PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bir Küçük Tebessüm (Hikaye)



Nefertiti
03-11-2007, 11:17 PM
Bir Küçük Tebessüm )

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme
adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava
içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta
teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı,
yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her
öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş
bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.
Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her
zaman köşe basında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki. İki gündür boğazından
aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra,
bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak
tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titresen köpek
yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin
soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha
kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar
sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle
bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra
bütün apartman halkı. Anneler, babalar dumandan boğulmak
üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar.

Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan
bir TEBESSÜMÜN sonucuydu.

Nefertiti
03-11-2007, 11:23 PM
Gerçek Sevgi


Bir gün ermişlerden birine sormuşlar: "Sevginin sadece sözünü
edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim
demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları
çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasındanda derviş
kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların
ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. Peki
demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun
geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım
yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar
gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun
boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak
içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar
sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini
görür ve doymayı düşünürse,o aç kalacaktır. ve kim kardeşini düşünür de
doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da
unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.

ates
04-11-2007, 12:55 PM
iki hikaye de gerçekten çok anlamlı

GÜLÜMSEME
gülümseme değil midir her kapıyı açan?(içten olsun yeter!)
gülümseme değil midir taş kalpleri yumuşatan!
göz yaşlarını dindiren en ağır kalp yaralarına melhem olan

ve SEVGİ değil midir bize insanlığı öğreten,
kardeşçe yaşamaya ilk adımları attıran!
sevgi değil midir gaddar birini bile doğru yola döndüren
sevgi değil midir küçücük bir çocuğa ilk adımlarını attıran
ilk sözcüklerini hecelettiren??

Kim bilir belki biryerlerde bizim gülümsememize ve sevgimize muhtaç birileri vardır!
somurtarak içe kapanarak yaşanır mı hiç?

herkese sevgi,huzur,mutluluk dolu bol gülümsemeli bir hayat diliyorum
hayat sevip sevildikçe anlam kazanır güzelleşir :)
Ateş...!!!

BeYaZ_KeLeBeK
04-11-2007, 01:10 PM
süper hikayelerdi ikiside bronzcum...emeğine eline sağlık...

harikasın:)