9 ŞUBAT
15-07-2009, 03:02 PM
Kişinin ruhsal dünyasında uzun dönemli olumsuz etki yaratan her olay ve durum "travmatik" olarak adlandırılır. Herkesin geçmişinde büyüklü küçüklü travma yaşantıları vardır. Deprem, taciz, tecavüz gibi bir defada olan büyük travmalar olabileceği gibi çok göze çarpmayan ama süreklilik sergilediği için kişiyi ilerideki yaşantısında olumsuz etkileyebilecek olan küçük ve orta büyüklükte travmalar da vardır. İkinci gruptakileri "olay" dan ziyade süreklilik arz eden "durumlar" olarak isimlendirmek sanırım daha doğru olur. Bu gruptakilerin kişi üzerinde ileriki yaşantılarında, büyük olarak nitelendirdiklerimizden daha az etki yapacaklarını söyleyemeyiz. Bu tanımlamada büyük-küçük ayrımını yaparken kastedilenin daha çok dışarıdan bakan birisinin bu olayın ciddiyeti ile ilgili görüşü olduğu izlenimini ediniyoruz. Ancak psikolojik sağlık açısından önemli olan kişin bu olay ya da durumu iç dünyasında nasıl yaşadığıdır. Kişi çocukluğunda yaşadığı ve bir başkasının taravmatik olarak isimlendireceği bir durumun etkisi ile ileride psikolojik bir problem geliştirmek zorunda değildir. Aynı şekilde, dışarıdan bakan birisinin fark edemeyeceği ama kişinin çocukluğunda maruz kaldığı olumsuz bir olay ya da süre giden bir durum o kişinin ileride psikolojik bir sıkıntı geliştirmesine neden olabilir. Örneğin, babasının yaptığı şeyleri beğenmediğini ve büyük başarılar dışında yaptığı küçük şeyleri görmediğini algılayan bir çocuk bu süre giden deneyimlerin etkisi ile ileri de ancak çok başarılı olduğu durumlarda takdir edileceği hissine sahip olabilir ve enerjisinin büyük kısmını önemli gördüğü insanlardan büyük başarılar sağlayarak takdir almaya adayabilir. Yukarıda tanımladığımız anlamda, yani kişinin ruhsal dünyasında uzun dönemli olumsuz etki yaratan bir durum olması anlamında bu durum tarvmatiktir. Diğer bir deyişle, küçüklüğünde bu kişinin maruz kaldığı durum o kişi üzerinde travmatik bir etki yaratmış ve o kişinin geleceğini etkilemiştir.
Diğer önemli bir husus da çocuklukta yaşanan olumsuz bir olayın ya da maruz kalınan bir durumun kişi tarafından tamamen unutulması ve bilinçaltına atılması ya da olay ya da durum hatırlanmasına rağmen duygusal etkisinin bastırılması nedeniyle ortaya çıkan durumdur. Böyle durumlarda kişi geçmişte yaşananların şimdiki problemi üzerinde etkisi olmadığını algılar ya da etkisi olduğuna dair herhangi bir farkındalığı yoktur. Kişinin şimdiki zamanda yaşadığı korku, panik, depresyon, takıntı vb. psikolojik sıkıntıların nedeni ile ilgili bir fikri yoktur, bunlara anlam veremez ya da çok genel ifadelerle kötü bir çocukluk geçirdiğini söyler ya da belki de geçmişi ile ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığını iddia eder.
Hatırlayalım ya da hatırlamayalım, bizde korku ya da kaygı yaratan olay ve durumları çağrıştıran şeylerden ileriki yaşantımızda korkmaya ve kaçınmaya devam edebiliyoruz. Korku ve kaygı konusuna dikkatimizi verip düşündüğümüzde, nedenini kavrayamasak da bir şeyden korktuğumuzu görebiliriz. Örneğin, korktuğumuz şeyin ne olduğunu bilebiliriz (bu şey örneğin kediler olabilir), ama bu korkunun nedenini bulamayız ve şiddetine bir anlam veremeyiz. Akşam evde yalnız kalmaktan korkuyoruzdur ama nedeni ile ilgili en ufak bir fikrimiz olmayabilir; tek bildiğimiz, her biri kendi başına travmatik olaylar olan evde tek başına kalma deneyimlerimiz esnasında ne kadar korktuğumuzdur. Kapalı yerlerden korkuyoruzdur, ancak bunun nedenini düşündüğümüzde 3 sene önce kapalı bir mekanda yaşadığımız panikten başka bir şey aklımıza gelmez; bu korkunun hala neden devam ettiği ile ilgili bir açıklamamız yoktur ya da kapalı yerdeki ilk kaygı deneyimimizin nedeni ile ilgili bir açıklama getiremeyebiliriz. Benzer bir şekilde, korku duyduğumuz anda korktuğumuz şeyin ne olduğunu dahi bilmeyebiliriz ya da bilsek de korku seviyemizin korkulan şeyin gerçekten yarattığı tehlike ile çok orantısız olduğunu ya da hiç ilgisi olmadığını söyleriz. Örneğin, topluluk içinde konuşmaktan çok korkuyoruzdur, nedeni sorulduğunda sadece "rezil olmaktan çok korkuyorum" deriz ya da ortaokulda sınıfta yaşadığımız bir sözlü sınavındaki başarısızlığımızdan bahsederiz ama erişkin yaşantımızda bu korkuyu neden bu şiddette yaşadığımızı bir türlü anlayamayız. Bütün bu durumlarda iç konuşmamız şuna benzer; "biliyorum bundan korkmam çok anlamsız / çok abartılı ama ne yapayım engel olamıyorum". Mantığımla duygularım sanki ayrı dillerden konuşuyorlardır.
Bazen korkudan korkma kendi başına travmatik bir durum olmaya başlar. Kişi korkacağını ya da kaygılanacağı hissettiği durumlardan kaçınır, hayatını korkusunu tetikleyeceğini düşündüğü durumlardan kaçınmak üzerine kurmaya başlar. İşi denizin karşı yakasındaysa ve vapura binmekten korkuyorsa karşı yakaya taşınabilir ya da işini değiştirebilir. Burada kişinin yaşadığı her korku deneyimi, ister korktuğu şeyle yüzleştiği bir durum olsun (vapurda panik atak yaşamak), isterse sadece bu durumla ilgili düşünceler olsun (vapurda panik atak yaşayacağını düşünüp kaygılanmak), kendi başına travmatik bir deneyim olabilir. Bu korku deneyimi öyle bir iz bırakabilir ki kişi benzer bir korku ya da kaygıyı yaşayacağını inandığı her durumdan kaçar. Yani korkmanın kendisi travmatik bir deneyim olmuştur.
İnsan, durup dururken psikolojik bir problem geliştirmez. İstisnalar, fizyolojik bir temeli olan ve kişide aynı zamanda psikolojik sıkıntı yaratan durumlardır; örneğin kronik bir fiziksel rahatsızlığı olan kişinin bu durumdan ötürü yaşadığı sıkıntılar bu gruba dahildir. Farkında olunan ya da olunmayan nedenler her zaman vardır. Bu durumlara istisna, tekrar etmek gerekirse fiziksel temelli psikolojik rahatsızlılardır. Burada belki de daha fazla vurgulanması gereken farkında olunmayan nedenlerdir. Psikolojik sıkıntıdan muzdarip bir kişi kendisini kötü hissederken hayatında her şeyin iyi olduğunu dolayısıyla da yardıma ihtiyacı olmadığını savunabilir. Böyle bir durumda iyileşme şansını da yitirmiş olur. Çoğu zaman sıkıntılarımızın kaynağı ile ilgili farkındalığımızı kaybediyoruz. Sıkıntılarımızın kökenleri ile ilgili bilgiler bilincimizden çıkıyor ama duygusal etkileri varlıklarını sürdürüyorlar. Sıkıntımızın neden(ler)inin farkında olamamamız sıkıntımızın neden(ler)i olmadığını göstermez. Şimdiki ruh halimizi etkileyen bir geçmişimizin olduğu fikri, bu geçmişten kurtulamayacağımızı düşündürtüp bizi bazen korkutsa da kaçınılmaz bir fikirdir aslında. Kötü olan, şimdiki hayatımızın, geçmişimizde yaşadığımız ve maruz kaldığımız olumsuz olaylar ve durumlar nedeniyle sıkıntılı geçiyor olmasından ziyade bu durumla ilgili bir şey yapamayacağımızı düşünmektir. Diğer bir deyişle, sorun bizi etkileyen bir geçmişimizin olması değil bu geçmişin olumsuz etkisinden kurtulamıyor olmamızdır.
Sorunu bu şekilde görebildiğimizde geçmişimizdeki olumsuz olayların ya da durumların bizi etkilemelerinin nasıl önüne geçebileceğimiz sorusu gündeme gelir. Geçmişimizi değiştiremeyiz ama o geçmiş yaşantıların bizim üzerimizdeki travmatik olumsuz etkilerini azaltabilir hatta ortadan kaldırabiliriz. Bunun nasıl yapılabileceği ile ilgili bir çok yöntem zaman içinde ortaya atılmış ve ruh sağlığı ile ilgilenen uzmanlarca bunlar denenmiştir. Aşağıda son döneme damgasını vurmuş, oldukça umut vaat eden ve benim de yaygın bir şekilde kullandığım ve son derece etkili sonuçları kısa sürelerde aldığım bir psikoterapi yöntemi üzerinde kısaca bilgi verileceğim.
devamı alttadır .
Diğer önemli bir husus da çocuklukta yaşanan olumsuz bir olayın ya da maruz kalınan bir durumun kişi tarafından tamamen unutulması ve bilinçaltına atılması ya da olay ya da durum hatırlanmasına rağmen duygusal etkisinin bastırılması nedeniyle ortaya çıkan durumdur. Böyle durumlarda kişi geçmişte yaşananların şimdiki problemi üzerinde etkisi olmadığını algılar ya da etkisi olduğuna dair herhangi bir farkındalığı yoktur. Kişinin şimdiki zamanda yaşadığı korku, panik, depresyon, takıntı vb. psikolojik sıkıntıların nedeni ile ilgili bir fikri yoktur, bunlara anlam veremez ya da çok genel ifadelerle kötü bir çocukluk geçirdiğini söyler ya da belki de geçmişi ile ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığını iddia eder.
Hatırlayalım ya da hatırlamayalım, bizde korku ya da kaygı yaratan olay ve durumları çağrıştıran şeylerden ileriki yaşantımızda korkmaya ve kaçınmaya devam edebiliyoruz. Korku ve kaygı konusuna dikkatimizi verip düşündüğümüzde, nedenini kavrayamasak da bir şeyden korktuğumuzu görebiliriz. Örneğin, korktuğumuz şeyin ne olduğunu bilebiliriz (bu şey örneğin kediler olabilir), ama bu korkunun nedenini bulamayız ve şiddetine bir anlam veremeyiz. Akşam evde yalnız kalmaktan korkuyoruzdur ama nedeni ile ilgili en ufak bir fikrimiz olmayabilir; tek bildiğimiz, her biri kendi başına travmatik olaylar olan evde tek başına kalma deneyimlerimiz esnasında ne kadar korktuğumuzdur. Kapalı yerlerden korkuyoruzdur, ancak bunun nedenini düşündüğümüzde 3 sene önce kapalı bir mekanda yaşadığımız panikten başka bir şey aklımıza gelmez; bu korkunun hala neden devam ettiği ile ilgili bir açıklamamız yoktur ya da kapalı yerdeki ilk kaygı deneyimimizin nedeni ile ilgili bir açıklama getiremeyebiliriz. Benzer bir şekilde, korku duyduğumuz anda korktuğumuz şeyin ne olduğunu dahi bilmeyebiliriz ya da bilsek de korku seviyemizin korkulan şeyin gerçekten yarattığı tehlike ile çok orantısız olduğunu ya da hiç ilgisi olmadığını söyleriz. Örneğin, topluluk içinde konuşmaktan çok korkuyoruzdur, nedeni sorulduğunda sadece "rezil olmaktan çok korkuyorum" deriz ya da ortaokulda sınıfta yaşadığımız bir sözlü sınavındaki başarısızlığımızdan bahsederiz ama erişkin yaşantımızda bu korkuyu neden bu şiddette yaşadığımızı bir türlü anlayamayız. Bütün bu durumlarda iç konuşmamız şuna benzer; "biliyorum bundan korkmam çok anlamsız / çok abartılı ama ne yapayım engel olamıyorum". Mantığımla duygularım sanki ayrı dillerden konuşuyorlardır.
Bazen korkudan korkma kendi başına travmatik bir durum olmaya başlar. Kişi korkacağını ya da kaygılanacağı hissettiği durumlardan kaçınır, hayatını korkusunu tetikleyeceğini düşündüğü durumlardan kaçınmak üzerine kurmaya başlar. İşi denizin karşı yakasındaysa ve vapura binmekten korkuyorsa karşı yakaya taşınabilir ya da işini değiştirebilir. Burada kişinin yaşadığı her korku deneyimi, ister korktuğu şeyle yüzleştiği bir durum olsun (vapurda panik atak yaşamak), isterse sadece bu durumla ilgili düşünceler olsun (vapurda panik atak yaşayacağını düşünüp kaygılanmak), kendi başına travmatik bir deneyim olabilir. Bu korku deneyimi öyle bir iz bırakabilir ki kişi benzer bir korku ya da kaygıyı yaşayacağını inandığı her durumdan kaçar. Yani korkmanın kendisi travmatik bir deneyim olmuştur.
İnsan, durup dururken psikolojik bir problem geliştirmez. İstisnalar, fizyolojik bir temeli olan ve kişide aynı zamanda psikolojik sıkıntı yaratan durumlardır; örneğin kronik bir fiziksel rahatsızlığı olan kişinin bu durumdan ötürü yaşadığı sıkıntılar bu gruba dahildir. Farkında olunan ya da olunmayan nedenler her zaman vardır. Bu durumlara istisna, tekrar etmek gerekirse fiziksel temelli psikolojik rahatsızlılardır. Burada belki de daha fazla vurgulanması gereken farkında olunmayan nedenlerdir. Psikolojik sıkıntıdan muzdarip bir kişi kendisini kötü hissederken hayatında her şeyin iyi olduğunu dolayısıyla da yardıma ihtiyacı olmadığını savunabilir. Böyle bir durumda iyileşme şansını da yitirmiş olur. Çoğu zaman sıkıntılarımızın kaynağı ile ilgili farkındalığımızı kaybediyoruz. Sıkıntılarımızın kökenleri ile ilgili bilgiler bilincimizden çıkıyor ama duygusal etkileri varlıklarını sürdürüyorlar. Sıkıntımızın neden(ler)inin farkında olamamamız sıkıntımızın neden(ler)i olmadığını göstermez. Şimdiki ruh halimizi etkileyen bir geçmişimizin olduğu fikri, bu geçmişten kurtulamayacağımızı düşündürtüp bizi bazen korkutsa da kaçınılmaz bir fikirdir aslında. Kötü olan, şimdiki hayatımızın, geçmişimizde yaşadığımız ve maruz kaldığımız olumsuz olaylar ve durumlar nedeniyle sıkıntılı geçiyor olmasından ziyade bu durumla ilgili bir şey yapamayacağımızı düşünmektir. Diğer bir deyişle, sorun bizi etkileyen bir geçmişimizin olması değil bu geçmişin olumsuz etkisinden kurtulamıyor olmamızdır.
Sorunu bu şekilde görebildiğimizde geçmişimizdeki olumsuz olayların ya da durumların bizi etkilemelerinin nasıl önüne geçebileceğimiz sorusu gündeme gelir. Geçmişimizi değiştiremeyiz ama o geçmiş yaşantıların bizim üzerimizdeki travmatik olumsuz etkilerini azaltabilir hatta ortadan kaldırabiliriz. Bunun nasıl yapılabileceği ile ilgili bir çok yöntem zaman içinde ortaya atılmış ve ruh sağlığı ile ilgilenen uzmanlarca bunlar denenmiştir. Aşağıda son döneme damgasını vurmuş, oldukça umut vaat eden ve benim de yaygın bir şekilde kullandığım ve son derece etkili sonuçları kısa sürelerde aldığım bir psikoterapi yöntemi üzerinde kısaca bilgi verileceğim.
devamı alttadır .