PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tedavi Edilebilir Bir Durum Eşcinsel fobi (Homofobi).



9 ŞUBAT
06-04-2009, 12:07 PM
Son günlerde eşcinsellik yoğun olarak tartışılıyor olsa da meselenin insani ve etik yönü gözden kaçırılmaktadır. Tartışmaların bilimsel zemini kaybettiğini görmek ruh sağlığı uzmanları ve hekimlerinin niteliklerinin sorgulanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

1970’li yıllardan itibaren eşcinsellik tüm bilimsel sınıflandırmalarda hastalık olarak tanımlanmamaktadır. Diğer bir ifade ile eşcinsellik ne bir hastalık ne de bir tercihtir, sadece bir cinsel yönelimdir, cinsel isteğin kendi cinsine yönelmesidir. Bir hastalıktan söz edilemediği yerde tedaviden söz etmek kifayetsizdir. Nasıl ki heteroseksüellik, cinsel isteğin karşı cinse yönelimi, tercih edilebilir değildir, eşcinsellik de kişilerin akşam yatıp sabah karar verdikleri bir durum değildir. Eşcinsellik sadece hemcinsi ile ilişkiye girme durumuna, salt seks boyutuna indirgenemez. Bir kişinin eşcinsel olup olmadığının değerlendirilmesinde, iç duygulanım ve fantezi dünyasında arzunun hangi cinse yöneldiği gibi faktörlere de bakılmalıdır. Aksi durumda iki yanılgı ortaya çıkmaktadır. Öncelikle eşcinsel olmadığı halde hemcinsi ile ilişki deneyimi olanları eşcinsel olarak nitelendirme ya da ilişki yaşamayan eşcinselleri ise eşcinsel olarak değerlendirmeme noktasına gidilebilir.

Eşcinselliğin nedeni üzerine birçok yorum yapılmıştır, fakat bu yorumların önemli bir kısmının bilimsel geçerliliği tartışmalıdır. Günümüzde bile bu söylemleri araştırmadan kullanan meslektaşlar olduğunu görmekteyiz. Eşcinselliğin hormonel bir bozukluk olduğu söylemi, eşcinseller üzerine yapılan hormon testleri ile çürütülmüştür. Eşcinselliğin genetik yönü üzerine yapılan çalışmalar ise genetik yöne ilişkin yeterli bilimsel bir sonuç ortaya koyamamıştır. Tek yumurta ikiz çalışmaları bunu göstermektedir. Eşcinsellerin ikizlerinin birçoğunda eşcinsellik görülmemesi bunu açıklamaktadır. Bunun yanı sıra öğrenilebilir ve model alınarak geliştirilebilir bir durum olduğu yaklaşımın doğru olmadığı son yıllarda yapılan yeni çalışmalarla bir kez daha ortaya konulmuştur. Eşcinseller ile yakın temas içerisinde bulunan kişiler üzeri yapılan çalışmalar istatistiksel açıdan anlamlı bir fark çıkartmamıştır. Eşcinsel çiftlerin, biyolojik ya da evlat edinilen, çocukları üzerinde yapılan çalışmalarda, çocuklarda eşcinsel yönelim görülme oranının kontrol gruplarında görülen orandan farklı bulunmamıştır. Bu çalışmalar eşcinselliğin öğrenilebilir bir durum olmadığını ortaya koymaktadır. Kısaca eşcinselliğin nedeni konusunda koca bir kara delik bulunmaktadır.

Bu konuda dayanak gösterilen bir diğer konu ise hemcins olunan ebeveyn ile özdeşim meselesidir. Bu noktada iddialar bulunmaktadır. O halde şu soruları sormak gerekir: Ebeveyn özdeşim sorunu gözükmeyen kişilerdeki cinsel yönelim farklılığı nasıl açıklanmalıdır? Aynı ebeveyn ile yaşayan diğer çocuklarda eşcinsellik gelişmemesinin bir anlamı yokmudur? Son günlerde ülkemizde de öne çıkarılmaya çalışılan Dr. Joseph Nicolosi kitabında, eşcinselliğin baba özdeşim probleminden kaynaklandığını iddia etmektedir. Eşcinsel kadınlar üzerine bir şey söylememesi üzerine düşünmek gereklidir kanaatindeyim. Akıllara Nazi Almanyası ve diğer öjenik uygulamalarda da kadın eşcinsellerin dikkate değer bulunmayışı gelmektedir. Nicolasi ve ekibi bu konuda herhangi bir saygın uluslarası kongrede sunum yapmış mıdır? Ayrıca çalışmanın Hıristiyan din adamları üzerinden yürütülen bir çalışma olduğu anlaşılmaktadır. Burada tarif edilen tedavi eşcinsel duygulanımın çözülmesi mi yoksa cinsel ilişkiden geri durmak mıdır? O halde ilişkiye girmeyen heteroseksüellerde heteroseksüel değiller mi?

Daha da önemlisi diyelim ki nedensel bir bağ kuruldu, peki çözüm öneriniz nedir? Tedavi olmak isteyen eşcinsellerin tedavi edilebilir diyen meslektaşlar tedaviden ne kastettiklerini, yöntemlerini açık bir dille ifade etmeliler ve bunları bilimsel platformlara taşımalıdırlar. Bu konuları gündüz kuşağı TV programlarında yemek tarifi, şarkılar vb arasında tartışmak yerine psikoloji ve psikiyatri kongrelerinde tartışmalıyız. Seks yapmamak ya da, eşcinsel olduğu halde heteroseksüel evlilik yapmak tedavi olunduğunun bir göstergesi midir? Hatırlatmakta yarar görüyorum, bir çalışmanın bilimselliği için yöntemine bakılması gerekmektedir. Araştırma sorusu, hipotezler ve hipotezlerin nasıl sınandığı çok önemlidir. Bilimsel olarak kanıtlanmış ve herhangi bir bilimsel nitelikli kongrede sunulmuş bir tedavi yöntemi ise bulunmamaktadır. Fakat tartışmalar bilimsel zeminde sürdürülmelidir.

O halde sorun nereden kaynaklanmaktadır? Genel anlamda DSM IV ve ICD’yi hastalık sınıflandırmasında kullanırken konu eşcinsellik olunca bu sınıflandırma manuelini yok sayamayız. Bu sınıflandırma kitapları bu denli şüpheli ise, ben öyle olduğunu düşünmüyorum, diğer hastalık tanımlamaları da şüphelimidir? Bu konu bizlerin kendi önyargılarımızı değerlendirmemiz için bir fırsat olarak görülmelidir. Uzmanlarında içselleştirilmiş önyargıları olabilir. Yıllarca ‘uzmanlara’ para döküp bir arpa boyu yol alamamış kişilere karşı vicdani sorumluk duymamız gereklidir. Tedavi etme arzusu ve söylemi bizler açısından ekonomik olarak avantajlı olabilir fakat bu kişilerin duyguları ve mesleğe olan güvenleri çıkarların üzerinde bir değer olarak görülmelidir. Kendi içselliği ile baskılar arasında kalma nedeni ile intihar eden kişilere, ya da nefret cinayetlerine kurban giden kişilere karşı, mesleki olarak, vicdani sorumluluk altında olduğumuzu düşünüyorum. Bizlerin etik değerlere uymamız yeterli değildir, görevi kötüye kullanmaya (malpraktis) dur demediğiz sürece hepimiz vicdani olarak bu sorumluluğun altındayız.

Tekrar Etmek gerekirse

“Eşcinsellik hastalık değildir, fakat homofobi tedavi edilebilir bir durumdur” Kendi korkularımızı(fobilerimizi) bilgilenerek yenebiliriz. “Bilgi, doğru bilgi, güçtür”.
Not: Bu konuda CETAD ve LİSTAG; LGBTT bireyleri ailelerine yönelik gönüllü bir grup çalışması yapmaktadırlar. Korkup, üzülüp içe kapanma kimseye yarar getiren bir durum değildir.

Cinsellik üzerine eğitimli kişilerden destek almak için CETAD ve Tıp fakültelerine başvurulabilir.http://www.cetad.org.tr/
Aileler açısından LİSTAG web adresi üzerinden diğer aileler ile iletişim kurmak faydalı olabilir. http://listag.wordpress.com/
* LİSTAG, Lambda İstanbul Aile Grubu LGBTT( gay, lezbiyen, biseksüel, transeksüel ve travesti) bireylerin aileleri ve arkadaşlarına yönelik aileler tarafından kurulmuş bir gönüllü teşekküldür.

Psk. Mustafa Çetinkaya