PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kekemelik ve Tedavi Yolları



9 ŞUBAT
13-05-2009, 06:09 PM
İnsanların birlikte yaşamalarını sağlayan, toplumu birbirine bağlayan önemli fiillerden biri de 'konuşmak'tır.

Konuşmak tanım olarak; insanın zihninde oluşan imge, simge ve kavramların beyindeki sinir hücrelerinin harekete geçmesiyle ses titreşimleri sonucu iletilmesidir.

Konuşmada kendini ifade etmek, başkalarını anlamak vardır. Konuşmasıyla insanın şahsiyeti tanınabilir. Konuşmak karşılıklı alıp verme biçimi olarak da yorumlanır. Jestlerle, mimiklerle, beden diliyle, vurgu ve tonlamalarla desteklenen konuşma doğuştan bir yetidir. İnsanoğlu konuşabilme becerisine sahip olarak dünyaya gelir. İçinde ses denilen enerjiye sahiptir. Bunun kullanılmasını, sözcükleri, harfleri, dili içinde bulunduğu çevreyle etkileşimi sayesinde öğrenir. Bu etkileşimin duyma yoluyla olması ön şarttır.

İçteki ses enerjisinin belli kurallar, taklitler ve öğrenmelerle dışarıya akması olan konuşma eyleminde bazı insanlar sorunlar yaşamaktadırlar. Sözgelimi ; artikülasyon bozukluğu denilen harfleri bozarak söylemek, değiştirmek, atlamak problemi, kekemelik vb. gibi.

Bu sorunlardan görülme sıklığı diğerlerine nazaran daha fazla olan durum kekemeliktir.

Kekemelik, konuşmanın akıcılığının çeşitli nedenlerle bozulduğu, yersiz duraklamaların, tekrarların ve uzatmaların olduğu, tutukluğun yaşandığı bir durumdur. Kekemeliğe konuşmaktan kaçınma, konuşurken yoğun kaygı duyma gibi psikolojik, tikler gibi fiziksel tepkiler eşlik eder.

Kekemelik için iki aşamadan bahsedilir.

Birinci aşama; okul öncesi çocuklarda görülür. Kekemelik sürekli olmaz; normal konuşmalar arasında özellikle üzgün olduğunda, heyecanlandığında, korktuğunda, çevresel baskılarla karşı karşıyayken ortaya çıkar. Çocuk henüz kekemeliğinin farkında değildir. Konuşmaktan kaçınma, utanma gibi psikolojik tepkiler görülmez. Bu aşamada aile tutumlarındaki düzenlemeyle iyileşme oranı yüksektir.

İkinci aşama; ilkokul çağından başlayarak devam eden süreci kapsar. Bu dönemde çocuk konuşmasındaki sorunun farkındadır. Fiziksel ve psikolojik tepkiler görülmeye başlar.

Olaylar, durumlar karşısında neden sorusunun sorulmasının zararları zaman zaman felsefî olarak tartışılsa da çıkışa götürebilme olasılığı neden demeyi gerekli kılmaktadır. Kekemeliğin ortaya çıkışındaki nedenler sorgulandığında ise saptanan cevaplar şöyledir:

• Duygu, düşünce dünyasının ağır derecede etkilendiği olayların yaşanması
• Yangın, sel, deprem gibi afetlerin, tüp patlaması, trafik kazası gibi olayların yaşattığı büyük korkular,
• Ateşli hastalıklar,
• Aile içindeki huzursuzlukların verdiği korku ve kaygı,
• Çocuğun ebeveynlerinden birinin veya yakınının ölümü,
• Uzun süreli yaralayıcı ayrılıklar,
• Baskıcı, aşırı kontrolcü, eleştirel ebeveyn tutumları,
• Kekeleyerek konuşan birinin taklit edilerek öğrenilmesi,
• Genetik etkenler.

Nedenlere genel olarak bakıldığında korkulu, gerilimli yaşantıların çoğunlukta olduğu görülmektedir. Birçok uyum ve davranış sorunlarında olduğu gibi kekemeliğin temelinde de korku, kaygı hisleri ağır basmaktadır. Bu, emniyet-güven duygusundan yoksun oluştur. Ailelerin çocuklarına verebilecekleri en güzel şey ' güven'dir. Çocuğu korumanın, terbiye etmenin en başında güvede hissetmesini, güvenmesini sağlamak gelir.

Kekemeliğe yol açabilecek nedenler arasında belirli kişilik özelliklerinin olup olmadığı sorgulandığında, herhangi bir etkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Fakat kekemelik sonucunda mutsuz, içekapanık, çekingen, hassas kişilik özelliklerinin ve bunun yanında güvensizlik, kızgınlık gibi duyguların baskınlığı görülmektedir.

Kekemelik cinsiyet faktörü açısından ele alındığında erkeklerin bu sorunu yaşamaya, kızlara oranla, daha eğilimli olduğu bilinmektedir.

Bazı kekemelerde kekemeliğin yaşandığı özel alanlar vardır. Örneğin; otorite gerilimi; otorite karşısında çekindiğinden ortaya çıkar. Durumsal gerilim; telefonda ya da kürsüde konuşurken oluşabilir. Sözcük gerilimi; kişinin çıkaramadığı harf ve kelimeleri söylemesi gerektiğinde gerilim yaşayıp kekelemesidir. Hız gerilimi; daha uzun sürede anlatılacak bir konuyu kısa süreye sıkıştırması da kekemeliği getirir.

Kekeleyen çocuk veya yetişkin özgüven eksikliği, başaramama korkusu, değersizlik hissi, depresyon yaşayabilir. Sosyal ortamlarda konuşmaktan kaçınır. Dalga geçilmesinden, yanlış konuşmaktan çekinir.

Her sorun ve sıkıntıda olduğu gibi kekemeliğin verdiği rahatsızlıktan da kurtulma yolları vardır. Bu yolları şu şekilde sıralayabiliriz:

• Kekemeliğin hangi durumlarda ve hangi kelimelerde yoğunlaştığı tespit edilmeli, gözlemlenmelidir.
• Alternatif kelime kullanmak da bir yol olabilir. Şöyle ki, zorlanılan kelime yerine eş anlamlısı ya da farklı bir şekli söylenebilir.
• Kekeleyen kişinin çevresindekiler konuşmadaki bu yetersizliği ayıplamamalıdır.
• Nasıl söylediğinden çok ne söylediğine sabırla, dikkatle odaklanılmalıdır.
• Kendi durumuyla ilgili mizahî bir yaklaşım kazanması sağlanmalıdır.
• Konuşma hızı düşürülmelidir.
• Heceleyerek konuşması desteklenmelidir.
• Yüksek sesle okuma çalışmaları yapılabilir.
• Tasarruflu nefes alıp verme ve gevşeme egzersizleri öğrenilmelidir.
• Sorun kabullenilmeli ve büyütülmemelidir. İlişkinin yaşanabileceği yelpaze çok geniş; probleme odaklanılmamalıdır.
• Kekeleme durumları taklit edilmemelidir.
• Kıyaslamalardan, aşırı kontrol ve baskıdan kaçınılmalıdır.

İlaç desteği kekemelikte birincil etkiye sahip değildir. Ancak aşırı heyecan ve kaygının azaltılması amacıyla bazı durumlarda bu tür ilaçlar verilmektedir. Fakat kesinlikle uzman kontrolünde olmalıdır.
Bunlardan en önemlisi bir konuşma terapistiyle sistematik çalışma yürütülmesidir.


Psikolog Hayriye Öztuğrul