6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: Psikiyatrist

  1. #1
    Süper Moderatör Selina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2009
    Yer
    Berlin
    Mesajlar
    1.944

    Standart Psikiyatrist

    Ruhsal sorunları çözümleyen ve tedavi eden psikiyatristler, hastaları hakkında çok özel, mahrem bilgiler ediniyor. Bu durum, hasta-hekim ilişkisinin daha özenli olmasını gerektiriyor. Oysa Türkiye'de son zamanlarda bunun tersi örnekler yaşandığı yolundaki şikayetler artıyor. Televizyonlarda, gazetelerde hastaları hakkında konuşan psikiyatrisleri oldukça sık görmeye başladık. İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, konuyla ilgili yaptığı. ‘‘Psikiyatride Etik’’ başlıklı araştırmasında, diğer ülkelerin soruna nasıl yaklaştığını yazdı.



    Prof. Dr. Şahika Yüksel'in araştırması gösteriyor ki ruh sağlığına ilişkin etik kurallar, 70'li yıllardan sonra tanımlanmaya ve yaygın olarak tartışılmaya başlamış. 1977'de Dünya Psikiyatri Derneği'nin (WPA) Hawaii Deklarasyonu'ndan çıkan kararlar, temel başvuru kaynağı. Bunlardan biri, psikiyatride etikle ilgili temel kavramların başında gelen gizlilik. Tedavide gizlilik ilkesi, hastaya emniyet ve mahremiyet sağlıyor. Gizlilik, özel konularda bilgiler edinildiği için, psikiyatri uygulamalarında özellikle kritikleşiyor. Psikiyatrist, hastasının rızası olmadan, onun hakkında başkalarından bilgi edinemez. Hastasından öğrendiklerini üçüncü kişilere açıklayamaz. Hekim/terapist, kendisine danışan kişinin mahremiyetini sağlamak, bu kuralı da tedavinin başında söylemek zorunda. Yayın organlarında, meslektaşlarıyla tartışmalarında konuşacaksa hastanın onayıyla ve kimliğini açıklamadan yapar. Hastasının dosyasını da başkalarının kolay ulaşamayacağı şekilde saklar.


    TÜRKİYE'DE DURUM


    Psikiyatri Türkiye'de oldukça yeni. Ancak geçmişimizde psikiyatri, geleneksel ve ağır akıl hastalıklarını tedavi etmeye yönelik daha otoriter bir ilişki üzerine kuruluydu. Psikiyatri eğitiminin sistemli olarak verilmesi ise çok yeni. Yakın zamana, yani 25 yıl öncesine kadar psikiyatri asistanlarına iyi bir tıp bilgisi, kişinin fizyolojisini tanıma, ilaçları kullanmayla ilgili bir eğitim veriliyordu. Genel ahlak ilkelerine veya sağduyuya göre uygulamalar vardı.


    Prof. Dr. Şahika Yüksel, psikoterapi, hasta-hekim ilişkilerinin eğitim sürecinde tartışılması ve önemsenmesinin çok yeni olduğunu anlatıyor. ‘‘Zaten hasta-hekim ilişkisinde etik kurallar ve sistemin oturması, dünyada da yeni gelişmekte. Dünya Sağlık Örgütü'nın Hawaii Deklarasyonu'nda saptanan ilkelerin bile 20 yıllık geçmişi var. Dünyada da her yerde oturmuş ve kullanılan ilkeler değil bunlar.’’


    Daha otoriter, alt-üst ilişkisine göre çalışmaya alışmış ülkelerde, hasta-hekim arasındaki ilişkide hekim herşeyi bilen ve hastasının yerine karar veren otorite konumunda. ‘‘Hekim iyi niyetlidir, ne yapsa doğrudur gibi durum söz konusu oluyor.’’ Yüksel'e göre hekimlerin meslek ahlakını kullanmasında iki etken rol oynuyor. Bunlardan biri tıp eğitimi, ikincisi de hastaların-müşterilerin talep ve beklentileri. ‘‘Bir hekim hastasına ilişkin bilgiyi ulu orta kullandı diye onun hakkında bir soruşturma açılırsa, hesap sorulursa kişiler durumu değiştirmeyi düşünebilir. İkincisi de eğitim sırasında bu ilkelerin aktif olarak benimsenmesidir. Yüksel, büyük kent üniversitelerindeki eğitim programlarına, hasta-hekim ilişkileri, psikoterapi eğitimi ve hasta-terapist ilişkisinin yerleştirilmesinin kuramsal ve uygulama olarak girdiğini anlatıyor.



    Prof. Dr. Şahika Yüksel



    Hastanın kendisi sırdır



    Hasta sırları nedir? Sır dediğiniz zaman, açıklandığında birilerine zarar verebilecek özel bir bilgiyi düşünüyoruz. Hastanın söyledikleri de onun kendi hayatı için önemli ve özeldir. Benim o hastayı görmüş olmam bile bir sırdır. Hekimler neden hastalarını medyada teşhir ediyorlar? Psikiyatrik hizmetleri kullanan ‘‘müşteri’’ sayısı arttı. Medyada 'halkın haber alma ihtiyacını gideriyoruz' görüntüsü altında kişilerin özel hayatını teşhir etme mübah oldu. Böylece medyada çok konuşan, çok görünen, çok fıkra anlatan, halkı bilgilendirmek adına hastasını teşhir eden psikiyatrlara bir zemin açıldı. Oysa medyanın, tıbbi ahlakı yerleştirmede başarıyla kullanılabilek önemli silah olduğunu düşünüyorum. Bana farklı basın organlarından sık sık teklif geliyor. Ama benimle birlikte tecavüze uğramış, transseksüel ya da dövülmüş ve tercihan gözü morarmış hastamla, birlikte televizyona çıkmam isteniyor. Ekranda görünmeye hevesliysem, hastalarımla birlikte gitmek durumundayım. Ben hastama televizyona çıkmayı teklif edemem. Çünkü hastamın benden bir beklentisi var: Onu iyi etmemi bekliyor. Bana serbestçe hayır demek konumunda değil. O yüzden bu soruyu sorma hakkım bile yok.



    Psikiyatrist ne yapmamalı?


    Gizlilik ilkesini bozmak


    Uygunsuz cinsel davranışlar


    Cinsel sınırların aşılması


    Cinsel istismar


    İkili ilişki, iş bağlantısı, hediyeler,


    hizmetler, farklı ücret uygulamaları


    İnsan hakları ve hasta haklarını ihlal


    Irk, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımı



    Psikiyatrist ne yapmalı?


    Hastanın sırrını açıklama


    nedeni toplumun merakını tatmin


    etmek değil, toplumun, hastanın ve


    üçüncü kişilerin korunması içindir.


    Evlilik dışı ilişki kuran hastasının bu


    sırrını eşine aktarmaz


    Açlık grevi yapan hastasını zorla


    besleyemez


    Ruhsal ve bedensel işkence yapmaz


    Erişkin hastanın tedaviyi


    reddetme hakkına saygılıdır

    Psikiyatriste yakın takip

    Ruh sağlığı uzmanlarının uyması gereken Etik İlkeler Taslağı hazırlandı.


    HAYAD'ın (Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği) yaptığı aylık toplantının konusu ‘‘Ruh Sağlığı ve Hastalıklarında Hasta Hakları’’ idi. Konuşmacı Prof. Dr. Özcan Köknel, Türk Psikiyatri Derneği'nin iki yıldır üzerinde çalıştığı ‘‘Psikiyatri Uzmanının Uyması Gereken Etik İlkeler’’ taslağının hazır olduğu müjdesini verdi.


    Geçtiğimiz aylarda İngiltere'de iki uzman psikiyatrist kadın hastalarına cinsel tacizde bulunmaktan soruşturmaya alınmıştı. 30'dan fazla kadın Sedgefield'te bir hastanenin başhekimi Michael Haslam, Co Durham ve William Kerr adlı psikiyatristlerin cinsel saldırısına uğradı. Kerr adlı hekim bugün 72 yaşında ve 1968-1988 arasında 19 cinsel taciz ve 4 tecavüzden sayısız kez mahkemeye çıkarıldı.


    Konumuz psikiyatrik hastaların hasta hakları. Konu bugüne dek Türkiye'de hep genel hasta hakları çerçevesinde değerlendirilmiş. Medeni Kanun ve Ceza Kanunu'nda psikiyatri hastaları ile ilgili ‘‘akıl hastaları cezalandırılamaz, cezaları aza indirgenir, akıl hastası evlenemez gibi’’ kanun hükümleri var o kadar.


    MÜJDE TASLAK HAZIR


    Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ertaç İlkay, psikiyatri hastalarının hasta hakları ile ilgili ne bir kanun maddesi ne de yönetmelik olduğunu doğruluyor: ‘‘Genel hasta haklarını uyguluyoruz. Bazı hastalıklar kişinin aleyhine kullanılabiliyor. Bu hastalıkların başında da psikiyatri geliyor. Yazılı kanun olmasa dahi hastaya ait bilgileri saklı tutuyoruz.’’


    Geçtiğimiz cumartesi günü HAYAD'ın (Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği) İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nde yaptığı aylık toplantı ve konferanslar dizisinin konusu ‘‘Ruh Sağlığı ve Hastalıklarında Hasta Hakları’’ idi.


    İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nde yapılan toplantıya katılım fazla olmasa da belki de ilk kez psikiyatri hastalarının hasta hakları; hasta ve hasta yakınları, hekim ve hukukçular arasında konuşuldu.


    Konuşmacı İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı eski öğretim görevlisi ve Türk Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Özcan Köknel idi. Prof. Köknel iki saatlik konuşmasına hasta haklarının tarihçesi ile başladı. Konu ile ilgili bugüne dek yapılan sempozyum ve çalışmaları anlattı. Ve konuşmasını bir müjde ile bitirdi.


    Türk Psikiyatri Derneği'nin iki yıldır üzerinde çalıştığı bir taslak var. ‘‘Psikiyatri Uzmanının Uyması Gereken Etik İlkeler, Taslak 1.’’ Taslak ilk iki yıl önce tartışılmıştı ve Türkiye Pskiyatri Derneği'nin 14 şubesi aracılığı ile de yaklaşık altı aydır illerde yapılan toplantılarda da tartışılıyor.


    AYRINTILAR TARTIŞILACAK


    Sonunda bu konuda bir taslak metin çıktı. Metin 12 Şubat'ta İstanbul'da Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı'nda illerden gelen temsilci ve merkez yönetiminin bulunduğu bir toplantıda ayrıntılı olarak yüzyüze tartışılacak.


    Ardından bu metin 26 Şubat 2000 tarihinde Ankara'da yapılacak 3. Olağan Genel Kurul'da Kongre Kararı, Kongre Yönergesi haline getirilecek. Bunun da paraleli olarak benzer etik ilkelerin Onur Kurulu İç Yönetmeliği'nde çalışmaları yapılacak.


    Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri Uzman Dr. M. Sezai Berber maddelerin her yıl değerlendirilip geliştirileceğini belirtiyor: ‘‘Etik ilkelere uymayan psikiyatri uzmanı hakkındaki yaptırım şekillenecek. Karardan sonra broşür ya da kitapçık haline getirilerek tüm meslekdaşlara dağıtılacak ve takipçisi olunacak. Hastaların konuyu bilmeleri için gayret edilecek.’’


    Taslakta neler var?


    Halk psikiyatri ve psikiyatrik hastalar ile ilgili doğru bilgilenmenin, hasta yararı ve meslek onuru yönünden önemli olduğunu bilmeli, halka yanıltıcı yanlış bilgiler aktarılmamalı, bu yönde yanıltıcı ya da yanlış bilgi aktarması ile karşılaştığında bunu Psikiyatri Derneği'ne ve Tabip Odası'na bildirmeli.


    Psikiyatrist ilke olarak hastası ile tedavi ilişkisi dışında ilişki kurmamalı.


    Psikiyatrist tedavisini yaptığı hastası ile cinsel ilişkide bulunmamalı.


    Tedavi ücreti dışında doğrudan ya da vaadedilen şekilde herhangi bir kurumsal ya da kişisel yarar sağlanmamalı.

    devami alta
    Konu Selina tarafından (30-08-2010 Saat 07:06 PM ) değiştirilmiştir.


  2. #2
    Süper Moderatör Selina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2009
    Yer
    Berlin
    Mesajlar
    1.944

    Standart

    Hasta ile ilgili bütün bilgiler meslek sırrı niteliğindedir. Psikiyatrist tedavi ettiği hasta ile ilgili olarak adı, soyadı, telefon numarası, nerede çalıştığı gibi kişisel ve kimlik bilgileri ve kişinin tedavi edildiği psikiyatrik hastalığının adı gibi kişiyi tanıtacak tüm özelliklerinin gizlenmesi koşulu ile bilimsel bir tartışmada, eğitim sürecinde, gözetim ve konsültasyon nedeniyle hekimlerarasında hastası ile ilgili bilgiler aktarabilir. Psikiyatrist herhangi bir kitle iletişim aracında kendi hastası olan kişi ile ilgili bilgiyi vermemeli.


    ORTAMI RAHATLATMAK TERAPİSTE DÜŞER


    Psikoterapi bireysel tedavi olarak biliniyor. Seanslar hasta ile terapistin birlikte yürüttüğü seans da olabilir, grup tedavisi olarak da uygulanabilir. Tedavi genelde hastanın kendi davranış ve duygularına ilişkin bir içgörü sağlamasına yardımcı olarak kişiliğini geliştirmeyi amaçlıyor. Bunun sağlanması için hastanın kendisini yargısız, sıcak ve tümüyle özgür bir ortamda bulması gerekiyor. Terapist bunun için gerekli koşulu sağlamalı. Hastanın karşısındaki tarafından anlaşıldığını hissetmesi ve kendini olduğu gibi ortaya koyduğu utanç, suçluluk ve korku duyduğu yönlerinin kabul edilebilir olduğunu görmesi, bu duyguları yavaş yavaş kendinden uzaklaştırmasını sağlıyor. Bazı psikoterapi okulları terapistin sıcak ve hiçbir koşul ileri sürmeyen olumlu tavrının ya da hastayı olduğu gibi kabul etmesinin hastanın değişiminde önemli rol oynadığını savunuyor.



    DÜNYADA SIK SORULAN SORULAR



    Psikiyatri hastasıyım. Manik depresif teşhisi kondu. Bu kayıt hayatım boyunca karşıma çıkacak mı?


    -Bir psikiyatri hastası olarak olarak kanun sizi koruyor.


    İşe başvururken problem çıkar mı?


    -Kimse sizin kayıtlarınıza bakamaz hiç kimse bir başkasına dosyanızın okunması için yetki veremez. Buna işveren ve devlet daireleri de dahil.


    Psikiyatristimdeki kayıtlar yeteri kadar güvence altında mı?


    Mahkeme tarafından yazılmış resmi bir yazı olmadıkça hekim hasta bilgilerini kimseye veremez.


    Ya başka hekimlere gösterirse?


    -Hastanın izni olmadan hekimi dışında klinik hekim, sosyal danışmanlar, psikologların dosyayı görmesi yasaktır.

    Gönüllü terapide göz göze tekniği

    Washington Capital Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan Amerikalı psikiyatrist Prof. Dr. Clancy D. McKenzie, İstanbul’da bir grup psikiyatriste travma sonrasında yapılması gerekenler konusunda iki günlük bir seminer verdi.


    Prof. McKenzie, seminerde a büyük felaketlerden sonra uygulanması kolay ve hızlı sonuç veren ‘‘Göz hareketi tekniği’’ni (Eye Movement Trauma Desensilization) gösterdi. Prof. McKenzie’ye göre travmayı nötralize etmenin bir yolu olan göz hareketi tekniğinin öğrenilmesi kolay olduğu için terapistlerin sayısının yetersiz kalabileceği felaketlerde tekniği öğrenen mağdurlar da birbirlerine yardımcı olup hizmetin yayılmasını sağlayabilir. Prof. KcKenzie, bunu şöyle açıkladı: ‘‘Tehlikedeki kişiyi uyarmak lazım. Şu an kaza geçiren ve kan kaybeden birine turnike takıp takmama zamanı. Düşünecek zaman yok. Bu teknikte şahıs, travmayı düşünüp gözlerini kıpırdatırken travmanın içine daha yoğun girer. Ama biz zaten içine girmesini istiyoruz. Başka türlü nötrolize edemeyeceğiz. Ben bunu 800 kişiye uyguladım. Belki bazı kişiler zarar görebilir denebilir, ama ben daha bu 800 kişi arasında zarar gören görmedim. Uygulamamaktansa uygulamak çok daha iyi. Turnike lazımsa turnike yapılır.’’


    Duygular dile gelmeli


    Seminere katıldıktan sonra uygulamaya başlayan gönüllü psikiyatristler, İzmit’te bu tekniği uyguladıkları bazı depremzedelerin gerginliğinin azaldığını gözlediler. Uzmanlara göre insanların duygularını dile getirmeleri gerekiyor. Çünkü eğer şimdi konuşulmazsa ilerde çok dahabüyük sorunlar ortaya çıkabilir.


    Terapi sırasında yaşadıklarını hatırlayan depremzedelerin yoğun olarak hissettikleri duygu ‘çaresizlik’, ‘korku’ ve ‘sıkıntı’.


    Yakınlarının enkaz altından çıkartılmasını izleyen depremzedeler duygularını şöyle dile getirdiler: ‘‘Korkudan çadırda yaşıyoruz. Depremin ara ara devam etmesi, depremi de içimizde yaşatıyor. Dostlarımızı kaybettik. Bu kısa sürede unutulacak bir durum değil. Canımızı kurtardık ama şu anda yaşadığımız en büyük duygu korku. Ani hareketlerde, bir sarsıntıda, en ufak titreşimde hemen paniğe kapılıyoruz. Zamanla bu stresi üzerimizden atacağız, ama nasıl atacağımızı bilmiyoruz. Çocukların atlatması çok zor. Çadırda sabaha kadar uyuyamıyorum. Zaten kardeşim hep ağlıyor. Ben de ona hissettirmemek için kendimi tutuyorum, ama hep gerginim.’’


    Teknik nasıl uygulanıyor?


    Bir terapist ya da tekniği bilen bir kişinin travma geçiren şahsa uyguladığı ‘Göz hareketi tekniği’ şu bölümlerden oluşuyor:


    1\ Önce yaşanan olayı canlandır, resmine bak, içine gir.


    2\ Duygularını kelimelerle ifade et.


    3\ Sonra o duyguları gözünde canlandır, yaşa. Tam o anı yaşıyormuş gibi stres düzeyini söyle. (1’den 10’a kadar puanlama)


    (Terapiyi uygulayan kişi ise o sırada elini karşısındakinin göz hizasına kaldırarak bir uçtan diğerine, aşağı yukarı 50 kere hareket ettirecek.)


    4\ Bir diziyi bitirdikten sonra durup derin bir soluk aldıktan sonra gözlerini kapatarak ilk aklına gelen şeyi söyle. (Düşünce, ağrı ya da his.)


    5\ Bu kez başka bir cümleden, o tecrübeden tekrar göz hareketi tekniği yapılıyor. Derin bir soluk al. Şimdi ne hissediyorsun?


    İyiye gitmek üzere olduğunu ispatlayacak 5 ipucu var:


    1\ Hissettiğin korku bulanıklaşıyor, tarif edemez hale geliyor, yok oluyor.


    2\ Kelimeler değişmeye başlıyor. (Öleceğim derken ölmedim, bir daha da olmayacak diyorsun.)


    3\ Kişi başlangıç travmasıyla başlıyor, bunları yaptıktan sonra bu kez bir sonraki travmayı düşünüyor.


    4\ Olay değişmeye başlıyor. İlerlerken bir yerlere varmak üzere olduğunuzu anlıyorsunuz.


    (Eğer bir yerinde örneğin karnında ağrı hissediyorsa ‘‘Peki, ona odaklan’’ diyorsunuz. Şimdi ne hissediyor? Örneğin ‘‘Omzuma geldi’’ diyor. Şimdi oraya odaklanmasını söyleyerek, tekrar göz hareketi tekniğini yapıyorsunuz. Başıma geldi diyor. ‘‘Tekrar yap’’ diyorsunuz. Bir süre sonra tamamen kurtuluyor.’’

    20 yaşındaki hastasıyla ilişki kurmuş

    Ünlülerin psikiyatristi Ergon Mengi'nin, ‘‘Badem Ağacı’’ kitabında hastalarının sırlarını açığa vurmasının yankıları sürerken Mengi'nin 64 yaşındayken 20 yaşındaki bir hastasıyla ilişkisi olduğunu açıklaması, tartışmayı daha da alevlendirdi.



    Bir dönemin ünlü psikiyatristi Ergon Mengi'nin anılarını yazdığı ‘Badem Ağacı’ adlı kitabında, hastalarının çok özel durumlarını açığa vurmasının ardından, Sevda adında genç bir hastasıyla 5 yıl süreyle duygusal bir ilişki yaşadığını da itiraf etmesi, bardağı taşıran son damla oldu.


    Psikiyatristler hem hastayla cinsel ilişkiye girilmesini, hem de bunun teşhir edilmesini 'çirkin' bir davranış olarak nitelediler. Mesleğe ihanetle suçlanan Dr. Mengi'nin bir hastasıyla 5 yıl süren cinsel ilişkisini ballandıra ballandıra anlatması ihanette ikinci perde olarak yorumlandı. Şu anda 71 yaşında olan Dr. Mengi'nin, 7 yıl önce 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisi genç kızla başlayan ve 5 yıl süren ilişkisini kitabında yazmasıyla ilgili olarak meslektaşlarının görüşleri şöyle:

    devami alta


  3. #3
    Süper Moderatör Selina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2009
    Yer
    Berlin
    Mesajlar
    1.944

    Standart

    Hastanın zaafı kullanılamaz


    Dr. Yıldırım Gülhan-İstanbul Tabib Odası Etik Kurulu Üyesi.


    Hekimlerin hastaları ile ilişkiye girmesi Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'ne ve hekim etiğine aykırıdır.Bazen hastaların hekimlerine zaafı olabilir. Fakat hekimin bunu kullanmaması gerekir. Yani hekim, ilişki için fırsat yaratmaz.


    Mesleğinden feragat etmeli


    Prof. Dr. Süha Göksel-İstanbul Tabib Odası Başkanı.


    Hekim-hasta ilişkisinin erkek-kadın ilişkisine dönüşmesi tıp etiğine uygun değildir. Böyle bir ilişki anında, yani birlikte olurlarsa hekimin mutlaka mesleki görevinden feragat etmesi ve başka bir meslektaşına tedaviyi devretmesi gerekir.


    İngiltere'de meslekten atılırlar


    Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı -Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi.


    Bu davranışın etik olmadığı çok net. Başka ülkelerde örneğin İngiltere'de böyle bir şey yapsaydı, mesleğinden menedilir, diploması elinden alınırdı. İngiltere'de bu sadece etik bir sorun değil, kanuni düzenlemesi de olan bir durum. İngiltere'de hastasıyla ilişkiye giren hekim hastalarının şikayeti bile olmasa meslekten çıkarılır. Ama ne yazık ki mesleğini kötüye kullanan hekimler var.


    Hastayla ilişki tedaviyi olumsuz etkiler


    Pskiyatrist Dr. Nevzat Satmış- Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi.


    Doktor hastasıyla hiç bir şekilde duygusal alışverişe girmez. Hastalar kendi duygularını zaman zaman doktoruna transfer ederler (transferans). Bu durumda doktor kendi çizgisini bilmezse yakınlaşma olabilir ama bu etik değildir, yanlıştır. Çünkü o zaman doktor hastasına faydalı olamaz. Onun için tranferans geliştiği zaman doktor bunu farketmeli ve hastasına aralarındaki ilişkinin 'doktor-hasta ilişkisi' olduğunu belirtmelidir. Eğer transferans devam ediyorsa ve doktor da bunu çözemiyorsa o zaman hastanın tedavisini bir başka doktora bırakmalıdır. Hasta doktora, doktor olduğu için gidiyor. Bu sadece psikiyatri için değil tüm alanlar için geçerlidir.

    Silah taşıyanların üçte biri paranoyak

    Hekimler, 5-10 dakikalık kısa bir görüşmeden sonra, kabaca bir gözlemle ‘‘silah taşıyabilir’’ kanaatine varıp, atıyorlar imzayı. Çoğu zaman, insanlar hastaneye bile gitmeden bağış karşılığı rapor alıyor. Bunun sonuçlarını ise her gün yaşıyoruz.



    Silah almadan önce bir kez daha düşünün. ‘‘Çok kararlıyım’’ diyorsanız, mutlaka psikiyatrik muayeneden geçin. Ama öyle 10-15 dakikalık bir görüşmeyle yetinmeyin. Size kişilik testleri, öfke testleri uygulamalarını rica edin. Bu testleri yaptırın ki, potansiyel katillerden biri olmayın!


    Silah izni için psikiyatrik muayenelerin sağlıksız olduğu ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünden Prof. İbrahim Balcıoğlu başkanlığında Doç. Dr. Armağan Samancı, psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan ve psikolog Funda Engin (Akcan), ruhsatlı silah taşıyıcısı 7000 kişiyi inceledi.


    Son iki yıl içinde Bakırköy Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikinliği'ne silah ruhsatı almak için başvuran bu kişilerin sosyal ve demografik özellikleri saptandı, kişilik ve öfke testleri uygulandı. Agresyon düzeyleri incelendi.


    Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan, artık silah ruhsatlandırmasında şu anki uygulamanın bir an önce değiştirilmesinin ve sağlık muayenesinin yeniden düzenlenmesininin şart olduğunu söylüyor.


    KANUN ÇAĞDIŞI


    ‘‘Ruhsat beş yıl geçerli. O kişinin beş yıl boyunca herhangi bir durum karşısında nasıl bir ruhsal reaksiyon göstereceğini, poliklinik şartlarında yaptığınız muayene sonucunda bile tahmin etmeniz mümkün değil. Kişilik yapılanmasına baktığınızda silah taşıyıcılarında üçte birinin şüpheci, kuşkucu, her şeyden nem kapan paranoid yapıda özellikler saptadık. Bu çok yüksek bir rakam.


    İnsanlar silaha korunmak için değil, bir nevi sosyal statü edinmek için sahip olmak istiyorlar. Öfke testleri sonucunda bu insanların yüzde 20'sinin çok çabuk öfkelendiklerini, öfke kontrol düzeylerinin çok düşük olduğunu gördük. Bu tip insanlar herhangi bir olay karşısında silahını çekip kullanabilir.


    60 yaş üstü kullanıcıların sayısı yüzde 7 çıktı. Türkiye'de 60 yaşın üstünde yaklaşık 300 bin kişinin silahı var. Bu insanların yaşlanmayla birlikte düşünme fonksiyonları da geriliyor. Yüzde 10'unda bunama belirtisi başlıyor. Önerimiz, bu kişilerin ruhsatının 2 yılla sınırlandırılması ve 70 yaş üstüne silah ruhsatı verilmemesi.’’


    Araştırmayı yapan uzman psikiyatristler av tüfekleri ruhsatının 6136 nolu kanun kapsamından çıkarılması gerektiğini savunuyorlar.


    ‘‘Avcılar Federasyonu bünyesinde, kendi içinde sürücü kursları gibi bir uygulamayla, av tüfeği ruhsatı verilmeli. Diğer silah ruhsatları içinse psikiyatri merkezleri açmak lazım. Pilot bölge olarak İstanbul seçilebilir. Çünkü İstanbul'da yaklaşık 200 bin ruhsatlı silah taşıyıcısı var. Diğer Avrupa ülkelerindeki gibi ‘Kriminal Psikiyatri Muayene Ve Araştırma Merkezi' açılabilir ve sadece bu merkez silah ruhsatı verme yetkisine sahip olabilir. Yurt dışında bu testler iki gün sürüyor. Bizde de böyle olmalı. Bu merkez, o kişi silah dışında bir suça karışırsa, geriye dönük bilirkişilik işlevi de görebilir. Ailesel suç analizinin yapılabileceği bir ortam sağlanması lazım. Aldığınız ruhsatı iade etmek, artık silah taşımak istemiyorsanız, bu ruhsatı iade edecek bir mekanizma yok. Yasada böyle bir tanımlama yok. İptal etme gerekçesi ya bir suç işlemiş olacaksınız, ya da bir psikiyatrın kanaatiyle ruhsatınız iptal edilecek.’’


    Ayhan Akcan, silah ruhsatı için sağlık muayenesinin çağ dışı kaldığını söylüyor.


    ‘‘Büyük şehirler dışında genelde sağlık ocaklarında pratisyen hekimler tarafından yapılıyor, av tüfeği için muayene yapılmıyor, psikiyatristler bunu kendilerine angarya gibi görüyorlar. Kişilerin çoğu silahla polikinliğe başvurdukları için psikiyatristlerin can güvenliği de yok. Üstelik kanaatlerini açık vermek durumundalar. Oysa can güvenliği için bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hekimler kanaatlerini kapalı vermeli. Böylece gerçek muayene sonuçları da tam olarak yansıyabilir.’’

    devami alta


  4. #4
    Süper Moderatör Selina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2009
    Yer
    Berlin
    Mesajlar
    1.944

    Standart

    Ruhsatlı silahla 10 yılda 927 cinayet



    Emniyet Genel Müdürlüğü 2000 yılı ruhsatlı silah verileri


    - 965 bin ruhsatlı tüfek


    - 461 bin adet ruhsatlı tabanca


    - Son 5 yılda 264 bin 238 taşıma ruhsatlı, 197 bin 565 bulundurma ruhsatlı tabanca verildi


    - Son 5 yılda 5 bin 909 yivli tüfek ruhsatı, 72 bin 941 av tezkeresi ve 230 bin 384 av tüfeği sahiplik belgesi verildi.


    - Son 8 yılda 18 bin 814 taşıma ruhsatlı silahla, 68 bin 24 ruhsatsız silahla olmak üzere topla 86 bin 838 suç işlendi.


    - Son 10 yıldır 927 kişi ruhsatlı silahla, 3 bin 846 kişi ruhsatsız silahla öldürüldü.


    - 3 bin 286 kişi ruhsatlı silahla, 11 bin 700 kişi ruhsatsız silahla yaralandı



    60 yaş üstü tehlikeli



    116 yaşlı silah taşıyıcısı üzerinde yapılan psikiyatrik incelemede dörtte birinde unutkanlık, yüzde 30’unda depresyon, kaygı, sıkıntı ortaya çıktı. Bilim adamlarının vardığı sonuç: 60 yaş üstü silah taşıyıcılarının bu ruh halleri silaha hakim olamama, kaybetme, kontrol mekanizmalarını kullanamama, intihar, kaza sonucu adam öldürme gibi birçok olaya zemin hazırlayabilir. Bu nedenle 60 yaşından sonra ruhsat süresi iki yılla sınırlı olmalı, 70 yaş üstüne silah ruhsatı verilmemeli.


    Silah al, sınıf atla!



    Kriminal psikiyatri konusunda uzman dört bilim adamı, ruhsatlı silah taşıyıcısı 7000 kişiyi inceledi. Ortaya çıkan sonuçlar oldukça vahim.


    Silah taşıyanların üçte biri kuşkucu, şüpheci, her şeyden nem kapan, ‘‘paranoid’’yapıda insanlar.


    Yarısı, silahı bir statü simgesi olarak görüyor. Gösteriş için yanında taşıyor, sınıf atlamada en önemli araç olarak görüyor.


    Silah bulunduranların üçte birinde sürekli öfke hali mevcut.


    Yarısından çoğu kendini diğer insanlardan üstün tutuyor.


    Yüzde 62'si abartılı hak iddia etme özelliğine sahip.


    Yüzde 82'si istismarcı.


    Hepsinin kendine yeterlilik düzeyi ileri derecede.


    Yüzde 36'sı kibirli.


    Dörtte biri mazoşist. Hayatı boyunca kendini acımayı zevk edinmiş.


    Sonuç: Bu insanların yaklaşık yüzde 10'u, yani 700 kişi, gerektiğinde silahı çekip hiç düşünmeden adam öldürebilir, hatta nedensiz olarak kendi silahıyla intihar edebilir.


    Silah taşıyanların yalnızca yüzde 5'i kadın!

    kaynak


  5. #5
    Cahillik Dönemi devhis - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2009
    Mesajlar
    575

    Standart

    çok güzel bilgiler.tşk ederim selina abla
    ✿⊱ Anladım ki susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli...
    ✿⊱ Bazılarının sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
    Albert Camus

  6. #6

    Standart

    bu pisiKiyatır milleti parayı kazanınca bence kıçı kalkıyo.dün hayatımda ilk kez bir pisiKiyatıra gittim,pi sike benzemiyordu. zaten bu pisiKiyatır milletine gitmek öyle hemen kolay değil, randevuları öyle dolu ki bu pisiKayıtrların ulaşmak mümkün deil.hadi diyelim kazaayla verdiler randevu, bide öyle az parada vermiyorsun, tavsiye almıyorum soyuluyorum gibi geldi.. bu pisiKiyatırlar neye göre hasta kabul ediyolar bilmiyorum, adam seçiyor olabilirler..normalmi bilmiyorum, hasta doktoru seçtiğine göre, doktorda seçer heralde ama bunlarla birlikte ukala ve pervasız olmayı gerektirmez sanırım..bu pisiKiyatır adam, nişantaşılı olmaıdğımı anladı ve resmen çifte standart uyguladı bana enerjisi ve tavırlarıyla.köşeye sıkışmış bir halde bu pisiKiyatır bozuntusu ile karşılaşdım ve inanılmaz itici davrandı.öncelikle randevumu yanlışlıkla verdiklerini, iptal edeceğini ve taaaa iki hafta o sonraya randevuu vereceğini söylüyor ve enerjisi müthiş rahatsız edici sanki beni kovuyor gibiydi..bence kesinlikle bir kere gay, gay olması o kadarda sorun deil ama, kadın vücut dili ve enerjisi vardı belirtmek açısından yani..transeksüelleri bu yüzden seviyorum daha dürüstler, ama bu gayler ne şiş yansın ne kebap derken hasta olduklarını kanıtlıyorlar..bence bakan*ımız çok haklıymış..bu pisiKiyatırın zaten kulağındaki o parlayan küpe seçimini beğenmemek elde değildi...takımın üstünede pek gitmiyo be parlak küpe, elmas mıydı neydi?! neyse kaldığımız yerden devam edersem, zaten ben bi çare ördek gibi kapıya gittim, zaten bitkin ve üzgündü, adam beni resmen devirdi tavrı ve ukala haliyle...ne olduğunu zaten anlayamadım, , neticede kapıdan çıkarken ve kapıyı açmışken ben, beni meğer çağırmış geri, bende duymuyorum tabii, sekreteri beni durdurmaya çalıştığında ise şaşkınlığım bir kart daha arttı...ben kapıdan çıkarken odasına adeta bir kuğu gibi ukala bir süzülüşle giderken gördüm en son bu pisiKiyatırı, meğer beni çağırırmışda beyimiz ben anlamamışımbak sen işe!, ..merakımdan ve şans verme ihtiyacımdanmıdır nedir oda ya doğru yürüdüm kuzu gibi..bir saat kabanımı çıkarmadan onunla konuşmaya çalıştım,aslında orada olmak istememe rağmen.. fakat sadece aslında birbirimizi itiyorduk..ne o benden hoşlandı nede ben ondan..ama beni dinlemesi çok samimiyetsiz ve iticiydi, bir çift laf edip çıkmadığım için kendime çok kızgınım..bana bir ilaç yazdı, istemiyorum dedim..çünkü beni doğru düzgün dinlemedi bile..basma kalıp bir bakış açısı ve başından savma hali çok ama çok iticiydi..parama çok üzüldüm bi kere, adam zaten çok güvensiz, bide verdiği ilacımı alacaktım!..daha neler!
    şimdi bu olaydan sonra daha kötü oldum intihar etmek istersem ne olcak pisiKiyatır efendi.ya ben kafayı sana takarsam ne olcak? yok ama senin için önemli deil.sen ilacı yaz yolla.nasılsa üstündeki takım elbisenin parası bir saatde çıkıyor di mi..bu kadar basit işte.

Benzer Konular

  1. Eskişehir'de psikiyatrist tavsiye ???
    By exorcist26 in forum Üyeler Konuşuyor / Dertleşiyor / Soru Soruyor
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 20-02-2011, 05:39 PM
  2. Psikiyatrist ve Evli Cift
    By deli_yaban in forum Paylaşım Köşesi
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 04-12-2009, 05:29 PM
  3. Psikolog,Psikolojik danışman,Psikiyatrist
    By mavigece in forum Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR)
    Cevaplar: 17
    Son Mesaj: 10-08-2009, 04:35 AM
  4. ankarada Psikiyatrist
    By depres in forum Depresyon
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 28-06-2009, 07:58 PM
  5. ÖSS ve ÖKS öncesi psikiyatrist tavsiyeleri
    By mavigece in forum Eğitim
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 24-09-2008, 11:07 AM

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •