Sayfa 2/2 İlkİlk 12
17 sonuçtan 11 ile 17 arası

Konu: Sosyal Fobi - Alkol & Madde Kullanımı

  1. #11
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobi ve Öğrenilmiş Çaresizlik

    Sosyal fobiyi körükleyen bir duygu öğrenilmiş çaresizlik duygusudur. Daha önce yaşadığı kötü tecrübeleri zihnine yazan kişi benzer durumlarda da aynı şeyi yaşayacağına inanarak tedirgin olur ve sorunun üstesinden gelmek için hiç çaba göstermez. Bu durum tekrar tekrar başarısız olma sonucu vazgeçme duygusu ve eylemidir.

    Bilimsel bir araştırmada bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek vardır: Bir köpekbalığı ve başka bir balık aynı akvaryuma konulmuş, ancak araya bir cam bölme yerleştirilerek birbirinden ayrılmış. Köpekbalığı acıkınca karşısındaki balığa saldırmak istemiş fakat arada cam bir bölme olduğu için cama çarpmış. Tekrar tekrar diğer taraftaki balığı yiyebilmek amacıyla saldırıp dursa da her seferinde aradaki cam engele takılmış. Karşındaki balığı yemek için 28 saat boyunca uğraşan köpekbalığı sonunda denemekten vazgeçmiş. Bir süre sonra aradaki cam bölme kaldırılmış, diğer balık yanına gelmiş ama köpekbalığı onu yememiş ve bir süre sonra açlıktan ölmüş.

    Aradaki engel kalkmış olsa bile köpekbalığının yeniden deneme gücünü kaybedip başarısızlığı kabul etmesini, yani başarısızlığa şartlanmasını “öğrenilmiş çaresizlik” olarak adlandırabiliriz. Hepimiz zaman zaman karşımıza çıkan engellerle mücadele etmeyip geri çekiliriz. Geri çekilmek bazen daha temkinli olarak yeniden harekete geçmeyi sağlarken bazen de yeniden denememeye sebep olur. Bazı insanlar bu durumu kimselere hissettirmez, bazıları ortalıkta büyük bir kargaşa yaratır, kimileri ise böyle engellerle karşılaşmamak adına hayatın içinde aktif olarak bulunmaktan kaçınır hale gelir.

    Yaşanan bazı olaylar ve birilerinin teşviki ya da zorlaması ile yapılan hareketler insana farklı tecrübeler kazanabilme ve dersler çıkarabilme imkanı veriyor. Yıllar önce başımda geçen bir olayda bunun örneğini yaşayarak gördüm.

    İşte, önemli olan hayatta bazı şeyleri yaşamış olmanın kişiyi hedefinden vazgeçirmemesi gerektiğini öğrenmek. Hedefler kişinin hayatını belirliyor. Bir iki çelmeyle düşmemek, düşülürse de kalkmak gerektiğini insan daima beynine kazımalı. Kaçmak değil “savaşmak” gerekli. Daha doğrusu, olayları kabullenip zayıf yönleri kuvvetlendirmek, eksiklikleri azaltmak ve fazlalıkları törpülemek en doğru çözüm. Ancak ufak tefek kötü olayların birleşmesiyle kişi sosyal hayata çıkamamaya kadar gidiyor, sürekli endişeli bir bekleyişe giriyorsa hele ki kişilik alt yapısında sosyal hayata ilişkin endişeler varsa, sosyal fobinin zemini hazırlanmış demektir. Bu zeminin üzerine eklenen her bir kötü tecrübe maalesef kişinin etrafına yüksek duvarlar örer ve sonunda kişi kendisini eve hapseder.

    “Endişe, akılda dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. İnsan bazen de bu durumu kişiliğinin bir parçası olarak görmeye başlayabilir, hatta bu duruma tahammül etmeyi öğrenmiş dahi olabilir. İşte bu noktada, insanın kendi gerçek kişiliğini fark etmesine yardımcı olmak üzere psikoterapistler devreye girmelidir. İnsan kendini kolayca kandırabilir, yani kendine karşı objektif olamayabilir. Bu nedenle sağlıklı bir kendini tanıma profesyonel bir yardımla daha kolay hale gelebilir. İnsan bazen de bu durumu kişiliğinin bir parçası olarak görmeye başlayabilir, hatta bu duruma tahammül etmeyi öğrenmiş dahi olabilir. İşte bu noktada, insanın kendi gerçek kişiliğini fark etmesine yardımcı olmak üzere psikoterapistler devreye girmelidir. İnsan kendini kolayca kandırabilir, yani kendine karşı objektif olamayabilir. Bu nedenle sağlıklı bir kendini tanıma profesyonel bir yardımla daha kolay hale gelebilir.

  2. #12
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobik İçin Otorite

    Sosyal Fobik İçin Otorite

    Gerginliği arttıran diğer bir etken de otorite konumundaki kişilerle birlikte bulunmaktır. Bu durum bir sosyal fobik için dehşet duygusunun açığa çıkmasına neden olur. Düşünün karşınızda patronunuz var. Ya da işi daha ilerletelim, en üst kademedeki kişi olsun, Cumhurbaşkanı. En yetkili kişi sözcüğü kimi insanları endişelendirmez. “Ne var yani? O da insan ben de insanım” derler. Bu cümle bir sosyal fobik tarafından söylenebiliyorsa bunu artık o kişinin sosyal fobiden kurtulduğunu gösteren bir kanıt sayabiliriz. Çünkü bir sosyal fobik için tarif ettiğimiz durum dehşet vericidir.
    Otorite sembolü kişilere göre değişir. Küçük bir çocuk için otorite “baba”, “anne” veya “diğer aile büyükleri”dir. Sonrasında buna “öğretmen” ve “okul müdürü” eklenir.

    Ergenlik ve gençlikte otorite konumundaki kişiler devamlı olarak değişir. Eğer kişi bir spor takımında oynuyorsa “koç”, bir iş yerinde çalışıyorsa “genel müdür”, askerliğini yapıyorsa “komutan” gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Önemli olan otoriteyi temsil edenin kişilerin insana ne hissettirdiği, ne yaşattığıdır. Eğer otorite olarak gördüğümüz kişiyi tanımıyorsak daha çok tedirgin oluruz. Otoritenin bazı özellikleri biliyorsak biraz daha rahatlarız. Tabii ki burada kişinin olumsuz özellikleri kadar olumlu özelliklerinin de bilinmesinde fayda vardır. Genelde yaşanan bilinmeyene duyulan korku hali, nasıl tepki verileceğini bilememektir. Ancak herkesi bir anda tanımak, nasıl tepki vereceğini bilmek bazen imkansızdır.

    Bu noktada otorite karşısında hissettiğim yoğun endişenin sebep olduğu bir anımı -komik mi dersiniz, trajik mi, bilemem- anlatmak istiyorum.

    Askeri hastanede görevliydim. Yaşadığım ilk teftiş idi. Klinikteki herkes sıraya dizildi. Paşa teker teker hepimizi selamlıyordu. Yanıma geldi, karşımda durdu, ben de ne yaptığımı bilemeden Paşa’nın elini sıktım ve “Merhabalar!” deme gafletinde bulundum. Sonradan öğrendim ki askeri hiyerarşide öyle davranılmazmış. Benim gibi davranan bir sivil psikolog arkadaşım daha vardı. Paşa kinik şefimize döndü ve “Bunlar işe yarıyor mu?” diye sordu. Utandım, bozuldum, gerildim. Ancak klinik şefimiz “Çok fazla, efendim” diye bizi öven sözler söyledi. Fakat şefimizin bu güzel tutumu bile sonradan yaşayacağım teftişlerin gerginliğini asla azaltmadı. Her teftiş anında kendimi çok kötü hissediyor ve ne yapıp kurtulsam diye bakıyordum.

  3. #13
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosya Fobiklerde Depresyon

    Sosya Fobiklerde Depresyon

    Beynimiz çevremizde gördüğümüz canlı ya da cansız her şeyi gözümüzün yolladığı çeşitli ışık sinyalleri vasıtasıyla algılar. Işık parlak bir enerji formudur. İnsan gözünün görebildiği beyaz güneş ışığı değişik renklerdeki ışıklardan oluşur. Beyaz ışık prizmadan geçirildiğinde, çeşitli renklerdeki ışıklar sırasıyla görülebilir. Yağan yağmurun ardından güneşle birlikte ortaya çıkan gökkuşağı da bu renk cümbüşünün mükemmel bir görüntüsüdür.


    İşte, insan hayatında da renklerinin birbirine karıştığı; uyumlu uyumsuz, hiçbir rengin görülemediği anlar, günler, aylar ya da yıllar olabilir. Sesin bulunmadığı yerde yalnızlık olduğu gibi rengin bulunmadığı yerde de karanlık ve mutsuzluk vardır. Mutsuzluk yaşamdan tat alamamayla başlar, kişiler arası ilişkilerde paylaşım sessizce azalır. Hayal kırıklıkları, beklentilerin gerçekleşmemesi, çaresizlik, yoğun iç sıkıntısı ve stresle birlikte, depresyon artık hayatın bir parçası olmaya başlar.

    Depresyondan çıkmak kişiye çok zor gelir. Çünkü depresyonun en büyük özelliği karamsarlık; sanki bir kısır döngü yaşarmışçasına geleceğe dönük kötümser bir bakış içine sıkışıp kalmaktır. Depresyon döneminde doğal olarak tüm olumluluklar olumsuzluğa döner. Depresyon geçiren kişiler genellikle uyku ile kendilerini çevreden soyutlamaya çalışırlar. Kısacası, depresyon kendini mutsuzluk, karamsarlık, üzüntü hali ile gösteren bir duygu durum bozukluğudur.

    Depresif kişi daima hüzünlüdür, sürekli karamsar ve isteksizdir. Ağlama isteği ve ağlamayı durduramama ile birlikte yoğun olarak yaşanan suçluluk hissinin açığa çıkmasıyla kendini değersiz ve güvensiz hisseder. Yapması gereken işleri yapacak gücü kuvveti kalmamıştır. Kendisini neredeyse bir kâğıt parçasını bile elinde tutamayacak kadar güçsüz hisseder ve gerçekten de bunu yapacak gücünün kalmadığını, asla yapamayacağını düşünür. Düşünceleri karışır ve dalgınlık, dikkatsizlik, sakarlık, unutkanlık belirtileri göstermeye başlar. Depresyondaki kişi için her şey imkansızdır.

    Kadınlar erkeklere oranla daha fazla depresyon riski taşımaktadırlar. Gerçekten de depresyona kadınlarda daha sık rastlarız. Kişilerin depresyonda olduklarını anlamaları bazen çok kolay olmayabilir. Depresyon, yaygın olarak mental durum muayenesinde tespit edilen ve fobik hastaların yaklaşık üçte birinde gözlenebilen bir durumdur. Sosyal uyaranlardan kaçmak, depresyonun varlığını gösteren bir semptomdur. Kişi sürekli yalnız kalmak ister ve kalabalıktan uzaklaşır, kaçar. Kendini iletişime kapamaya başlar, sevinçli anları neredeyse biter, hep mutsuzdur. Sanki önceden başka biridir, şimdi başka.

  4. #14
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobiklerde Panik Bozukluk

    Sosyal Fobiklerde Panik Bozukluk

    Sosyal fobiklerde panik bozukluk görülme olasılığı yüksektir. Panik bozukluk birdenbire ortaya çıkan çok kısa bir süre içinde en üst seviyeye ulaşan ve yoğun olarak yaşanan korku ve endişe halidir. Çeşitli bedensel tepkilerle kendini gösterir. Bunların bir kısmı terleme, üşüme, titreme, bulantı gibi sosyal fobide de karşımıza çıkan tablolardır. Bu belirtiler sosyal fobiklerde de görülebilmektedir.

    Panik bozukluk yaşayan kişinin içinde bulunduğu ruh hali, kötü bir şey olacakmış hissiyle seyreden yoğun endişe, korku veya dehşet olarak tanımlanabilir.




    Panik Bozukluk, beklenmedik bir anda ve yerde aniden ortaya çıkan ve "panik atak" olarak adlandırılan belirtilerle kendini gösteren bir hastalıktır. Hastaya panik bozukluğu tanısı konulabilmesi için hastanın en az iki “beklenmedik panik atağının” bulunması gerekmektedir.


    Panik bozukluk krizleri beyin kimyasındaki değişimler sonucu yaşanır. Panik bozukluk yaşayan hastaların önemli bir kısmında, fobik kaçınma davranışı tespit edilmektedir.

    Hasta tekrar panik geçirme endişesiyle kendilerini aşırı korumaya alır. Aklında hep o korku vardır. Durumunu kontrol edemediği için yabancı ortamlara girmekten korkar.

    Dolayısıyla toplumsal ve mesleki etkinliklerden kaçınmaya başlar. Panik atağın ya da atakların ardından ortaya çıkan bu tabloya tıp dilinde "agorafobi" adı verilir.


    Agorafobi, eskiden yalnızca meydanlardan, açık alanlardan korkma olarak değerlendirilirdi. Daha geniş açılımlı bakıldığında ise yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten duyulan korkular da agorafobiye dahil edilebilir.


    Agorafobikler sosyal fobiklerden farklı olarak kalabalık ortamlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten değil kalabalıkta bayılmaktan, kontrollerini kaybetmekten,
    kalabalık içinde sıkışıp kalmaktan korkarlar. Yaş ilerledikçe panik bozukluğunun görülme sıklığı azalır, 65 yaşın üzerinde çok ender olarak görülür.

  5. #15
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobi - Alkol & Madde Kullanımı

    Sosyal Fobi - Alkol & Madde Kullanımı



    Sosyal Fobi tedavi edilmediğinde ergenlik çağından itibaren alkol alışkanlığına da neden olabilir. Kişiler alkol almadan sosyal ortamlara girememeye başlayabilir ve iletişim kurmakta zorlanabilirler. Alkol tüketimi, kişiyi geçici olarak rahatlatır. Başlangıçta rahatlatan alkol ya da madde kullanımı yavaş yavaş gerçek yüzünü gösterir ve sonunda durdurulamayan "alkol ya da madde bağımlılığı" olgusu ortaya çıkar.
    Alkol ve madde bağımlılığı bir ihtiyacın sonucu olarak gelişebilir. Bu ihtiyaç da kullanan bireyin kişiliği ile bağlantılıdır. Bağımlı olan kişi süreklilik kazanan kaygı ve sıkıntılarından kurtulmak için söz konusu maddelere sığınır. Herhangi bir maddeye bağımlı olan kişiler genellikle özgüvenleri zayıf ve kaygılı insanlardır. Sıkıntılarla mücadele etmektense kendilerini uyuşturarak sıkıntı veren olaydan uzaklaşmayı tercih ederler. Böylece beyinlerinde sanal bir rahatlık oluşur. Bu geçici rahatlık zamanla süreklilik kazanacak bir rahatsızlığa dönüşür. Kişi kendini bu maddeler eşliğinde topluma kabul ettirmeye çalışırken aslında kendini toplumdan uzaklaştırır. Alkol veya madde bağımlısı olan kişi bu maddelerden yoksun yaşayamaz duruma gelir. Kendisini rahatlatmak maksadıyla kullanmaya başladığı maddelerin tutsağı olur.

  6. #16
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobiklerde Karşı Cins İle İlişki

    Sosyal Fobiklerde Karşı Cins İle İlişki


    Bazı sosyal fobikler karşı cins ile ilişkilerinde kendilerini başarısız hissederler, kendi başlarına karşı cinsten arkadaş sahibi olamazlar, hatta bu nedenle bekâr kalabilirler. Bunu aşabilmek için başkalarının kendilerine yardımcı olmasını bekler ve görücü usulü ile evlenme yoluna giderler. Aslında heyecanlı bir yapıya sahip olan herkes için bu zor bir durumdur. Çekingen kişiler böylesi karşı cins ile ilişki girişimlerde bulunurken zorlanırlar. Ancak sosyal fobiklerde karşı cins ile ilişki zorluğu daha fazla ortaya çıkar.


    Sosyal fobi nedeniyle duygularını başkalarıyla paylaşamayan insan karşı cinsle ilişkilerinde ciddi sıkıntılar yaşar. Görüşmeye gelen pek çok kişi karşı cinsten biriyle yemeğe çıkacağı zaman mide bulantısı, kusma, ellerinin titremesi gibi durumlarla karşılaştığından ve bu durumun kendisini daha çok endişelendirdiğinden şikayet eder.

    Kişi duygularını engellemeyi başaramayınca gerilir, gerildikçe de bulantı hissi ve titreme artar. Bulantı, titreme gibi rahatsızlık veren durumlar gerilimi daha da arttırır. Yani tam bir kısır döngü yaşanır.

    Evlilik gerçekleştirildiğinde yaşanan performans anksiyetesi ise durumu daha da zorlu bir hale sokar. Eşini memnun edememe endişesi ve endişe nedeniyle yaşanan cinsel yetersizlik üst üste biner ve iç sıkıntısı artar, diplerde yatan depresyon bir şekilde açığa çıkar.






    Sosyal fobi nedeniyle duygularını başkalarıyla paylaşamayan insan karşı cinsle ilişkilerinde ciddi sıkıntılar yaşar. Görüşmeye gelen pek çok kişi karşı cinsten biriyle yemeğe çıkacağı zaman mide bulantısı, kusma, ellerinin titremesi gibi durumlarla karşılaştığından ve bu durumun kendisini daha çok endişelendirdiğinden şikayet eder.

    Kişi duygularını engellemeyi başaramayınca gerilir, gerildikçe de bulantı hissi ve titreme artar. Bulantı, titreme gibi rahatsızlık veren durumlar gerilimi daha da arttırır. Yani tam bir kısır döngü yaşanır.

    Evlilik gerçekleştirildiğinde yaşanan performans anksiyetesi ise durumu daha da zorlu bir hale sokar. Eşini memnun edememe endişesi ve endişe nedeniyle yaşanan cinsel yetersizlik üst üste biner ve iç sıkıntısı artar, diplerde yatan depresyon bir şekilde açığa çıkar.

  7. #17
    Karar Dönemi
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Mesajlar
    79

    Standart Sosyal Fobi Günlük Yaşamda Hangi Sorunlara Yol Açabilir?

    Sosyal Fobi Günlük Yaşamda Hangi Sorunlara Yol Açabilir?

    Sosyal fobi günlük yaşamda şu sorunlara yol açabilir, kişiler çoğu zaman sınav kaygıları ya da sınıf içi katılımdan kaçınmaları nedeniyle okulda yeterli bir başarı gösteremezler. Öğrenciler bildikleri halde parmak kaldıramaz,sözlülerde başarısız olurlar. Etkinliklere girmekten kaçınırlar.İş sahipleri gerekli atılımları yapamaz, çalışanlar kendilerini ortaya koyamaz,insiyatif kullanamaz, fikirler ileri süremez, iş değiştiremez, ulaşmaları gereken düzeylerden daha alt düzey işlere razı olup ilerleyemezler.

    İş kayıpları ve okul başarıları azalır üniversiteyi bırakmak durumunda kalabilirler. İşsiz kalmak sık görülen bir durumdur. Bazıları karşı cins ile ilişkilerinde benzer durumlar yaşadıklarından kendi başlarına arkadaş sahibi olamaz, bekar kalabilirler. Bulundukları ve yetiştikleri ortamı değiştirmek istemez, yakın aile dışındaki kişiler haricindekiler ile iletişimlerini sınırlarlar.


    Sosyal Fobide Kaçınma Davranışını Belirleyen Olumsuz Düşünceler Nelerdir?
    Bunlar,

    a) Kişinin iç diyaloğunda yer alan kendini küçümseyen ve aşağılayan ifadeler

    b) Kişisel performansı değerlendirmede mükemmeliyetçi beklentiler

    c) Kişisel performansı değerlendirmede sadece olumsuz örneklere odaklanma

    d) Sosyal başarı ve başarısızlıklarının nedenlerini belirlemede patolojik bir örüntü geliştirme. Negatif sosyal durumları (beceriksizlik,zayıflık,vs.) pozitif sosyal durumları (şans,kader,diğerlerinin olumlu tutumu,vs.)

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Benzer Konular

  1. Okulda Madde Kullanımı.
    By 9 ŞUBAT in forum Madde Kullanımının Yol Açtığı Bozukluklar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 05-06-2009, 08:55 AM
  2. Madde (Sigara,Alkol, Uyuşturucu) Bağımlılığının Sonu.
    By non serviam in forum Madde Kullanımının Yol Açtığı Bozukluklar
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 28-01-2009, 07:42 PM
  3. Alkol Ve Madde Bağımlılığı.
    By 9 ŞUBAT in forum Madde Kullanımının Yol Açtığı Bozukluklar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 31-07-2008, 06:21 PM
  4. Alkol Ve Madde Bağımlılığı
    By BeYaZ_KeLeBeK in forum Madde Kullanımının Yol Açtığı Bozukluklar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 27-04-2008, 08:42 PM
  5. Madde kullanımı!
    By ates in forum Madde Kullanımının Yol Açtığı Bozukluklar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 28-10-2007, 01:32 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •