-
BULAMAZSIN Kİ...
Dostum, yine bugün kederlisin sen,
Her isteğe nail olamazsın ki.
Elde altın asa, kır ata binsen;
Ağlanacak yerde gülemezsin ki...
Her şeyi daima olura bırak,
İhtirasları tut; kendinden ırak,
Dem olur içini yakacak firak,
Kadere karşı sen gelemezsin ki...
Hayat yollarında yürürsün yaya,
Güneş, ışık verir; koskoca aya,
Vakta ki şah olsan, eşsiz saraya,
Akibet, n’olacak; bilemezsin ki..
Konuşmak istersin sende dil olmaz,
Koklamak dilersin gonca gül olmaz,
Ağlarsın; cebinde bir mendil olmaz,
Gözyaşın, her zaman silemezsin ki...
Kendini kaptırsan, içli bir saza,
Rastlamazsan bile, bin cilve naza,
Bu fasıl inhisar eder bir yaza,
Her zaman sefalı kalamazsın ki...
Cevher der: Gül, eğlen, çağında iken;
Gençliğin doyulmaz bağında iken,
Yüze gülen talih ağında iken,
Bu fırsatı her dem bulamazsın ki...
[Cevher ihsan miskioğlu]
-
Yavuz Sultan Selim' den;
Satır satır ve sütun sütun okuyunuz..
Sanma şahım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur,
herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur.
Sadıkâne / belki ol / âlemde / serdâr olur,
yâr olur / ağyâr olur / serdâr olur / didâr olur.
-
BAYAN LAZARUS -
İşte yine yaptım
Her on yılda bir
Böyle bir tane beceririm
Bir tür ayaklı mucize, tenim
Bir Nazi lamba siperliği kadar parlak,
Sağ ayağım
Tüy kadar hafif
Yüzüm ifadesiz, incecik
Yahudi kumaşından.
Çözün kundağı
Ah, sevgili düşmanım.
Korkutuyor muyum? -
Burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?
Acı nefesi
Ertesi gün yok olacak.
Yakında, çok yakında
Vahim bir öldür gücü
Evimde, etimde olacak
Ve ben işte gülümseyen bir kadın.
Daha sadece otuzunda.
Ve kedi gibi dokuz canlıyım.
Bu Üçüncü Sefer.
Ne lüzumsuzluk
On yılda bir imha.
Bu ne çok iplik.
Çekirdek yiyen kalabalık
İtişir içeri görmek için
Ellerimi ayaklarımı çözmelerini -
Muhteşem soyunmalar.
Baylar, bayanlar
Bunlar ellerim benim,
Bunlar dizlerim.
Bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,
Ben de onlardandım, tek tip kadın işte
İlk seferinde on yaşındaydım.
Kazaydı.
İkinci seferinde istedim
Bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
Üstüstüme kapaklandım.
Tıpkı bir midye gibi.
Tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları
Ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan
Solucanları
Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım.
Bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
Bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.
Sanki gider gibi bir davete.
Bunu yapmak çok kolay bir hücrede
Ölmek ve kımıldamamak
Ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi
Güneşli bir günde geri gel
Aynı yere, aynı yüze, zalim
Eğlenen çığrışlara:
'Mucize!'
İşte bu yere yıkar beni.
Ama bir bedeli var.
Yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
Kalbimi dinlemenin ----
Hakikaten çalışıyor.
Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
Bir sözün, veya bir dokunuşun.
Ya da biraz kanımı akıtmanın.
Bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
Eee, Herr Doktor.
Eee, Herr Düşman.
Sizin eserinizim ben,
Paha biçilmez,
Altın topu bebeğinizim
Bir çığlığa eriyen
Dönüyorum ve yanıyorum.
Gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.
Kül, kül -
Külü eşele bak.
Etten kemikten eser yok----
Bir kalıp sabun
Bir nişan yüzüğü
Altın bir diş.
Herr Tanrı, Herr Şeytan
Savulun
Savulun.
Küllerin arasından
Doğrulurum kızıl saçlarımla
Ve çıtır çıtır adam yerim.
[Sylvia Plath]
-
VEDA
Gelecegim bazen, uykudayken sen
Beklenmedik uzak bir konuk gibi
Sokakta bir basıma koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstünden.
Usulca girecek bir yere ilişecegim
Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne
Görüntün doyasıya dolunca gözlerime
Seni kucaklayacak ve çıkıp gidecegim.
Nikola Vaptsarov
Çev: Ataol Behramoğlu
-
ÜÇ DİL
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Canım ağzıma geldi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun
[Bedri Rahmi Eyüboğlu]
-
ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ
Çıplak heykeller yapmalıyım.
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen ak sakallı
kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri
gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım,
resimlerden...
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek.
Seni satmam çocuğum
Dörtyüzbin tekliğe.
Ne güzel kaşların var
Ne güzel bileklerin
Hele ne ellerin var, ne ellerin
Söylemeliyim
Yok
Yok... meydanlarda
bağırmalıyım,
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu.
Resimler seyrettirmeli, şiirler
okutturmalıyım.
Baygınlık getiren şiirler.
Kiraz mevsimi, kiraz
Küfelerle dolu pazar.
Zambaklar geçiriyor bir kadın.
Bir kadın bir bakraç yoğurt
götürüyor
Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
Belediye kahvesinde hakla o eski,
o yalancı
O biçimsiz bizans şarkısı.
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu...
Bir kere duyursam hele
güzelliğini, tadını,
Sonra oturup hüngür hüngür
ağlasam
Boş geçirdiğim bağırmadığım
sustuğum günlere
Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı
boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan'dan
Orhan Veli'den
Yunus'tan, Yunus'tan...
[Sait Faik Abasıyanık]
-
*Kırılgan bir çocuğum ben; yüreğim cam kırığı...
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce ...
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.
[Murathan mungan]
-
Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.
Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.
Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.
Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.
Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.
Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.
Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Öğrendim ki...
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.
Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.
Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.
Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.
Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.
Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.
Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Öğrendim ki...
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.
Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
[Ataol Behramoğlu / Öğrendim ki]
-
AŞK İKİ KİŞİLİKTİR
Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
[Ataol Behramoğlu]
-
SOFOKLES/AŞKIN HALLERİ
Evlatlarım,
Bilin ki aşk göründüğü gibi değildir:
Bilemezsiniz o maskenin arkasındakini;
Kim bilir ne isimler gizli.
Erişilmez bir güç kimi zaman,
Kimi zaman bir ölüm.
Bağlanmışsındır tüm varlığınla
Hem de gözyaşları içinde;
Ve bazen de gezdirir seni tarifsiz kederlerde.
Hele bir de düşmeye gör içine aşk ateşini;
Sarmaşık olur suskunluk sarar yüreğini,
Sonrada olmuşsun bir zorba bakmışsın ki,
Ya da çılgınlıklar içindeki bir serseri;
Bu da yetmezse yapar seni zırdeli.
Tanrıça her canlının yüreğine atmış bu ateşi
Var mı ki bu tuzağa düşmemiş kişi.
Farketmez ha suda yaşayanlar
Ha da dünyayı dolaşan dört ayaklılar;
Bakmışsın uçurmuş kimi zaman kuşları,
Kimi zaman da biz insanları;
Bazen hayvanları,
Bazen de Tanrıları;
Onun için hiç farketmez;
Çünkü vardır aşkın kanatları.
[çeviri : Fahri Özdemir]
Yetkileriniz
- Konu Acma Yetkiniz Yok
- Cevap Yazma Yetkiniz Yok
- Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
- Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
-
Forum Kuralları
Yer imleri