyorsanız, söyleyin. Söyleyeceğinizin söylemeye değip değmeyeceğinden emin değilseniz bile söyleyin. Kronik korku dolu sessizlik, genç bir bilim adamının en kötü düşmanıdır ve bu, şaşırtıcı derecede yaygındır. Bölümümüze aldığımız olağan üstü parlak öğrencilerimizin en az yarısı sınıfta çok nadir konuşurlar ve bu, eğer devam ederse, feci şeylerin habercisidir.

    Bazen düşünme sessizliğinin iyi birşey olduğu tabii ki doğrudur. Ne zaman dinlenmesi gerektiğini ve ne zaman konuşulması gerektiğini ayırdetmeniz gerekir. Ama doğrusu bir gevezeyi susturmak, bir dilsizi konuşturmaktan çok daha kolay olduğundan, ayırdetmeyi öğrenmeye, bu skalanın geveze ucundan başlanırsa daha kolay olacaktır.

    Aynı şey yazıda da geçerlidir. Kolayca yazabilmek deneyimlerle gerçekleşir. Ama öğrencilerin çoğu bu “deneyimlerin” okumayı, düşünmeyi, taslak çıkarmayı ya da planlamayı içermesi gerektiğini düşünüyorlarmış gibi görünüyor. Onlar da önemli ama profesyonel yazına hakim olabilmek için yazmak gerekir. Kelimeleri kağıda geçirmeniz ve onları da başkalarına sunmanız gerekir.

    Bunu yapmanın birçok yolu var. Mesela sınıf ödevi olarak birşey yazarken, onu yayınlayacakmışsınız gibi yazın ve sonra da yayınlamaya çalışın.

    Kural 3. Kolaylıkla Evet Deyin ve Yapın

    Kariyerinizin başındayken kendinizi değişik şeylere maruz bırakın. Repertuarınızı genişletin. Biri iyi bir projeden bahsedince “haydi yapalım” deyin. Eğer biri bir proje için sizden yardım isterse evet deyin. Sonra da yardım edin. Sizden beklenenden fazlasını yapın. Eğer sizden bir bilgisayar programı geliştirmeniz bekleniyorsa, bunu sonraki hafta yerine hemen ertesi gün hazırlayın ve programa değişik sesler de ekleyin. Eğer sizden laboratuvarı düzenlemeniz istendiyse, bunu ayrıntılı ve itinalı bir şekilde yapın.

    Kural 4. Başkalarıyla Çalışın Ve Kolayca Paylaşın

    Başkalarından çok şey öğrenebilirsiniz. Sizin ilerlemenize yardımcı olurlar ve size yeni şeyler öğretirler. Yani işbirliği yapın. Takımlar oluşturun. Bir ağ kurun. Talep ettiğinizden daha fazlasını verin.

    İşbirliğini engelleyen şey, katacağınız hiç birşeyin olmadığını düşünmeniz ya da (daha kötüsü) başkasının sizden daha kazançlı olacağını düşünmenizdir. Başkasının daha kazançlı olması mümkündür ama bunun engellenmesinin hedeflenmesi işbirliğini öldürür. Yazar adlarının sıralanması konusunu zamanı gelince düşünün ve zamanı gelince de bu konuda rahat olun. Olaya geniş bir perspektiften bakacak olursanız, ikinci yazar yerine üçüncü yazar olmanız fazla birşey fark ettirmez.

    Benzer bir şekilde, eğer başkaları sizin düşüncelerinizi kullanacak olursa, başkalarının size öğrettiklerinden faydalanabilirseniz, o düşünceyi ürettiğiniz gibi bir sürü başka düşünce de üretirsiniz.

    Kural 5. Sözlerinizi Tutun

    Bu en önemli kuraldır. Bu kural, başarılı öğrenciyi başarısız öğrenciden en iyi ayıran kuraldır; ama, kuralı uygulayana kadar değeri anlaşılmaz. Bu nedenle verdiğiniz sözü tutmanın mutlaka bir yolunu bulun. Bir program hazırlayın, ölüm-kalım meselesi yapın, büyükannenizin fidyesi olarak düşünün. Yapın. Tabii ki kimse her zaman verdiği sözü tutmaz. Tamam, o zaman, tutmadığınızda geri dönün ve kesinlikle tutun. Ben hemen hemen her gün bunu ihlal ediyorum ama yine de sözümü tutmak için bir savaş veriyorum.

    Kural 6. Köpekler Bile Hiç Kendi Yataklarına İşemezler

    Bir anlamda, başarının sonucu esas olarak sosyaldir: İnsanlar sizinle ve çalışmalarınızla ilgili olumlu şeyler düşünürler. Ama hepimiz başarısızlıktan korkarız. Öğrencilerin omuzlarında, bağımlılık ve bir dereceye kadar güç sahibi olmamayla karışık fazladan bir yük vardır. Alaycı olma, eleştirme, paranoya, dedikodu ve bunun gibi şeyler, bu korku ve yükle başa çıkmada berbat yollardır. Mesela öğrenciler, kendi aralarında programları veya hocaları ile ilgili şikayetçi olurlar. Ama birşeyler yapılabilecek ortamlarda bu şikayetlerini açıkça dile getirmezler. Hepiniz, işlerin kötü gittiği, kimsenin bu standartları karşılayamayacağı, hocaların da zaten ahmak oldukları gibi konularda hemfikir olduğu bir grup oluşturmaya başlarsınız (mesela burslu öğrenciler olarak). Sonuç şudur: (a) başarının sosyal faydalarından çok az yararlanılır (sözel olarak destekleyici bir grup) ama başarı görülmez, (b) daha büyük, sözel bilimsel grubun ve içinde yer aldığınız programın kontrolü azalır, (c) haklı olarak o programda kendinizi kötü hissedersiniz. İşe yaramayan şeylerin desteklendiği sosyal bir grup oluşturursunuz. Bu, iyi hissettirir ama hiç bir yere götürmez.

    Bu sürecin bir çok öğrencinin eğitimini mahvettiğini gördüm. Bazen bir ya da iki yıl sonra olan bitenin farkına varıp kendilerini bundan çekerler, bazen de programı bırakırlar. En trajik olanlarsa, eğitimlerine isteksizce (ama gizli ve haklı bir öfke ile) devam edenler ve yıllar sonra fırsatları kaçırdıklarını fark edenlerdir. Çözüm sadece, bunu yapmayı reddetmek, başkaları sizi bunun içine çekmeye çalıştıklarında arkanızı dönüp gitmek ve kariyerinizle ilgili olarak sorumluluk almaktır. Sonuçta köpekler bile hiçbir zaman kendi yataklarına işemezler.

  7. #7
    mavigece
    Guest

    Standart

    Kural 7. Kendi Gücünüzü Tanıyın Ve Ona Göre Davranın

    Size inanılmaz birşey söyleyeyim: Çok farklı bir alana geçebilirsiniz. İyi iş çıkartmış olmak için abartılı miktarlarda paraya ve zekaya sahip olunması gereken alanlardan bahsetmiyoruz. Burada genç ve ulaşılabilir, herkesin değişiklikler yaratabileceği alanlardan bahsediyoruz. Gerçekten başarısız olan bir öğrenci ya bundan korkarak geri çekilecek (bkz. Kural 6) ya da ulaşılmaz hayaller peşinde koşacaktır. Başarılı öğrenci ise kendi gücünü tanır ve onu ortaya koymak için kararlı ve büyük bir çaba harcar.

    Nelson Mandela, bir açılış konuşmasında benim çok sevdiğim bir noktaya parmak bastı:

    En derin korkumuz, yetersiz olmamız değildir. En derin korkumuz, ölçülemeyecek kadar güçlü olmamızdır. Bizi en çok korkutan şey karanlığımız değil, ışığımızdır. Kendimize “ben kim oluyorum da çok parlak, muhteşem, yetenekli, şaşırtıcı oluyorum?” diye sorarız. Aslında siz kimsiniz de bunların hiç biri DEĞİLSİNİZ? Siz, tanrının çocuklarısınız. Küçük işlerle oyalanmanız dünyanın bir işine yaramaz. Etrafınızdakiler güvensiz hissetmesin diye kendinizi çekmenin hiçbir zekice tarafı yok. Biz, tanrının içimizdeki pırıltısını açığa çıkarmak üzere dünyaya geldik. Bu pırıltı sadece bazılarımızda değil, her birimizde mevcuttur. Ve biz, ancak kendi ışığımızın parlamasına izin verdikçe, başkalarının da aynı şeyi yapmasına imkan sağlayabiliriz. Biz kendi korkularımızdan kurtulup özgürleştikçe, varlığımız başkalarını da özgürleştirir.

    Kural 8. Kendi Sınırlarınızı Tanıyın ve Ona Göre Davranın

    Bu gezegende ne kadar zamanınız olduğunu bilmiyorsunuz. Kaç yılınız olursa olsun, zaman, kesinlikle kısıtlı. Öğrencilerime, bu durumun araştırma alanında farkına varıp hem eğlenceli hem de önemli çalışmalar yapmalarını söylerim. Mesela bazen zayıf öğrenciler, sanki yaratabilecekleri en iyi şey oymuş gibi (bkz. Kural 7) ya da çok zamanları varmış gibi, başka birinin literatürde yapmış olduğu bir araştırmanın, ufak tefek değişikliklerle tekrarı olacak fikirlerle geliyorlar. Bu durumda öğrencilere şunu sorarım: Ölene kadar sadece iki ya da üç araştırma yapma şansınız var. Bunlardan birini bu araştırmayla harcamak ister misiniz? Başarılı öğrenciler, zamanlarını bir değişiklik yaratmak için kullanırlar.

    Kural 9. Sizden Daha İyi Olanlarla Bir İletişim Ağı Oluşturun

    Öğrencilerde, kendilerinden daha tecrübeli ve çok başarılı profesyonelleri, iki hatalı şekilde düşünme eğilimi vardır: Onları ya kusursuz ve ulaşılmaz ya da bir kenara atılması gereken dinozorlar olarak düşünürler. Genellikle başarısız öğrenciler ilk hataya, başarılı öğrencilerse ikinci hataya düşerler. Ama en çok işe yarayan bakış açısı, onları çabalayarak ve ter dökerek saygınlık kazanmış, birşeyler öğrenilebilecek insanlar olarak görmektir. Birkaç istisna dışında, tanınmış profesyonellerin hepsi sevilesi, çok çalışan ve zeki insanlardır. Bu, şaşırtıcı birşey değildir, çünkü eğer öyle olmasalardı, tanınmış olmazlardı. İnsanlar aptalların başarısız olmalarını sağlamaya çalışırlar ve aptal ya da tembel insanlar çok nadir olarak zamanın sınavından geçebilecek düşünceler üretebilirler. Başarılı öğrenciler, başarılı insanlar tanımak isterler; onlarla konuşmak, etkileşime girmek ve onları dinlemek isterler. Bir düşünce diyaloğuna girmek isterler. Başarısız öğrencilerse çok korkarlar, ilgilenmezler ya da sadece gösteriş yapmak isterler.

    Alanın önde gelen isimlerini tanıyın. Konuşmalarını dinleyin. Kokteyl partilerinde onlarla konuşun. Onlara yazın. Eğer uygun olursa, kendi çalışmalarınızı onlara yollayın. Hoş, zeki ve çalışkan insanlar, kendilerinden birşeyler öğrenmek için en iyi insanlardır.

    Bu ağ, düşünceleriniz için bir arena oluşturmanıza yardım edecektir. Başarılı öğrenciler, entellektüel bağlantılarını oyun oynamak için bir fırsat yaratma yönünde kullanma eğilimindedirler. Mesela henüz eğitimlerinin başında olan öğrenciler bile bir sempozyum düzenleyip buna katılabilirler. Eğer tanınmış kişilerin sizin sahnenizde oynamalarını sağlayabilirseniz bu, sizin konuşmanızı daha iyi bir hale getirecektir. Sonuçta yapmanız gereken tek şey iyi bir atış yaparak düşüncelerinizi başkaları ile paylaşmak üzere bir ağ kurmak.

    Kural 10. Doğrularınızı Koruyun

    Anonim söylemler bize, öğrencilerin okulda bir dönem kopya çektiklerini söylerler. Bu belki bir sınavdan geçebilmek içindi, belki de bir ödevden daha yüksek not alabilmek içindi. Şu anda eğitim gören öğrenciler, bilimin bu tür şeylerin üstünde olduğunu biliyorlar ama biz, onları kopya çekmeye yönelten, insanoğlunun gerçekleri ile ilgili çok az kafa yoruyoruz; bunun yerine olanları “ahlaklı” kılmaya çabalıyoruz. Bilimde sahtekarlık çok nadir olarak konu edildiği için öğrenciler, araştırmada sahtekarlık yapmanın aslında ne kadar sapkın bir eğilim olduğunu fark etmezler.

    Özellikle başarılı olmak isteyen insanlar hatalı veri oluşturmak üzere değiştirmeler yapmak ya da sahtekarlıklar konusunda zan altındadırlar. O makaleyi yayınlatmak ya da şu ödülü kazanmak için uçlardaki birkaç veriyi atmak ya da veriler toplandıktan sonra önemli bir kriteri iptal etmek cazip gelir. Genellikle bunu açıklayabilirsiniz ama gri ödünlerin gölgesi, siyah ve beyaz sahtekarlığa yol açabilir. Bu şekillendirme işlemi nedeniyle çok başarılı kariyerlerin yok olduklarını gördüm.

    Buna bir önlem olarak, sonuç yerine süreç üzerinde odaklanmak faydalıdır (Kural 1). Köşelerin törpülenmesine neden olabilecek içsel baskılara, özellikle sonuca odaklanmış olma durumuna dikkat edin. Mesela hiçbir zaman “x’i göstermek” için bir çalışma yapmayın. Eğer böyle bir ifade kullandığınızı fark ederseniz, hemen kendi kendinizi düzeltin. O ifadeyi “x’in öyle olup almadığını görmek” olarak düzeltebilirsiniz. Belli bir sonuca ulaşmak isteme ya da haklı çıkma isteği, sizin düşmanınızdır. Bulma isteği, sizin dostunuzdur.

    Bir an için işin diğer bir önemli yanı olan bilim tüketicileri yerine öğrenci bilim adamlarına odaklanacak olursak, bilimsel sahtekarlığın en vahim sonucu aslında yok olan kariyerler değildir-sonuçta sahtekarların çoğu paçayı kurtaracaktır. Bunun bedeli şudur: Doğrularınızı azıcık bile çiğnerseniz, yaptığınız faaliyetin, sizin için daha zayıf bir içsel pekiştireç haline geldiğini görürsünüz: Her zaman bu böyle olmuştur. İş oyun olmaktan çıkar, diğer uçta birşeyler ifade etmeye başlar. Bu durumda, bilim artık eğlenceli değildir.

    Kural 11. Mutluluğunuzu ve Huzurunuzu Koruyun ve Sürdürün

    Başarılı öğrenciler kendilerine güvenirler. İlle de güvenli hissederler demek istemiyorum. Mutluluklarını takip ederler demek istiyorum: Kendilerine karşı dürüsttürler. Bu, kendine güvendir. Eğer tuhaf bir ilgiler karışımına sahipseniz, birisi ilginizi daha güvenli bir noktada odaklamanız gerektiğini söylese de vazgeçmeyin, bu sizi yeni ve heyecan verici birşeye götürebilir. Riske girin. Eğer bu durum sizi endişelendiriyorsa, kendinize küçük bir güvenlik ağı oluşturun; fakat, size önemli gelen şeyi çiğneyip geçmeyin. Bu çiğneyişi çok ağır ödersiniz çünkü bu, sizin bilimsel eğlence pusulanızı kaybettirir. Bir pusulanız olmadan kaybolabilirsiniz.

    Kural 12. Kolayca Hayır Deyin ve Dediğinizi Yapın

    Kariyeriniz ilerledikçe, doğal olarak odaklanacaksınız. Kaliteyi elde tutmanın tek yolu budur. Odaklandıkça, hayır demeyi öğrenin. Öncelikler belirleyin. Onlara uyun. Ben hala bu kuralı öğreniyorum (aslında bunu ne kadar yaparsam, talepler ve dikkatte dağılmalar da artıyor, böylece Kural 5’in %100 olabilmesi için, Kural 12’ye asla yeteri kadar sahip olamıyorum).

    Kural 13. Mektuplarınızı Açın, Telefonlara Cevap Verin, Masanızı Temiz Tutun

    Tamam, tamam. Her kurala uyulamayabilir.

    Kaynak: Hayes, S. C. (1998) Thirteen rules of success: A message for students. The Behavior Therapist, 3, 47-49.

  8. #8
    mavigece
    Guest

    Standart


  9. #9
    mavigece
    Guest

    Standart Ders çalişmaya Hiç Vaktim Yok

    DERS ÇALIŞMAYA HİÇ VAKTİM YOK

    Eğer siz de ders çalışmak için zamanınızın yetersizliğinden şikayet ediyorsanız bu yazıyı okumanız yararınıza olacaktır. Tabiki size elinizdeki 24 saatten daha fazlasını veremeyiz. Ancak size elinizdeki 24 saati nasıl daha efektif kullanabilirsinizle ilgili bazı sırlar verebiliriz.


    Yetişkin bir insan günde altı hatta daha az uyurarak hayatını idame ettirebilir. Birçoğunuzun ortalama altı saatten daha fazla uyuduğunu düünerek daha az uyumanızı tavsiye edebilirm. Ancak bu yazının amacı sizi daha az uykuya yönlendirmek değil. Alışageldiğiniz uyku düzeninizi değiştirmeden, uykudan geriye kalan zamanı daha verimli kullanmanıza yönelik tavsiyelerde bulunmak sadece.

    Hayalinizde bir deney tasarlayın. Bir cam fanüsünuz olsun ve sizden içini doldurmanız istensin. Bunun içinde sizlere içinde ne olduğunu bilmediğiniz dört kap malzeme olsun. Deneye başlayın ve birinci kabı açın. Birinci kabın içindeki büyük taş parçalarını fanüsün içine doldurun. Fanüsün ağzına kadar dolduğundan emin olun. Tamamiyle doldu mu?


    Eğer cevabınız "evet" ise şimdi ikinci kabı açın. İçindeki ufak çakıl taşlarını fanüsün içine yerleştirmeye çalışın. Şaşırdınız değil mi? Sizin dolu zannettiğiniz fanüs hala içine birşeyler alabiliyor. Fanüs ağzına kadar dolduğunda bu işe bir son verin. Sizce şimdi fanüs doldu mu?

    Herhalde geriye kalan iki kabın bir hikmeti vardır deyip "hayır" cevabı vermiş olabilirsiniz. Şimdi üçüncü kabı açıp içinde kum olduğunu gördünüz. Kumu fanüsün içine boşaltmaya başalayın. Kum tanecikleri boş buldukları her yere nüfuz edeck ve fanüsü ağzına kadar doldurmanıza yardımcı olacaktır. İşte şimdi fanüs gerçekten ağzına kadar dolu görünüyor değil mi?


    Görevi tamamlamış olma niyetiyle dördüncü kabı da açın. Ne görüyorsunuz? Bir kap dolu su... Şimdi suyu fanüsün içine boşaltın. Gözlerinize inanamayacaksınız. Ağzına kadar dolu zannettiğiniz fanüs dördüncü kabın içindeki suyu tamamen aldı. İşte şimdi fanüs gerçekten ağzına kadar dolmuş oldu.
    İşte bizim hayatımızda buradaki fanüs gibidir. Her günümüzde sadece 24 saatimiz vardır ve ne yaparsak yapalım bunu 25'e çıkarma şansımız yoktur. Bu 24 saati dolu dolu yaşamak ve günümüzü ağzına kadar doldurmak ise bizim elimizdedir.


    Her insanın hayatında çok önem verdiği işler vardır. Aile, okul, kız veya erkek arkadaşınız örneğimizdeki büyük taşlar gibi hayatınızın tamamını dolduruyor gibi görünebilir. Bir de bunların yanına alışveriş, televizyondaki futbol maçları, haftada bir yayınlanan en sevidğiniz dizi gibi çakıl taşlarına benzetebileceğimiz işler eklenince bütün zamanınız tükenmiş gibi durabilir. Aslında bu sadece bir yanılmadır. Daha küçük işler için hala vaktiniz vardır aslında. Örneğin maç başlamadan önceki yarım saat veya akşam yemeğinin hazırlanmasına kadar olan 20 dakika sizin için kullanılabilecek değerli zamanlardır. Bu tür zamanları kum tanecikleriyle doldurabilirsiniz.

    Peki örneğimizdeki suyu günlük yaşantımızda neye benzetebiliriz derseniz işte cevabı. Otobüste giderken, tren beklerken, tenefüslerde, reklam aralarında su gibi her hacme sığdırabileceğiniz ufak işleriniz olabilir. Örneğin geometri formüllerini yazdığınız bir kağıt parçasını her zaman cebinizde veya cüzdanınızda taşıyabilir ve birkaç dakikalık boş zamanlarınızda bile geometri formüllerini tekrar etmeye fırsat bulabilirsiniz.

    Aslında Öğrenci Seçme Sınavı'na hazırlana bir insanın zamanının büyük bir kısmını çalışmaya ayırması daha doğru olur. Bütün geleceğini etkileyecek olan bu sınav için bir sene boyunca dişini sıkması gelecekte daha rahat ve huzurlu bir yaşantının anahtarı olabilir. Bu açıdan düşünüldüğünde hayatınızdaki tüm büyük taşlar, çakıllar, kumlar ve su ÖSS için adanabilir. Tabiki belirli bir süre.

    Kendinize bir çalışma planı çıkarın. Örneğin günde en az 4 saat çalışmayı prensip edinmeye çalışın ve bunu büyük taşlar olarak görün. Bu dört saati tamamiyle ders çalışmaya ve soru çözmeye ayırın. Sonra hayatınızda çakıl taşları için kullanabileceğiniz zamanları belirleyin. Örneğin her sabah kahvaltıdan sonra okula gitmeden önce yarım saat boş zamanınız varsa bu zaman diliminde bir 20 soruluk bir konu tarama testi çözmeyi alışkanlık haline getirin. Serviste, tenefüste, durakta hatta yürürken bile kullanabileceğiniz çalışma notları hazırlayın. Aslında ne kadar çok vaktiniz olduğuna siz de şaşıracaksınız.

    Dolu dolu günler dileğiyle...

    sinavonline.net

  10. #10
    mavigece
    Guest

    Exclamation Sınava Hazırlananlar Dikkat!

    Sınava Hazırlananlar Dikkat!
    Üniversite sınavlarının yaklaşması ile birlikte artan sınav kaygısı, başarısızlıklara ve yıl kayıplarına sebep olabiliyor. Hem sınav öncesinde hem de sınav sırasında kaygılarınızı en aza indirebilmeniz için uzmanların önerilerine göz atın...
    Sınav korkusuna, kaygısına veya endişesine “Sınav anksiyetesi” adı veriliyor. Sınav anksiyetesi; yeterince hazırlıklı olmamak, çevresel baskılar, kendine güvensizlik, gelecek kaygısı gibi etkilerin bir araya gelerek oluşturduğu stres kaynaklı bir problem olarak adlandırılıyor. Memorial Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, stresli durumlara karşı gösterilen anksiyetenin normal bir reaksiyon olduğunu belirtiyor. Birçok insanın sınava hazırlanırken ve sınav sırasında anksiyete hissettğini söyleyen Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, "Belli bir düzeydeki anksiyete sınav için yararlıdır, kişiyi motive eder, zinde tutar. Ancak yüksek düzeydeki anksiyete, hem fiziksel ve psikolojik sağlığımız için, hem de performansımız için zararlıdır. Yüksek anksiyete; uyku bozukluğu, baş ağrısı, mide bulantıları, titreme, aşırı terleme, hızlı kalp çarpıntısı gibi fiziksel belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olur ki, buda sınava hazırlanırken ve sınav sırasında performansın düşmesine sebep olur" diye konuşuyor.

    Sınav Anksiyetesinin Etkileri

    Sinirlilik
    · Sınavdaki soruları okumakta ve anlamakta zorluk çekmek
    · Düşüncelerini organize etmekte zorlanmak
    · Soruları cevaplarken hatırlamaya çalıştığınız anahtar kelimeleri hatırlayamamak
    · Soruları ya da ne yapacağınızı bilmenize rağmen iyi sınav çıkaramamak

    Zihinsel kilitlenme
    · Sınav sırasında beynin boşalmış gibi hissedilmesi
    · Sınav biter bitmez doğru cevapları hatırlamak


    Sınav ÖNCESİNDE Oluşan Anksiyeteyi Azaltmanın Yolları:

    1. İyi ve kötü olduğunuz konuları belirleyip çalışma planını ona göre geliştirin.
    2. Derslere düzenli, iyi ve etkili bir şekilde çalışmak, stres anında bile bilgileri hatırlamanızda kolaylık sağlar.
    3. Dönem boyunca düzenli ders çalışarak öz güveninizi artırın ve bir gece öncesinde yoğun ders çalışmayın. Unutmayın bir gece öncesinde yoğun bir şekilde derse odaklanmak strese ve sınavdan korkmanıza sebep olur ve bu korku anksiyete yaratır.
    4. Derin ve yavaş nefes alarak gevşeyin böylelikle stres düzeyi düşecektir.
    5. Zaman planlama konusunda ne yapılması gerektiğini öğrenin ve tembellikten, ertelemekten ve hayal kurmaktan uzak durun.
    6. “Kesinlikle kazanmalıyım” düşüncesinden uzak durmaya çalışın ve sınavda başarısız olduğunuzda uygulayabileceğiniz ikinci bir plan yapın.
    7. Sınav sırasında yüksek düzeyde anksiyete hissettiğinizde ne yapacağınızı önceden belirleyin.
    8. Kendi kendinize negatif ve paniklendirecek (bu stresle ben hiç bir şey yapamam, bu yılım da/geleceğim mahvoldu gibi) sözlerden kaçının; olumlu düşünün (sınavda stresli olmak normal biraz sakin olursam öğrendiklerimi hatırlarım).
    9. Düşüncelerinizin mantıklı olmasına dikkat edin; sınavda başarısız olmak dünyanın sonu olmadığı gibi sizi de değersiz ve başarısız yapmaz.
    10. Anksiyetenizle nasıl başa çıkacağınız konusunda öğretmenlerinizle, danışmanlarınızla ya da psikologla konuşun ve çeşitli yöntemler öğrenin.
    11. Sınav öncesinde iyice dinlenin. Kafein ve sigara gibi uyarıcılardan uzak durun; bu tür uyarıcılar daha fazla strese sebep olur.
    12. Özellikle son hafta beslenmenize ve uykunuza dikkat edin.
    13. Sınavda size şans getireceğine inandığınız bir şeyinizi (kalem, takı gibi) belirleyin ve sınava götürmek üzere hazırlayın.
    14. Sınava olduğundan daha fazla anlam yüklemeyin. Unutmayın sınav sizin kişiliğinizin bir parçası değil hayatınızda kendinizi farklı şekillerde de ifade edebilirsiniz.
    15. Eğer mümkünse sınava gireceğiniz mekana önceden gidin (sınav günü adres aramayın) ve sınav sıranıza oturup derin nefesler alarak rahatlamaya çalışın (insanlar tanıdık mekanlarda daha az stres hissederler)
    16. Eğer mümkünse sınavdan yarım saat önce soru çözmeye çalışın bu sizi sınava hazırlayacaktır.


    *** “Annem-babam ne der, çevre ne der, başaramazsam bu benim sonum olur” gibi düşünceler sınav anksiyetesinin yükselmesine sebep olur. Bu yüzden, anne ve babalar yargılayıcı, eleştirici ve mükemmeliyetçi olmaktansa çocuklarına destek olup, çocuklarının bu güne kadar vermiş oldukları emekten dolayı memnuniyetlerini bildirmelidirler.

    Sınav SIRASINDA Oluşan Anksiyeteyi Azaltmanın Yolları:

    1. Hızlı bir şekilde bütün soruları gözden geçirip, sizin için kolay olanları belirleyin.
    2. Kendinize güveni artırmak için kolay olan ve bildiğiniz sorulardan başlayın. Güven anksiyetenin azalmasında çok etkilidir.
    3. Korkularınızı ve geleceği düşünmeyin; sadece o an ne yapmanız gerektiğine odaklanın.
    4. Çok soru çözmeye değil, yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışın.
    5. Kaç tane soru cevapladığınızı sınav sırasında saymayın; eğer beklentinizin altında çıkarsa bu sizin paniklemenize sebep olabilir.
    6. Gerginliği hissettiğiniz anda bunun normal olduğunu düşünün ve rahatlayarak kontrolü elinizde tutun (anksiyetenin anksiyetesini yaşamayın ya da paniklediğiniz için paniklemeyin).
    7. Bilemediğiniz sorular olduğunda o an her şeyin sonunun gelmiş olduğunu düşünmeyin.
    8. Panik yaptığınızda ellerinizin ne kadar titrediğine ya da kalbinizin ne kadar hızlı çarptığına odaklanmaktansa dikkatinizi kısa süreliğine bir yerde toplayın.
    10. Sonuç kötü olsa bile bunun hayatta karşınıza çıkacak en kötü şey olduğunu düşünmeyin.


    Kullanabileceğiniz Rahatlama Teknikleri

    - Sınavı gözünüzde canlandırın. “Gözde canlandırma” zihinsel olarak sınav deneyimini yaşamaktır. Gözlerinizi kapatıp kendinizi sınav odasında hayal edin. Kendinizi sınav sorularını gözden geçirirken görmeye çalışın
    - Soruların cevaplarını kafanızda cevaplandırmaya çalışın (eğer bilmediğiniz endişe duyduğunuz konulara rastlarsanız o konuları tekrar gözden geçirin)
    - Stres hissettiğiniz her anda durup “3 aşamalı nefes tekniği”ni uygulayın.

    3 Aşamalı Nefes Tekniği:
    Rahat bir şekilde oturun, dik durun, ayaklarınızı yere basın ve gözlerinizi kapatın.
    Vücudunuza odaklanın ve stresin kasılmanın nerede olduğunu belirleyin.
    Derin ve yavaş bir nefes alın (göğse değil karın bölgesine) ve yavaşça verin. Nefesinizi verirken bütün stresin vücudunuzdan çıktığını gözünüzde canlandırın.
    Bu basamakları 3 kez tekrarlayın.

Sayfa 1/3 123 SonSon

Benzer Konular

  1. Başarılı Bir Özgeçmiş;
    By Nefertiti in forum Kişisel Gelişim & Kariyer Planlama
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25-09-2008, 10:11 PM
  2. öğrenci sözlüğü...
    By banbis_5491 in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 30-08-2008, 01:18 AM
  3. Her başarılı erkeğin arkasındaaa
    By Nefertiti in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27-06-2008, 10:39 AM
  4. Başarılı Öğrenci Erken Mezun Olacak
    By 9 ŞUBAT in forum Eğitimle İlgili Problemler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28-05-2008, 11:52 AM
  5. Prof ve Öğrenci
    By atomcekirdegi in forum Gülmece / Eğlenmece Bölümü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21-05-2008, 07:57 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •