PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dini takıntı



canturk54
16-11-2009, 12:54 AM
Bende dini ,şüphe ve saldırganlık takıntıları çok fazla yani düşünce takıntıları mecvut

Dini takıntılarım çok fazla hep sorgulayıp durdum senelerdirç aklıma hep Allahın varlığına dair uç sorular geldi senelerdir. dindar bir aileden geliyorum ve iyi bir müslümandım bi zamanlar ta ki bu hastalık meydana çıkana kadar

Aklıma hep Allahı, dini , dindeki uygulamaları sorgulayan çok ciddi sorular geliyor eskiden de gelirdi fakat bu denli şiddeti değildi ne kadar sorgularsam sorgulayım içimden gelen o kahrolası sorulara rağmen Allaha inancım tamdı

Aslında yinede inanıyorum ama dağa doğrusu inanmak için savaşıyorum ama son zamanlarda bu sorular kafamı o kadar bunalttı ki artık kafamdan çıkardım dinle ilgili herşeyi baştan biraz rahatlama oldu fakat bu kezde kendimi ateist olarak görmeye başladım bu seferde daha farklı bir sıkıntı oluştu

Ben gerçekten ateist miyim yada hastalığımdan kaynaklanan bir durum mu bilemiyorum ikincisinin gerçek olmasını temenni ediyorum benim durumumda olan biri var m ı?

Ne yapmalıyım sizce ?

Banfif
16-11-2009, 04:13 AM
Ben bazen ateyist,bazense inançlı biriyim.Tam Müslümanım demem yalnış olur ki eskilerin anlatımı sayesinde,yobazca düşünceler,çocukları korkutarak...Yani duygu durumuma göre değişiyor inancım.Doğru kaynaklardan sorularının cvp araştır mutlaka ama abartmadan.Bütün dinleri araştır ama sadece bizim dinimizi değil...

Bozuk
16-11-2009, 12:11 PM
Filozoflar, Felsefeciler neden kafayı yiyor sanıyorsunuz (: Bence fazla sorgulamamak gerekir, çünkü aradığın cevapları asla bulamassın. Bende çok düşündüm zamanında. En doğru gelen inanç deizm oldu. Bir yaratıcı var, her şey tesadüfen olmuş ve belirli bir düzen içine oturmuş olamaz. Lakin dinler saçma geliyor.

İçimdekiDeniz
16-11-2009, 01:12 PM
İnanç konularında uzmanlaştım sanırım.Senin sorununa yakın bende böyle bişey yaşıyorum.Ama seni anlamak için kendi açımdan bir kaç soru sormak gerekiyor.Sen inançlı olmak istiyormusun? yani insançsız olsan çok mu kendini kötü hissedersin.

MRWBKR
16-11-2009, 02:17 PM
Arkadaşlar sorgulamak tabi ki gerekir ama insan ilmi sınırlıdır. Her soruya cevap bulamayız bence. Bulsak da anlayamayabiliriz. Bizi ve evreni yaratan gücün bizden kat kat daha üstün özellikleri olduğunu kabul edersek eğer bazı sorular kendiliğinen cevaplanmış olur.

canturk54
16-11-2009, 03:48 PM
İnanç konularında uzmanlaştım sanırım.Senin sorununa yakın bende böyle bişey yaşıyorum.Ama seni anlamak için kendi açımdan bir kaç soru sormak gerekiyor.Sen inançlı olmak istiyormusun? yani insançsız olsan çok mu kendini kötü hissedersin.

İnançsız olsam çok kötü hisseder miyim yaşamadan tam bilemem ama inançlı olmak hayata bir anlam katıyor inancı ortadan kaldırdığın zaman herşey anlamsız geliyor fani bir hayat ve herşey tesadüf anlamsız ne kadar yaşarsan yaşa bu kısacık hayatı yaşatıp toprak olup yok olacaksın çok anlamsız ve boş olmuyormu herşey

fakat inançlı oluncada hayatımı huzursuz eden çok fazla soruyla muhatap oluyorum ve mutsuz oluyorum yaşadığım hiçbir güzellikten zevk alamıyorum mesela dünyadaki adalet kavramını anlamıyorum başıma iyi bir iş geldiği zaman biraz mutlu olduğum zaman şu an acı çeken bir sürü insan var açlıktan ölenler var , katledilenler var bu adalet değil ben şimdi mutlu olsam dahi bende bunları yaşayama mahkummuşum gibi hissediyorum çünkü bir Allah varsa adalette vardır

Ben ateist olsam bile ancak içimde yaşayabilirim bunu çünkü sosyal çevremden tamamen dışlanırım ailemin dahi beni hayatından çıkarmayacağını garanti edemem yani benim ateist olmam demek hayatımda olan insanların çoğunu keybetmem anlamına gelir

aLoneaqLe
16-11-2009, 05:26 PM
Ateizme yönelmene gerek yok ki.. Seni yanılgıya düşüren, insanların sorgulamayı ateizm olarak adlandırmasından başka birşey değil. Sorgulamaya devam et, inançları ideolojilerle karıştırmadan islam, hristiyanlık, deizm, ateizm hepsini araştır. Sonunda varacağın noktada bunların sentezini mantıkla yapabilirsin.

Çevrene de açıklamana gerek yok çünkü inancın ve inançsızlığın kişisel bir karar olduğunu anlayamayan insanlarla dolu dünya. Sözde saygı duyup içlerinden vay Allahsız diyenler çok olacaktır. Bu normalde rahatsız etmemeli ama emin değilsen hiç açıklama. Bak dünya dedim dikkat edersen, yani islamiyet açısından böyle değil sadece.

Ayrıca filozoflar kafayı falan yemiyor. O kadar düşünmek birilerine fazla geldiği için bu kafayı yemiş damgası vuruluyor. Adama gidip sorsan anlattıklarını anlayamazsın. Bana göre sadece kapasite farkı bu.

Saygılarımla

İçimdekiDeniz
16-11-2009, 09:10 PM
Cantürk dini konular okadar karmaşık bir dünya ki? varlığıda yokluğuda önemli.
Herikiside acıtıcıdır.Ama sen hangisi uygun olduğunu düşünüp onu uygulayacaksın.Korkular vs. demişsin ya inanç içindeyken.Bunlar inanmanın köşesinde durur.Eğer kalbinle inanırsan gerçek bir inançlı olursan bu korkular kendiliğinden kaybolur.Elbet günahkar olabilirim dersin.Ama Allah affedicidir diyip içini rahat tutarsın.Ben inançlı değilim.inanç konusu ise insanı baskıladığı birşeyleri sorgulamasını izin vermeyen bir kurallar bütünü olarak görüyorum.Bu dünyadaki acıların mutlulukların ödülü cezası olmalı diye bakma.Bu zihnin bir oyunudur.Şuanda kim bilir belki dünya bile yok.Gerçekten böle inanmak lazım.Bu konu daha derin konuşulması gerekki bir şeyler aklında canlansın.İyi olabilesin.

Minnie
16-11-2009, 10:47 PM
İnançsız olsam çok kötü hisseder miyim yaşamadan tam bilemem ama inançlı olmak hayata bir anlam katıyor inancı ortadan kaldırdığın zaman herşey anlamsız geliyor fani bir hayat ve herşey tesadüf anlamsız ne kadar yaşarsan yaşa bu kısacık hayatı yaşatıp toprak olup yok olacaksın çok anlamsız ve boş olmuyormu herşey

fakat inançlı oluncada hayatımı huzursuz eden çok fazla soruyla muhatap oluyorum ve mutsuz oluyorum yaşadığım hiçbir güzellikten zevk alamıyorum mesela dünyadaki adalet kavramını anlamıyorum başıma iyi bir iş geldiği zaman biraz mutlu olduğum zaman şu an acı çeken bir sürü insan var açlıktan ölenler var , katledilenler var bu adalet değil ben şimdi mutlu olsam dahi bende bunları yaşayama mahkummuşum gibi hissediyorum çünkü bir Allah varsa adalette vardır

Ben ateist olsam bile ancak içimde yaşayabilirim bunu çünkü sosyal çevremden tamamen dışlanırım ailemin dahi beni hayatından çıkarmayacağını garanti edemem yani benim ateist olmam demek hayatımda olan insanların çoğunu keybetmem anlamına gelir


ister inançlı olalım ister olmayalım iyi ve kötü hep bir arada var olacak... ikisini birbirinden ayırmak mümkün değil

maymun
16-11-2009, 11:14 PM
dini takıntı ve saldırganlık takıntıları birer obsesif kompulsif ( takıntı ve zorlantı) bozukluğu adı verilen hastalık durumu. yani eskilerin deyimiyle vesvese.

maymun
16-11-2009, 11:15 PM
DSM-IV'e göre OKB tanı kriterleri
A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır.
Obsesyonlar aşağıdakilerden (1), (2), (3) ve (4) ile tanımlanır:
(1) Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da düşlemler vardır
(2) Düşünceler, dürtüler ya da düşlemler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir
(3) Kişi bu düşünceler, dürtüler ya da düşlemlere önem vermemeye ya da bunları baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çaba gösterir.
(4) Kişi, obsesyonel düşüncelerini, dürtülerini ya da düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür (düşünce sokulmasında olduğu gibi değildir)
Kompulsiyonlar aşağıdakilerden (1) ve (2) ile tanımlanır:
(1) Kişinin obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulaması gereken kurallara göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar(örn: el yıkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler(örn: dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma)
(2) Davranışlar ya da zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ve de çok aşırı bir düzeydedir.
B. Bu bozukluğun gidişi sırasında herhangi bir zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder(Bu çocuklar için geçerli değildir).
C. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın boşa harcanmasına yol açar(günde 1 saatten daha fazla zaman alır) ya da kişinin olağan işlerini, mesleki(ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini ya da toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar.
D. Başka bir eksen 1 bozukluğu varsa, obsesyon ya da kompulsiyonların içeriği bununla ilgili değildir.
E. Bu bozukluk bir maddenin(örn: kötüye kullanılabilen bir ilaç ya da tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
İçgörüsü az olan: O epizotta, çoğu zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonların aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmiyorsa, içgörüsüz OKB tanısı konulur.


linik Bulgular
Çoğu obsesif düşünce; şiddet, hastalık, ilahi güçlere küfretme, sosyal olarak kabul edilmeyen davranış ve şüpheleri içinde taşır. Obsesyon olmadan kompulsiyonların görülmesi seyrek olsa da DSM-III-R yalnızca kompulsiyonla giden tablonun olabileceğini kabul eder. Tek başına kompulsif olgular, bütün OKB hastalarının 1/20 sini oluşturur. Belki bu hastalarda da kompulsiyonlar tespit edilemeyen obsesyonlara sekonder olarak ortaya çıkmaktadır. Tekrar tekrar yıkanan bir kişi, mikrop kapma korkusuna karşı ve gelecekte ortaya çıkabilecek felaket duygusunu minimuma indirme amacına yönelik olarak yıkanıyordur. Bu kompulsif davranış aslında var olan anksiyeteyi ortadan kaldırmaya yöneliktir.
OKB tablosunda üç önemli komponent vardır. Bunlardan birincisi, kişide tekrarlayıcı ve zorlayıcı nitelikte düşünce, imaj ve impulsların bulunmasıdır. İkinci olarak, bu düşünce ve eylemlerin bilişsel ve davranışsal olarak kontrol edilme çabası olmalıdır. Bazen kişi bunlarla ustalıkla baş edebilir. Bazende kontrol çabası yalnızca geçmişte kalmıştır, bugün artık kişi bunlara bütünüyle teslim olmuştur. Üçüncü olarak, kişi obsesyonların kendisinden kaynaklandığını ve içsel orijinli olduğunu bilir.
OKB'lu hastalar sık sık diğer klinisyenlere de başvururlar. Hangi klinisyenlere, hangi belirtilerle başvurduklarını aşağıdaki tablo özetlemektedir.

maymun
16-11-2009, 11:20 PM
Obsesif kompulsif bozukluk
(SAPLANTI ZORLANTI BOZUKLUĞU,OKB)

OKB anksiyete bozuklukları içinde gruplanır. Günlük hayatta batıl inancı olan, en ufak şeylerden kaygı duyan veya şüphelenen insanlar çoktur. Bu gibi belirtileri gösteren herkes hasta olarak kabul edilemez, ancak bu düşünce ve davranışlar aşırıya kaçtığında obsesif kompulsif bozukluktan söz edilir. Bazı kişiler aklına kötü bir şey geldiğinde bir tahtaya vurarak “allah korusun” der veya evden çıkarken dış kapının kilitli olup olmadığını bir kaç defa kontrol eden sıktır, bu tür davranışları obsesif kompulsif bozukluk olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu hastalığın en önemli özelliği kişilerin takıntılı düşüncelerinin ve davranışlarının farkında olmasıdır. Bu kişilerde akla takılan düşünceler istemli olarak uzaklaştırılamaz veya saçma olduğunu bile bile aynı davranış çok defa tekrar edilir(uzun süre el yıkamak veya kapının kilitli olduğunu bilerek tekrar tekrar kontrol etmek gibi). Bu hastalığa yakalanmış kişilerin günlük işlevlerini yerine getirmesi güçleşir, iş hayatı ve sosyal ilişkileri genelde bozulur.

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Genelde obsesyon ve kompulsiyonlarla karakterizedir, ancak sadece obsesyon veya kompulsiyon yakınmaları olan hastalar da olabilir. Obsesyonlarda kompulsiyonlarda düşünce şeklinde olabilir. Ancak genelde obsesyonlar düşünce kompulsiyonlarda davranış şeklindedir.

Obsesyon (takıntı): kişinin kontrolü dışında tekrarlayan düşünce ve uyaranlardır. Hastalar bunun çok anlamsız olduğunu, kendilerini çok rahatsız ettiğini ancak bu düşüncelerden kurtulamadıklarını belirtirler. Bu takıntılar hastada iğrenme, korkma, şüphelenme veya anksiyete gibi duyguları da beraberinde getirir. Hastalar bu düşüncelerin kendi beyinlerinin ürünü olduğunun farkındadır. Sık görülen obsesyonlar şunlardır:

Kirlilik : çevreden kan, tükrük, mikrop veya semen gibi kir bulaşması veya kişinin çevreye kir bulaştırması
Kendi başına veya yakınlarının başına bir kötülük geleceği düşüncesi
Kontrolünü kaybetme ve saldırgan davranışta bulunma korkusu
Tekrarlayan ve kontrol edilemeyen cinsel düşünceler
Dinle ve ahlaki değerlerla aşırı uğraşma v.b.

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla iki tedavi yöntemi kullanılmaktadır:

1. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak
2. Bilişsel davranışçı tedavi uygulamak

Hastaların hastalıkları konusunda kendilerini eğitmeleri çok önemlidir.

Tedavinin başlarında bilişsel ve davranışçı tedaviyi oturtmak ve tedavi dozunu ayarlamak amacı ile haftada en az bir kez doktor kontrolüne gitmek gerekir. Hastalık yatıştıkça kontroller seyrekleşir, tamamen düzeldikten sonra da yılda bir kez bile olsa kontrole gitmekte fayda vardır.

maymun
16-11-2009, 11:21 PM
Obsesyon içerikleri
Okb hastalığı içerisinde çok farklı obsesyonlar ve kompulsiyonlar vardır. Bir hastada bunların sadece biri olabileceği gibi bir kaçı da aynı anda bulunabilir.

* Bulaşma obsesyonu: Çeşitli çalışmalarda en sık karşılaşılan obsesyon çeşididir. Okb hastalarında bulunma oranı %45-55’tir. Bu obsesyon, kişinin mikrop, pislik, kir vb. araçlarla kirleneceğine dair zorayıcı bir inancı içerir. Bulaşma obsesyonuna sahip kişiler aşırı temizlik yapma gibi kompulsif davranışlara sahip olabileceği gibi mikrop bulaştıracak ortamlardan uzaklaşma gibi kaçınma davranışları da sergileyebilirler. Bu tür obsesyonu olan kişiler anksiyete ile birlikte utanma ve tiksinme duygularını yoğun yaşarlar.

* Kuşku obsesyonu: Kirlenmeden sonra en sık karşılaşılan obsesyon türüdür. Okb hastalarında bulunma oranı ? . Bu obsesyona sahip kişiler yaptıkları şeylerden emin olamazlar. “Acaba ocağı kapattım mı?”, “Acaba kappıyı kilitledim mi?” vb. sorular zihinlerini sürekli meşgul eder. Bu tür obsesyonlarda yapılan şeyden ya da ihmalden kişinin kendisine ya da başkalarına zarar gelme endişesi söz konusudur. Yaşanılan duygu daha çok hata ve suçluluktur. Bu obsesyonları kontroletme kompulsiyonları izler.

* Saldırganlık obsesyonu: Kişinin kendine ya da başkalarına zarar verme ile ilgili düşünceleri içerir. Obsesyonlar içindeki yaygınlığı %10-20’dir. Bu tür obsesyonu olan kişiler “Acaba intihar eder miyim?”, “Ya çocuğumu bıçaklarsam?” vb. tarzında düşüncelere sahip olurlar. Bu obsesyonlarla mücadele etmek için, bıçak, makas gibi saldırı aracı olarak kullanılabilecek eşyalardan uzak durma, yüksek yerlerden uzak durma, sevilen kişilerden uzak durma gibi kompulsif davranışlar sergilenebilir.

* Cinsel obsesyonlar: Okb içindeki yaygınlığı %13-26’dır. Ayıplanacak şekilde, kendisiyle ya da başkalarına dönük cinsel içerikli obsesyonlardır. Çoğunlukla kişinin hemcinsiyle ya da çocuklarıyla cinsel ilişki yaşamasına dönük ortaya çıkarlar. Bu tür obsesyonlara kontrol ve yıkanma kompulsiyonları eşlik eder. Utanma, suçluluk, günahkarlık gibi duygular yoğun olarak yaşanabilir.

* Dinsel obsesyon: Dini ve ahlaki değerlere(Allah, peygamber vb.) karşı kabul edilemez olarak algılanan düşüncelere sahip olmaktır. Yaygınlığı kültüre göre değişkenlik gösterebilir. Türkiye’deki okb hastakları arasındaki yaygınlığı %11-42 arasında değişmektedir.

* Simetri obsesyonu: Her şeyin düzenli, yerli yerinde vb. olması gerekliliği ile ilgili düşüncelerdir. Bu obsesyonlara düzeltme, sıraya koyma vb. kompulsif davranışlar eşlik edebilir. Bu tür obsesyonu olan kişilerin sabah hazırlığı çok uzun süreler alabilir.
§ Somatik obsesyon: Kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıklarla aşırı düşünme şeklinde ortaya çıkar. Hasta olma korkusu yoğun yaşanılan bir duygudur. Kişiler hastalıklardan korunmak için çeşitli(tetkik yaptırmak, tansiyonu kontrol etmek vb.) yöntemlerle aşırı ilgili olabilirler.

* Biriktirme, saklama obsesyonları: Kişinin kendisi için maddi ya da manevi değeri olmayan eşyaları saklaması ile ilgili obsesyonlardır.

* Diğer obsesyonlar: Yukarıda sayılanların dışında bilme ve hatırlama ihtiyacı, belirli şeyleri söyleme korkusu, doğru şeyleri söylememe korkusu, bir şeyleri kaybetme korkusu, uğurlu ve uğursuz sayılar, özel anlamı olan renkler vb. obsesyonlar da vardır.

maymun
16-11-2009, 11:26 PM
Obsesif kompulsif bozukluk - Vikipedi (http://tr.wikipedia.org/wiki/Obsesif_kompulsif_bozukluk)

maymun
16-11-2009, 11:27 PM
vesveslerden kesinlikle korkmayın onlar bizim imanımızı güçlendiriyor.Zaten ateist biri Allaha küfrettiğini düşünse onda hiç bir sıkıntı olmaz ama Müslüman birininn aklına böyle bir şey gelmesi o kişiyi sıkıntıya sokar o yüzden bu tür düşüncelerin sizin kalbiniz den gelmediğini bilin( Kalp vesveseden rahatsız olduğuna göre o vesvese kalbe mâl edilemez. Çünkü eğer o, kalbin malı olsaydı, kalp ondan rahatsız ve tedirgin olmazdı; zaten böyle bir kalple şeytan da uğraşmazdı) beyninize gelen sıradan bir düşünce gibi görün bu da geçer yahu deyin sabır içinde şükredin kardeşlerim.....

Maraz-ı Vesveseye

Müptelâ Olanlara Derstir


Ey maraz-ı vesvese ile müptelâ! Bilir misin vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Sen ona ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Demek büyük nazarla baksan büyür, küçük görsen küçülür. Korksan, ağırlaşır, hasta eder. Korkmasan, hafif olur, hafî kalır. Mahiyetini bilmesen devam eder, bilsen gider. Öyleyse, bu marazın devasından �Beş Vechini� beyan edeceğim. Belki, sana da şifa olur. Zira cehil onu dâvet eder. İlim onu tardeder.

Birinci vecih: Şeytan, şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, o şüpheden, şetme döner. Hayale karşı, şetme benzer bazı hâtıraları ve bazı münafi-i edeb çirkin halleri tasvir eder. Kalbe �eyvah!� dedirtir, ye�se düşürttürür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi Rabbisine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir helecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister.

Ey bîçare, telâş etme! Çünkü o, şetm değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tahayyül-ü şetm dahi şetm değildir. Zira şetm, hükümdür. Tahayyül, hüküm değildir. Hem onunla beraber, o sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü kalbin o sözlerden müteessir ve müteessiftir. Belki o sözler, kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden gelen sözlerdir. Bunun zararı, yalnız tevehhüm-ü zararla mütezarrır olmaktır. Çünkü tahayyülü, hakikat tevehhüm eder. Şeytanın işini kalbine mâl eder. Zarar diye anlar, zarara düşer. Şeytanın dahi istediği odur.

İkinci vecih: Budur ki; mânâlar, kalbden çıktıkları vakit, çıplak olarak çıkarlar ve çıplak olarak hayale girerler. Sûretleri, hayalde giyerler. Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında bir nev�i sûretleri dokur. Ehemmiyet verdiği şeylerin sûretlerini yol üstünde bırakır. Hangi mânâ geçse, ona giydirir. Ya takar, ya bulaştırır, ya perde eder. Eğer mânâlar münezzeh ve temiz iseler, sûretler mülevves ve rezil ise, giymek yoktur; fakat temas vardır. Vesveseli adam, teması telebbüsle iltibas eder: �Eyvah� der. �Kalbim ne kadar bozulmuş. Bu hisset-i nefis beni matrud eder.�

Lügatler :
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
bîçare : çaresiz
cehil : cahillik, bilgisizlik
deva : ilâç, çare
ehemmiyet vermek : önem vermek, önemsemek
gaflet : gerçeklerden habersizlik
hafî kalmak : gizli kalmak
hakikat : asıl, gerçek
helecan : titreme, heyecan, kalp çarpıntısı
küfür : inanmama, inkâr etme; Allah�ın bildirdiği kesin olan birşeyi inkâr etme veya kabul etmeme
lümme-i şeytanî : şeytanın verdiği kalpteki kuruntu, vesvese yeri
mahiyet : esas yapı, nitelik, içyüz
maraz : hastalık, illet
maraz-ı vesvese : şüphe ve kuruntu hastalığı
musibet : belâ, sıkıntı, felâket
münafi-i edeb : edebe aykırı, edep ve terbiye dışı
müptelâ olmak : bağımlı, tutulmuş olmak
müteessif : hayıflanmış, eseflenmiş, üzüntülü
müteessir : tesir altında kalmış, etkilenmiş
mütezarrır olmak : zarar görmek, zarara uğramak
nev�i : çeşit, tür
Rab : her bir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
sû-i edep : kötü edep, edepsizlik
sûret : biçim, şekil
şetm : sövmek; sövgü içeren söz
tahayyül : hayal etme
tahayyül-ü küfür : küfrü hayal etme
tahayyül-ü şetm : sövmeyi, çirkin ve kötü şeyleri hayal etme
tahtında : altında
tard etmek : uzaklaştırmak, kovmak
tevehhüm etmek : sanmak, zannetmek
tevehhüm-ü zarar : zarar zannetmek
vecih : yön
vesvese : kuruntu, şüphe
ye�s : ümitsizlik
zira : çünkü

maymun
16-11-2009, 11:30 PM
Nebi (sav)’e vesveseden sorulduğunda, “O imanın katıksız olmasındandır”(2) der, şeytan nerede saf, temiz, arınmış birini bulursa onun İslamî hassasiyetinden faydalanmak ister Kimisini hilesiyle tuzağa düşürüyor, kimisini de düşüremiyor Fakat onun da bilmediği bir şey vardır: Yiğidin beli kırılmadıkça diğer yaralar ona daha da kuvvet verir Müslümanın imanına halel gelmedikçe başına gelen musibetler olsa olsa ancak onun imanını kuvvetlendirir Allah’ı rab olarak seçenin sırtı asla yere gelmez “O ne güzel vekildir” .

Allah (cc) hakkında vesveseye kapılanlar içinde Efendimiz “Amentü billahi ve rasulihi” (6) demelerini tavsiye eder “Allah’a Rasulüne iman ettim” diyerek imanını daima taze tutup şeytanın hilesine kapılmamalıdır.

maymun
16-11-2009, 11:32 PM
İslam alimleri vesveseden kurtulmanın en kolay yolunun "vesveseye ehemmiyet vermemek" olduğunu söylemişlerdir. Bu anlamda vesvese balona benzetilmiş, irdeledikçe artan ve büyüyen bir soruna benzetmişlerdir. önem vermeyip düşüncelerinizi bunlardan uzaklaştırdığınızda da sönerler denmiştir.

maymun
16-11-2009, 11:34 PM
Vesveseden kötü düşüncelerden nasıl kurtulurum?
Soru: Yeni namaza başladım. "Cennet Cehennem var mıdır? Allahı kim yarattı" gibi vesveseler içimi kemiriyor. Bunlardan nasıl kurtulabilirim?

Cevap: İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:

Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalıdır! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücûdunda dolaşır. Açlıkla [az yemekle, oruç tutmakla] onun yollarını daraltın!) [Buhârî]

(Şeytan kalbe vesvese verir. Allahü teâlânın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse vesveseye devam eder.) [Ebû Ya'lâ]

Vesvese, duâ ederek, zikrederek azalır ve yok olur. Bunun için, bilhassa günâh işleme meyli olduğu zaman, hemen Allahı hatırlamaya, onu anmaya çalışmalı, istigfâr, salevât ve duâ okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalıdır! Günâhlara tevbe etmelidir! Şeytanın vesvesesinden ve sıkıntılardan kurtulmak için, hergün şu duâyı okumalıdır:

(Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül'azîm-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî!) [Kitâbürrahme fittıbb-i velhikme]

Tevbeyi geciktirmemeli

Bilhassa kırk yaşını geçince, tevbeyi hiç ihmâl etmemelidir. Hadîs-i şerîfte, (Şeytan, kırk yaşını geçtiği hâlde, tevbe etmiyen için, "Bu artık kolay iflâh olmaz" der) buyuruldu. (İ.Gazâlî)

Onun için hemen tevbe etmeli, şeytanı uzaklaştırmaya, çâresiz hâle getirmeye çalışmalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(İnsan, yolculukta devesini zayıflatabildiği gibi, mü'min de şeytanını zayıflatabilir.) [İ.Ahmed]

Kötü şeyler düşünerek, kötü yerlere giderek, şeytana yardımcı olmamalıdır! Hadîs-i şerîfte, (Koru etrafında dolaşan oraya düşebilir) buyuruldu. (Buhârî)

Harâm işlemeye niyet edip, Allahtan korktuğu için vazgeçen günâha girmez. Nefse ve şeytana uymayıp Allahü teâlâya itâ'at ettiği için büyük sevâba da kavuşur. O harâmı işlemeyişi Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, böyle düşüncenin de günâh olduğunu söyleyen âlimler vardır. Ba'zı âlimler ise, yalnız kalbe gelen şeylerden dolayı suâl ve azâb olmayacağını bildirmişlerdir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Kalbe gelen kötü şey söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyhekî]

Kibir, hased gibi şeyler böyle değildir. Çünkü bunlar zaten kalb ile olur.

Şeytanın kalbe giriş yerlerinden biri de, Allahü teâlânın zâtı hakkında düşündürmek, şüpheye düşürmektir. İnsanların en ahmağı zekâsına en çok güvenendir. İnsanların en akıllısı da, suçu kendinde arıyan ve bilmediklerini âlimlere soran kimsedir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Şeytan, vücûda girerek, "seni kim yarattı" diye sorar. O kişi "Allah yarattı" dediği zaman, "O'nu kim yarattı" diye vesvese verir. Böyle bir vesveseyle karşılaşan kimse, "Ben Allah ve Resûlüne îmân ettim" desin!) [Buhârî]

(Allahın yarattığı şeyleri tefekkür edin, fakat zâtını tefekkür etmeyin. Yoksa helâk olursunuz.) [Ebûşşeyh]

Böyle vesveseler, âlimlerde olmaz. Câhil olanlar ise, böyle şeylerle meşgûl olmamalıdır! Câhillerin böyle konular hakkında konuşması, hırsızlık etmekten daha kötüdür. Çünkü âlim olmayan din hakkında konuşursa sapıtabilir, hattâ küfre düşebilir. Bu, yüzme bilmeyen kimsenin, yüzenleri görüp, ben de yüzerim diyerek denize atlamasına benzer.

Vesvese îmândandır

İbâdetleri yapıp îmânıma bir zarar gelir diye korkanın ve (günâhlarım çoktur, ibâdetlerim beni kurtarmaz) diye düşünenin îmânı kuvvetli demektir. (Bezzâziyye)

İbâdetle meşgûl olup, fıkıh bilgilerini öğrenmeye çalışan kimseye, Allahı, dirilmeyi, Cenneti ve Cehennemi inkâr etmek gibi düşünceler gelmesi, onun îmânsız olduğunu göstermez. Aksine onun îmânlı olduğunu gösterir. Meyveli ağaç taşlandığı gibi, şeytan da îmânlı olanlara saldırır. Hadîs-i şerîfte, böyle vesveselerin îmândan olduğu bildirilmiş, (Vesvese îmânın tâ kendisidir) buyurulmuştur. (Râmûz)

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Eshâb-ı kirâmdan birkaçı, kötü düşüncelerden, vesveselerden şikâyet edince, Resûl aleyhisselâm bunlara, (Bu vesveseler, îmânın olgun olmasındandır) buyurmuştu. Kötü vesveselerin gelmesine sebep îmânın kâmil olmasıdır. (m.182)

Böyle vesveseler birçok kimsede olabilir. Îmânım gitti diye şüpheye düşmemelidir! Böyle düşüncelere önem vermemelidir! Her zaman Allahü teâlâyı anmaya çalışmalıdır!

maymun
16-11-2009, 11:35 PM
Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi şeytanın hileli düzeni çok zayıftır. (Nisa Suresi, 76) İman edenler ve Rableri'ne tevekkül edenler üzerinde bir etkisi yoktur. Allah müminlere kendilerine bir vesvese geldiği zaman ne yapmaları ve bu vesveseden nasıl kurtulmaları gerektiğini Kuran'da bildirmiştir. Kuran'a tabi olan müminler kendilerine bir vesvese geldiği zaman hemen şeytandan Allah'a sığınırlar. Kısa süre içinde akıllarından geçen düşüncenin şeytana ait bir vesvese olduğunu anlarlar. Hiçbir kuruntuya, ya da sıkıntıya kapılmadan, Allah'ı zikreder ve şeytanın bu pisliğinden kurtulurlar.

Allah Kuran'da kendilerine vesvese geldiğinde müminlerin bunu hemen düşünüp tanıyacaklarını şöyle bildirmiştir:

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir... (Araf Suresi, 200-201)

dearmay
17-11-2009, 09:24 PM
fakat inançlı oluncada hayatımı huzursuz eden çok fazla soruyla muhatap oluyorum ve mutsuz oluyorum yaşadığım hiçbir güzellikten zevk alamıyorum mesela dünyadaki adalet kavramını anlamıyorum başıma iyi bir iş geldiği zaman biraz mutlu olduğum zaman şu an acı çeken bir sürü insan var açlıktan ölenler var , katledilenler var bu adalet değil ben şimdi mutlu olsam dahi bende bunları yaşayama mahkummuşum gibi hissediyorum çünkü bir Allah varsa adalette vardır


Merhaba,

Bir zamanlar ben de seninle aynı sorunları yaşıyordum. Hatta içini kemiren düşüncelerinin benimkilerle tamamen "aynı" olduklarını söyleyebilirim. Senin inançlı biri olduğunu düşünüyorum. Öyle olmasaydın eğer bu düşünceleri bu kadar sorun etmezdin yüreğine. Malesef okb kaynaklı bu düşünceleri, kendimize mal ediyoruz çoğu zaman, bize aitlermiş gibi geliyor. Bu seferde inançsız mıyım diyoruz, hayır dedikçe başka başka sorular geliyor aklımıza. İşin içinden çıkamıyoruz...

Bu konu ile ilgili okuduğum bir sözün bana çok yardımı dokunmuştu. Dinimize göre bu tip düşünceler vesvese olarak adlandırılır. Bizi yoldan çıkarmak için kulağımıza fısıldanan, aklımıza gelen halbuki bize ait olmayan düşünce ve sözlerdir. Bu sözler sadece temiz ve gerçekten inanan kalplere gelirler. şeytan sadece kalbi imanla dolu insanların kalbine girmeye, o insanları imandan uzaklaştırmaya uğraşır. Tıpkı bir hırsızın için değerli eşyalarla dolu bir eve girip soymaya uğraşacağı gibi. Bu söz beni çok rahatlatmış ve güç vermişti bana bu sorular karşısında.

Ayrıca yukarıda alıntıladığım kısmı ben de çok düşünmüştüm. Ama yine çok güzel açıklamalar okudum bununla ilgili. Etrafımızda olan kötü şeyler için nedense hep Allah'ı suçlarız. Halbuki etraftaki kötülükleri hep insanlar yapmaktadır. Allah bazı insanları aç bırakmıştır, onları açlıkla sınamaktadır belki de. Allah aç olan insanları doyurabilsinler, yardıma ihtiyacı olanlara yardım edebilsinler diye bazı insanlara zenginlik verir. İnsanları zalimliklerden korusunlar diye bazı kişilere güç verir. Ama en önemlisi, Allah herkese doğru olanı seçebilsinler, iyiyi kötüden ayırabilsinler diye akıl verir. Kötü duygularına, hırslarına yenik düşmüş insanlar yüzünden dünyada bu kadar kötülük var ne yazık ki... bunları tamamen değiştirmeye gücümüz yetmeyecektir belki ama en azından çevremizi aydınlatabiliriz. Karanlığa küfredeceğine bir mum yak demiş Konfiçyus. Biz de öyle yapalım öyle düşünelim.

Umarım içini rahatlatabilmişimdir birazcık. Aynı şeyleri yaşadığım için seni çok çok iyi anlıyorum. Ama lütfen bir de bu açılardan bak duruma.

Sana güç ve sabırlar dilerim bunları aşmanda.

canturk54
17-11-2009, 10:27 PM
yorum yazan tüm arkadaşlara tşk ederim saolun

canturk54
17-11-2009, 10:29 PM
Merhaba,

Bir zamanlar ben de seninle aynı sorunları yaşıyordum. Hatta içini kemiren düşüncelerinin benimkilerle tamamen "aynı" olduklarını söyleyebilirim. Senin inançlı biri olduğunu düşünüyorum. Öyle olmasaydın eğer bu düşünceleri bu kadar sorun etmezdin yüreğine. Malesef okb kaynaklı bu düşünceleri, kendimize mal ediyoruz çoğu zaman, bize aitlermiş gibi geliyor. Bu seferde inançsız mıyım diyoruz, hayır dedikçe başka başka sorular geliyor aklımıza. İşin içinden çıkamıyoruz...

Bu konu ile ilgili okuduğum bir sözün bana çok yardımı dokunmuştu. Dinimize göre bu tip düşünceler vesvese olarak adlandırılır. Bizi yoldan çıkarmak için kulağımıza fısıldanan, aklımıza gelen halbuki bize ait olmayan düşünce ve sözlerdir. Bu sözler sadece temiz ve gerçekten inanan kalplere gelirler. şeytan sadece kalbi imanla dolu insanların kalbine girmeye, o insanları imandan uzaklaştırmaya uğraşır. Tıpkı bir hırsızın için değerli eşyalarla dolu bir eve girip soymaya uğraşacağı gibi. Bu söz beni çok rahatlatmış ve güç vermişti bana bu sorular karşısında.

Ayrıca yukarıda alıntıladığım kısmı ben de çok düşünmüştüm. Ama yine çok güzel açıklamalar okudum bununla ilgili. Etrafımızda olan kötü şeyler için nedense hep Allah'ı suçlarız. Halbuki etraftaki kötülükleri hep insanlar yapmaktadır. Allah bazı insanları aç bırakmıştır, onları açlıkla sınamaktadır belki de. Allah aç olan insanları doyurabilsinler, yardıma ihtiyacı olanlara yardım edebilsinler diye bazı insanlara zenginlik verir. İnsanları zalimliklerden korusunlar diye bazı kişilere güç verir. Ama en önemlisi, Allah herkese doğru olanı seçebilsinler, iyiyi kötüden ayırabilsinler diye akıl verir. Kötü duygularına, hırslarına yenik düşmüş insanlar yüzünden dünyada bu kadar kötülük var ne yazık ki... bunları tamamen değiştirmeye gücümüz yetmeyecektir belki ama en azından çevremizi aydınlatabiliriz. Karanlığa küfredeceğine bir mum yak demiş Konfiçyus. Biz de öyle yapalım öyle düşünelim.

Umarım içini rahatlatabilmişimdir birazcık. Aynı şeyleri yaşadığım için seni çok çok iyi anlıyorum. Ama lütfen bir de bu açılardan bak duruma.

Sana güç ve sabırlar dilerim bunları aşmanda.

Allah razı olsun saolasın

Alim_Vezir
18-11-2009, 12:00 AM
Kardeşim Elhamdülillah hepimiz Müslümanız.
Belki Kitap okumayı sevmiyorsundur ama küçük bir kitap eğer okuyabilirsen

Tolstoy - İnsan ne ile yaşar

canturk54
18-11-2009, 01:51 AM
Kardeşim Elhamdülillah hepimiz Müslümanız.
Belki Kitap okumayı sevmiyorsundur ama küçük bir kitap eğer okuyabilirsen

Tolstoy - İnsan ne ile yaşar

Kitap tavsiyesi için teşekkürler kardeşm aklımın bi köşesine yazdım kitap okumayı çok severim

sssert
08-04-2011, 04:46 AM
güzel kardeşim her işte hayır vardır diyorlarlar boş değil ALLAH İNSANLARI SEÇER.emek vermeden kurtulamazsın bunların hepsinin sebebi senin dinini ögrenmene gerçege ulaşmana vesile yani hayır da var bunda şer gibi gözüküyor çok zordur biliyorum yaşadım bende çekilmez bir hayat alır ama hayır tarafını keşfedince dersinki çektiklerim hiç yük olmadı sanki= )bunun tek çaresi var ALLAH'A SIĞINMAK.nasıl ama KURU KURU SÖYLEMEKLE DEĞİL NASIL SIĞINACAĞINI SANA SÖYLEYEYİM Mİ AKLINA SORU GELDİ ALLAH NERDE ALLAH NASIL BİR ŞEY UÇ SORULAR BU SORULARA CEVAP VEREN BİRİNİ BULDUN MU YAPIŞ SAKIN BIRAKMA AMA TATMİN EDİCİ CEVAP O ZAMAN ANLARSIN Kİ OLAY NE BASİTMİŞ.

Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin; Canlarda ve tenlerde nihan hep sen imişsin Senden bu cihan içre nişan ister idim ben; Ahir bunu bildim ki cihan hep sen imişsin...

bu sözün ne anlama geldiğini bile araştırsan sorunların çözülür

sssert
08-04-2011, 04:48 AM
işte bunları sana cevap verecek kişiyi buldun mu sor ona ben nasıl ALLAH'A SIĞINIRIM DİYE. ANLAŞTIK. = )

elmaelma
13-04-2011, 05:03 AM
Bir çok insan benzer sorunlar yaşıyor sorguluyorsan inanıyorsundur inancını pekiştiriyorsun bu yönden bakmak lazım evet kuru kuru söylememek lazım bilen birisisin daha önceki tecrübeleridende faydalanırsan sonuca daha çabuk ulaşır.

masiyas
13-04-2011, 01:49 PM
http://i1104.hizliresim.com/2011/4/13/4788.jpg (http://goo.gl/mc9cY)

h.yurek
13-04-2011, 04:20 PM
kişi ilk önce Tanrı'nın varlığını sorgular bu sorgulamadan sonra dinleri sorgulamaya başlar. Bunların ilk nedeni merak olmakla beraber ikinci nedeni de Tanrı'ya ulaşmamızı sağlayan dinlerde iman edenlere ödül iman etmeyenlere ceza sisteminin olmasıdır. İnsanoğlu her zaman Tanrı'yı ve dinleri merak edip araştırmıştır. Hatta Einstein Tanrının varlığını matematiksel denkleme dönüştürdü. Son olarak söyleyebileceğim bu düşünceleri Allah vardır- Allah yoktur çatışması olarak düşünme. Yaşının küçük olduğunu tahmin ediyorum. İleriki yaşlarında bazı şeyleri daha kolay anlayabilirsin. Her şeyi düşün,araştır,oku,öğren ama İçsel çatışmanı önleneye çalış. Tek başına bu dini takıntının OKB tanısı olmayacağını ama diğer belirtiler de mevcutsa bir uzamana başvurmanı öneririm.

Sempatik_Laz
16-04-2011, 08:59 PM
bende de bu tür sorunlar çok oldu zamanında. tam dua edeceğim, aklıma kötü şeyler geliyor, kahroluyorum. dini inanç konusunda özellikle 19-21 yaş arasında iken çok git gel yaşadım. O zamanda müslümandım ama arada deistçe de düşünmeye başladım. puff çok kötü bir durum. sonra sonra bu düşünceleri biraz olsun bırakmaya başladım. bi de belki size de çare olur.o zamanlarda bi cumaya gitmiştim, içim o kadar huzur dolmuştu ki.anlatamam.bütün sıkıntılarım gitmiş gibiydi. arada arada cumalara gitmeye başlamıştım ama sonra yine bıraktım :( inşallah erkenden kurtuluruz ya

sey_crow
04-05-2011, 01:42 AM
Burası belki dini bir site deil ama faydası olabilecegini dusundugum ıcın bıraz bılgı vermek ıstedım. Dinimize gore bizler dunyaya sınav ıcın geldık ve bu sınav omur boyu surecek. Yani bir evliya bıle son nefesınde imanlı gıdecek dıye bı garanti yok. Son nefesımıze kadar hatta son nefeste dahada fazla bı sınav ıcınde olacagız. Allah insana kaldıramıyacagı yuku vermez cunku Allah adalet sahıbıdır. Sımdı konu boyle olunca aklınıza supheler gelmesı o soruları sorgulamanız sızı kucultmez aksıne sızı yuceltır. Cunku siz o yuku kaldırabılecek kapasıtede kısılersınızdır. Bu iman meselesi ve sınav biraz oynadıgımız bilgisayar oyunlarına benzetirsek level atlamak gıbı bıseydir. Tabı bu sorguları kafamızda dusunurken suphelere duserız ki bendede zaman zaman oluyor. İsin cozumunu kendime gore soyle buldum. İnsan o suphelere dustugunde eskı bıldıklerını bazen unutabılyor. Bu kafamdan gecen sorgulamalarda rahat olabılmek korkuya kapılmamak ve ınancımın sarsılmaması ıcın bazı mucizevi ayetlerı kendime ispat olarak aldım. Zaten bunlar bi cok sitede verilmektedir. Olaki denk gelmemıs okuma fırsatı bulmamıs arkadaslar ıcın buraya yazayım ıstıyorum.

1-Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)
1. Kat: Litosfer (su) - 2. Kat: Litosfer (kara) - 3. Kat: Astenosfer - 4. Kat: Üst manto - 5. Kat: Alt manto - 6. Kat: Dış çekirdek - 7. Kat: İç çekirdek ( YER )
1- Troposfer - 2- Stratosfer - 3- Mezosfer - 4- Termosfer - 5- Ekzosfer - 6- İyonosfer - 7- Manyetosfer (GÖK)

2- "Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık." (Taha Suresi, 53)
Bilindiği gibi olgunlaşan bitkilerin ürünlerinin son şekli meyveleridir. Meyveden önceki aşama ise çiçektir. Çiçeklerin de erkeklik ve dişilik organları bulunmaktadır. Çiçeğe polen taşınarak döllenme gerçekleştiğinde -erkek ve dişi üreme hücreleri birleştiğinde- meyve vermeye başlar.

3- Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)
Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

5 - ... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)
Demir dünya üzerinde üçüncü en yaygın elementtir ve yer kabuğunun yüzde beşini oluşturur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmasına karşın, demirin oluşumu Dünya dışında gerçekleşmiştir. Modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.

7 - Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20)
Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği, okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. "Yüzey gerilimi" adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle, komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi, adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller

8- Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.
Anne karnındaki gelişimi inceleyen bilim dalı embriyolojidir. Ve embriyoloji alanında, yakın zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak geliştikleri sanılmıştır. Ancak gelişen teknoloji sayesinde yapılan daha ileri mikroskobik incelemeler, Kuran'da bildirilenlerin eksiksiz bir şekilde doğru olduğunu ortaya koymuştur.

Bu mikroskobik incelemeler göstermektedir ki, anne karnında, tam ayetlerde tarif edildiği gibi bir gelişme gerçekleşir. Önce embriyodaki kıkırdak doku kemikleşir. Daha sonra ise kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokudan seçilerek biraraya gelir ve bu kemikleri sarar.

9- ... Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi, 6)
Yukarıdaki ayette Türkçeye "üç karanlık içinde" olarak çevrilmiş olan Arapça "fi zulumatin selasin" ifadesi embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir. Bu bölgeler sırasıyla:

a) Batın karanlığı
b) Rahim karanlığı
c) Döl yatağı karanlığıdır.

10- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 4)
Ayette parmak uçlarının vurgulanması, son derece hikmetlidir. Çünkü parmak izindeki şekiller ve detaylar, tamamen kişiye özeldir. Şu an dünya üzerinde yaşayan ve tarih boyunca yaşamış olan tüm insanların parmak izleri birbirinden farklıdır.

11- O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)
Domuz eti yenmesinin sağlığa zararlı pek çok yönü bulunmaktadır. Bu zararlar geçmiş dönemlerde olduğu gibi, alınan her türlü tedbire rağmen günümüzde de söz konusudur. Herşeyden evvel domuz, her ne kadar çiftliklerde, bakımlı ortamlarda yetiştirilirse yetiştirilsin, kendi pisliğini yiyen bir hayvandır. Gerek pislikle beslenmesi gerekse biyolojik yapısı nedeniyle domuzun bünyesi diğer hayvanlara oranla çok fazla miktarlarda antikor üretir. Yine domuzun vücudunda diğer hayvanlara ve insana oranla çok yüksek dozda büyüme hormonu üretilir. Doğal olarak bu yüksek dozdaki antikorlar ve büyüme hormonu, dolaşım yoluyla domuzun kas dokusuna da geçerek birikir. Bunun yanı sıra domuz eti çok yüksek oranlarda kolesterol ve lipid içerir. Bunların sonucunda tüm bu aşırı düzeydeki antikorlar, hormonlar, kolesterol ve lipidlerle yüklü olan domuz etinin insan sağlığı açısından önemli bir tehdit olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Bunların dışında, domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de “trişin” parazitidir. İnsan vücuduna girdiğinde doğrudan kalp kaslarına yerleşerek ölümcül tehlike oluşturan trişin parazitine domuz etinde sıklıkla rastlanmaktadır. Günümüz teknolojisiyle trişinli domuzları teknik olarak tespit etmek mümkünse de önceki asırlarda böyle bir yöntem bilinmiyordu. Bu nedenle, domuz eti yiyen herkes için trişin parazitini kapma ve ölümle karşı karşıya kalma riski vardı.

12- Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr Suresi, 6-8)
1990'lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguya "Muhteşem Arap Şehri Bulundu", "Efsanevi Arap Şehri Bulundu", "Kumların Atlantisi Ubar" başlıklarıyla yer verdiler. Bu ilginç arkeolojik bulguya daha önemli hale getiren, isminin Kuran'da anılıyor olmasıydı. O güne kadar Kuran'da bahsi geçen Ad kavminin bir efsane olduğunu veya hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu karşısında hayrete düştü. Kuran'da sözü edilen bu şehri bulan kişi, amatör bir arkeolog olan Nicholas Clapp idi.
Bu eski şehrin Kuran'da bahsedilen Ad kavminin şehri olduğunu kanıtlayan asıl delil ise şehrin kalıntılarıydı. Yıkıntıların ilk ortaya çıkarılışından itibaren, bu yıkık şehrin Kuran'da bahsedilen Ad kavmi ve İrem'in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında Kuran'da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Juris Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran'da bahsi geçen Ad kavminin kenti İrem olduğunu söylüyordu.
(ALINTIDIR)
Bu mucizevi ayetlerden bı kısmını sızlerle paylasmak ıstedim. Kuran Mucizeleri diye arattırırsanız onlarca sitede bu ayetler ve diger mucizevi ayetleri bulabılırsınız. Dedigim gibi supheye dustugumde bu ayetler ve digerlerine sarılıyorum boylece inancım sarsılmadan aklımdaki herseyi sorguluyabılıyorum. Ve en onemliside aklıma ne gelırse cevabını internette rahatlıkla bulabılıyorum demek istedigim aklınıza suphe geldıgınde mutlaka hemen arastırıp vıcdanınızı rahatlatın sonra sorun ıcınızde buyuyebılıyor.
Allah yardımcınız olsun OKB li kardeşlerim.

elmaelma
04-05-2011, 02:52 AM
Evet dini bir site değil yinede faydalı insan uzak kalmamalı

elmaelma
04-05-2011, 02:54 AM
Evet burası dini site değil yinede faydalı insanın uzak kalmaması lazım.

cesimay
17-05-2011, 09:38 PM
benim başımada zamanında çok ağır şekilde gelmişti, o zamanlar inancıma bağlanmanın ilk yıllarıydı, bu konuların vesvese ile alakası olabiliyor, şeytan insanları Allah'ın yolundan alıkoymak ister, yıllar geçti sorular yavaşça dini öğrenmemle beraber azalmaya başladı, şunu söylemek isterim ki Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin Allah kuranda böyle buyurur , böyle sorunlarımız olupta karamsarlığa düşmememiz gerek, biz samimi bir şekilde inanmak istiyorsak Allah emeklerimizi zayi etmeyecektir inşaAllah.böyle sorular aklıma geldiği zaman, ben allah'ın büyüklüğünü aklıma getiririm hep, Allah güzeldir güzeli sever, onun yanlış birşey yapmıyacağını, böyle birşey olamıyacağını düşünürüm hep. sağlıcakla kalın kardeşlerim. bunlardandan kurtulacaksınız inşaAllah.

realmrxa
07-07-2011, 10:25 AM
Diyelim ki hala ateist değilsin.Bu sorduğun soruların belili bir mantık çerçevesinde olduğunu değiştirir mi?Yani sorduğun sorular muhtemelem aklına ve mantığına da uyuyor ki sen bu sorulardan korkuyorsun.Bence burada kendinden korkuyorsun yani alt benliğinden.Çünkü sana küçüklüğünden beri dinsizliğin vb. ne kadar kötü olduğu anlatıldı ve sen bu yüzden her sorgulağında kasılıyor ve soru sormanın kendisini dogma haline getiriyorsun.Yani takıntı sorularını soruların takıntılarını tetikliyor ama şunu unutuyorsun zaten kesin bir düşünceye sahipsen sorgulamayı takıntıya düşmezsin.Örmeğin benim sağ kolum yokmu diye kendini yiyip biteremezsin çünkü eminsin.Bu durum senin din konusunda takıntıdan değil gerçekten bazı soru ve çelişkilerinin olduğunu gösteriyor.Sen bence temek olarak sorularının olmasını takıntı etmişsin.Birde şunu söylemek isiyorum.Yaratan varsa ve seni yaratmışsa takıntının ne demek olduğunu da biliyor olmalı değil mi?Dolayısıyla sonuç ne olursa olsun seni anlayabilmeli.Düşün ki biz bile seni anlayabiliyoruz...

portekiz
18-07-2012, 04:26 PM
http://www.akradyo.net/medya.aspx?prg=-26&cat=-1

Kalp, Nefs ve Ruh - Prof. Dr. Robert Frager