CEVAPSIZ SORULAR
‘’Benim otistik bir oğlum var’’bunu ‘’benim bir oğlum var’’cümlesi kadar doğal ve rahat söyleyebilmem dört buçuk yılımı aldı.Dört buçuk yıl uzun bir süre.
Diğer çocuklar gibi olmadığını biliyorum.Hatta doğduktan dört beş ay sonra hatta doktorlar bile bir şey anlamazken ben farkındaydım,endişeleniyordum ama anlatamıyordum.Bakışları delip geçiyor,beni aramıyor,arkamdan ağlamıyordu.Başkalarının bebekleri annelerini görünce heyecanlanıp gülüyorlar ama oğlum ben yokmuşum gibi davranıyordu.Çok kırgındım.
Başkalarının bebekleri emeklemeye başlamıştı ama oğlum daha denemiyordu bile.bekliyorduk…Sonra emeklemeye benzer bir şey geliştirdi.Dirsekleri üzerinde sürünüyordu.Derken yürüdü.Çok temkinliydi ama zamanla ilerletip merdiven çıktı,indi.hem de tek başına.
Yine de her şey yolunda sayılmazdı.Çünkü konuşamıyordu,tuvalet problemini halledemiyorduk.Çevremizden gelen teselliler bizi rahatlatmıyordu ve doktora gittik.Netice sonucunda teşhis kondu.Yıkıldık… O güne kadar problemsiz giden hayatımız bir anda alt üst oldu.İyi ama dert paylaşınca azalır denirdi,bizim ki azalmıyordu.Oğlum şimdi sekiz yaşında.bu soruların cevabını bulabilene biz henüz rastlamadık.
Ben kendi adıma bunu, yaşamam gereken ve ömür boyu geliştirmem gereken bir tecrübe olarak görüyorum.Otizm,artık bizim yaşam tarzımız,hayata bakış açımız.Biz diğer ailelerden farklıyız.Bu farklılığın güzelliği sadece bizim durduğumuz yerden durup bakınca görülebiliyor.O yüzden başkalarından çok fazla anlayış beklemiyorum.Sadece hoşgörüsü fazla ve dünya görüşü geniş ilişki içinde olmaktan mutluluk duyuyorum.Bu olay anne –baba olarak bizi olgunlaştırdı.Hayata bakış açımız,olayları,insan davranışlarını algılayışımız değişti.Çevreme baktığımda anlıyorum ki çok da güçlendirdi.
Biliyorum ki, bizi bundan başka hiçbir şey şimdiki biz yapmazdı. Ben bugünkü halimizden memnunum. Artık birbirimizi daha çok iyi anlıyoruz ve anlaşıyoruz. Geleceğe daha umutla bakıp, direncimi yüksek tutmaya çalışıyorum. Hep yanında ve hep sağlıklı olmak istiyorum. Ancak yavrumun benden sonraki yaşamı beni çok endişelendiriyor. Hangi anne yavrusunun, kendinden önce hayattan kopmasını arzu eder? Bunu aklımdan çıkaramıyorum ve bu bende suçluluk durumu yaratıyor.
Ve çaresiz,onu Allah’a emanet ediyorum.’
HAYAT
‘’Sözlerime nerden başlayacağımı bilemiyorum.içimden geçenleri kağıda dökmek,kelimelerle ifade etmek inan ki çok zor,hem de çok…
Hayat engellerle dolu dikenli bir yoldur derdi anneciğim.O zaman hiç dikkate almazdım,hatta gülerdim.Bu kadar güzelliklerle dolu,nasıl sevilmez hayat derdim.Şu an da annemi o kadar iyi anlıyorum ki…Söylenen şey ne kadar doğruymuş,zannettiğim gibi değilmiş hiçbir şey.İnsan bazen kendini,etrafın çok kalabalık olsa bile ne kadar yalnız hissediyor.Bunun sebebi benim engelli bir çocuğum olduğundan değil eminim ki.Benim gibi bir çok insan var çevremde.Ama tabi ki,yavrumun zihin engelli olması beni çok üzüyor.Ona yardımcı olamamak,onunla bir şeyi paylaşamamak…O ağladığında nedenini bilmeden onunla üzülmek ve elimden bir şey gelmemesi beni çok üzüyor.Oysa Yiğit’in dünyaya geldiği an benim en mutlu anımdı.Çocuğumu kucağıma aldığımda yaşadıklarımı hiçbir şeye değişmem.Onun bana verdiği sıcaklığı hiçbir zaman başka şeyde tatmadım.Erkek olması sevincimi ikiye katlamıştı.Çünkü ben öyle istiyordum.Ama onun zihinsel engelli olduğunu öğrenince yani üç yıl sonra dünyam başıma yıkıldı.Çok çok üzüldüm.onun için çok üzüldüm kendim için değil.
Bazı şeylerden mahrum kalması beni çok üzüyordu.Neden bu dünyaya hiç bir şeyden habersiz olarak gelsin?Neden koşup başka çocuklar gibi oyun oynamasın,parka gitmesin,top oynamasın,bisiklete binmesin?Onun suçu ne?
Ben kendimi hiçbir mücadele içinde hissetmiyordum.Neyin mücadelesi?
Etrafıma baktığımda kendimi şanslıda bulduğum anlarım oluyordu.Çünkü benim her şeyi paylaşabileceğim bir eşim var,o benim en büyük desteğimdi.Kardeşim var her zaman omzuna yaslanıp ağlayabileceğim.Sevindiğimde, Yiğit bu gün ‘’anne’’ dediği anda telefonu açıp söyleyebileceğim kardeşim var.Babam var,ağlayıp,sevindiğimde ya da moralim bozuk olduğunda sigara yakıp beraber efkar dağıtabileceğim bir baba.O anlamda kendimi hiç yalnız hissetmedim.Tek beni rahatsız eden,kendini bilmez insanların tuhaf ,acıcasına Yiğit’e bakışları…Başka hiçbir şey beni bu kadar rahatsız etmiyor.O benim yavrum,onu ben doğurdum,o ben istediğim için dünyaya geldi.Her zaman onun yanındayım.O da benim yanımda.
Hayat her şeye rağmen çok güzel.Engellerle dolu,üzüntülerle,beklentilerle ama bunun yanında sevgiler var;sevinçler var;paylaşımlar var,dostlar var.Her şeyden önemlisi dünya güzeli Yiğit var.Yiğit’in bir sürü onun gibi arkadaşları var.Onlar özel,hepsi birbirinden özel.Hepsi masum,günahsız,sevecen ve güzel…
RUŞEN KAYAK
HAYAT VE ZAMAN
Hayat sürprizlerden oluşuyor ve bu sürprizler hep olumlu yönde olmayabiliyor.Biz de başına olumsuz sürprizler gelen ailelerden biriyiz.Yine bir sonbahar akşamıydı ve hamileliğimin son günleriydi.Sancılandım ve hastaneye gittik.Şenay doğdu.Ben de hep bir kızımın olmasını istemişim,onu elinden tutup gezdirip,süslemek istemişimdir.Hastaneden eve geldik.Şenay doğumda üşümüş olacak ki,burnu akıyordu ve sürekli ağlıyordu.Doktor çağırdık üşümüş dedi.
Şenay yaklaşık bir haftalık olduğunda uyandım ve onda bir gariplik olduğunu fark ettim.ölüyor gibiydi.Hemen eve doktor çağırdık,ateşi, 41 dereceydi.Havale olduğu öğrendik.Hastaneye gittik,4 gün sonra hastaneden çıktık.Kalça çıkılığı olduğunu da sonradan fark ettik.Yıllar geçti.Şenay 7 yaşına geldi ve ilkokul başladı.Öğretmen kızımı istememişti çünkü sınıfın başarısını düşüreceğine inanıyordu.Bu sırada biz de Ankara’da bir merkezin olduğunu öğrendik ve hemen kızımla oraya gittik.Orada 9 ay kaldık.Eskişehir’e geldik Ve kızımı sınava sokup ikinci sınıfa atlattık.Zaman su gibi akıp geçti.Şenay 26 ben de 50 yaşıma geldim.keşke her şeye yeniden başlasaydık.
Yer imleri