PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kardeş Kıskançlığı .



9 ŞUBAT
15-05-2008, 06:26 PM
Kıskançlık insanoğlunun en doğal, en evrensel duygularından biridir. Kıskançlık duygusu, sevginin olduğu her yerde vardır, çünkü bu duygu sevilen kişinin paylaşılmasına katlanamamaktır.

Çocukları ele alacak olursak, onlar için en büyük kıskançlık kaynağı en sevgili varlıkları olan annelerinin paylaşılamamasıdır. Eğer çocuk küçük ise, sevgili annesini bir başka kardeş ile paylaşmak çok daha zor bir hal alır. Yeni bir kardeş gelirken çocuk neler hisseder?

Annenin diğer kardeşe hamile olduğu durumlarda, çocuğa fiziksel olarak sevgi gösteremeyişini çocukta sevilmediği duygusunu yaratabilir. Bu noktada çocuk, annesinin sevgisini test etmeye çalışabilir. Annesinin ilgisini çekmek ve onunla daha çok zaman geçirme konusunda ısrarcı davranabilir. Yeni kardeş doğduğunda ise, çocuk ona olan kıskançlığını açık bir şekilde göstermeyebilir. Örneğin kardeşine büyük bir düşkünlük gösterebilir. Kardeşini öperken onun canını yakabilir. Diğer bir taraftan da annesine yardımcı olmak için müthiş istekli olabilir.

İşte bu noktada kardeş kıskançlığının çok doğal olduğunu bilen anne ve babalar bu belirtilerin devam etmesini engelleyebilirler. Özellikle annesinin yakın ilgisi çocuğa iyi gelecektir. Zaman içinde çocuk kendisini daha sakin hissedebilir. Ancak yine de zaman zaman sakinliği yerini hırçınlığa bırakabilir.

Çocuk kendisinin "büyük" yerine koyulduğunu hemen hisseder. Halbuki o anda çocuk hiç de hevesli olmayabilir. Birdenbire aklı başında davranması, örnek olması, annesi ile sürekli beraber olan küçük kardeşi kabullenip onu gözetmesi ve küçük olduğu ve anlayamadığı için ona öncelik tanıması gerekmektedir.

Fakat ağabey ya da abla, bebeğin herşeyi anladığından emindir. Zayıf olmak bir yana, küçük bebeğin her türlü mutlak bir güce sahip olduğunu düşünür. Anne ve babasının küçük bebeğin üstüne titrediği için kızar ona". Peki bu durumda büyük kardeş ne yapar?

1. Çevrenin dikkatini çekmek için yeniden bebek konumuna dönmek
Çocuk bu noktada biberondan içmeye başlayabilir, yatağını ıslatabilir hatta bazen parmak emmeye ya da istemeye başlayabilir.

Ancak zaman içinde çocuk bu çözümünün pek yerinde olmadığını anlar çünkü kendi "özerklik" döneminin keyfini kaçırdığını hissetmiş olur. Bebeğe onu "gerilemek" zorunda bıraktığı için bir kez daha kızar. Bu yüzden kardeşlerine zarar veren çocuklara bile rastlanabilir.

2. Bir diğer çözüm ise, bebek olunamıyor ise, bebeğe sahip olmaktır.
Çocuk bu durumda ise, anne ve babası ile özdeşleşmeye çalışır. Bebek ile fazlasıyla ilgilenir, her durumda onun yanında olmak ister. Ona annesi gibi davranmak ister.

Ancak unutulmamalıdır ki, bebek anne ve babanın bebeğidir. Sorumluluğu üstlenmek de onların görevidir.

İşte bu durumda yeni doğana gösterilen ilgi yetişkinler tarafından ciddiye alınmalı ve çocuğun bir yardım çağrısı olarak ele alınmalıdır.

Anne ve babanın bu duruma yaklaşımından önce gelin tekrar bir "kıskançlık" duygusuna göz atalım ve farklı örnekleri değerlendirelim. Kıskançlık duygusu bireyi yapılandıran bir duygudur. Kimi zaman hayatta ilerlemek bu duygunun yoğun yaşanmasının sonucunda mümkün olabilir. Rekabet etmek, yarışmalarda, sınavlarda kazanmak aslında kötü bir şey değildir. Başarma arzusunun kökünde kıskançlık yatabilir. Kıskançlık hayatın bir parçasıdır. Kimi zaman ise kimin kimi kıskandığı belli olmayabilir. Bazen büyükler küçükleri kıskanır. Daha az akla gelse de küçükler büyükleri kıskanabilir. küçük ayakta doğru dürüst duramaz iken ötekinin koştuğunu, yeni yürümeye başladığında ise ötekinin ağaçlara tırmandığını, kendisinin karşı cinse bakamadığı zamanlarda büyük kardeşin arkadaşı ile gezdiğini görmek hiç de kolay olmayabilir.

Toplumumuzda veya kültürel anlamda kabul etmesi güç olan pekçok kıskançlık örneği ile karşılaşabiliriz. Örneğin; oğullarından birinin eşinin gönlünde taht kurduğunu fark eden ve alınan kıskanan babalar yok mu? Babaannenin anneanneyi kıskandığına rastlanmaz mı? Halalar, teyzeler birbirini kıskanmaz mı? Ancak bu gibi konular bilinmezden gelinebilir ve sözel olarak ifade edilmez, kişilerin arasında konuşulması doğru bulunmaz. İşte bu şekilde örnekler varken, çocuklarımızın kavga dövüş hakkını kendilerinde görmelerine neden şaşırıyoruz? Kimi zamanlar aile büyükleri arasında belirli bir çocuk için tercih yapılabilir. Ancak bu tercih elbette ki açık bir şekilde ortaya koyulmayabilir. Anne veya babanın kardeşler arasında şu ya da bu çocuğa karşı bir eğilimi olabilir. Büyükanne veya büyükbabanın da şu ya da bu toruna karşı bir zaafı olabilir. Bu durumda diğer kardeşlerin bu eğilimi hissetmemesi mümkün müdür?Unutulmamalıdır ki, çocuklar ev içerisinde olan biten herşeyi hissederler. Dolayısı ile bu durumu da hemen fark edecek ve özel ilgi gören kardeşe karşı olumsuz duygular besleyeceklerdir. Halbuki gözde olan kardeş her zaman özenilecek kişi değildir ancak diğer çocuklar bunu bilemeyebilir ve o çocukla rekabete girişebilirler. Unutulmamalıdır ki kıskançlık dinamik ve doğal bir duygudur ve çocuğun ileriye doğru yol almasını sağlar. Anne ve babanın bu konuda yapabileceklerine bakmadan önce şu noktayı her zaman göz önüne almaları gerekmektedir. " Anne ve baba sevgisi eşit dilimlere bölünebilen bir pasta değildir. Bu pastayı kesmek çok zor olabilir. Pergel ve cetvel kullanılsa dahi masanın etrafında kıskançlık alevlerinin yükselmesine engel olunamayabilir." Çocuk yetiştirirken çatışma, üzüntü ve rekabetlerin varlığının unutulmaması gerekir. Anne ve babanın dikkate alması ve uygulamaya koyması gereken en önemli nokta, her çocuğun kendine özel tekilliğini teşvik etmesidir. Anne, baba olarak, her çocuğun kendine has olumlu özellikleri olduğunu hatırlamalı ve çocuğuna sahip olduğu bu olumlu özellikleri sıkça hatırlatmalıdır. Çocuğuna bu özellikleri ile gurur duyduğunu hissettirmeli ve onu sevdiğini ifade etmelidir. Önemli olan kıskançlık duygularını tamamen ortadan kaldırmak değil bu duyguları yatıştırmaktır.

http://www.hatunca.net