Günümüzde gençlerin ruhsal gelişim sorunları hızla artıyor. Gençlik sorunlarına ebeveynlerle iletişim çatışmaları, akran gruplarıyla yaşanan ilişki güçlükleri, patolojik aile ve toplum dinamikleri yol açıyor.

Gençler arasında öfke, kaygı ve narsisizm duyguları artıyor

İstanbulda yaşayan 15-20 yaş arası gençler üzerinde yapılan psikolojik araştırmada ilginç sonuçlar ortaya çıktı.Ben Ötesi psikoloji derneği kurucusu psikiyatrist Mustafa Merter ve ekibi; İstanbulda yaşayan 15–20 yaş arası gençler üzerinde yapılan 616 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırmada gençlerin öfke, kaygı ve narsisizm duygularının her geçen yıl biraz daha arttığı gençlerin genel olarak kendilerini normalden fazla beğendikleri görülürken yüzde 88,8inin klinik düzeyde kaygı sahibi olduğu saptandı.

Ergenlik dönemi öfkeyi tetikliyor!

Gençlerin kimlik oluşturma, arkadaş grubu tarafından kabul ve onay görme çabası ebeveynlerinden uzaklaştırır.

Eğer bağımsızlaşma çabası yeterli düzeyde anlaşılmazsa aile içi ilişkileri krize dönüşür.

Kriz ergenin, günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkiler.

Aile ve akranlarıyla çatışma içerisinde iletişim kalitesi düşer.

Araştırmada ayrıca kaygı oranı yüksek olan gençlerin yüzde 54ünün halk arasında yoğun iç sıkıntısı olarak tanımlanan anksiyete bozukluğu taşıdığı belirlendi.

15–20 yaş arası gençlerde öfke arttıkça kendine saygı da azalıyor.

Sağlık problemi yaşayan gençlerde öfke düzeyi yaşamayanlara göre çok daha yüksek. Hastalık sahibi gençlerin sağlıklı gençlere oranla kendilerine olan saygıları düşük.

Duygusal düzeyde yaşadığı stres ve gerilim çevresine öfke, kızgınlık patlamaları olarak yöneltir.

Okulda performans, derslerinde dikkat ve algıda sorunlar yaşar.

Kızlar kaygılı, erkekler özgüvenli

Araştırmanın diğer bulgularına göre erkekler öfkeyi kontrol edememe, kızlar ise kaygı yaşamada daha yüksek puan aldı. Ayrıca erkeklerin kendine olan güveni kızlara göre daha fazla.

Öfkenizi tost yapın!

Gazeteci Yazar Nuriye Akman “Duygular, imkân bulunan ilk yerde coşa taşa dökülüyor. Konuşurken dilimizi denetlemektense ne dediğimize odaklanırız. Oysa nasıl söylediğimiz ne söylediğimizden daha etkilidir. Seçtiğimiz kelimelerin çağrışımları, ses tonumuz, bedenimizin duruşu ve mimiklerimiz, fikirlerimizin anlaşılması için yüzde 90’lık bir güç verir bize.

Bunu doğru kullanmayınca iletişim değeri en fazla yüzde 10 olan düşünsel malzemeyi karşı tarafa geçiremeyiz. Sonuç, çatışma ve herkesin kendi kutbunda donakalması...

Bu gerilimli süreç “tost” yöntemiyle aşılabilir. Olumsuz bir cümle daima iki olumlu cümle arasına sıkıştırılmalıdır. Tostunuz için iki dilim empati ekmeği bulacaksınız. Ortasına eleştiri katığı koyup öyle servis yapacaksınız.” Diye belirtiyor.

Ergene nasıl yardımcı olunabilir?

Ebeveynler yaşanan uyum ve davranış sorunları karşısında genci anlamaya çalışmalı gencin kendi duygularını ifade edebilmesine yardımcı olmalıdır.

Açık iletişim içersinde ergenle güvenli bir bağ kurulmalı.

Ebeveynlerin çocuklarıyla kuracağı güvenli yaklaşım çocuklarının birçok sorunu çözmesinde en etkili yaklaşımı oluşturur.

Eğer gencin davranış sorunları sürüyorsa en kısa zamanda psikiyatri kliniğine başvurarak yardım almalı.

Fatih Kılıçarslan
aktuelpsikoloji