PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bedeni Büyük, Ruhu Küçük çocuklar



9 ŞUBAT
21-04-2008, 12:49 PM
"Modern dünyanın en saklı kalmış sorunlarından biri ‘erken ergenlik’. Çocuklar bu süreçte önemli sorunlar yaşıyor. Anne-babaların üzerine düşen ciddi görevler var. Doktorların geneli erken ergenliğin ilaçla durdurulmasından yana...

Vücudu genç bir kız görünümünü aldığında Elif henüz 10 yaşında, ilköğretim üçüncü sınıf öğrencisiydi. Göğüsleri 8 yaşındayken başlamıştı büyümeye. Dış görüntüsünün yaşıtlarınınkinden farklı olduğunu aynaya baktığında, sıra arkadaşıyla yan yana geldiğinde, beden eğitimi derslerinde fark ediyor, utancından yanakları al al kızarıyordu. Neyse ki hem Elif hem de anne-babası biliyordu bunların ne anlama geldiğini… Bu zor günlerinde yanında olmaya çalışan ailesi Elif’e, “Artık büyüyorsun kızım.” diyordu. Elif böyle zamanlarda kendini kötü hissediyor, geceleri gizli gizli ağlıyordu. Küçük kız, bir sabah kasıklarını saran bir ağrıyla uyandı ve doğruca lavaboya koştu. Ve… Hem annesinin hem de doktorunun ‘sakın korkma’ diyerek anlattıkları durum gerçekleşmişti. Elif küçük yaşta bir ‘genç kız’ olmuştu artık.

Günümüzde, Elif gibi benzer olayları yaşayan kız ve erkek çocukların sayısı hayli fazla. Onların yaşadığı problem küçük yaşta ergenliğe girmeleri. Normal ergenlik dönemi kızlarda 11, erkeklerde de 12 yaşında başlayan ve 20-21 yaşına kadar devam eden bir süreç. Bu uzun sürede birey biyolojik ve psikolojik olarak gelişip değişiyor ve “yetişkin” oluyor. Uzmanlar erken ergenliği ‘tehlike’ olarak nitelendiriyor. Kız çocuklarında 7-8, erkeklerde de 9 yaşında ergenlik belirtileri görülüyor. İlk belirtiler kızlarda göğüs uçlarının çıkmaya başlaması, genital bölge ve koltuk altında kıllanma şeklinde gerçekleşiyor. Erkeklerde ise koltuk altında kıllanma, cinsel organda büyüme ve kıllanma olarak kendini belli ediyor.

7-8 YAŞ ‘GRİ BÖLGE’ HÂLİNE GELDİ

Uzmanlar ‘erkence ergenlik’ yerine ‘erken ergenlik’ tanımını kullanmayı tercih ediyor; çünkü asıl erken ergenlik olarak tanımlanan durum, kız çocuklarında 5, erkeklerde de 6 yaşında başlayan, beyin tümörlü, kafasına sert bir darbe almış ya da böbreküstü bezlerinde problem yaşayan çocuklarda görülüyor. Fakat bu sebeplerle teşhis konulan çocuklar erken ergenliğe girenlerin sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturduğu için tüm vakalar ‘erken ergenlik’ olarak genelleniyor. Geri kalan yüzde 90’lık grubun ise neden erkenden ergenliğe girdiği bilinmiyor.

Kız çocukları ilk ergenlik belirtilerinden yaklaşık 1-1,5 yıl sonra âdet görmeye başlıyor. Endokrinoloji uzmanları 12-20 yaş arasına “adölasan dönem” diyor. Bu dönemde çocukların hızla boyları uzuyor, omuzları genişliyor, davranışları değişiyor. Bir de sadece fizikî ve hormonal değişikliği kapsayan puperte dönemi (ergenlik dönemi) var. Doktorlar ergenlik döneminin dikkat çekecek şekilde aşağı indiğini, karşılaştıkları vaka sıklığını esas alarak iddia ediyor. Çünkü bu konuyla alakalı Türkiye’de ve dünyada yapılmış herhangi bir araştırma yok. Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Dr. Nihal Memioğlu, “Önceden kız çocuklarında 8, erkeklerde 9 yaş erken ergenlik kabul edilirdi. Son zamanlarda kızlar için 7-8 yaş arası bile gri bölge hâline geldi. ABD’de bazı doktorlar ‘7’nin altına mı erken desek?’ diyor. Erkekler için hâlâ 9 yaşından önce görülen belirtiler erken.” diyor.

Normal bir erken ergenliğin gerçekleşmesi için hipotolamusun hipofize emir vermesi, hipofizdeki ergenliği başlatacak hormonların da belli bir düzeye geldikten sonra kızlarda yumurtalıkları, erkeklerde de testisleri uyarması lazım. Bu durum kız çocuklarında meme, erkeklerde penis büyümesine sebep oluyor. Bir çocuğa ‘erken ergenlik yaşıyor’ denmesi için bu aksın çalışması şart. Ancak bazen bu aks çalışmadan da bazı çocuklarda ergenlik belirtileri görülebiliyor. Mesela kızlarda meme büyümesi oluyor fakat yumurtalıklar kendi yaşına uygun şekilde çalışıyor, kemik yaşı ilerlememiş oluyor. Dolayısıyla hekimler başka bir östrojen kaynağı arıyor. Yapılan tetkikler böbrek üstü bezleri, yumurtalıklar ve beyinde gelişen tümörlerin vücudun östrojen dengesini bozduğunu ortaya çıkarıyor ve mevcut duruma ‘yalancı puperte’ deniyor. Yalancı puperte, vücuttaki östrojen kaynağının iyileştirilmesiyle sona eriyor.

BOYLARI KISA KALIYOR

“Başkasının çocuğu 12 yaşında ergenlik dönemine giriyorsa bizimki de 8-9 yaşında girsin. Ne var bunda?” diyen ya da oğullarının daha ilköğretim 8’inci sınıftayken arkadaşlarından daha uzun boylu ve iri yapılı olmasından mutlu olan aileler olabilir. Ancak erken ergenlik çocuklar için güle oynaya atlatılabilecek bir dönem değil. Çünkü erken ergen olan kızlar âdet görene kadar, erkekler de penis büyümesi sonlanana kadar uzuyor ve kemik kıkırdakları erkenden kapanıyor. Böylece bodur ağaç gibi büyümeyen ve boyları en fazla 150-160 cm’ye kadar uzayan “yetişkinler” çıkıyor ortaya.

Erken ergenliğe giren çocukların sadece fizikî görünümleri değişmiyor. Aynı değişim duygularına ve davranışlarına da yansıyor. Kendini tanımak isteyen çocuklar, değişen imajını sürekli aynanın karşısına geçerek takip ediyor. Çevresindekilere, “Nasıl görünüyorum? Zayıflıyor muyum, şişmanlıyor muyum?” diye soruyor. Herkesin ona baktığını, sadece onunla ilgilendiğini sanıyor. Hep kendinin biricik ve özel olduğunu düşünüyor. Ayrıca duygusal kırılmalar da yaşıyor. “Yeter! Öleyim de kurtulun. İntihar etmek istiyorum.” gibi sözler sarf ederek kapıları çarpıyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi ‘tatlı çocuk, sevimli kız’ rolünü takınıyor. Bu biricik olma duygusunu bilgi, spor, sanatla ortaya koyamaz ise saçının şekliyle, kıyafetiyle göstermeye çalışıyor ve önüne konulmuş tüm kuralları çiğniyor.

Bu davranış kalıplarına psikiyatr ve psikologlar, ‘ergenlik belirtisi’ dese de bunların henüz ilkokul ikinci ya da üçüncü sınıfta yaşanıyor olması ‘tehlike’ olarak nitelendiriliyor. Bu aşamada çocukların iyi gözlemlenmesi, psikolog ve endokrinoloji uzmanına götürülmesi gerekiyor. Bundan 4 yıl önce ilkokul üçüncü sınıftaki kızını benzer sebeplerle psikologa götürür Aliye M. “Kızım Sezin’i tanıyamıyordum. İlk zamanlar ona yeterince zaman ayıramadığım için böyle davrandığını düşündüm. Terapiye gittikten sonra kızımın yaşıtlarından daha önce ergenliğe girdiğini, ona daha dikkatli davranmam gerektiğini öğrendim.” diyen Aliye Hanım’a göre birçok anne bu durumdan habersiz. Anormal bir şeyler varsa, erken ergenlik faktörünü düşünmek lazım.

Şüphesiz yaşananlar en fazla çocukları etkiliyor. Daha yeni yeni kendi banyosunu yapmaya başlamış bir kız çocuğu, 8-9 yaşındayken kasık ağrıları çekiyor ve regl oluyor. Vücut hijyenini sağlamakta zorlanıyor, arkadaşları arasında kendini kötü hissediyor ve yavaş yavaş çevresinden uzaklaşıyor. Pediatrik Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Ercan, âdet gören çocukların psikolojik açıdan sorun yaşadığını söylüyor: “8,5 yaşında mens olmuş bir hastam vardı. Regl olmak istemediğini söyleyip ağladı. Annesi de kızım âdet olmayı kaldırabilecek kadar büyük değil. Daha üçüncü sınıfta okuyor. Büyümeyi durduralım diye bize başvurdu.”

İdemer İletişim Danışmanlık’tan Çocuk ve Ergen Psikologu Yasemin Aslay da çocukların psikolojik olarak yıprandığı kanaatinde. “10 yaşında olmasına rağmen yetişkin kız görünümünde bir hastam vardı. Diğer arkadaşlarına konmayan yasaklar onun için vardı. Çocuk ip atlamak istiyordu; ama ailesi göğüsleri sallandığı için izin vermiyordu. Arkadaşlarıyla evcilik oynamak istediğinde de ‘artık kocaman kız oldun’ deniyordu kendisine. Halbuki bu çocukların bedeni büyük, ruhu küçük. Oyun oynamak doğal hakları.” diyen Aslay’a göre, erken ergenlik yaşayan çocukların sırf dış görünüşü birbirine yakın diye 7-8’inci sınıftakilerle arkadaşlık yapması ciddi bir problem. Zira gelişme çağındaki çocuklar arasındaki 1-2 yaş bile çok önemli. 12-14 yaşında cinselliği yeni yeni öğrenenlerin arasına 8-9 yaşındaki küçük bir çocuğun girmesi yanlış bilgilenme ve duygusal yıpranma demek. Hem de zihnen hazırlıklı olmadığı bir dönemde…

devamı alttadır.

9 ŞUBAT
21-04-2008, 12:49 PM
ERKEN PUPERTEYİ KIZ-ERKEK FARKLI YAŞIYOR

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Leyla Aklaş, erken pupertenin kız ve erkek çocuklarda farklı yaşandığını belirterek, “Erkek çocuklarının erken ergenliğe girmesi çok dezavantaj değil. Hatta erken ergenlik sebebiyle yaşıtlarından daha iri ve uzun boylu olması saygınlık uyandırıyor.” diyor. Alkaş’a göre asıl kızlar bu dönemi daha problemli yaşıyor. Çünkü kız çocukları göğüsleri çıkınca kambur yürümeye başlıyor, 2-3’üncü sınıfta genç kız gibi gözüktüğü için yetişkinlerin ilgisini çekiyor. Yetişkinler ona laf attığında bedenini ‘kirlenmiş’ gibi hissedip kendini suçluyor. Çocuk ve Ergen Psikologu Belkıs Ertürk de benzer vurguyu yapıyor: “Evcilik oynarken âdet olabiliyor çocuk. Ya da annesi artık oyunlara katılamayacağını söylüyor. Küçük kız ‘ben küçüğüm ama…’ diyor. Minik dünyasında kocaman bir karmaşayla baş başa kalıyor.”

Ece M. şimdi 17 yaşında. Ergenliğe “erken” girdiğini, yaşadığı sorunlardan dolayı zaman zaman intiharın eşiğine geldiğini söylüyor: “Âdet olduktan sonra anne-babam bebeklerimle oynamama izin vermedi. Arkadaşlarım değişen vücudumun farkındaydı ve sürekli sorular soruyordu. Ben farklılığımı unutmak istiyorum, onlar ise sürekli bunu hatırlatıyordu. Koltuk altımda tüylenme olduğu için yüzme kursunda kollarımı kaldıramıyordum; çünkü çok utanıyordum. Sonra yüzmeyi bıraktım, ailem de okulumu değiştirdi. Yeni ortamda da benzer şeyler yaşadım. Sınıf birincisiyken başarısız bir öğrenci oldum.” Ailesi yaşadıklarının bir sağlık problemi olduğunu söylese de o kendini hep ‘uzaylı’ gibi hisseder. Ailesine karşı gelen, asilikle yol almaya çalışan biri olur. Kötü günlerin geçtiğini, hatalarıyla, pişmanlıklarıyla büyüdüğünü anlatıyor şimdi.

Lise üçüncü sınıf öğrencisi Sema da erken ergenliğe girenlerden. Yalnız onun farkı, bu zor dönemi en az kırgınlıkla geçirmesi. 9 yaşında regl olan Sema, ilk önce çok korktuğunu, ailesinin konu hakkında bilgi sahibi olmadığını, apar topar hastaneye götürüldüğünü söylüyor: “Annem ilkokul mezunu olmasına rağmen bana çok destek oldu. Ailem, ‘Artık sen büyüdün’ diyerek hayatıma yeni kurallar koymadı. Sadece namaz, oruç gibi sorumluluklarım hatırlatıldı.” Sema, regl olduktan iki ay sonra Ramazan ayı gelir. O da tüm oruçlarını tutar. Sema’ya göre, erken ergenliğin ardından gelen Ramazan ona çok yaramış. Büyümüş olmanın ona en güzel hediyesi tuttuğu oruçlar ve ardından yaşadığı huzur olmuş. Sema’nın annesi Muradiye Hanım, “Bu dönemi en az sorunla atlatanlardanız sanırım. Günümüz şartları biraz daha farklı. Ama bu hayatın sonu da değil.” diyor.

ERKEN ERGENLİĞİ NELER TETİKLİYOR?

Erken ergenliğin sonuçları kadar sebepleri de çok önemli. Endokrinoloji uzmanları karşılaştıkları vakaların yüzde 90’ının sebebini bilmemekle birlikte çocukların bilinçaltının önemli olduğunu, muhakkak onların hikâyelerini dinlemek istediklerini belirtiyor. Çünkü çocuğun duygusal gelişimi hormonel yapısını da etkiliyor. Cinsel konulara ilgi duyan bir çocuğun kısa zamanda ergenlik hormonları devreye giriyor ve yaşı ne olursa olsun erken ergenliğe adım atabiliyor. Peki bunu tetikleyen faktörler neler?

Genelde sıcak ülkelerde ergenliğe girme yaşı 6 ayla 1 yıl arasında erken oluyor. Kış mevsiminin tam yaşanmaması da erken puperte oranını artıran faktörler arasında. New Scientist Dergisi’ndeki habere göre, 18’inci yüzyıl Avrupa’sında kızlar ilk kez 17 yaşında regl görürken, yüzyıl sonra mens olma yaşı 14’e indi. Günümüzde ilk regl görenlerin yaş ortalaması ise 13. Katkı maddeli yiyecekler ve aşırı kalorili gıdalar çocukların hızla kilo almalarına sebep oluyor. Kız çocukları için âdet görmek vücut ağırlığıyla da alakalı olduğu için 47 kiloyu aşanlarda östrojen hormonu normalden daha fazla salgılanıyor. Hâliyle ergenlik belirtilerinin görülme oranı da yükseliyor. Erken ergenliği tetikleyen unsurlardan biri de hormonlu gıdalar. Endokrinoloji uzmanları hormonlu gıdaların kesinlikle tüketilmemesi gerektiği kanaatinde. Bir de dioksin, furanlar, poliklorlu bifeniller, biosidler, fitalatlar, bisfenol A ve heksoklorobenzen gibi ‘endokrin bozucu’ maddeler var. Onlar da oyuncaklar, emzikler, blister ambalajlar, kozmetik ürünler, temizlik maddeleri, spor malzemeleri, ev gereçleri ve ulaşım sektöründeki malzemelerde yoğunluklu olarak kullanılıyor.

Televizyon ekranlarının yaydığı yoğun ışık ve radyasyon da çocukların erken ergenliğe girmesine sebep oluyor. Zira bunlar ‘biyolojik saatin düzenlenmesine yardımcı’ olan melatonin hormonunun vücut tarafından çok fazla salgılanmasına vesile oluyor. İtalya’nın Cavriglia şehrinde yaşları 6 ile 12 arasında değişen 74 çocuk üzerinde yapılan testler bu iddiaları doğruluyor. Araştırmada, çocuklardan alınan idrar örnekleri, testlerin başlamasından önce alınan örneklerle kıyaslandığında melatonin hormonunun test süresince daha fazla salgılandığı ortaya çıkmış. Araştırmayı yapan Floransa Üniversitesi’nden Prof. Dr. Roberto Salti, “Televizyon kullanımı 1950’lerde arttı. O yıllarda çocuklar buluğ çağına bir yıl daha geç giriyordu.” diyor. Ona göre bilgisayar oyunları ve elektronik oyunlar da aynı etkiyi yapıyor.

Erken ergenliği tetikleyen bir de psikolojik sebepler var. Uzmanlara göre psikolojik altyapı çocuk doğduğu andan itibaren başlıyor, ergenliğe girene kadar da sürüyor. Ergenliğin erken yaşanması bir şeylerin yolunda gitmediğini gösteriyor. Bu süreci hızlandıran faktörlerden biri de çocukların kılık kıyafetleri. Dr. Leyla Alkaş’a göre çocuklara giydirilen kıyafetler kendi yaşlarına uygun olmalı. Yani annelerinin kıyafetlerini (tüylü, dantelli, tüllü, telli, pullu) hatırlatan giysiler kız çocuklarına giydirilmemeli. “Eskiden Avrupa’da çocuklara yetişkin elbiselerinin küçükleri dikilir ve çocukların büyükler gibi davranmaları beklenirdi.” diyerek günümüz çocuklarının giyim tarzlarını eleştiriyor: “Biz de o hatalı sürece giriyoruz. Küçük çocuklara dikilen kıyafetler büyüklerinkinin aynısı. Anne ve babaları gibi giyinip sonra da onlar gibi davranıyor çocuklar. Bu da hormonlarını harekete geçiriyor.”

Belkıs Ertürk ise televizyon programlarına dikkat çekiyor. Çocukların cinsel dürtülerini harekete geçirecek yayınların yapıldığını söylüyor. Mesela dizi ve sinema filmlerinde çocuklar küçük yaşta âşık oluyor. İlkokul 5. sınıfa giden çocuklar ‘Ders çalışmak istemiyorum, mutsuzum, bir erkek arkadaşım yok’ gibi sorunlarla psikologlara başvuruyor. Normalde bu çocukların sadece hemcinsleriyle oynaması, karşı cinsle ‘sevgili’ değil, rekabet duygusu içinde olması gerekiyor. Televizyonun etkisiyle çocuklar 13-14’ünde hissetmesi gerekenleri 9-10’unda yaşıyor. Belkıs Hanım televizyon konusunda ailelerin çok uyanık olması gerektiği kanaatinde: “Çocuklar ‘ekran olgusu’ndan da tamamen mahrum bırakılmamalı. Alternatif olacak özel CD’ler alınabilir, kumanda kesinlikle çocukların eline bırakılmamalı. Kablolu televizyon varsa kanallar şifrelenmeli.”

devamı alttadır.

9 ŞUBAT
21-04-2008, 12:50 PM
BEBEK DEYİP GEÇMEYİN!

Uzmanlar ‘Barbie’ bebekleri kız çocukları için ciddi bir tehlike olarak görüyor. Çünkü Barbie bir bebek değil, cinsiyeti oluşmuş bir kadın figürü. Çocuklar Barbie ile oynamaya başlayınca lahana bebeğini bir kenara atıyor. Onu giydiriyor, süslüyor, saçını yapıyor, onun kıyafetlerinden giymek istiyor. Tüm bu aynılaşma gayreti beyindeki ergenlik hormonlarını da harekete geçiriyor. Ancak kız ve erkek çocuklara cinsel kimliğini geliştirecek ayrıntıların verilmesi şart. Peki, bu nasıl olacak? Psikolog ve psikiyatrlar cinsel kimliğin oturması için gerekenleri, çocukların kullandığı renk, kıyafet tarzı, davranış kalıbı olarak sıralıyor. Mesela anneler nadiren küçük kızının dudağına ruj sürmeli, başına örtü takmalı. Erkekler de babalarıyla alışverişe gitmeli, tamir işleriyle ilgilenmeli. Bunlar cinsel kimliğin kabulü açısından önemli. Yanlış olan ise cinsiyetlerin altını çizmek. Psikolog Yasemin Aslay bunu şöyle izah ediyor: “Anaokulunda müsamere yapılıyor, çocuklar makyajla birer ‘küçük kadın’ oluveriyor. Tüylü, dantelli, abiye kıyafetler giyiyor, topuklu ayakkabılarla yürümeye çalışıyorlar. Erkek çocuklar pipilerini gösteriyor. ‘Aslan oğlum, pipini göster, sen erkeksin’ deniyor. Bunların hepsi çocukların geleceği düşünüldüğünde ciddi birer tehlike.”

KONTROL VE SINIRLAR ÇOCUKLARA ÖĞRETİLMELİ

Her birey 6-13 yaş arasında latans (gizlilik), ödip ve ergenlik dönemini sırasıyla yaşıyor. Latans dönemi çocuğun kendi cinsiyetini ve karşı cinsi tanımaya çalıştığı bir dönem. Ödip ise ergenlikten bir önceki evre ve çocuk cinsellikle alakalı dürtülerini, enerjisini oyun oynayarak ya da spor aktiviteleriyle bilmeden bastırıyor. Ergenlikte ise cinsel konulara ilgi duyup araştırıyor, merak ediyor. Latans dönemi boyunca çocuğun sınırları, kontrolü öğrenmesi çok önemli; ama uzmanlara göre aileler bu konuda yeterince bilgi sahibi değil. Dr. Leyla Alkaş’ın verdiği küçük örnek bu tezi doğrular nitelikte: “Çocuk 4 yaşında pantolonunu indirerek gezdiğinde bu normal ve sevimli karşılanıyor; ama 9 yaşında aynı şeyi yaptığında aileler panik olup soluğu hastanede alıyor.”

Psikolog Aslay’a göre, latans döneminde sınırlarını ve kontrollerini öğrenmeyen çocuklar, ergenlik döneminde çok büyük sorunlarla karşılaşabilir: “Latansta teorik olarak beklenen şey, cinselliğe olan ilginin şekil değiştirerek rekabet duygusuna dönüşmesidir. Fakat günümüzde bu süreç teorikte olduğu gibi gelişmiyor. Çünkü çocuklar kontrol ve sınırı öğrenmeden yeni bir döneme yani ergenliğe giriyor.” Belkıs Ertürk’e göre bu noktada ailelere büyük iş düşüyor. Ebeveynin özgürlük adına evladının her isteğini yerine getirmesi yanlış. Onların isteklerine ‘hayır’ denilmediğinde çocuk, kendine biri zarar vereceği zaman da ‘hayır’ diyemiyor. Sınırları, neyin ayıp, neyin ‘kendine özel’ olduğunu bilmiyor. Kapı çalmadan anne-babasının odasına giriyor, 8 yaşında hâlâ ebeveynin yanında yatıyor.

Uzmanlar, sınır ve kontrol noktasındaki tedirginliklerini doğrulayacak bir olayı isimleri gizli tutarak şöyle anlatıyorlar. İlkokul ikinci sınıfa giden M.K., sınıf arkadaşı O.S.yi okulda ıssız bir yerde sıkıştırır, pantolonunu indirip taciz eder. O.S. cinsellikle ilgili bilgisi olmadığı için yaşadıklarının anormal olduğunu anlamaz. Olanları rehber öğretmenine anlatır. İki çocuk öğretmenleri aracılığıyla bir psikologa götürülür. Fiziksel ve biyolojik olarak ergenliğe girmemiş M.K.nin neden böyle davrandığı araştırılır. Meğer sınıf arkadaşı ona bir internet sitesi adresi vermiş ve oradaki animasyonlara bakmasını istemiş. Psikolog da aynı adrese girdiğinde karşısına oyunlar ve “18 plus” yazan bir bölüm çıkıyor. Burada animasyonlarla her türlü cinsel ilişkinin anlatıldığını görüyor. Psikolojisi tam düzelmeden M.K. 3’üncü sınıftayken ergenliğe giriyor.

Diğer olayda, ilkokul üçüncü sınıfa giden S.A. her fırsatta kız arkadaşlarına sürtünmeye, poposunu onlara dayamaya çalışır. S.A.nın davranışlarının farkına varan öğretmen, önce ailesiyle konuşur, sonra da çocukla psikologa gider. Terapiler neticesinde S.A.nın küçük yaşlardan itibaren geceleri sık sık kâbus gördüğü, hâliyle anne-babasının yanında yattığı, onların özel hayatlarına birkaç kez şahit olduğu anlaşılır. S.A. bu vesileyle cinsel konuları farkında olmadan merak etmeye başlar. Prof. Oya Ercan, gecekondu semtlerinde erken ergenlik vakalarıyla sık karşılaştıklarını belirtiyor: “Tüm aile bir odada yaşıyor. Çocukların bu ortamdan etkilenip hormonlarının erken yaşta hareketlenmesi muhtemel. Geceleri çocukların yeri kesinlikle anne-babanın yanı olmamalı.”

Psikologlara göre sınırları çocuğu sıkmadan ve yavaş yavaş çizmek daha doğru. Psikolog Aslay’a göre sınırları koymak çocuğun altını herkesin yanında değiştirmemekle, ulu orta yerde süt vermemekle başlar, tuvaletini yapmaya başladığında ebeveynin dışında kimsenin cinsel organını görmemesiyle devam eder. Anne-babasının yanında yatmasına izin verilmez, odasına girerken muhakkak kapısı çalınır, yaşı küçük olsa da etek giydiğinde üstüne başına dikkat etmesi gerektiği söylenir. Ayrıca çocuk banyo yaparken çıplak olmamalı, altında külotu muhakkak bulunmalı. Herkesin yanında kıyafetini değiştirmeyeceğini bilmeli. Özel bölgelerinin sadece ona has olduğu ve kimsenin görme hakkına sahip olmadığı sık sık anlatılmalı.

PORNOGRAFİ ERKEN ERGENLİĞİ HIZLANDIRIYOR

İnternetteki porno içerikli yayınlar da çocukların gelişimini olumsuz etkileyen faktörler arasında. Çocuklar internette gezinirken karşısına çıkan linkleri yeni bir oyun sitesi zannederek tıklıyor ve ‘çocuklara özel’ hazırlanmış cinsel içerikli animasyonlarla karşılaşıyor. Eğer çocuk sınır ve kontrol duygusunu kavramışsa bakmaması gereken bir yayın olduğunu anlıyor. ‘Mahremiyet duygusu’ gelişmemiş olanlar ise animasyonları merak edip izliyor. Ödev yapmak için odasına kapanan ve ebeveyni tarafından ‘başıboş’ bırakılan çocuk ilk kez gördüğü bu görüntüleri anlamak istiyor, araştırıyor ve kendinden yaşça büyük çocuklarla arkadaşlık yaparak onların bilgilerinden istifade yoluna gidiyor.

Psikolog Belkıs Ertürk’e göre bu ilk karşılaşmadan sonra beyin ergenlik hormonlarını harekete geçiriyor. “Arkadaşlarını internetteki görüntülerden etkilenerek taciz eden, henüz 7-8 yaşında orgazmın öncüllerini bilmeden yaşayan çocuklar var. Nereden öğrendiğini, gördüğünü soruyoruz. Birkaç seanstan sonra kaynağın internet olduğunu öğreniyoruz.” Psikolog Yasemin Aslay, yakın zamanda karşılaştığı bir vakıayı anlatıyor: “İlkokul ikinci sınıfa giden başarılı bir öğrencinin dersleri gittikçe kötüleşiyor, yemek yemiyor, zayıflıyor, içine kapanıyor. Ailesi telaşlanmış ve bana getirdi. Çocuk zamanla yaşadıklarını paylaştı. Meğer internetteki porno sitelerinden biri aniden önüne açılmış, o da merak edip tüm görüntüleri izlemiş. Henüz hazır olmadığından gördüklerinden çok etkilenmiş. Hayatındaki tüm olumsuzlukların kaynağı da onlarmış.” Dr. Leyla Aklaş da çocukların cinsel içerikli sitelerden uzak tutulması gerektiğini söylüyor. Gördükleri manzaralar çocukların hayal dünyasında derin yaralar açıyor. Hatta bir süre sonra karşı cinsten iğreniyor. Böyle çocukların tedavileri de çok zor oluyor.

Peki, alınan tüm önlemlere rağmen çocuklarda “erken ergenlik” belirtileri görüldüğünde ne yapmak lazım? Uzmanlar ailelerin vakit kaybetmeden bir endokrinoloji uzmanına başvurmasını tavsiye ediyor. Eğer belirtiler karşısında sessiz kalıp beklenirse kızlar mens oluyor, erkeklerde de penis büyümesi tamamlanıyor. Böylece çocuklar erken yaşta ergenliğe giriyorlar. Doktorların bu aşamadan sonra yapabilecekleri fazla bir şey kalmıyor. Ancak hekim yardımıyla erken ergenlik durdurulabiliyor. Prof. Oya Ercan, bu işlemi yapmak için göğsü çıkan bir çocuğun kemik yaşına, ultrasonda rahim ve yumurtalıklarının boyutuna baktıklarını söylüyor. “Yapılan tahliller neticesinde çocuğun biyokimyasal olarak ergenliğe girdiği anlaşılırsa puperteyi durduruyoruz.” diyor. Çocuğa 28 ya da 75 günde bir enjeksiyon yapılıyor. İlk iki iğneden sonra çıkmış göğüsler bile geri gidiyor. Durdurma yöntemini doktorlar genelde çocukların psikolojilerini ve boylarını düşünerek yapıyor. Fakat yine son kararı aile veriyor. Yalnız bu iğneler çocukların yaşıtlarından daha çabuk kilo almalarına sebep oluyor. Dr. Nihal Memioğlu, “Kendi çocuğum olsa ne yapardım?” düşüncesiyle genelde ‘durdurma kararı’ aldığını söylüyor. Bazı aileler çocukları âdet görmesine rağmen ergenliğin durdurulmasını isteyebiliyor. Yalnız bu işlem sadece çocuğun mens olmasını engelliyor. Yaşıtları regl olmaya başladığında enjeksiyon kesiliyor, bir iki ay içinde de çocuğun mens olması bekleniyor.

devamı alttadır.

9 ŞUBAT
21-04-2008, 12:51 PM
ERGENLİĞE ERKEN GİRENLER İLERİDE NASIL BİREYLER OLUYOR?

Erken puperte sonrası çocukların nasıl bireyler olacağı ilk 2-3 yılını nasıl geçirdiğiyle orantılı. Bazı çocuklar bu dönemi sıkıntısız atlatıp gelecekte sağlıklı bireyler olabiliyor, bazıları da tam tersi. Çocuk ve Ergen Psikologu Belkıs Ertürk’e göre çocuk bu dönemde ailesinden destek alamıyorsa kendini yalnız hissediyor, onay alabileceği birilerinin yanına gitmek istiyor. Çünkü bu yaşlarda onay almak, takdir görmek çok önemli. Çocuk kendinden büyüklerin ilgisini çekebilir, onay duygusunu oradan almak isteyebilir. Ailesinden alamadığı sevgiyi başka birinden aldığında bu sevgi ona özel gelir ve her şeye ‘evet’ diyebilir. Bu da ciddi ahlaki problemlerin yaşanmasına sebep olabilir: “Depresyona götüren bir süreç de bu dönemde yaşanabilir. Uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklar çok küçük yaşlarda devreye giriyor artık. Bunda erken pupertenin de etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuklar bu uyaranlarla baş edemiyor, kendini rahat hissedebilecek şeylere yöneliyor.” Erken ergenliği problemsiz geçiren çocuklar da var. Erken ergenliğin ilk 2-3 yılını ‘kısmen’ sorunlu geçirseler de eğer aileler çocukların yanında olursa erken puperte onların iç dünyasında derin yaralar açamıyor. Çocuk, yaşıtlarının da ergenliğe girmesiyle rahatlıyor, onlardan bir farkının kalmadığını anlıyor. Yalnız bu süreçte ailelerin sabırlı olması, çocuğuna anlayışlı davranması gerekiyor.

ERKEN ERGENLİK ANNE BABADAN GEÇER Mİ?

Prof. Dr. Oya Ercan’a göre boy ve ergenliğin başlangıcını belirleyen genler var ve bunlar anne-babanınkine benziyor. Ama “Erken ergenlik anne-babadan geçer.” denemez: “Ergenliğe geç giren çocukların anne ya da babalarının da geç girdiğini aile hikâyelerini dinlerken öğreniyoruz. Erken ergenlikte böyle bir şey yok. Çünkü günümüzde bunu tetikleyen unsur çok fazla. Ama anne ya da baba bazen ‘Birden uzadım ama yaşıtlarıma göre kısa kaldım’ diyebiliyor. Böylece ebeveynin de ergenliğe erken girdiğini anlıyoruz. Genelde anneler erken ergenliğe girmiş oluyor.”

ANNE-BABALAR NELER YAPMALI?

Anneler kız çocuklarına, babalar da erkek çocuklarına biyolojik ve fizyolojik olarak erken ergenliğe girdiğini anlatmalı.

Ergenlik dönemi hakkında çocuğa karşılaşacağı zorluklar anlatılmalı.

Yaşıtlarından gelecek muhtemel sorulara nasıl cevap vermesi gerektiği öğretilmeli.

Çocuklara ani ve kesin kurallar konulmamalı. Ergenlikle birlikte dikkat edilmesi gerekenler (kız-erkek ilişkileri, günlük yaşamdaki hâl ve hareketler vs.) sebepleriyle açıklanmalı.

Çocuklar yaşıtlarından ayrılmamalı, oyuncakları elinden alınmamalı.

Okulda herhangi bir sorun yaşanmaması için sınıf öğretmeniyle konuşulmalı ve mevcut durum anlatılmalı.

Kendinden büyüklerle çocuğun ilişkileri gözden kaçırılmamalı. Ebeveyn muhtemel bir istismara karşı sürekli uyanık olmalı. İnternet ve chat odalarından çocuklar uzak tutulmalı.

Tuba kabacaoğlu >>> Aksiyon Dergisi >>> Sayı:690

KAYNAK: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=29651 "

KAYNAK: http://www.psikoloji.gen.tr