Okula gitme yaşına gelen çocukların bir kısmında görülen okul korkusu, ailenin tutumuna göre ve uzmanların yardımıyla kısa zamanda çözülebilir

Okullar açılıyor. Birinci sınıflar ve hazırlıklar başladı. Bu nedenle benzer sorular geldi: "Okula gitmek iste miyor ne yapmalıyım?", "Çok ağlıyor, okuldan alsak mı?" Bu sorular artınca tek tek yanıtlamak yerine okula başlamaktan, okul korkusundan ve ayrılık kaygısından bahsetme gereği duydum.

KAYGININ NEDENİ, AYRILIKTAN KORKMAK

Gelişimsel olarak altı ay-üç yaş arasında çocuklar başta annelerinden olmak üzere yakınlarından ayrılmak istemez. Yabancılara ve yabancı yerlere tepki gösterirler. Ayrılmaları gerektiğinde kaygı duyar, tepki gösterir ve ağlarlar. Siz mutfakta yemek hazırlarken, odasından size seslenir. "Mutfaktayım," dersiniz, rahatlar, kalkmadan oyununa devam eder. Bu aralıklı olarak devam eder. Emin olmak, varlığınızı hissetmek onu rahatlatır, kaygısını giderir. Ama eğer sizden yanıt alamazsa, ağlayarak koşar. "Ne oldu, buradayım" dersiniz. Boynunu büker, hâlâ korku içindedir ve ağlıyordur "Gittin sandım," der. İşte bu, ayrılık kaygısıdır. Üç yaşla birlikte sosyalleşme, sizden ayrılma kaygısı duymadan güvenli ortamlara gitme, sizi aramadan orada kalma yani ayrılığa katlanma başlar. Ama bazı çocuklar hâlâ ayrılamamakta, bırakın gerçekten ayrılmayı, sözü bile geçtiğinde aşırı kaygı duyma ve tepki göstermeye devam ederler.

İşte o zaman sorun var demektir ve sağlıklı gelişim için yardım almak gerekir. Çünkü bu kaygı gelişim dönemine göre duyması gerekenden daha fazladır. Çocuklar, ayrılıkla birlikte kendilerine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağı endişesi taşır. Bu kaygılar abartılı ve gerçekle uyumsuzdur. Çocuk yalnız yatmayı, okula gitmeyi, evde kalmayı reddeder. Kaygı, panik boyutuna varabilir. Bazen hafif olmakla birlikte, bazen de düşüncesi bile sorun yaratır. Çocuk bağlı olduğu kişiden (genellikle anne) hiç ayrılmaz.

Değerlendirmede, çocuğa ve aileye ilişkin özellikler görülebilir. Çocukların tek çocuk, zor edinilmiş çocuk (tedavi sonrası, düşük ya da ölümler sonrası, farklı cinsten tek çocuk olması gibi), küçükken kaybedilme riski geçiren, sık hastalanan çocuklar olduğu görülebilir. Ailelerin de endişeli, çocuğa bir şey olacak korkusu yaşayan, aşırı koruyucu aileler olması beklenebilir. Ayrıca ailede hasta olması, aile içi tartışmalar olması nedenler arasındadır. Böylece fark etmeden aile de çocuğun kaygısını, kendi endişeleri ile artırır.

Tedavide, aile ve çocuğa yapılacak terapiyle birlikte, kaygı giderici ilaçlar kullanılır. Okula gitmeden önce ya da okuldayken duyulan kaygıya okul korkusu denir. Adı okul korkusu olmakla birlikte, asıl sorun okul değil, evden ayrılma kaygısıdır. İlk okula başlamada, okul değişikliğinde ya da hastalıklarda daha sık ortaya çıkar. Ama her yaş ve sınıfta görülebilir. Çocuğun yaşı büyüdükçe, çözüm zorlaşır.

Çocuk, okula gitme isteksizliğini, öğretmenin arkadaşlarının onu sevmediği, kötü davrandığı gibi gerekçelerle açıklar. Ayrıca karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı olur. Bunlar çocuk tarafından uydurulmaz. Kaygının fiziksel belirtileridir. Bu kaygıyı yaşayanlar çoğunlukla sessiz, uysal ve çalışkan çocuklardır. Bir kısmında ders sorunları görülebilir. Okul korkusu hemen ele alınıp, tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Öncelikle ne olursa olsun, aile kararlı davranmalı ve çocuğun okula gitmesi sağlanmalıdır. Biraz gitmesin, geçer gibi düşünceler sorunu artırır. Okula gitmediği her gün olayın çözümünü güçleştirir. Çocuk psikiyatristinin, ailenin ve okulun sıkı işbirliği ile çözümlenir.

OKULA GİTMEMEZLİK EDİLMEMELİ

Anlaşıldığı gibi soruların yanıtı tek: Çocuklar her koşulda okula gitmelidir. Ailenin tutumlarından, yetiştirilmekten ya da kendi özelliklerinden kaynaklansa da eğitim yaşamının çok önemli olduğunu unutmadan çocukları okula yollamak gerekir. Gerek ailenin gerekse çocuğun kaygısı ile baş etmede sorun yaşanırsa doktor yardımı alarak ve okulla işbirliği yaparak bu sorun çözülebilir. En önemli adım ise ailenin bu konuda kararlı olmasıdır. Çoğu kez kararlı bir anne babanın " Okula gideceksin, akşam geldiğinde evde hep beraber olacağız" demesi ve bunu inanarak, kendi kaygılarından arınarak yapması sorunu çözer. Herkese başarılı ve sağlıklı bir yeni eğitim-öğretim yılı dilerim.

Prof.Dr.Bengi Semerci