Faydalanabileceğiniz bir yazı olduğu için özellikle paylaşmak istedim. Okumanızı tavsiye ederim.

Ruh ve akıl sağlığımızı geliştirmek

İyi ruh ve akıl sağlığıyla ne kasdedilmektedir?

İyi akıl ve ruh sağlığı sahip olmaktan ziyade, yaptığınız şeylerdir. Akıl ve ruhasal olarak sağlıklı olmak için kendinize değer vermeli ve kendinizi kabul etmelisiniz. Bunun için de,
Kendinize bakmalı ve kendinize önem vermelisiniz. Kendizden nefret etmemeli, kendinizi sevmelisiniz. Vücut sağlığınıza önem vermelisiniz.
sağlıklı yemeli, iyi uyumalı, ekzersiz yapmalı ve hayatın tadını çıkarmalısınız
Kendinizi kendiniz olduğunuz için değerli hissetmelisiniz. Varlığınızı kanıtlamak zorunda değilsiniz, zaten varsınız.
Kendinizi akılcı yollardan yargılamalısınız. Kendinize, ’Yaptığım herşeyde mükemmel olmalıyım’ gibi, imkansız hedefler seçmemeli ve bu hedeflere ulaşamadığınız zaman kendinizi cezalandırmamalısınız.
Eğer kendinizi önemsemez ve kabul etmezseniz, herzaman başkalarının sizi reddedeceğinden korkarsınız. İnsanların ne kadar kabul edilemez olduğunuzu anlamamaları için, onlardan uzak durur ve böylece, herzaman korku içinde ve yalnız olursunuz. Eğer kendinize değer verirseniz, insanların sizi rededeceğini düşünmezsiniz. Diğer insanlardan korkmazsınız. Açık bir insan olur ve diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurarsınız. Eğer, kendinize değer verir ve kendinizi kabul ederseniz, rahat bir insan olur ve hayatın tadını suçluluk duymadan çıkarabilirsiniz. Bir krizle karşılaştığınız zaman bunu anlar ve durum ne kadar zor olursa olsun başa çıkabilirsiniz. Vereceğimiz kararlar, kendimizi nasıl gördüğümüze bağlıdır.
Kendilerini değerli bulan ve kendilerini kabul eden kişiler hayatla başa çıkabilirler.
Neden bazı insanlar ruhsal bunalıma girerken diğerleri girmezler?
Ruhsal sağlığımızı kendimizi önemsemediğimiz ve kendimize değer vermediğimiz zaman kaybederiz. Bu da genelde, çocukluğumuzdan kaynaklanır, kötü ve sevmeye değer olmadığımızı düşünürüz (kötü olmasaydık ailemiz neden bize davrandıkları gibi davrandılar). Bu karşılaştığımız zorluklar ve felaketleri yenmemizi zorlaştırır.
Hepimiz hayatta ne olduğumuz, hayatımızın nasıl geçtiği ve nasıl olacağı, ve dünyanın nasıl bir yer olduğu hakkında farklı düşüncelerle büyürüz. Bu düşünceler hayattaki deneyimlerimize bağlıdır, ve herhangi iki insanın deneyimleri farklı olduğundan insanlar olayları farklı şekilde algılarlar. Düşüncelerimiz çevremizde olanların bir göstergesi olamaz, sadece çevremizde olduğunu düşündüğümüz şeylerin veya teorilerin bir göstergesi olabilirler. Eğer dünyanın varsaydığımız gibi bir yer olduğunu düşünerek büyürsek, büyüyünce dünyanın sandığımızdan faklı olduğunu keşfettiğimizde, hayal kırıklığına uğrarız ve büyük bir değerlendirme hatası yaptığımızı anlarız.


Ruh sağlığını yitirmek zorunluluk değildir. Ancak, kendimizi önemsemez ve kendimize değer vermezsek hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda ruh sağlığımızın bundan etkileneceğini garantileriz. Eğer kendimizle barışık olursak ve kendimiz hakkında olumlu hissedersek karşılaştığımız kayıplar karşısında bunalıma girmez, sadece üzülürüz. Ve birisi bize kötü davrandığında, kızgın olduğumuzdan dolayı suçluluk hissedeceğimiz yere sadece kızgın oluruz. Herhangi bir tehdit karşısında, olayın bizi aştığını düşünmek yerine sadece korkarız çünkü kendimizi koruyabileceğimizi ve kendimize bakabileceğimizi biliriz.
Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler, ne kayıp, ne parasızlık, ne hastalık, ne de insanların bize kötü davranmasıdır. Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler bizim bu kayıbı, parasızlığımızı, hastalığımızı, veya insanların bize kötü davranmalarını nasıl yorumladığımızdır.
Birçok kişinin savunma mekanizması, olayları onları en az etkileyecek şekilde yorumlamaktır. Eğer kendimizi kötü ve kabul edilemez bir şekilde görürsek, ve iyinin ödüllendirildiği kötünün cezalandırıldığı adil bir dünyada yaşadığımızı düşünürsek, bir felaketle karşılaştığımızda bu felaketi zayıflıklarımızın bir cezası olarak yorumlarız. Eğer kendimizi önemsiz ve değersiz görürsek, mutlu olma olasılığı karışısında kendimize ’Mutlu olmayı haketmedim’ deriz. Eğer başkalarından korkarsak, bize kötü davrandıklarında kendimizi savunmaya hakkımız olmadığını düşünürüz. Eğer herzaman çevremizdeki insanlara ihtiyacımız olduğunda, kendimizi sevmeye değer bulmazsak, kızgınlığımızı kendi içimize gömeriz. Diğerlerinin bizi ezmelerine izin veririz çünkü diğerleri bizi kabul etmeyecekler diye hoşnutsuzluğumuzu belli etmeyiz. Eğer, başkalarının bizi yarı yolda bırakacağını ve herşeyin kötüye gideceğini düşünürsek, hayatımızı düzeltmek için hiç bir çaba harcamayız. Ve acı çekeriz.

Değişebileceğinizi kabul edin. Hiçkimse aynı kalmaz, elbette siz de daha iyiye doğru gidebilirsiniz. Yapmanız gereken en önemli değişiklik, kendinizi önemsemek ve kendinize değer vermektir. Eğer hayatınızın büyük bir kısmını değersiz ve önemsiz olduğunuzu düşünerek geçirdiyseniz, bütün değer yargılarınız ve düşünceleriniz bu varsayımın üstüne kurulu olduğundan değişmek zor olacaktır.
Çare kendinize ’Kendimi çok önemli görmüyorum ama bundan sonra kendi kendimin en iyi arkadaşı olacağım. Kendime iyi davranacağım, kendime dikkat edeceğim ve kendimi aşağılamayı ve kendimi eleştirmeyi bırakacağım.’ demektir. Kendi kendinizin en iyi arkadaşıymış gibi davranmak, sonunda sizi kendi kendinizin en iyi arkadaşınız yapacaktır. Kendi kendinize nasıl konuştuğunuzun bilincinde olmalısınız. İçinizdeki sese kulak verin. İçinizdeki sesin size söylediği kötü şeyleri, eleştirileri bir kenara yazın, sonra da kendinize söyleyebileceğiniz daha olumlu, daha iyi, ve daha cesaret verici şeyler söyleyin. Örneğin, yapmanız gereken şeyleri yaparken kendi kendinize herzaman ’Başaramayacağına eminim. Yaptığın herşey gibi bunu da eline yüzüne bulaştıracaksın’ diyorsanız, bunu bir kenara yazın sonra da yanına, ’Yapabileceğinin en iyisini yapacaksın. Mükemmel olmak zorunda değilsin, çünkü hatalar öğrenmek içindir’ yazın. Sonra da bunu kendinize tekrar edin ve başka cesaretlendirici şeyler söyleyin.
Düşüncelerinizi oturttuğunuz varsayımlarınızı sorgulayın. Gerçekten dünyadaki herkes sizden nefret mi ediyor, yada bu güne kadar yaptığınız herşey gerçekten ters mi gitti? Gerçekten başınıza gelen her kötü olay, kötü birisi olduğunuz için size verilen bir ceza mıydı? Düşüncelerinizin etkisini anlamaya çalışın. Eğer insanlara reddedilirim korkusuyla yaklaşmıyorsanız, sonuç olarak yalnız kalmaz mısınız?
Kendiniz hakkında neden bu kadar kötü düşündüğünüzü anlamaya çalışın. Bu annae-babanızın size söylediği bir şey miydi? Gerçekten kötü müydünüz, yoksa onlar kendi kötü hislerini size mi yansıttılar? Anne-babanızın mükemmel olmadığını düşünmeye korkuyor musunuz? Hiç bir anne-baba mükemmel değildir.
Bu duygularınızı yazmak onları dışa vurmanıza ve daha iyi görmenize sebep olacaktır. Bu konuda kitaplar da size yardımcı olabilir.Sadece kendinize yardımcı olacak kitaplar değil aynı zamanda iyi yazılmış romanlar, şiir kitapları ve özgeçmişler de okuyun.
Unutmayın, bizde strese neden olan şey başımıza gelen olay değil, o olayı nasıl yorumladığımızdır. Anneniz sizi herzaman küçük görür ve sizi acıtırsa, ve siz de her hafta annenizi ziyaret etmenin kaçınılmaz bir kural olduğunu düşünüyorsanız, acı çekeceğinizi garanti ediyorsunuzdur. Annenizi görmenin bir mecburiyet olmadığını, kendi kendinizden sorumlu olduğunuzu bilirseniz, annenizi ne sıklıkta ve ne kadar süre göreceğiniz konusuna kısıtlamalar getireceksinizdir. Kendiniz ve anneniz arasında duygusal bir uzaklık yaratacak ve onu annenizden çok, uzun vadede kendini seven ve onunla olmak isteyen bir evlat kazanmak yerine, kendi kötü duygularını, anlık bir tatmin için başkalarına yansıtan aptal bir kadın olarak göreceksiniz.
Genelde bizi acıtan anne-babamızı görmeya devam ederiz, çünkü onların günün birinde olmalarını arzu ettiğimiz sevgi dolu ve takdir eden anne-baba olacağından ümidimizi kesmeyiz. Bazı anne-babalar akıllanır ancak bunu nasıl göstereceklerini bilemezler. Bunu anlamak için onlara çocukluğunuzla ilgili şeyler sorabilirsiniz. Bu onları suçlamak anlamında değildir, sadece kendi kafanızda bazı sorunları doğru şekilde görmenize yardımcı olacaktır. Bazı anne-babalar bu fırsatı memnunlukla karşılarlar. Ve ’Evet, böyle kötü olaylar oldu, gerçekten üzgünüm’ derler. Ancak akıllanmamış anne-babalar ’Ne cüretle benim mükemmel olmadığımı ima ediyorsun’ derler. Eğer anne-babanız size bunu söylüyorsa, o zaman sevgi dolu takdir etmeyi bilen bir anne-baba ümidinizden vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Bu üzücü bir olaydır, ancak bu üzücü olayın ve hayalkırıklığının hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Olanlar hakkında sizi mutsuz etmeyecek bir yorum bulmaya çalışın. Bu da hayatınızda değiştiremeyeceğiniz olaylar karşısında takınmanız gereken tavırdır. Bu kötü olayların, bütün enerjinizi ve zamanınızı almasına ve hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Hayatınızın en zor anında bile, kendinize iyi şeyler vermeyi ihmal etmeyin. Bu, kendinize güzel birşey almak, sadece dinlenmek, bir arkadaşla konuşmak, doğayla başbaşa kalmak ve hatta müzik dinlemek olabilir. Hiç kimse size bakmasa bile, siz kendi kendinize bakabilirsiniz.

Alıntıdır Kaynak:http://www.ilacrehberi.com/cgi-bin/ruhveakil.asp
not:daha uzun bi yazıydı öngörülen karakter sayısına indirmek zorunda kaldığım için en verimli kısımlarını ayırdım.